15
EXE RANK
-AUXERRE. `
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 1 Ara 2009
- Mesajlar
- 15,286
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
Gökhan Ünal, Antalya'dan seslendi: Bir santrfor daha lazım, keşke Fatih abi olsa. Ama bizi yok saymasınlar, sahiplensinler. Çünkü hizmet süremiz daha uzun olur.
Attığı goller, yaptığı asistler ve özellikle bu sezon tabiri caizse saç-baş yoldurarak kaçırdığı fırsatlarla tanıyorduk kendisini. Selamlaşmalar falan dışında bir araya gelip de hasbıhal etmişliğimiz yoktu. Düne, Antalya’ya kısmetmiş. Bu kısa sürede, “yakınma, durum tespiti ve hedefler” diye üçe bölündü sohbet, farkında olmadan.
Yakınma bölümünün ana konusu, taraftar kitlesinin arasına sızmış, çoğu kez bizzat muzdarip olduğumuz “bir küçük azınlık” oldu. Çocuğun canını almışlar adeta! Küfürler, havaalanında sataşmalar, şehirde gezerken taciz etmeler, yine bizzat çokça mağdur edildiğimiz sahte kimliklerle alınmış e-posta adresleriyle hakaret ve küfürler.
Haklı olarak diyor ki, “Ben bu tip şeylerle muhatap olacak bir oyuncu değilim. Hak etmedim bunları.” Bize göre de, çünkü, gol kralının 5’i penaltıdan 19 gole ulaşabildiği ligde geçen sezonu 15 gol, 13 asistle tamamlamış bir oyuncu o. Yeni sezon için kendine daha büyük hedefler koymuşken, sakatlık, gıda zehirlenmesi ve “Broos şefkatsizliği-ilgisizliği-yok sayma hamlesi” gibi nedenlerle verimli olamamışken, bir de “küçük azınlığın, büyük tahribatı” doruk noktada demoralize olmasına neden olmuş. Bu mudur taraftarlık?
‘Allah’a havale ettim’
Bir bunları, bir de “saç ektirdi diye topa kafa vurmuyor” iddialarını unutamıyor: “Bu iddia ekmeğe ihanettir. Allah’a havale ettim, ne diyeyim!”
Durum tespiti, Fatih Tekke olayı ile başladı. Hemen her maçta Fatih Tekke tezahüratları, tabi ki düşük performansına neden olan ya da bunu tetikleyen unsurlardan biri ve çok mantıklı bir gerekçesi var bu konuda. Şöyle ki: “Bize bir santrfor daha lazım. Keşke bu Fatih abi olsa. O iyi bir golcü, hem de çok iyi. Ancak unutmamak gerekir ki, Fatih abi iki sene daha top oynar. Ama Trabzonspor, benden ve Umut’tan 5-6 sene daha yararlanabilir. Niye bizi yok sayıyorlar ki ya da neden bizi de sahiplenmiyorlar ki! Profesyonelim ben, bundan yakınıyorum sadece, bunu görememelerine üzülüyorum o kadar.” Medya bölümüne gelince: Her gün bir takıma transferi canını sıkıyor. Söylemediği şeyleri okuyunca, kendi tabiriyle “hayrete düşüyor” ve ekliyor: “Sadece şu kadarı bana ait yazılan, çizilenlerin: Maliyetim yüksek, eğer yararlı olamayacaksam ne kendime ne de Trabzonspor’a zarar vereyim. Antalya’ya gelene kadar böyle düşünüyordum.”
‘Yanal ve Güneş anladı’
Tam bu noktada sohbetin 3., yani hedefler bölümü başlıyor. Yine kendi söylemiyle Şenol Güneş faktörü devreye giriyor: “Ersun Yanal beni anlamıştı, verimim ortada. Hugo Broos yok saydı, gelinen nokta bu. Ama Şenol Güneş Antalya kampında, her an benimle konuşuyor. Kendimi ona anlattım. Dahası o beni benim anlattığımdan daha iyi anladı. Özgüvenimi kazandım. Kendime geldim ya. Kafam rahat, büyük hedefleri yeniden koydum önüme.”
Gökhan Ünal da Güneş’i gördü yani...

Attığı goller, yaptığı asistler ve özellikle bu sezon tabiri caizse saç-baş yoldurarak kaçırdığı fırsatlarla tanıyorduk kendisini. Selamlaşmalar falan dışında bir araya gelip de hasbıhal etmişliğimiz yoktu. Düne, Antalya’ya kısmetmiş. Bu kısa sürede, “yakınma, durum tespiti ve hedefler” diye üçe bölündü sohbet, farkında olmadan.
Yakınma bölümünün ana konusu, taraftar kitlesinin arasına sızmış, çoğu kez bizzat muzdarip olduğumuz “bir küçük azınlık” oldu. Çocuğun canını almışlar adeta! Küfürler, havaalanında sataşmalar, şehirde gezerken taciz etmeler, yine bizzat çokça mağdur edildiğimiz sahte kimliklerle alınmış e-posta adresleriyle hakaret ve küfürler.
Haklı olarak diyor ki, “Ben bu tip şeylerle muhatap olacak bir oyuncu değilim. Hak etmedim bunları.” Bize göre de, çünkü, gol kralının 5’i penaltıdan 19 gole ulaşabildiği ligde geçen sezonu 15 gol, 13 asistle tamamlamış bir oyuncu o. Yeni sezon için kendine daha büyük hedefler koymuşken, sakatlık, gıda zehirlenmesi ve “Broos şefkatsizliği-ilgisizliği-yok sayma hamlesi” gibi nedenlerle verimli olamamışken, bir de “küçük azınlığın, büyük tahribatı” doruk noktada demoralize olmasına neden olmuş. Bu mudur taraftarlık?
‘Allah’a havale ettim’
Bir bunları, bir de “saç ektirdi diye topa kafa vurmuyor” iddialarını unutamıyor: “Bu iddia ekmeğe ihanettir. Allah’a havale ettim, ne diyeyim!”
Durum tespiti, Fatih Tekke olayı ile başladı. Hemen her maçta Fatih Tekke tezahüratları, tabi ki düşük performansına neden olan ya da bunu tetikleyen unsurlardan biri ve çok mantıklı bir gerekçesi var bu konuda. Şöyle ki: “Bize bir santrfor daha lazım. Keşke bu Fatih abi olsa. O iyi bir golcü, hem de çok iyi. Ancak unutmamak gerekir ki, Fatih abi iki sene daha top oynar. Ama Trabzonspor, benden ve Umut’tan 5-6 sene daha yararlanabilir. Niye bizi yok sayıyorlar ki ya da neden bizi de sahiplenmiyorlar ki! Profesyonelim ben, bundan yakınıyorum sadece, bunu görememelerine üzülüyorum o kadar.” Medya bölümüne gelince: Her gün bir takıma transferi canını sıkıyor. Söylemediği şeyleri okuyunca, kendi tabiriyle “hayrete düşüyor” ve ekliyor: “Sadece şu kadarı bana ait yazılan, çizilenlerin: Maliyetim yüksek, eğer yararlı olamayacaksam ne kendime ne de Trabzonspor’a zarar vereyim. Antalya’ya gelene kadar böyle düşünüyordum.”
‘Yanal ve Güneş anladı’
Tam bu noktada sohbetin 3., yani hedefler bölümü başlıyor. Yine kendi söylemiyle Şenol Güneş faktörü devreye giriyor: “Ersun Yanal beni anlamıştı, verimim ortada. Hugo Broos yok saydı, gelinen nokta bu. Ama Şenol Güneş Antalya kampında, her an benimle konuşuyor. Kendimi ona anlattım. Dahası o beni benim anlattığımdan daha iyi anladı. Özgüvenimi kazandım. Kendime geldim ya. Kafam rahat, büyük hedefleri yeniden koydum önüme.”
Gökhan Ünal da Güneş’i gördü yani...