17
EXE RANK
-k1nq`LioN*
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 15 Ocak 2010
- Mesajlar
- 17,143
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
İkinci golü yediğinde Galatasaray, yırtınırcasına arkadaşlarına moral vermeye çalışan, uğultulu ve tepki dolu ortamda kurtuluş yolları arayan tek oyuncuydu belki de Kewell.
En sonda söyleyeceğimi, en başta söylemek istiyorum... İki takım da maçın başından sonuna kadar tempolarını ayarlayamadan oynadılar. Duygularına yenik düşen tavırlar sergilediler. Hafta içinde Sivas yenilgisiyle moral bozukluğu yaşayan Galatasaray takımı, başta Rijkaard olmak üzere tamamen eleştirilerin odak noktasıydı. Maç öncesinde stres ve tedirginlik hakimdi. Bunu yüzlerinden anlayabiliyorduk oyuncuların. Sarı-Kırmızılı futbolcuların da tepki olarak maça çok hızlı başlaması, şuursuzca saldırması, en etkili pozisyonların rakip tarafından gelişmesine neden oldu. Ve bu pozisyonlardan sonra bizleri şoka uğratan seri çıkışlar sonrasındaki iki gol, tüm çarpıklığıyla Galatasaray’ın eksiklerini gösteriyordu. Tabii bundaki temel etken; yönetim ve Rijkaard’ın plansız transfer anlayışları, sezonun geç açılması ve Rijkaard’ın da söylediği üzere fizik olarak eksik kalınması...
Kalitesini gösterdi
Yadırgadığım, ama oyunun sonucuna baktığımda da doğru olduğunu gördüğüm bir an vardı. O da Mehmet Batdal-Milan Boras değişikliği... Her ne kadar 35. dakikada bu değişikliğin yapılması doğru gibi gözükse de, bana göre devre sonu beklenmeliydi. Maçın 2-2’ye gelmesindeki en önemli isim ise sezon öncesinde son anda Galatasaray’da kendine yer bulan Kewell’dı. Avustralyalı futbolcu ne kadar profesyonel olduğunu bir kez daha gösterdi. Nedeni de televizyon ekranlarından çok net gördüğümüz bir şeydi. İkinci golü yediğinde Galatasaray, yırtınırcasına arkadaşlarına moral vermeye çalışan, uğultulu ve tepki dolu ortamda kurtuluş yolları arayan tek oyuncuydu belki de Kewell. Ve karşılaşmanın ikinci yarısında ise tüm futbolcuların sınırlarını aşarak oynaması, tempo koyması, bununla birlikte ilk yarıda her şeyini vermeye çalışan rakip takım oyuncularının yorgun düşmesi, Galatasaray’ı zaman zaman zor anlar yaşasa da ikinci yarının tek hakimi kıldı.
Taraftar görevini yaptı
Kewell’ın sürüklemiş olduğu iki net atakla, iki gol bulduk Baros’la... Başta da söylediğim gibi, maç içerisindeki bu orantısızlıklar, belki çok keyifli olmasa da saman alevi gibi parlayan tempoyu beraberinde getirdi. Galatasaray seyircisinin zaman zaman tedirgin olduğunu hissettim. Haklı olarak hala gerçekleşmeyen transferleri bekliyorlar. Ama her şeye rağmen takımlarını motive etmeye çalıştılar. Çatlak seslerin olduğu anlarda da bunları bertaraf edip, takıma katkı sağladılar. Bu kadar değişik şeylerin yaşandığı bir karşılaşmada en sevindiri yan ise Baros’un gollerle dönmüş olması ve onun sayesinde ileriye daha da umutla bakmamız... Tabii ki dezavantajlı bir skor, ama önümüzdeki hafta deplasmanda galip gelecek potansiyeli var Galatasaray’ın. Bunu dört gözle bekliyoruz.
Beni teyit ettiler
Bir kaç gün önce Sayın Başkan’ın yapmış olduğu açıklamalardaki, “Yapmış olmak için transfer yapılmaz” sözünü, iki senedir TRT ekranlarında söylemeye çalıştığım şeylerle doğru orantılı olarak görüyorum. Ama geçen iki senede söylemekle dilimde tüy bittiği bu hataları da, kendisi ve ekibi yaptı. Ben bunları ifade ederken, dolaylı yoldan yanlış söylediğimi düşünenler, bugün beni teyit etmiş oldular.
En sonda söyleyeceğimi, en başta söylemek istiyorum... İki takım da maçın başından sonuna kadar tempolarını ayarlayamadan oynadılar. Duygularına yenik düşen tavırlar sergilediler. Hafta içinde Sivas yenilgisiyle moral bozukluğu yaşayan Galatasaray takımı, başta Rijkaard olmak üzere tamamen eleştirilerin odak noktasıydı. Maç öncesinde stres ve tedirginlik hakimdi. Bunu yüzlerinden anlayabiliyorduk oyuncuların. Sarı-Kırmızılı futbolcuların da tepki olarak maça çok hızlı başlaması, şuursuzca saldırması, en etkili pozisyonların rakip tarafından gelişmesine neden oldu. Ve bu pozisyonlardan sonra bizleri şoka uğratan seri çıkışlar sonrasındaki iki gol, tüm çarpıklığıyla Galatasaray’ın eksiklerini gösteriyordu. Tabii bundaki temel etken; yönetim ve Rijkaard’ın plansız transfer anlayışları, sezonun geç açılması ve Rijkaard’ın da söylediği üzere fizik olarak eksik kalınması...
Kalitesini gösterdi
Yadırgadığım, ama oyunun sonucuna baktığımda da doğru olduğunu gördüğüm bir an vardı. O da Mehmet Batdal-Milan Boras değişikliği... Her ne kadar 35. dakikada bu değişikliğin yapılması doğru gibi gözükse de, bana göre devre sonu beklenmeliydi. Maçın 2-2’ye gelmesindeki en önemli isim ise sezon öncesinde son anda Galatasaray’da kendine yer bulan Kewell’dı. Avustralyalı futbolcu ne kadar profesyonel olduğunu bir kez daha gösterdi. Nedeni de televizyon ekranlarından çok net gördüğümüz bir şeydi. İkinci golü yediğinde Galatasaray, yırtınırcasına arkadaşlarına moral vermeye çalışan, uğultulu ve tepki dolu ortamda kurtuluş yolları arayan tek oyuncuydu belki de Kewell. Ve karşılaşmanın ikinci yarısında ise tüm futbolcuların sınırlarını aşarak oynaması, tempo koyması, bununla birlikte ilk yarıda her şeyini vermeye çalışan rakip takım oyuncularının yorgun düşmesi, Galatasaray’ı zaman zaman zor anlar yaşasa da ikinci yarının tek hakimi kıldı.
Taraftar görevini yaptı
Kewell’ın sürüklemiş olduğu iki net atakla, iki gol bulduk Baros’la... Başta da söylediğim gibi, maç içerisindeki bu orantısızlıklar, belki çok keyifli olmasa da saman alevi gibi parlayan tempoyu beraberinde getirdi. Galatasaray seyircisinin zaman zaman tedirgin olduğunu hissettim. Haklı olarak hala gerçekleşmeyen transferleri bekliyorlar. Ama her şeye rağmen takımlarını motive etmeye çalıştılar. Çatlak seslerin olduğu anlarda da bunları bertaraf edip, takıma katkı sağladılar. Bu kadar değişik şeylerin yaşandığı bir karşılaşmada en sevindiri yan ise Baros’un gollerle dönmüş olması ve onun sayesinde ileriye daha da umutla bakmamız... Tabii ki dezavantajlı bir skor, ama önümüzdeki hafta deplasmanda galip gelecek potansiyeli var Galatasaray’ın. Bunu dört gözle bekliyoruz.
Beni teyit ettiler
Bir kaç gün önce Sayın Başkan’ın yapmış olduğu açıklamalardaki, “Yapmış olmak için transfer yapılmaz” sözünü, iki senedir TRT ekranlarında söylemeye çalıştığım şeylerle doğru orantılı olarak görüyorum. Ama geçen iki senede söylemekle dilimde tüy bittiği bu hataları da, kendisi ve ekibi yaptı. Ben bunları ifade ederken, dolaylı yoldan yanlış söylediğimi düşünenler, bugün beni teyit etmiş oldular.