Arda'yı gönderen...

8
EXE RANK

~ Paa$aaLiii *

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
8,843
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Web sitesi
pasali7.wordpress.com
~ Paa$aaLiii *
Arda'yı gönderen, Emre'ye ıslık çalan zihniyettir!

Emre ile Arda'nın hikayeleri ne kadar da birbirine benziyor, ne kadar mesaj veriyor, düşündürüyor. İçinde paralel çelişkilerin tek doğruya uzandığı etik dersi gibi..



Türkiye'nin rüyasını gördüğü gibi ikisi de çocuk yaşta girdikleri kulübün altyapısından A takımın yıldız oyunculuğuna kadar yükseldi. İkisi de üretme sorunu yaşayan futbolumuzun başarı hikayesiydiler. Her bir Türk izleyicisinin hayal ettiği gibi ikisinin de yolu bir Avrupa devine uzandı. Hep umulduğu üzere birisi giderken takımına milyonlar kazandırdı, diğeri hep kızıldığı üzere kazandırmadan gitti. Birisi yurtdışı kariyerini bitirip ezeli rakibinin formasıyla döndü, diğeri henüz yola çıktı. Emre ilk sahaya çıktığı günden bu yana daha keskin bir vücut diline, Arda ise sempatik bir ruha sahip... İkisi de aynı dertten muzdarip yaşadı. Altyapıdan çıkmak, bizim oğlan denilerek dış kapının mandalı yerine konulmak demekti.

Medya ikisini de farklı algılayıp üzerlerine düştü.

Emre de olay adamdı, Arda da..

Yaşadıkları iniş çıkışların sorumlusu kişiler mi kurumlar mı tartışılır. Bir gerçek var ki Emre ile Arda'dan bir Xavi, İniesta çıkaramadıysak, mesele sistemin ta kendisidir. Başarıyı yönetememe, paylaşamama; profesyonelliği algılayamama maharetsizliğimiz Ali Sami Yen kompleksi TT Arena'daki tarihi maçta gözler önüne serildi.

Arda neden daha az para kazanmasına rağmen İspanya'ya gidiyor sorusunun cevabını Emre'ye edilen küfürler verdi.

Arda'nın ışıltısını gördünüz mü? Kendisiyle barışık, gözleri gelecek başarılara çevriliydi. Galatasaray taraftarıyım artık diyor, ama hedefini sıradan seçmediğini satır aralarına yerleştiriyordu. İşte giderken kulübe para kazandırıyorum daha ne istiyorsunuzu anlatıyordu mütebessim yüzü..

11 Nisan 2010'daki Diyarbakırspor maçını asla unutmamıştı. Galatasaray taraftarının yaptığı küfürlü besteler içine kor düşürmüştü. Kız arkadaşıyla bir sinema filmini baş başa izlemesi dedikodu ediliyordu o talihsiz dizelerde...

Üstelik maç sonunda bu küfrü yadırgayan medyanın sorusuna dönemin başkanı Adnan Polat'ın seyirci 'haklıdır' sözü hiç yenilir yutulur olamazdı.

Arda kin tutan bir çocuk değil, öyle olsaydı hayatının en kötü gününde politik bir tavırla seyircinin yanında olan başkanını veda toplantısında cebinden çıkardığı bir pusuladaki satırları gözyaşlarıyla okuyup yolcu etmezdi..

Ne yazık ki ülkede tüm suçu yönetici tavırlarında arayan, medyayı topa tutan ve işine gelmeyince "en büyük taraftar, futbolcular sahtekar" diye haykıran taraftar değil midir bu iki genç adamı küstüren..

Arda'nın kafasında zerre kadar soru işareti var idiyse bile Estonya randevusunda silindi gitti. Bu ülkenin başarıları için ter döken; vücut dili eleştirilse de iyi bir insan olarak bildiğimiz, Ay-Yıldızlı formanın kaptanlığını verdiğimiz Emre yuhalandı, ıslıklandı.

Ölçüsüz ve yersizce saldırıya uğradı. Emekleri yok sayıldı, insan olma hususiyeti göz ardı edildi.

Oysa iş oyuna geldiğinde zaten her şey kendini anlatıyordu. Bu ülkeye Xavi-İniesta Barcelona etkisi yaratacak iki çocuk ikinci yarıda sahada değildi ve takım ileri gidemiyor, daha az pas yapıp, daha çok bocalıyordu.

Edilen küfürler ve ıslıklar cepte kalmış, Arda'nın aklında soru işareti kalmamıştı.

Emre'nin birkaç ay önce milli takımı bırakma kararı, Arda'nın ülkeyi terk etme kararı hep o zorba tribün fantezisinin ürünüdür. Yönetici kötüdür tamam, medya sevilmez tamam da taraftarın hiç mi suçu yok!

Dün benzer bir durum Avrupa'nın herhangi bir üst düzey futbol ülkesinde olsaydı. Durum ne olurdu dersiniz. Bir kere stadı dolduran binlerce izleyici Arda için unutulmaz bir sevgi gösterisi yapar, Tugay Kerimoğlu'nun jübilesinde olduğu gibi maskeler takılır, şarkılar bestelenirdi. Sevinç gözyaşları ile yolcu edilirdi genç çocuk... Sadece birkaç pankart ile yarım ağız teşekkür almazdı.

Dün benzer bir durum Avrupa'nın herhangi bir üst düzey futbol ülkesinde olsaydı. Durum ne olurdu dersiniz. Bir kere Emre ile problemi olan hiç kimse işi her topa dokunduğunda küfür ve ıslığa getirmez, bayrağın ulviyetine saygı duyardı. Diyelim ki çatlak sesler çıkardı, her yerde olduğu gibi. O zaman bir defaya mahsus tepki verilir, sevgisizlik mesajı gönderilip konu kapanırdı.

İçimizden çıkan çocuklara dışarıdan getirip baş tacı yaptıklarımız kadar değer vermedikçe, Xavi, İniesta ve Barcelona olamayacağız... İspanya hiç olamayacağız!..

İçimizden çıkan çocukları kazanmaya sokakta, sinemada, tiyatroda, kafede, restaurantta başlamadıkça, sahada asla yol alamayacağız.

Arda ve Emre özelinde ders çıkarmak yerine vahşi kulüpçülük söylemiyle futbol denen harika oyunun ruhuna saldıranlara şunu da hatırlatmak doğru olur.

Emre basın tribününe tepki verirken onu eleştirenler, bugün ona tepki veren seyirci tribünlerini de aynı şekilde yeriyor. Emre hatalarını biliyor, düzeltmeye çalışıyor ve çabalıyor. Peki siz taraftar olarak kendi kendinize soruyor musunuz?

Gündüz Kılıç, Metin Oktay'ın Palermo'ya transferinin ardından kulüp başkanına yazdığı bir mektupta şöyle der:

"Küçücük Türk yavrularından tutun da, beli bükük ihtiyar Türk ninelerine kadar Metin'in başarısına dua edecek, Metin'in attığı golleri gözleyecek, dolayısıyla Palermo'nun zaferlerini bekleyecek otuz milyon Türk dostunuz var artık.... Ne olur, ona iyi bakın. Ona babacan davranın. Ne kadar büyürse büyüsün, daima sevgiye, şefkate muhtaçtır Metin...

Eminim ki birkaç yıl sonra, memleket hasretine dayanamayıp vatanının sahalarına koşacak olan Metin'in arkasından siz de bana tıpkı benim gibi gözyaşlarınızla ıslatacağınız bir mektup yollayacak ve hislerimi o zaman daha iyi anlayacaksınız. Metin'imiz İtalya'da Allah'tan sonra size emanet Sinyor..

Sevgi ve saygılarımla... Gündüz Kılıç

Bugün Arda'nın arkasından aynı yazıyı (resmi rutin kulüp yazısı dışında) kaleme alacak birisi var mıdır?

Ya Emre'yi Can Bartu'nun Galatasaray, Metin Oktay'ın Fenerbahçe formaları giydikleri o muhteşem gecenin iklimine saracak bir başka sağduyu?

Onu bilemem ama önceki gece Galatasaraylının yeni spor kompleksinin üzerinde bir yerlerde Ali Sami Yen Bey kulakları tıkalı, gözleri ışıltılı onları gururla izliyordu, buna eminim..
 
Geri
Üst