Değerli Üyelerimiz sizler için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Lütfen 10 saniyede üye olarak bizlere destek olunuz... 😊 Tüm sorunları bize bildirebilirsiniz
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Mucize Bir Varlıkinsanın Bilinmeyen Ve Ilginç Yönleri
Vücudumuzda bulunan yağla 7 iri sabun kalıbı yapabiliriz.
* O kadar çok karbon taşırız ki bunları bir araya toplayıp kullanmak mümkün olsa; 9000 adet kurşun kalem yapabiliriz. 2200 kibrite yetecek kadar fosforumuz
250 gramdan fazla sülfürümüz
bir kaşık dolusu magnezyumumuz
5 cm boyunda bir çivi yapacak kadar demirimiz vardır.
* Vücudumuzda 25 milyar oksijen alıcı kırmızı kan yuvarlakları bulunmaktadır. Bunları bir yüzey üzerine yayacak olursak 2570 metre karelik bir alanı kaplar.
* Bebekken 270′den fazla kemiğimiz varken
büyüdükçe bunların bazısı birbiriyle kaynaşarak sonunda sadece 206 kemikle kalırız.
* Kalbimiz normal olarak dakikada 70-72 kere atar. Bu atışa göre
70 yaşındaki insanın kalbi 2500 milyon kere atmış ve bu süre içindede 167561600000 kilo kan
damarlarımıza pompalamıştır.
* Normal bir vücut ısısı ile dayanabileceği en sıcak suyun ısısı 110°C dir.
* Normal bir insan vücudunda bulunan elektrik
25 wattlık bir lambayı dakikalarca yakabilir.
* Esmerlerde 120 bin
sarışınlarda ise 140 bin adet saç teli vardır. Her geçen gün başımızdan 80-150 arasında saç teli kopar ve yerine yine aynı sayıda yenileri çıkar.
* Tek bir dakika içerisinde 1025 cm küplük havayı içimize çeker
4 kilograma yakın kanı vücudumuz içinde devrederiz.
* Yapılan araştırmalara göre 6 dakika su altında kalabilir
20 dakika nefesimizi tutabilir
sıfırın altında 103 derecelik bir soğuğa karşı koyabiliriz. 30 gün aç 110 saat da uykusuzluğa dayanabiliriz.
* Tırnaklarımız bir yılda 3
75 metre kadar uzar.
* İnsan doğduktan bir kaç gün sonraya kadar
hiç birşey duymayacak kadar sağırdır
>Çocuklar bahar aylarında daha fazla büyüyolar
.
>Gözler hiç bir zaman büyümüyor ama burun ve kulakların büyümesi asla sona ermiyor
.
>Bir tel insan saçı 3 kilograma kadar ağırlık kaldırabilecek esnekliğe sahip
.
>İleri doğru adım atıldığında
insan vücudundaki 54 kas harekete geçiyor
.
>Hapşırma anında
kalpde dahil bütün vücut fonksiyonları bir an için duruyor
.
>İnsanın kalça kemiği
betondan daha sağlam
>İnsan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek durumunda; aksi taktirde kendisini sindiriyor
.
>İnsan vucudundaki en güçlü kas dilde bulunuyor
.
>Birisinin yüzünü hatırlamak için
beynin sağ tarafı çalışmaya başlıyor
.
>El parmak tırnakları
ayak parmak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzuyor
.
>Vücuttaki karbon gazını boşaltabilmek ve daha çok oksijet alabilmek için esneme ihtiyacı duyuluyor
.
>Sabahları yenilen bir elma
kahveden daha fazla uyku açıyor
.
>Bir insan hayatının iki yılını telefonda konuşarak geçiriyor
.
>İnsanlar yaşamları boyunca
6 fil ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketiyor
.
>En uzun kalp durması 4 saat. 1987 yılının aralık ayında denize düşen bir norveçli'nin kalbi 4 saat durdu. Vücut ısısının düşmesi nedeniylenorveç'li 4.saat sonunda yaşama döndü
.
>Ameliyat sırasında bazen büyük miktarlarda kana ihtiyaç duyulabiliyor. 1970 yılında Chicago'da yapılan açık kalp ameliyatında 50 yaşındaki hemofili hastası için bin litreye yakın kana ihtiyaç duyuldu
.
Beynin Bilinmeyenleri Yumruklarınızı sıkın ve küre oluşturacak şekilde yan yana koyun
. İşte bu
beyninizin yaklaşık boyutu. Bu birkaç santimetreküplük organ
tüm evrenin en gizemli yapısını oluşturuyor.
Beyin tarama teknolojileriyle
nörolojik bilimlerde önemli gelişmeler yaşandı. Binlerce beynin görüntüleme araştırması
nörologlara beynin nasıl çalıştığına ilişkin bilgiler sağladı. Peki
bu araştırmalar beklentileri karşıladı mı? Beynin bilinmeyen dünyasına ilişkin yeni olarak neler keşfedildi?
Beyin
. Milyonlarca işlemin aynı anda yürütüldüğü
organik ve kimyasal bir mekanizma. Hepimiz için çözümü çok zor bir bilmece. Koku almak için burnun
görmek için gözün
işitmek için kulağın varlığı yeterli değil. Bu verilerin beyindeki sinirler tarafından algılanması
tanımlanması ve işlenmesi gerekli. Bunlar beynin mekanik işleyişiyle ilgili ve bir yere kadar sistematiğini anlamak kolay. Ya akıl
zeka
bilinç ve düşünme gibi bilişsel süreçler.
Nöroloji (sinir bilimi)
1990'lı yıllarda atılım yaptı ve binlerce araştırmacı
milyar dolarlık bütçeler bu alana kaydı. Bu patlamanın en önemli nedeni
f-MRI (Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntülemesi) gibi yeni tarama cihazlarının geliştirilmesi ve bu konuda artan umutlardı.
Bu
sadece çekici bir bilimsel keşfin zaferiyle sınırlı değildi. Nöroloji altın bulmuştu. Yaşlı nüfusun üçte birini pençesine alan Alzheimer'ın anlaşılması ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesini sağladı. Depresyon veya hiperaktivite gibi beyin hastalıklarının tedavisinde çığır açıldı. Hatta
hafızayı ve zekayı geliştirmeye yönelik ilaçlar üretildi. Merkezi ABD'de bulunan Nöroloji Derneği'nin (Society for Neuroscience) her yıl düzenlediği toplantılara 23.000'i aşkın genç bilim insanın katılması
bilim dalına ilginin arttığının en açık göstergesi. Ancak
geride bırakılan 10 yılda somut anlamda ne tür ilerlemeler kaydedildi? Beynin gizemli yanları açığa çıkarılabildi mi? Hem evet hem de hayır
. Nöroloji
sinirlerin birleşme noktalarına az sayıda molekülden oluşan ilaç enjekte edebilen mikro pipetlerden
gen aktarma deneylerine kadar devrim yaratan araştırma tekniklerini geliştirdi. Buna karşın
sayısız araştırma tezine rağmen
bilim insanları
hala çok az veriye sahipler.
En azından güçlü bir bilgiye ulaşıldı: Beynin üzerindeki yumrular
karmaşıklığını gösterir. Beyin için hep bilgisayar benzetmesi yapılır
halbuki bilgisayar beyne oranla çok daha basit bir cihaz. Çünkü beyin mekanik değil
organik: Öğreniyor
öngörüyor
gelişiyor ve uyum sağlıyor. Dolayısıyla
bilince sahip bir düzenek. İşlemleri bir bütün olarak
sağlam ve tutarlı şekilde gerçekleştiriyor. Nörolojinin bugüne kadar çözebildiği
karmaşık işlemler denizinin silik bir silueti.
Organik yapı
Beyin
elektrokimyasal devrelerle birbirine bağlanmış beyin hücrelerini tanımlayan sinirlerden (nöron) oluşuyor. Her sinir
sinyalleri alarak işliyor. Sinir ağları
çok sayıdaki bağlantılarını zayıflatarak ya da güçlendirerek anıları saklıyor
hafızayı oluşturuyor. Alışılmadık bir deneyimle karşılaşılması
örneğin Mona Lisa'nın portresine bakılması
hücrelerin kendi aralarında farklı düzenlemelere gitmesine yol açıyor. İlgili sinirler
aniden bağlantılarını güçlendiriyor ve karşılaşılan modeli tanımlamaya çalışıyor. Kaydedilen bu veriler
ikinci deneyimde işlemi daha hızlı gerçekleştiriyor. Tekrarlanan işlemler bütünü
yaşamın zihinsel görüntüsü olarak beyinde saklanıyor.
Bu
bilgiyi hem hatırlayıp hem de simgeleştirebilen esnek yapının
yani sinir ağının temelini oluşturuyor. Mantıksal açıdan organik
çünkü devreler kullanıma bağlı olarak gelişiyor. Asıl şaşırtıcı olan beyin ağının ölçeği. 1
4 kg. ağırlığındaki yetişkin insan beyni
yaklaşık 100 milyar sinire sahip. Bu sinirlerin her biri
komşu sinirle 1.000-500.000 bağlantı noktasıyla temas ediyor. Bağlantılar
farklı kimyasal özelliklerde yaşanıyor ve her sinirin karmaşık iç sistemi var. Beynin temel olarak sinir ağlarından oluştuğu fikri
bilim insanlarının mikroskop altında gri maddeyi incelemesinden beri mevcut. Ancak
1990'lı yıllarda bu bilgiye etki edebilecek yenilikler yaşandı. Saç teli kalınlığında elektrotlar kullanılarak maymun beynindeki sinirler tek tek gözlendi. Araştırma sırasında
hayvanın ilgi durumuna göre hücre etkinliğinin değiştiği saptandı. Maymuna bir şekil gösterildi. Şekilden oluşan bu uyarana ilgisi arttığında
sinirlerin hareketini gösteren ışıklar daha canlı hale gelirken
ilgi duymadığı şekillerde sinirin yaydığı ışığın azaldığı görüldü.
Beynin alanları
Beynin temel yapısıyla ilgili sonuçlar
ham bilgiyi alan
işleyen ve geri gönderen bir girdi-çıktı sistemi olduğunu açığa çıkardı. Bu da
her sinirin geri besleme yoluyla etkinleştiğini gösterdi. Beynin
küresel bir devlet gibi değerlendirilebilecek ağ sistemiyle oluşan doğası
milyarlarca hücrenin çıktılarını kontrol etmesi üzerine kurulu. Sinirlerin hareketlenmesi mi beyni oluşturuyor
yoksa beyin mi sinirleri hareketlendiriyor? Cevap şu şekilde verilebilir. Bilgisayarlarda girdi ve çıktı işlemleri tümüyle birbirinden ayrılmıştır. Ancak beyin için aynı şey söylenemez. Olağanüstü organik yapısı nedeniyle
bütün ile parçalar iç içe geçmiş durumda. Küçük ve büyük parçalar bir arada evrim geçiriyor.
Bu nedenlerle nörologlar
beynin fotoğrafını daha ayrıntılı çekmeye zorlandılar. Felç
tümör
travma ve yaralanma gibi beyin hasarlarının incelenmesi
beyinle ilgili bir başka gerçeği daha gündeme getirdi: Farklı işlem bölümlerine ayrıldığı. Görme
duyular
konuşma ve motor kontrol gibi işlevlerin alanları ayrı. Beyin tarama cihazlarının yarattığı heyecanın nedeni de buydu. Biyoloji
insan genom projesiyle amacını gerçekleştirdi. Nörologların en büyük tutkuları ise
beyin haritalama projesiydi.
Ancak büyük umutlar
taramaların başlamasından kısa bir süre sonra suya düştü. Evet
beyin etkinlik merkezlerine sahipti. Konuşurken
sol yarımküredeki olası dil bölgesi etkinleşiyordu. Ancak hemen ardından
beynin tüm alanlarında hareketlilik görülüyordu. Özel noktaların yanında
bütünsel bir işletim sisteminin varlığı açıktı. Beyinde hiçbir bölüm
tek başına
diğerlerinden bağımsız bir eyleme girişmiyordu. Bilgisayar dünyasında yaşanan gelişmeler
bilim insanlarında
beyin hatlarının kesin şekilde çizilmiş haritalarının çıkarılabileceği umudunu doğurdu. Tam tersi
bilim insanları beynin genelleştirme eğiliminde olduğunu buldular. Beynin ne zaman nasıl davranacağı kestirilemiyordu. Bir bölge farklı koşullarda farklı yüzünü gösterebiliyordu. Basitçe örneklemek gerekirse çevresine uyum sağlayan bukalemun gibiydi.
Şu anda nörolojinin geldiği nokta bu. Eski basitlikler
yeni karmaşıklıklara yol açıyor. Laboratuvar ortamında bilim insanları
her geçen gün bilinmeyen bir durumla karşılaşıyorlar. Tıpkı ardı ardına dizilen domino taşları gibi Uzun bir uğraş sonrasında tek bir taşın devrilmesi
o güne kadarki kazanımları silip atabiliyor. Beynin yapısı
kimyası ve işlevlerine ilişkin araştırmaların yanı sıra
nörobiyolojinin üstesinden gelmeye çalıştığı bir sorun daha var: zihinle beyin arasındaki ilişkiyi çözmek. Beynin en karmaşık konuşu zihnin en gizemli yanlarından biri de
acı çekmekten utangaçlığa kadar pek çok şekle bürünebilen bilinç ya da şuur
.
Bilinç araştırmaları
Uzun zamandır bilim insanları
bilinç konusunda adım atmaktan kaçınıyorlardı. Kimisi bilincin objektif araştırmaya açık bir konu olmadığını öne sürerken
kimisi ortada araştırılacak bir konunun bulunmadığını bile söyledi. Onlar için zihin
değişik beyin işlemleri sırasında beyinde gelişen bir kavramdı sadece. Ancak 1990'lı yıllarda bu konuya yaklaşım da değişti. Bilinç araştırmaları bilimsel yayınlarda
konferanslarda ve eğitim çalışmalarında kabul görmeye başladı. Günümüzde bilinç araştırmaları
ciddi olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayrılabilir. Ciddi olanlar işi ağırdan alıyorlar ve bilinci
eşgüdümlü sinirsel etkinliklerin ürünü olarak görüyorlar. Tabii ki her sinirsel etkinliğin bilinçle ilgili olmadığının farkındalar. Davranışlarımızın çoğu bilinçsizce ya da bilinçaltı alışkanlığı şeklinde ortaya çıkıyor. Bu grupta yer alan bilim insanları
Bilişselliğin Sinirsel Bağıntısı (BSB) adını verdikleri araştırmayla
zihinsel olaylar sırasında beyinde nelerin yaşandığını bulmayı hedefliyorlar.
"Necker küpü" veya "imkansız üçgen" deneyleri gibi tersine çevrilebilir görüntü yanılsaması örneklerini ele alalım. Necker küpünde
bakış açısına bağlı olarak görüntü değişir. Bir taraftan bakıldığında küp bize doğru yönelmişken
diğer taraftan bakıldığında arka kısma doğru uzanır. Hayvan beyni içinde yaşananları kaydetmek için elektrotları kullanan araştırmacılar
bu tür farklı bakış açılarının sinir tepkilerini nasıl etkilediğini belirlediler.
Bu deneyler
beyin mekanizmasını anlamak için en güçlü yollar. Daha önceki keşiflerden birinde
bilişsel algının belirli bölümlerinde
sinirlerin ateşlenmesi adı verilen etkinliklerin ve elektrik uyarılarının eşzamanlı yaşandığı anlaşılmıştı. Özel beyin alanlarında da benzerlikler var. Örneğin ön alın lobu zihinsel süreçte devreye giriyor. Merkezde bulunan "anterior singulat korteks (önkuşak korteksi) olarak bilinen bölge de anahtar alanlardan biri. Buna karşın
bilişsellikle ilgili sinirsel etkinliği sağlayan tek bir mekanizmanın varlığından kesinlikle bahsedilemiyor. Bilinen tek şey
bilişsel etkinlik sırasında birbiriyle uyumlu pek çok sinirin etkinleştiği ve ön alın lobunun devreye girdiği. Yine de
BSB üzerine araştırma yapanlar
bilinç sürecini açıklayabilecek net ve kesin mekanizmaları belirleyebilmek için uğraşıyorlar.
Kuantum mekaniği
BSB araştırmacıların yanı sıra
bilinç konusunu farklı yöntemlerle inceleyenler de var. Bu kişiler bilincin çok özel
sıradışı ve beynin işlemlerinin toplamı olduğunu düşünüyorlar. Bu kampta yer alanların yaklaşımına göre
bilinç gizemi kuantum mekaniğinin gizemiyle doğrudan bağlantılı. Onlara göre bilinç
çok sayıdaki hücrenin kuantum üstkonum aşamasına geçmesinin bir sonucu olabilir. Kuantum kuramcılarının karşılaştığı en önemli sorun
hücrelerin evre uyumlarına ilişkin makroskobik aşamaların sıcak ve nemli beyin ortamında net olarak tespit edilememesi. Bilinç mekanizmasını araştıran bir üçüncü kesim ise
bunun biyolojik işlemler bütünü olduğunu savunuyor. Örneğin
Şilili nörologlar Humberto Maturana ve Francisco Varela tarafından geliştirilen "autopoiesis" (yenilenme
kendini yeniden üretme eylemi) ya da kendinden bilme ağı teorisine göre bilinç
karar verme yeteneğinin genel biyolojik sürecinin yoğun şeklidir. Yaşamın kendisi
dünyada olup biteni bilme ve bunlara cevap verme eylemidir. Genler
dünyaya uyum sağlamak için bedenin ihtiyaç duyduğu anlama yeteneğini temsil eder. Bağışıklık sistemi
kendisinin ne olduğunu ya da olmadığını bilip ona göre harekete geçer. Dolayısıyla bilinç
bu temel biyolojik ilkenin karmaşıklaşmış hali olabilir.
Tüm bu sistem yaklaşımlarının amacı
bilince yönelik net ve matematiksel bir model kazandırmak. Ancak
yolun çok başındayız ve bilinç konusunda aşılması gereken daha çok nokta var. Tüm bilinmezlerine rağmen
önümüzdeki 30 yıl içerisinde
beynin yapısı
kimyası ve işlevlerinin; her sinir ucunun
dendritin
presinaptik sinirin ve sinir hücresinin haritasının çıkarılacağı belirtiliyordu. Dolayısıyla bir makine ile insan arasındaki farkın çok azalacağı ileri sürülüyordu. Bu konuda önemli adımlar da atıldı. Yine de nöroloji dünyası henüz ulaşılan noktadan hoşnut değil. Ve yeni tekniklerle gizler denizinin derinliklerine ağır ağır ilerliyor. Beyinle ilgili yanlı söylentiler:
Beynin sol tarafı mantıksal
sağ tarafı yaratıcıdır: Beynin işleyişi yanal olduğu için
bu ifadenin bir parça doğruluk payı var. Sol yarımküre
ayrıntılara odaklanma ve sonuçlandırmada iyiyken; sağ yarımküre daha geniş ve bağlamsal bakış açısıyla işliyor. Ancak düşünme sırasında etkinlik paylaşılıyor.
Beynin sadece yüzde 10'unu kullanırız: Bu efsane 1930’lu yıllarda ortaya atıldı. Cerrahi uygulamalar sırasında beynin elektrotlarla incelenmesi sonrasında büyük bir bölümünün "sessiz" olduğu görüldü. Ancak modern beyin taramaları
beynin her alanının etkinliğini kanıtladı.
Tüm insan beyinleri aynı yapıya ve özelliklere sahiptir: Gerçekte beyin
çeşitli alanları benzerlik gösterse de
yüz ya da parmak izi gibi bireysel. Dil merkezi ya da diğer kritik bölgeler
boyut ve konum açısından farklı oluşabiliyor. Örneğin bir hastanın görme korteksi diğerine oranla üç kat büyük olabiliyor. Nörologları da en çok bu durum zorluyor.
Sinir bağlantıları kullanılmadıkça azalma gösterir: Bebeklerin ilk yıllarında ihtiyacı olandan çok daha fazla sinirsel bağlantı üretmeleri bu görüşü doğurdu. Fikir
yoğun uyarımların ek bağlantılara yol açacağı mantığı üzerine kurulmuştu. Varolan bağlantıların azalması
daha etkin beyin yollarının oluşmasında gerekli aşamalardan biri.
Sinir ağını oluşturan yapılar
Beyinde ve omurilikte nöron denilen sinir hücreleri bulunuyor. Her sinir hücresinin çok sayıda kısa uzantısı var. Her nöronun tek ve uzun bir uzantısı vardır ki
buna da akson deniyor. Akson uçları ile başka nöronların dendritleri veya gövdeleri arasında temas bölgeleri bulunuyor. Sinir sistemindeki bütün etkinlikler
bu arada bellek
nöronlarda doğan elektrik akımıyla ilgili.
Akson: Elektrik akımını bir hücreden diğerine taşıyan tek uzantı. Nöronun çıkış kolu.
Dendrit: Komşu sinirlerle bağlantıyı sağlayan çok sayıdaki uzantı. Giriş kolu.
Sinaps: Sinirler arasındaki temas aralığı.
Nöromedyatör (Nörotransmiter): Dopamin ve serotonin gibi
nöronlar arasında sinyali taşıyan kimyasal mesajcılar.
Diken (Spike): Akson boyunca yol alan elektrik akımı.
Presinaptik almaç: Sinyali gönderen hücrenin zarındaki protein yapıları.
Postsinaptik almaç: Sinyali alan hücrenin zarındaki protein yapıları.
Yeni doğmuş bir bebeğin beyni 400 gr. İçgüdüsel davranışları şekillendiren alt beyin oluşuyor. Sinirler ve kıvrımların etkinliği ise sınırlı olarak sürüyor.
Bebeklik döneminin ilk yılında
kortekste bir saniyede milyonlarca sinaptik bağlantı gerçekleşiyor. Beynin ağırlığı iki katına çıkıyor. Emekleme döneminde beynin ağırlığı 1.100 gramı buluyor. Beyindeki sinaptik bağlantıların sayısı katlanıyor ve sinir yolları inşa ediliyor. Gençlik çağında beyin 1.300-1.400 gramlık ağırlığına ulaşıyor. Karar verme ve sosyal düşüncenin geliştiği kortikal merkezler son şeklini alıyor.
20 yaşından sonra
beynin devre yapısını tamamladığı kabul ediliyor. Ancak
nörologlar
bu dönemden sonra da gelişmenin yaşandığını onaylıyor.
Bunları biliyor musunuz?
Beynin yaklaşık yüzde 80’i su
yüzde 10’u yağ ve yüzde 8’i proteinden oluşuyor. Geri kalan bölümünü karbonhidrat
tuz ve diğer mineraller kaplıyor.
Kalın sinirler
bir mesajı yaklaşık olarak saatte 400 km. hızla taşıyor. Ancak beynin genelindeki trafik
saatte 20 km'den daha düşük bir hızda seyrediyor.
Beynin kıvrımları yayıldığında elde edilen korteks
standart A4 kağıdı büyüklüğünde gri madde tabakası oluşturuyor.
Beyin
loş bir lambayı aydınlatabilecek kadar enerji yakıyor. Vücut ağırlığının sadece 50'de biri kadar olan beyin
vücudun oksijen ve glikoz ihtiyacının beşte birini tüketiyor.
Beynin dünyada olup biteni algılaması zaman alıyor. Örneğin
100 metre yarışçılarının silah sesini duyduktan sonra start almaları saniyenin sekizde birinde gerçekleşiyor. Beklenmedik bir şeye verdiği tepki ise
yaklaşık yarım saniyeyi buluyor.
Uyku halinde düşünme eylemi sürüyor. Zihni kurcalayan karmaşık düşünceler bulanık bir biçimde etkinliğini devam ettiriyor. Ancak hafıza kapalı olduğundan bunlar unutuluyor.
20 kişiden biri (genellikle kadınlar) akılda kalıcı zihinsel düşler kurduğunu söylüyor. Bu günlük fantezilerin
gerçeğe çok benzediğini de vurguluyor.
Göz beynin bir parçası. Diğer duyu organlarının sinirleri beyinde buluşsa da
gözün retinası beyin dokusundan oluşuyor. Vücut oranı esas alındığında
insanlar en büyük beyne sahip. Ancak bir fil beyni insanınkinden 4 kat
dev mavi balinanınki ise 5 kat büyük.
Büyük beklentiler
Beyinle ilgili en şaşırtıcı gerçek ne? Büyük olasılıkla dış dünyayla çok zor bağlantı kurması. Çok az sayıda sinir uzantısı (tabii ki sayıları birkaç milyonu buluyor) beyne duyumsal mesajları taşıyor. Ve yine az sayıda sinir hücresi (bunlarda birkaç milyonu buluyor) bu motor komutları yerine getiriyor. Dolayısıyla
her birkaç bin beyin hücresinden biri dış dünyayla hiçbir ilişki kurmuyor. Çoğunluğu kendi aralarındaki iletişimle ilgileniyor. Beyin
niyet ve beklentilerle dolu kendi bilinç modelini oluşturma eğilimiyle işliyor. Daha sonra da iç modelini hayata geçirmek için güncellenmiş zayıf bilgi akışına ihtiyaç duyuyor. Bu zayıf duyumsal bilgi akışı
yandaki diyagramda gösterilen "bilinç döngüsü" sistemiyle işleme giriyor.
İnsan beyninin evrimi
İnsan beyni ne zaman gelişti? Kişisel algı ve sembolik zihnin kanıtları kabul edilen mağara resimleri
dinsel heykelcikler ve boncuktan yapılmış kolyelerin ilk ortaya çıktığı zamanları göz önüne alırsak
yaklaşık 50.000 yıl önce cevabını verebiliriz. Karar verme
karmaşık düşünce sisteminin merkezi kabul edilen prefrontal lob
Homo sapiens'lerde Homo erectus'a oranla daha büyük. Bu değişiklik
konuşma ya da dil merkezlerinin de gelişmesini açıklıyor. Sembolik bir medyum olarak dil
sadece toplumsal iletişimin değil
düşüncenin de aracıydı. Böylece insan
hayvanlardan farklı olarak iç sesini
düşüncelerini yansıtabilen bir canlıya dönüştü.
Peki gelecekte ne olacak? Bazı bilim insanları
doğal ayıklanma baskısının konusunu oluşturmadığından
beynin zihinsel evriminin durduğunu belirtiyorlar. Diğerleri ise
evrim sürecini doğayla değil
teknolojik gelişmeyle açıklıyor. Genetik mühendisliğinin ve gelişmiş bilgisayarların beynin evrimim değiştirebileceğini ileri sürüyorlar.
Beyinde etkin hale gelen 10 alan
Posterior pariyetal korteks (PPK- Arka üst korteks): Görsel işlemlere yol açan hareket-işlem alanı ile vücut haritasını kontrol eden duygu-motor korteksinin ortasında yer alıyor. Uzanıp masadan bir şey almak istediğimizde
PPK devreye girerek bize yardımcı oluyor ve otomatik olarak istediğimize ulaşıyoruz.
Broca alanı: Konuşma sırasında cümlelerin gramer yapılarından sorumlu bölge. Wernicke alanıyla Broca alanı arasında etkileşim var. Wernicke alanında kelimelerin akustik algılamsı gerçekleşirken
Broca alanı sesleri eklemleyerek konuşma işlevini yerine getiriyor. Anterior singulat korteks: Bir harekete girişmeye hazır olunduğunda
planlama ve duygu durum arasında bağlantı kurarak aktifleşen odaklanma alanı. Çözüm ve düşünme gerektiren zor bir durumla karşılaşıldığında etkin hale geliyor. Bölge hasara uğradığında hareket becerisinin tümüyle yok olması anlamına gelen akinetik mutizm baş gösteriyor.
Amigdal: Beynin her iki yarım küresinin ortasında yer alan bezelye tanesi büyüklüğünde organ. Korku ve öfke gibi duyguların merkezi. Elektrot uyarımlarıyla dayanılmaz terör duygusu yaratabiliyor. Beslenme ve cinsellik gibi güdüsel eylemleri de düzenliyor. Endişe
iç sıkıntısı ve nevroz gibi hastalıklarda
bu yapıda aşırı hareketlilik görülüyor.
Hippokampus: Duygulara ilişkin tüm yollar hippokampusta toplanıyor ve buradaki sinir hücreleri beynin genelinde sürdürülen tüm etkinliklerin “şipşak” fotoğrafını çekiyor. Bu bölgede meydana gelebilecek bir hasar kişinin hafızasını kaybetmesine
dahası bir kaç saniye öncesinde yaşadıklarını bile unutmasına yol açıyor. Beyincik: Küçük beyin olarak bilinen bu kıvrımlı lob
beyin sapının arka kısmında yer alıyor. Beynin onda birlik bölümü ve sinir hücrelerinin yarısından fazlasından sorumlu.Bu bölümdeki sinir hücrelerinin sinaptik bağlantıları ortalamadan 20 kat daha fazla. Beyinde formüle edilen hareketlerin düzenlenmesi ve zamanlamasını gerçekleştiriyor. Görsel korteks: Bu
görmenin temel olarak şekillendiği alan. Gözlerden gelen bilgi burada tescil ediliyor. Ancak renkleri ayırt etme
şekil tanımlama
görme işleminin tamamlanması için 20 farklı nokta ve özel alan etkileşime giriyor. Tek tek görsel alanların büyüklüğü bir medeni para kadar. Ancak birleştirildiğinde kredi kartı büyüklüğünde bir alan elde ediliyor.
İğsi kıvrım (girus fusiformis): Bu korteks
yüz tanımlama alanı olarak değerlendiriliyor. Herhangi bir hasar
arkadaşların
ünlü kişilerin hatta kendi yüzünün bile tanımlanamaması sonucunu doğuruyor. Ventromedial korteks (İç yan boşluk korteksi): Karmaşık
duygu yoğun kararların verilmesini sağlayan alan. Bu bölgesi hasar görmüş kişiler
kart oyunlarında olasılıkları hesaplayamıyor ve otomobil çarpışması gibi korkunç görüntülerden etkilenmiyor. Genel bilgi ve zeka düzeyi normal olmasına karşın
geleneksel röntgen cihazının gelişmiş hali. Her açıdan beynin röntgeni çekiliyor ve bilgisayarla oluşturulmuş görüntüye dönüştürülüyor. CT taraması
beynin bütünsel anatomisini gösteriyor. Beyin dokularını ya da etkinliklerini kaydetmiyor.
PET taraması: Positron emisyon Tomografisi’nde kan dolaşımına radyoaktif bir madde şırınga ediliyor. Bu işaretleyici maddenin beyin hücreleri tarafından emilmesiyle
zihinsel etkinlikler sırasında beynin hangi bölgelerinin harekete geçtiği saptanıyor. Maliyetli ve zararlı bir uygulama.
f-MRI taraması: Fonksiyonel manyetik rezonans Görüntülemesi’nde beyindeki atomları sıraya dizmek için güçlü mıknatıslar kullanılıyor. Daha sonra radyo atımlarıyla hidrojen ve oksijen gibi elementlerin miktarı ölçülüyor. Saniyede pek çok taramayla zihinsel faaliyet haritalanıyor.
MEG taraması: Magnetoensefalografi’de (MEG) çok yoğun
soğutulmuş sıvı helyumlu algılayıcılar kullanılarak
aktif sinir ağlarının ürettiği manyetik alanlar saptanıyor. Bu yol
sinirlerin ne zaman harekete geçip ne zaman durduğunu tespit etmeye yarıyor. Focus Dergisi’nden alınmıştır.