20
EXE RANK
Method
Fexe Kullanıcısı
1-Sugar (2008)
Ülkemizde “Yarım Öğretmen” (“Half Nelson”, 2006) adıyla DVD’si çıkan yapıtın bağımsız ruhlu yönetmenleri olan Anna Fleck-Ryan Boden ikilisi mevcut formülleri bozmakla kafayı bozmuş isimlerdir. Yönetmenlerin ikinci filmi “Sugar” ise New York Yankees’in Dominik Cumhuriyeti’ndeki pilot takımında oynayan bir karakterin izini sürüyor. Karakter draması iskeletini el kamerasıyla kuran eser, ana dilini Portekizce olarak seçip spor filmlerinin o ‘kahramanlaşan ana karakter’ mantığını yıkıyor. İzleyiciyi rahatsız etmekten besleniyor.
2-Hızlı Yarışçı Speed Racer (Speed Racer) (2008)
Wachowski Kardeşler’in bir Japon anime dizisini sinemaya uyarladıkları eser, Amerika’da bu alanın estetiğinin ilk kez bu kadar yenilikçi kullanıldığı yapıttı. Bu açıdan da zengin görsel dünyasıyla çığır açtı. Aile filmi-spor filmi kırması gibi gözükse de fantastik dünyası bir hayli önemli idi. Emile Hirsch, John Goodman, Susan Sarandon, Christina Ricci, “Hızlı Yarışçı Speed Racer”ın oyuncu kadrosunun ana motifleri...
3-Şampiyon (The Wrestler) (2008)
“Bir Rüya için Ağıt” (“Requiem for a Dream”, 2000) ve “Kaynak” (“The Fountain”, 2006) ile tanıdığımız Darren Aronofsky’nin spor filmi alanına girmeye karar verdiği filmlerin ilki; Amerikan güreşinde bir başarısızlık öyküsü anlatıyor. Amerikan güreşi dediğimiz de varyete için ve insanlara şiddet gösterme amacıyla dövüşe tutuşan sporcuların dalıdır. Yani alanın ‘alt kültür’ ve ‘anti-kahraman’ koludur. Burada da Mickey Rourke’un çirkin ve korkutucu karakteri bir alt kültür portresi sunarken, Marisa Tomei’nin striptizci kadın tiplemesi de ona destek oluyor. Aronofsky’nin bu yıl “Black Swan” ile bale filmi alanına gireceğini de ekleyelim.
4-Şaolin Futbolu (Shaolin Soccer) (2001)
Bizim bildiğimiz, TV’lerimizde oynayan Japonya kaynaklı Tsubasa’nın çizgi filmlerinin kurmaca versiyonu denebilir. Hong Kong’lu Stephen Chow imzalı yapıt; slapstick (kaba) komedi ile çizgi film estetiğini birleştirerek garip bir karışım sunuyor. Buradaki futbol sahnelerinin ‘fantastik’ halini de kolay kolay başka yerde görme şansınız yok!
5-Lanet Takım (The Damned United) (2009)
İkinci ligten çıkardığı Derby County’i şampiyonluğa taşıyan Brian Clough ile tabiri caizse burjuva takımı Leeds United’ın teknik direktörü Don Revie’nin mücadelesi. Daha çok da Clough’un bu uygun olmadığı futbol takımına, Leeds United’a transfer olmasıyla yaşananlar ele alınıyor. Adeta Fatih Terim-Lucescu çekişmesinin 70’ler İngiltere’sindeki ayağı denebilir. 2000’lerin en iyi bir-iki futbol filmi arasında...
6-Talladega Geceleri (Talladega Nights: The Ballad of Ricky Bobby) (2006)
İki araba yarışçısını rekabetini anlatan eserde Ricky Bobby’i Will Ferrell, Fransız yenilmez armadayı ise “Borat” ile tanıdığımız Sacha Baron Cohen canlandırıyor. Spor filminin ‘başarı hikayesi’ kalıplarını tersine çeviren eserin özellikle bu karakterlerin devreye girdiği anlardaki mizah dokusu şaşırtıcıdır. Komediye hakim Adam McKay imzalı, çarpıcı bir spor filmi parodisi...
7-Kör Nokta (The Blind Side) (2009)
‘Amerikan futbolu, hayata benzer’ gibi bir tanımdan yola çıkarak spor dalına girmeye karar veren siyahi ve boylu poslu bir adamın, bir menajer kadınla dostluğunu ele alan eser, karakter draması alanında faaliyet gösteriyor. Özellikle Amerikan futbolundan felsefe çıkarması ve samimi bir hırs alanı yaratarak ‘hayat’ın gerçekliğine doğrudan giriş yapması, önemli detaylar sunuyor. Bu yıl Sandra Bullock’a Oscar kazandırmıştı.
8-Wimbledon (2004)
Birbirlerine aşık olan iki tenişçinin öyküsünü Wimbledon Tenis Turnuvası arka planlı anlatıyor. Bağımsız bir yönetmen olan Richard Loncraine’in bundan bir romantik-komedi çıkarması da ilginç bir karışım getiriyor. Başrollerde Kirsten Dunst ile Paul Bettany var.
9-Leatherheads (2008)
1925 yılında Amerikan futbolu profesyonel liginin ilk doğduğu yıllardan nostaljik bir tür filmi. Başrolde ve yönetmenlik koltuğunda George Clooney var. Özellikle dönemine uygun grameri ve adabında çekilmiş maç sahneleriyle bir ‘detaycılık’ ürünü...
10-Driven (2001)
Aksiyon yıldızı Sylvester Stallone’nin herhalde son başarısı olarak adlandırılabilir. Burada Kip Pardue’nun canlandırdığı genç yarışçı ile mücadelesi, biraz da Burt Reynolds’ın canlandırdığı tecrübeli bir mentörün katkısıyla ele alınıyor. Aksiyon ustası Renny Harlin yönetmenlik koltuğunda ve rekabetten güç depoluyor. Güzeller güzeli, manken arka planlı oyuncu Estella Warren’ı da unutmayalım.
Ülkemizde “Yarım Öğretmen” (“Half Nelson”, 2006) adıyla DVD’si çıkan yapıtın bağımsız ruhlu yönetmenleri olan Anna Fleck-Ryan Boden ikilisi mevcut formülleri bozmakla kafayı bozmuş isimlerdir. Yönetmenlerin ikinci filmi “Sugar” ise New York Yankees’in Dominik Cumhuriyeti’ndeki pilot takımında oynayan bir karakterin izini sürüyor. Karakter draması iskeletini el kamerasıyla kuran eser, ana dilini Portekizce olarak seçip spor filmlerinin o ‘kahramanlaşan ana karakter’ mantığını yıkıyor. İzleyiciyi rahatsız etmekten besleniyor.
2-Hızlı Yarışçı Speed Racer (Speed Racer) (2008)
Wachowski Kardeşler’in bir Japon anime dizisini sinemaya uyarladıkları eser, Amerika’da bu alanın estetiğinin ilk kez bu kadar yenilikçi kullanıldığı yapıttı. Bu açıdan da zengin görsel dünyasıyla çığır açtı. Aile filmi-spor filmi kırması gibi gözükse de fantastik dünyası bir hayli önemli idi. Emile Hirsch, John Goodman, Susan Sarandon, Christina Ricci, “Hızlı Yarışçı Speed Racer”ın oyuncu kadrosunun ana motifleri...
3-Şampiyon (The Wrestler) (2008)
“Bir Rüya için Ağıt” (“Requiem for a Dream”, 2000) ve “Kaynak” (“The Fountain”, 2006) ile tanıdığımız Darren Aronofsky’nin spor filmi alanına girmeye karar verdiği filmlerin ilki; Amerikan güreşinde bir başarısızlık öyküsü anlatıyor. Amerikan güreşi dediğimiz de varyete için ve insanlara şiddet gösterme amacıyla dövüşe tutuşan sporcuların dalıdır. Yani alanın ‘alt kültür’ ve ‘anti-kahraman’ koludur. Burada da Mickey Rourke’un çirkin ve korkutucu karakteri bir alt kültür portresi sunarken, Marisa Tomei’nin striptizci kadın tiplemesi de ona destek oluyor. Aronofsky’nin bu yıl “Black Swan” ile bale filmi alanına gireceğini de ekleyelim.
4-Şaolin Futbolu (Shaolin Soccer) (2001)
Bizim bildiğimiz, TV’lerimizde oynayan Japonya kaynaklı Tsubasa’nın çizgi filmlerinin kurmaca versiyonu denebilir. Hong Kong’lu Stephen Chow imzalı yapıt; slapstick (kaba) komedi ile çizgi film estetiğini birleştirerek garip bir karışım sunuyor. Buradaki futbol sahnelerinin ‘fantastik’ halini de kolay kolay başka yerde görme şansınız yok!
5-Lanet Takım (The Damned United) (2009)
İkinci ligten çıkardığı Derby County’i şampiyonluğa taşıyan Brian Clough ile tabiri caizse burjuva takımı Leeds United’ın teknik direktörü Don Revie’nin mücadelesi. Daha çok da Clough’un bu uygun olmadığı futbol takımına, Leeds United’a transfer olmasıyla yaşananlar ele alınıyor. Adeta Fatih Terim-Lucescu çekişmesinin 70’ler İngiltere’sindeki ayağı denebilir. 2000’lerin en iyi bir-iki futbol filmi arasında...
6-Talladega Geceleri (Talladega Nights: The Ballad of Ricky Bobby) (2006)
İki araba yarışçısını rekabetini anlatan eserde Ricky Bobby’i Will Ferrell, Fransız yenilmez armadayı ise “Borat” ile tanıdığımız Sacha Baron Cohen canlandırıyor. Spor filminin ‘başarı hikayesi’ kalıplarını tersine çeviren eserin özellikle bu karakterlerin devreye girdiği anlardaki mizah dokusu şaşırtıcıdır. Komediye hakim Adam McKay imzalı, çarpıcı bir spor filmi parodisi...
7-Kör Nokta (The Blind Side) (2009)
‘Amerikan futbolu, hayata benzer’ gibi bir tanımdan yola çıkarak spor dalına girmeye karar veren siyahi ve boylu poslu bir adamın, bir menajer kadınla dostluğunu ele alan eser, karakter draması alanında faaliyet gösteriyor. Özellikle Amerikan futbolundan felsefe çıkarması ve samimi bir hırs alanı yaratarak ‘hayat’ın gerçekliğine doğrudan giriş yapması, önemli detaylar sunuyor. Bu yıl Sandra Bullock’a Oscar kazandırmıştı.
8-Wimbledon (2004)
Birbirlerine aşık olan iki tenişçinin öyküsünü Wimbledon Tenis Turnuvası arka planlı anlatıyor. Bağımsız bir yönetmen olan Richard Loncraine’in bundan bir romantik-komedi çıkarması da ilginç bir karışım getiriyor. Başrollerde Kirsten Dunst ile Paul Bettany var.
9-Leatherheads (2008)
1925 yılında Amerikan futbolu profesyonel liginin ilk doğduğu yıllardan nostaljik bir tür filmi. Başrolde ve yönetmenlik koltuğunda George Clooney var. Özellikle dönemine uygun grameri ve adabında çekilmiş maç sahneleriyle bir ‘detaycılık’ ürünü...
10-Driven (2001)
Aksiyon yıldızı Sylvester Stallone’nin herhalde son başarısı olarak adlandırılabilir. Burada Kip Pardue’nun canlandırdığı genç yarışçı ile mücadelesi, biraz da Burt Reynolds’ın canlandırdığı tecrübeli bir mentörün katkısıyla ele alınıyor. Aksiyon ustası Renny Harlin yönetmenlik koltuğunda ve rekabetten güç depoluyor. Güzeller güzeli, manken arka planlı oyuncu Estella Warren’ı da unutmayalım.