-Aşk Hikayeleri (:

BÖYLESİNE SEVERKEN SENİ
Seni böylesine severken yokluğunu düşünmek kahrediyordu beni. Aramzıdaki mesafe umrumda değildi. Uzakte da olsan sen her zaman benimleydin. Yemekyerken, müzik dinlerken, yatağıma uzandığımda yanımdaydı hayalin. Artık senden başka bir şey düşünemez olmuştum. Aldırmıyordum geçen zamana ne de olsa her saniyesi her sanisesi seninle geçiyordu.
Sabahlara kadar seni hayal ediyordum. Ne çok özlemişim seni bir bilsen.. Gece rüyaklarımda gündüz hayalerimdeydin. Uzakta bile olsan benimleydin. Her gelişinde umudum nefesim oluyordun. Her glişind ebir öncekinden daha çok heyecanlanıyordum. Son dakikalar geçmek bilmiyordu bir türlü. Sana bir an önce sarılmaktan başka bir şey düşünemiyordum.
Yanımda olduğun zaman gözlerimin içi gülüyordu. İçimdeki çocuğu susturamıyordum. Beni öpüyordun. Nasıl bir duygudur bu bilir misin? Böylesine severken seni bir gün geldi artık gözlerindeki o pırıltıyı göremez oldum. O gözler benim değilmiydi artık? Hayat bana oyun mu oynuyordu yoksa? Önce seni çıkardı karşıma, rolleri verdi ve sonra oyunu oyunu haber vermeden bitiriverdi. Seni benden almalı mıydı hayat? Böylesine sevmişken seni, daha fazla uzatamazmıydı bu oyunu?
Gitmeni hiç istemiyordum. Gidişinle yitecekdi umutlarım, gidişinle kesilecekti nefesim. Senin yokluğunu kim dolduracaktı? Kim süsleyecekti hayallerimi ? Kimi düşünecektim o bitmez tükenmez gecelerde ? Gittin gideli yalnızım buralarda. Bir öpüşün bir gülüşün yetecek hayata dönmeme. Böylesine severken seni, bu karanlık gecelere mahkum etme beni...
 
NE DERSİN ?
Bütün sıkıntılar, sorunlar beni kahredercesine kemirirken, her geçen güne lanet yağdırıp.,insanların yalanlarını duygusuz bir yüzle izlemekten başka hiç bir şey yapmazken, hayat beni benden alıp çok daha başka kişiliklere taşırken sen çıktın karşıma. O lanet gitmişti artık.
Seninle geçirdiğim her dakika, uzun zamandır hasret kaldığım gülümsemelerle aydınlatıyordu yüzümü. Artık insanlardan eskisi kadar nefret etmiyordum. Yeni güne hüzünlü değil, senin sesini duyabilme, seni görebilme umuduyla başlıyorum. Herkese büyük bir çoşkuyla günaydın diyorum. Çünkü onların suratında seni görüyorum senin bana gülümsediğini hissediyorum.
Bu olanlara inanamıyorum. Sanki ne kadar süreceğini bilemediğim, her an uyanabileceğim bir rüyadayım. Belki bir insanı bu kadar düşünüyor, özlüyor, her an onunla olmak istiyorum. Sabahlardan nefret ediyorum. Çünkü gökteki o sevimli yıldızım ellerimden kayıp gidiyor. Evrende bence iki insan var. Sen ve Ben... Senin bu evrendne gitmen benim bu iğrençliğin ortasında kendi başıma kalmam demek. Sen varsan, yalnız değilim. Hayatımı kimseyle değişmeyeceğim tek kişi olabilirsin. Ne dersin?
 
ÖZLEMİ ANLATABİLMEK
Nedenini bilmediğim bri arzuyla bugün her günkünden daha çok istedim yanımda olmanı... Kolay değil, sensiz olmak, içinin yarısını boş tutmak. Kolay değil her sabah bir martı sesiyle irkilmesi bu yoksul bedenimin. Sadece bu ayrılığın bir süreliğine oluşu teselli dolduruyor yüreğime. Her ne kadar bu sürenin uzunluğunu bilmesekte sonunun olduğunu bilemk umutlandırıcı...
Zaten her şey umut edilmekle başlamadımı? Seni düşünüpte kendimi kaybettiğim vakitlerin anısına yazdım bu mektubu sana. Bazen otobüste iki sevgilinin başlarını yaslayıp uyurken ki rahatlığında, bazen sokakta babasının elini tutan bir çoçuğun gözlerindeki güvende buluyorum seni. Düşündükçe Nazım olasım gelir ve hasretini bir uçtan bir uca yakasım gelir.
Bir kuş hafifliğinde sana akar yüreğim, yokluğunda yok olmaktan korkarak. Yaşadığım acıları anlatırsa birileri sana göz yaşlarınla yıka yaralarımı. Seni bekliyor gölet olmuş bir nisan yağmurunun çoçuğu. Hadi gel dayanamıyorum hasretine...''
 
SENSİZ YAŞANAN SEVDA
Gece, ışıl ışıldı gökyüzü. Önce her yıldıza senin adını verdim, yetmedi. Hiç biri senin gözlerin gibi değildi. Ben yalnız senin gözlerini yıldız bildim. Herkes altında sarhoş olacağı yıldızı ararken, ben senin gözlerinde bitirdim içki kadehlerini. Her şey siyah beyazken, ben mavi bir düşte gizlendim Konuk oldum uykularına, gördüğün her rüyanın içindeydim.
Gördüğün denizmiydi ben o denizin martısıydım.Bir ormanda mı yürüyordun, en ulu ağacıydım. Sen bir dağın tepesinde görürken kendini , ben doruklarında beyazlığıydım. Sonsuz hasret ateşiydim ben her gece kapında yanan. Sen bile söndüremezsin beni. Çünkü hasretin sen varken bile dinmeyenindendi. Kolaydı sevmeler ben imkansızı seçdim. Ne kadar yakınsam o kadar uzaktın bana. Elimi uzatsam tutabilirdim ama bir o kadarda ulaşılmazdın. Kaçanlardan değildim ben, kaçmadım.
Ne zaman vazgeçmeye kalsam yüreğim o kocaman haliyle dikildi karşıma. Ben yüreğimin sesini dinledim. Ve yüreğim aslında sendin. Her sözcüğü denedim aslında seni anlatmak için. Her sözcüğün üzerinde durup bin kere düşündüm. Ya onlar anlatamadı seni ya sen onlara yetmedin. Sözcükler yetmedi ya, renklere sarıldım bende. Bir tek mavi anlattı seni. Maviye yakışan yalnız sendin. Ne kendimi sakladım ne de sözlerimi. Duygularım içtendi. Seni kendimi seve rgibi sevdim. Tutkuyla bağlıydım sana ama sevdam senin tutsağın değildi. Ben özgürlüğüme düşkündüm ve özgürlüğümde sendin.
Dinle ey yar, sana bağımlı olmadan büyüttüm ben bu sevdayı içimde. Sen olsanda büyümeye devam edecek olmasanda. Sevmişim bir kere seni kurtuluşun yok sevgimden. Seni özlemeyi en çok ben bilirim. Hiç yakınmadım seni özlemekten. Üsteklik kavuşamama ihtimali işlenmemiş soğuk bir taş gibi önümde dikilip dururken. Sana dokunamamak yüreğimi böyle acıtırken. Bil ki ben yüreğimi kanatan bu acıya inat dokunmadan tenine saatlerçe sevişebilirim seninle...
 
SEVDİĞİM KADIN
Yerini kimsenin dolduramayacağını biliyorum, zaten bunun arayışı içinde de değilim, sonunu bildiğin bir yol insanı çezbetmiyor... Sende ki beni etkileyen en büyük özelliğin beni zorlamandı, hemde hep iyiye ve en zor olana ittin ama her seferinde başarmanın keyfi vardı. Bir telefonun melodisi veya ayağımın altında çıtırdayan sonbahar yaprağı.. Buğulu camlara senin sesini duymak için ısrarla beklediğim zamanlarda yazdığim ismine takılan anlara kadar...
Bilmem inanırmısın? Yazarken bile boğazımı bir sürü çocuğun doluştuğuna... Ben sevdim hem de çok imkansızlıkları başaracak kadar. Bir sevdaydı diyorum. ama o kadar aciz kalıyor ki, bir şey hissediyorsun ve adı yok, çünkü onu taşıyabilecek bir kelime yok. Kendinden öte... Aldığın nefesten öne bir şey bu... Ne güzel yaşandın, içinde acılardan boğulduğumda bile senden duyduğum acılardan haz duymasını bilecek kadar sevilerek.
Bir de seni gördüğüm zamanlarda ki yüreğimin büyüklüğü olmasa... Keşke birisi bana bir daha böyle sevebilirisn müjdesini verse. Olur mu bilmiyorum artık sevmelerin adı bağlanıp kabullenmeden ibaret, içimde fırtınalar kopmuyor, veya vücudumun her hücresi artık titremiyor. Sanırım bir kereye mahsustu, sadece sana duyulan.
Diri diri toprağa gömülmek veya için için ağlamak neydi bilemedim, taa ki... Seni yüreğime gömüp gözyaşlarımla acımı boğduğum gecelere kadar. Pişman mıyım.. Hayır asla. Çok sevildin hem de çok, ölüm de neymiş yanında hare olup dolaşmak bile ölümden öte son andım. Ölümden öte, yaşamdan ötesin yüreğimin gözleriyle sevdiğim kadın...
 
SENİ SEVMEK
Seni, senin anlayamayacağın bir biçimde seviyorum ben. Benim olmak zararlı ya senin için, acı çekersin ya, işte bilerek bu gerçeği benim olmamanı isteyecek kadar çok seviyorum seni. Uzaklaş istiyorum kıyılarımdan, kayalıklarıma toslama, oturma karama... açıl, açıl, açıl. Uzaklaş benden, engin sularda ol. Lacivert mavilere dik gözlerini. Yosun yeşillerimden ıraklara düş. Yunuslar eşlik etsin yol alışlarına, hadi git artık, ne olur git. Baştan çıkartma beni. Uğurlar olsun. Gitmeni arzulayacak kadar deli bir kimlikle seviyorum seni. Seni, senin anlayamayacağın bir biçimde seviyorum ben. Hani bir baba kızar ya, öfkelenir, döver ya hatta... arkasında ayıplarla dolaşan evladını. Ve ama yine de umutsuzca sever ve uzatır ya ellerini ne zaman düşse dara. Hani hem reddeder onu evlatlıktan ve hem de ama içten içe kanar ya baba yüreği. Kanayan içini de sever ya evladıyla birlikte. Hayırsız, huysuz ve hatta topluma zararlı olsa da bile; ister ya içten içe onun toplumun en mutlu insanı olmasını. Ve hatta döner döner de bakar ya kendine: “Ben nerede hata yaptım.” Diye. Çocuğunun tüm hatalarından sorumlu tutar ya kendini. İşte öyle. Sorumlulukların acı, sızı mutsuzluklarıyla... evlatlıktan reddedecek bir inatla seviyorum seni.
Seni, senin anlayamayacağın bir biçimde seviyorum ben. Çok ama çok uzaklarımda olduğun zamanlarda bile kimi zaman... milimetrik ölçümlerle nefesimdesin. Sana dokunmak kadar yakın olsan da çoğu zaman... milyon kilometreler öteden duyulmuyor sesin. Seni, senin anlayamayacağın bir biçimde seviyorum ben. ‘Her hareketinin sırrına varacak kadar sen olmak, nerede ne yapacağını öngörebilecek kadar ben olmak’ gerçeklerinle seviyorum seni.
Ey güzel sevgili çok sağlıklı bir beden değil artık bedenim. Beynim de öyledir belki. Ben bir hasta yatağını ‘sen’ sanacak kadar... can yakan bir iğne ucuna ‘sevdalanacak’ kadar... hastalıklı bir ruhla seviyorum seni.
Seni, senin anlayamayacağın bir biçimde seviyorum ben
 
BENİ SEVMEYE NİYETLİ MİSİN ?
Bitmez tükenmez martıların haykırışı var yüreğimde sana dair uçup gelen. Bir yarım sesle sesleniyorum beni duyar mısın? Ayın o acılı suratının ardından gün doğduğunda, kanatlarını çırpan bir küçük kuş olduğunda sabah, sen yüreğini geçmişin kirinden arındırıp benim ellerime koyacakmısın? Beni sevebilir misin? Niyetli misin buna ? Sen ilk yazın kuçağında uyurken yağmurlu serin akşamları düşünüp ödünç verilmiş yataklarda geçirdiğin sevişmeleri hatırlayıp kahrolacak kadar niyetli misin buna? Toğrağın iliğine ve kemiğine işleyen çok eski bir yağmur kadar beni içinde barındıracak mısın? Ay düşmüş toprakta menekşe kokulu öpüşmelerle geçikmiş iklimlerin ortasındayız seninle.
Zaman durdu sanki birden tartışmalar bitti. Güneşe dönüyor ayçiçeği gün hızlandığında ve ben her güne uyandığımda sana dönmeye niyetli. Sana diyor ki gözlerim; sen bir kırlangıç gibisin. Hayatın sana verdiği uslanmaz ruhun içinde her baharda bana dönen ama güzün hep göç eden... Ve ben korkuyorum seni sevmekten.

Bitmeyen şarkılarla avunmayacağım bundan böyle. Bak şimdi gökyüzüne, hayali bir gölgeye dönüşüyor benim bedenim. Her nefesinde solumaya başladın bile beni. Ve ben korkuyorum. Bir kasımpatı çiçek açıyor sarı taç yapraklarıyla. Ve gözlerim tiryakisi olduğum kahvenin tadında. Bunu biliyorum gece parçalanıyor, yıldızlar çıkıyor yüreğimden. Kirpiklerim titremeye başlıyor. Bu kız çoçuğu yüreğine yumulmuş ve bir daha ağlamak istemiyor, anlıyor musun?
Alıntıdır.
 
ELİMDE KALDI UMUTLARIM
Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde. Sensizlğin hüznünü, yeni bir günün seni getireceği umuduyla bastırıyorum. Her doğan gün yeni bir umut, yeni bir arayış benim için. Belki sana kavuşacağım zamana bir gün daha yaklaşıyorum, bugün değilse yarın... Kimbilir belkide yalnızca kendimi avutuyorum. Gittiğinden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm. Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım.
Terk edilip gitmek en çok nasıl koyar insanı bir ben bilirim. Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı çaresizlikleri, en koyu özlemleri... Senin gidişin bişr ateş gibi çöktü yüreğime. Hiç bir yağmur yetmedi içimdeki hasret ateşini küllendirmeyi. Hiç bir sevgi yetmedi senin özlemini gidermeyi. Ben her sabah beni sana ***ürecek yollarda yürüdüm, senin duyacağın şarkıları söyledim yalnızca. Ve gelmeyişinin her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım güneşle beraber ben de battım bir kez daha...
Geceleri hep uyudum, uyudum; gün boyu çekdiğim hasreti rüyalarımda biraz olsun giderebilemk için. Her şeye iyi gelen yaraları iyileştiren zaman hiç bu kadar açıtmamıştı yüreğimi. Bin bir umutla sarıldığım sabahlar artık hiç doğmaz oldu. Benim günümde gecemde karanlık şimdi. Ne ay uurluyor gecelerimi ne sana benzettiğim yıldızlar parlıyor. Elimde kaldı umutlarım.
Sensizlik öyle kötü bir yara oldu ki artık., içimde öyle büyük bir boşluk açtın ki, bir gün olurda geri dönersen kendi yaptığın boşlupu sen bile yetmeyeceksin. Orası hep bomboş paramparça kalacak. Büsbütün çam kırıklarıyla kaplı kalbim. Ne zaman seni düşünsem, seni hatırlatacak en ufak bir şey görsem o kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime. Artık sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum. Hiç bir şey beklemiyorum günden. Seni bile.
Varlığında sensizliği yaşamaktansa içimdeki boşluklarla, kırıklarla, boş umutlarımla sensizken alışırım, alışmaya çalışırıyım yokluğuna...
 
HAZİRANDA AYRILIK
Yarınlara bağışladık umutlarımızı, bugüne hiç bir şey kalmadı. Geçmişe kalabalık yalnızlıklarımızı ekledik, takvim yaprakları hayallerimizi boşa çıkardı. Sevinçlerde yarımdı hüzünlerde... Yokluğun varlığına hiç alışamadık. Başka yollar vardı yürüdüğümüz başka ufuklar. İlk kez dinlediğimiz bir şarkı gibi eşsiz gelmişti duygularımız. Oysa şimdi şarkılarda birbirinin aynıydı, bizimkisi farklı sandık. Yeni alınmış elbiselerle bayramlık sevinçlerini yaşayan çocuklar kadar sabırsızdık ama bayramların çocuksu mutluluklarda kaldığını anımsayamadık.

Yağmurun toprakla buluştuğunda etrafa yayılan o muhtesem kokusu kadar tutkulu bir sele saldık duyguları. Çölleşmiş yürekler vardı umursamadık, biz yağmur bilmeyen çöllerin dilinden hiç anlamadık. Onlar seraplara vurgundu, bir gün belki dediler ama duymadık. Gönlümüz limanlara uğramayan gemiler kadar tutkundu maviye, o uçsuz bucaksız denizi hep mavi sandık. Renklerin hiç biriyle rakip görmedik sevdamızı, ona yaşamın tüm anlamlarını yükleyen bir çift gözle sakınarak baktık.
Teslim olmayı güçsüzlüki gururu zafer saydık. Haklıydık belki aksini anlatacak kimse karşımıza çıkmadı. Büyütürken dünyadaki varlığımız, kaybolup giden hislerimize çare bulamadık. Mutluluk oyunlarıla avunmak zamanı doldurmak için gerekliydi belki. Başka bir olasılık varmıydı hiç hesaplamadık. Yıllar sırtımıza birer ok saplayarak geçiyordu yaraların kapanmasına izin vermiyordu vakit. Her ele merhem olur umuduyla uzandık.
Kanıtlanmış formullerle denetik aşkın varlığını sonuçlar yanıltıcıydı ama dikkate almadık. Yaşadıklarımız başkalarından farklı olamazdı ya! mutlak yazılan çizilen kavramların doğruluğu vardı, kendimizi kandırmamız bizden tüm sevgilerle inancımızı çaldı. Her şeye rağmen bir enstümanın tellerinde yeniden besteleyebilirdik hayalerimizi. Yeniden yazabilirdik yenik düşmüş tarihleri, her acımızı sevince dönüştürecek anları yakalayabiliridi el ele... Ama denemedik... Sevdiğim kadar yakınsın sanıyordum sevdiğine, ruhuna ama dönüş yoktur sonların başlangıcına. Yeni yolculuklar için biletin varsa hala... Başka bir yerde... Başka bir zamanda... Belki yeniden... Aslında ilk kez... Kimbilir...
 
HÜZÜNLENDİRMİYOR BENİ YOKLUĞUN
Ben yarını düşünmeyi sevmem. Ne olacaksa hemen şimdi olsun isterim. Seveceksem şimdi, öpeceksem şimdi, susacaksam şimdi, güleceksem şimdi... Zaman bir kez geçer insanın eline, o anın bir daha tekrarı yoktur. Ne yaşarsan bir kere yaşarsın. Bu yüzden sevmem beklemeyi. Bu yüzden bekleyerek geçen zamana acırım. Ama bu kez bir şey oldu, bir şey...
Şimdi yarını beklerken hiç kızmıyorum. Sen yoksun ya, bugece de sensiz geçecek ya, '' olsun'' diyorum, bizi bekleyen çok güzle günler var önümüzde... Nedir beni böylesine değiştiren şey? Nedir geleceğe dair umutlar beslememi sağlayan şey? Aşkın elbette... Başka acıklaması olabilir mi? Sen olmadan da keyif alarak yaşayabiliyorum. Bir yerine iki kadeh rakı içiyorum, biri senin için.

Sevdiğimiz şarkıları ard arda iki kez dinliyorum, biri senin için. Sabah uyanınca pencereyi açıp temiz havayı iki kere çekiyorum, biri senin için. Yokluğunda hayatı iki kişilik yaşıyorum. Yokluğunda hayata dair ne varsa yine seninle paylaşıyorum.
Özlemekse özlüyorum elbette... Hasret şarkılarını kim benden daha iyi söyleyebilir? Kim gökteki yıldızlara bakıp onları senin gözlerinin yerine koyabilir? Kimin yüzüne seni düşündükçe bir gülümseme yayabilir? Dedim ya değişiyorum diye, eskiden böyle koyu bir özlemin içinde oslaydım. İsyanın sığmazdı içime. Bir siyah hüznün içinde kıvranır dururdum, bitmek bilmezdi geceler. Şimdi öyle değil... Şimdi seni özlemek sevdamızın olmazsa olmaz parçasıymış gibi geliyor bana.
Son bahardayız ama ben ilk yazın sevinçini taşıyorum içimde ve biliyorum ki, hiç bitmeyecek baharı yaşayacağız birlikte. İşte bunun için hüzünlendirmiyor beni yokluğun.
 
SENİNLEYKEN BEN
Ellerini tuttuğumda ben oluyorum. Büyüyorum. İçimdeki sevda ateşi büyüyor, bir yangın oluyor suyla sönmeyen. Ah nasıl atıyor kalbim bir duyabilsen... Kalbinin atışından yorulur mu insan. Ben yoruluyorum. Adını duyduğumda titriyorum. İçimde ki sevda telleri titriyor. Eriyorum, su olup akacağım sanki. Su olsam da sana akmak için bir yol bulurum ben. Ayaklarının dibinde bir göl olurum. Sen bu aşk suyuyla yıkanırsın. Seni düşündüğümde ki bir tek an bile yok seni düşünmeden geçen. Hasretin tutsağı oluyorum. Hasret dedim de seni özlemenin bu kadar zor olacağını bilmezdim. Bir sarmaşığa dönüşüyor hasretin. Bütün bedenimi sarıyor, hasretten şikayet etsemde aldırma sen. Kavuştuğumuzda yaşadığım mutluluk kötü olan ne varsa hepsini silip atıyor.
Senin yanındayken dört mevsim bahar oluyorum. Seni o baharın en nadide çiçeği yapıyorum. Çiçek çiçek açıyorsun yüreğimde, kokunla başımı döndürüyorsun. Bir bahardan diğerine uzanırken zaman, sensizliği aklıma bile getirmek istemiyorum. Bir de uzaklığın var ki dayanılmaz... Kahroluyorum, mapusluk çeken bir mahkum gibi günleri saatleri sayıyorum. Ya geleceksin, ya geleceksin yoksa çürüyüp gideceğim bu kapkara zindan da. O zaman gel gel ki yüreğim kavuşsun özgürlüğüne. Bir kuş gibi uçup konsun senin yüreğine. Bak o zaman bir daha karanlık olur mu? Bir daha zindana düşer mi bu adam?
Sana baktıkça kendimi hiç keşfedilmemiş bir kıtanın topraklarında buluyorum. Adım adım dolaşıyorum seni. Sana dair ne varsa hepsini öğrenmek istiyorum. Keşfetmeye aç bir kaşifim ben ancak senin topraklarınla doyuyorum.
Sana her güm yeniden bir kez daha aşık oluyorum. Bu aşka ben bile şaşırıyorum ama şaşkınlığım beni mutlu ediyor. Seviyorum seni, sevdam bir çığa dönüşüyor. Bana engel olmaya kalkacak ne varsa, kim varsa hepsini bir çırpıda silip sürpürecek kadar büyük bir çığa...
Sevdam,mutluluğum, cankuşum... Sen varsan, varım bende... Öyleyse benimle ol. Bir aşkın nasıl tutkulu, nasıl saf, nasıl sonsuz yaşanaçağını gösterelim herkese. Bir tek gün bile pişman olmayaçağına söz veriyorum...
 
SENİ SEVMEYİ ÖZLEDİM
Seni özlüyorum. Gecenin en zifiri anında bile odamı aydınlatan bu aşkı özlüyorum en çok da her gün duyabilmek için çırpındığım sesini. Seni özlüyorum işte... Her kavgamızın sonunda çekdiğim sancıları, seni kaybetmek korkusu yüreğimi bir bıçak gibi kestiği anları bile. Seni özlüyorum kabul ettim artık bunu... Gözbebeklerimin içine yerleşmişsin ve dünyada iyiye ve güzele dair ne varsa içinde sen varsın. Meleklerin kanatlarında geliyorsun sen bana her gün, martıların gözlerinde. Bir papatya demetinin üstündeki uğur böceği oluyorsun, ayın şavkında, umudun mavisindeki en çok bu renge tutkunum bilirsin sen varsın. Yüreğime işlemişim seni bir dantel gibi ince ince düğümlerle... Çözülemezsin çözmem seni. Oradasın orada kalmalısın. Çünkü bir tek sen yüreğime yakışırsın.
Her gün içimi ısıtan asıl sensin sıcacık ışıklarında tüm ruhumu saran, her yeni güne gözümü acar açmaz içine doluştuğunbir günaydınsın. Seni özlemek dayanılmaz hale geldğinde bile hiç isyan etmiyorum. Çünkü içimdesin ve seni göz yaşlarımla akıtmaya kıyamıyorum. Özlemin sancılarıyla bedenim her gün ölse de aslında her güne yeniden doğuyorum.
Seni özlüyorum çünkü seni seviyorum hemde çok.. Doğrularını yanlışlarını sorgulamadan, bir çocuk yüreği gibi masumca yaşıyorum seni. Bu hayata verdiğim her nefesde gittiğim her yerde sende benimle birlikte varsın. O yüzden yalnızlık hiç bilmiyorum. Asla değiştirmeden, en katıksız halinle seviyorum seni. Özgürleşiyor aşkımız, sevdikçe büyüyor özledikçe yüceliyor. İşte en çok bunu, özlüyorum seni sevmeyi özlüyorum. Sevdikçe daha çok özlüyorum, özledikçe daha çok seviyorum.
 
BEN SENİ SEVDİM
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözleri degil,yüregimdi seni gören.
Sen damarlarimdaki kana karisip,geldin oturdun yüregime.Bir baska yerde
olamazdin zaten.Sen benim en degerli yerimde,yüregimde olmaliydin,orada
kalmaliydin.
Çok aska ev sahipligi yapan bu yürek,ilk kez bukadar kolay kabullendi
seni.Herhangi bir konuk degildin artik.Buyüzden ne agilama fasli vardi nede
ugurlama.O yüregin gerçek sahibiydin.Simdi sonbahar kisa giriyoruz ya...
Ben dört mevsim bahari yasadim seninle Çiçek çiçek açtin yüregimde.
Gökkusagi zayif kaldi senin renklerin karsisinda.Taze bir yaprak gibi
yesildin.Açelyaydin pembeliginle.Üzerine çig taneleri düsmüs sari
güldün.Kirmiziydin bir ates gibi.Ve maviydin... En çok bu renkle anmayi
sevdim seni.Denize tutkundum,denizi sensiz,seni denizsiz düsünemedim. Seni
severken dünyayi da sevdim ben,insanlari da...Kendime bile dar gelirken,
içinde herkeze olan bir hayatin sahibiydim artik.
En kizgin, en tahammülsüz oldugum anlarda bile seni düsünmek yetti
bana,içimdeki sevinç yüzüme yansidi,güldüm. Beni böylesine güldüren senin
sevgindi ve ben kaygisiz,içten gülüsün ne demek oldugunu, nasil güzel bir
sey oldugunu anladim seninle. Her seye ragmen sevdim seni.Güçlüydüm ve asamayacagim hiç bir zorluk yoktu. Koca bir kente,koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden
tuttugunda,patlamaya hazir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve
ben o menzile ulasmak için önüme çikan herseyi yok edebilirdim.Sana ulasmami
engelleyecek herseyi eritirdim,kül ederdim.Sana ulastigimdaysa sakin bir
göle dönüsürdüm.Ve o göle birtek sen girebilirdin.
Sevdim ve hayrandimda...
Her halin çekti beni.Durusunu,uyumani,gülmeni,kizmani,
saskinligini,safligini,kurnazligini,çocuklugunu, olgunlugunu sevdim.Sesini
de sevdim suskunlugunud****üçük
oyunlarini,kaprislerinisitemlerini,korkularini sevdim.Seni ve o doyumsuz
sevdani, uçari sevdani anlatacak kelime bulamadim çogu zaman.Sigmadin
cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadi.
Seni severken yorulmadim.Çünkü sen yasam kaynagiydin.Hergün
yenilendim.Seninle çogaldim,büyüdüm.Eksik kalan neyim varsa
tamamladin.Ölmeyecektim çünkü sen ölümsüzlügün ta kendisiydin.
Sevdim iste ötesi yok...​
 
BU SEVDANIN ATEŞİ
Hep ertelenen bir an hiç yaşanmamaya mahkumdur. Düşlerin bekleyişini yalnızca bir hüsran karşılayacakdır. Mevsimleri sayarsak ömür baharsız tükenir gider. Sevdiklerimizi bulmak yada bulduğumuzu sevmek tercihi en zor olan iki seçenektir bu sınavda... Boşuna akan ırmaklar mı var yüreğimizde, sebepsiz mi çoşkun bir denizde maviye hasretliğimiz? Ufuk ta görünen o ki mutluluk tek kişiliktir aslında. Karşımızdakinin çabasına ihtiyacı yoktur mutluluğun, Aşkında sevdiğin kadar büyüktür. Sevdiğin sürece meydan okur dünyaya.

Hasretle beklenen gelmez hiç bir zaman o hasreti yalnız tüketirsin. Karşılık bulmuyorsa sevda umut değil kendini hükümdar sanan köleler üretir, dönemezsin. Ama boşuna geçmemiştir dolan vakit. Heba olan şiirleirn değildir. Türkülerin diliyle yas tutan geceler, sırdaşlığını hiç farketmez. Kıymetini bilmediğin kır çiçekleri yeniden açar o gül solarken.
Ayrılanlar yıllar geçsede üstünden hep aynı acıyı çeker. Ama yollar hiç bitmez. Sonuna geldiğini zannetiğin yerler birer duraktır aslında. Ve sen yolculuğunu gönüllü bitirmişsindir o durakta. Güneş hep geç kalırmış gibi gelir, sen bir baharda mevsimler başka havada... Gerçeklerle düşler yerini kaybeder. Bir tek o kalır yüreğinden hiç gitmeyen. Aynı bakışlı resmine saatlerce dalışın kalır, sevdanın tutsaklığında acılarını dindiremeyen...
Şöyle dimdik durup rüzgara karşı ''Ey hayat sen şavklı sularda bir dolunaysın, aslında yokum ben bu oyunda, ömrüm beni yok saysın'' diyerek çekip gitmek gelir aklına, Bedeninizin parçalanması hiç umrunda değildir, ama sevdiği uğruna ölenlerden olmak istemezsin. Çünkü yalnız yaşarken bir ihtimal daha vardır. Belki ölüme değil ama onun hayatına geç kalmışsındır. Uzaktır öyle kalacaktır belki. Hep bir umutla beklenirken sevda habercisi, yüreğini teselli etmekde sana düşer.
Her şeye rağmen korkutmasın seni bu sevdanın ateşi. Her yangın önce başladığı yeri yakar. Sana küçük kendime büyük gelen yüreğimde yıllar geçsede senin adını yazar. Ve bil ki sevdiğim, uslanmaz ruhum yaşadıkça seni sever, seni sevdikçe yaşar..
 
Geri
Üst