20
EXE RANK
OttoMaNs* ;яeiz
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 20 Şub 2011
- Mesajlar
- 32,869
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
I. BÖLÜM 1.1 ÇAĞDAŞ FELSEFELERİN TEMEL ESASLARI 1.1.1 İdealizm İdealizm hareket noktası olarak insanı ve insan düşüncesini alır. Oysa, dış dünya yaşam boyunca bir gerçek olarak insanın karşısına çıktığından, başlangıçta felsefenin nesnelere öncelik tanıyarak, materyalist bir yaklaşım içinde gelişmesi gerekirdi. Fakat insanoğlu doğa olaylarını anlamak ve açıklamak için düşünceye öncelik vermiş, gerçeği açıklamak için doğa-üstü kavr***** yaratmıştır. Başlangıçta düşünce maddeden üstün görülmüş, maddenin, düşüncenin bir yansıması olduğu ileri sürülmüştür. Böylece insanlık tarihinde din (düşünce ve inançlara bağlıdır) bilimden önce ortaya çıkmıştır. Bu dönemde gerçeklerin, doğanın ve değişmenin mantığı yerine bunları algılamaya yarayan bir araç olan düşüncenin mantığı üzerinde durulmuştur(İbrahim ARMAĞAN, Bilimsel Yöntem, s.17-18). Platon ve Aristo ile dizgisel bir biçim kazanarak gelişmeye başlayan idealist felsefe, dünya karşısında zihne üstünlük ve öncelik veren düşünme biçimidir. Berkeley (1683-1753), Leibniz (1596-1650), Kant (1724-1804), Hegel (1770-1831), Bergson (1859-1941), Brunschwigc (1869-1944) gibi düşünürlerin savunduğu ve geliştirdiği idealist felsefeye göre nesneler, duyularımız yardımıyla algılanan nesnelerdir. Akıl, düşünce ve algılarımız olmazsa nesne diye bir şey olmaz (ARMAĞAN, s.18). 1.1.2 Realizm Maddenin gerçeğine inanış realizmin esasıdır. Bununla beraber realistler birçok diğer konularda değişik ekollere ayrılırlar. Örneğin rasyonel realizm, klasik, realizm ya da klasik hümanizm, dini realizm-iskolastisizm, bilimsel ya da doğacı realizm gibi. Realiste göre, evren gerçek, maddesel, kendi kendilerine varolan ve birbirleriyle dış ilişkilerle düzenli bulunan nesnelerden ibarettir. Bu nesneler ve ilişkiler bilinse de bilinmese de gerçekten vardırlar. Bu husus “bağımsızlık tezi” olarak bilinir. Dünya kendi kendine, kendi içinde vardır. Bu nesneler ve ilişkiler oldukları biçimde insan zihni tarafından kısmen bilinebilirler. Tecrübeler, bütün bilişin karakter itibariyle maksatsal ve ilişkisel olduğunu göstermiştir. Her kavram bir şeyindir; her değer yargısı bir şey hakkındadır. Bir şey bilmek; rasyonel olarak mevcut bir nesne ile mevcut olduğu şekilde belirginleşmek demektir; benzerleşmek demektir. Bu “Direkt Realizm Tezi”dir. Varlık gerçekte olduğu biçimde bilinebilir. Bu tür bilgi bize bireysel ve toplumsal etkinliklerin kılavuzlanması için (rehberliği için) değişmez ve güvenilir ilkeler temin eder. İnsan doğasının tamamlanması için gerekli olan bireysel ve sosyal nitelikte istikrarlı ve üniversal bir etkinlik örtüsü ahlak ya da doğa kanunu olarak isimlendirilir. Kişisel gözlem yoluyla her birey bu konuda minimum bir bilgiye sahiptir bu bilgi insan etkinliği için yegane güvenilir kılavuzdur(Cevat ALKAN, Eğitim Felsefesi, s.11.). 1.1.3 Varoluşçuluk (Existentialism) Varoluşçu eğitim akımının dayandığı felsefe, Varoluşçuluktur. Bu felsefenin kurucu ve savunucuları Kierkegaard(1813-1855), M. Heiddeger (1889-1976), J. P. Sarttır..