17
EXE RANK
-k1nq`LioN*
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 15 Ocak 2010
- Mesajlar
- 17,143
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
Stoke maçının ilk 60 dk’sında doğruları ağır basan bir Beşiktaş izledik. Nedir onlar? Fernandes-Necip-Aurelio üçlüsü rakip orta sahaya aynı dirençle karşılık verdi, topu ayağında tutmayı başardı, Premier’de her maç tanık olduğumuz tempolu futbola fırsat tanımadı. Bu ilk saat içinde geçen sezon izlemeye alıştığımız efektif pas yüzdesini anımsatan bir görüntü verdi Beşiktaş. Tek sorun süreklilikti belki, kimileyin pas bağlantısında kopukluk yaşandı. Ama şu kadarı bile rakibin erken presini etkisiz kıldı. Bekler ofansif açıdan göz doldurdu. Nitekim İsmail’in içeriye girişiyle başlayan pozisyonda Q7’nin pasıyla Hilbert yaptı bitirici vuruşu. Savunma-orta saha bütünleşmesi iyiydi, rakibe fazla boş alan bırakmadı. Duran toplarda da çok bocalamadı Beşiktaş. Chelsea ya da Manchester Utd burada ne kadar bocaladıysa, o kadar. Ne eksik, ne fazla. Britannia’da böyle gol giyen ilk takım Beşiktaş değil.
2. yarı başında bütün bu doğrular daha da iyi işliyor gibiydi. Tempoyu ayarlayan, rakibe fırsat tanımayan bir Beşiktaş. Güzel. Ama bu dilimde yalnızca 2 gol girişimi üreten bir Beşiktaş. Eksiklik burada. Stoke’un 2. yarıdaki ilk gol girişimi dk. 59’da, Walters’ın oyuna girişinden hemen sonra. Pulis’in maça Walters’la başlamamasına şaşırmıştım zaten, çünkü sistemindeki kilit oyuncuların başında geliyor. Yıpratıcı, araştırıcı, kanatlarla iyi anlaşan, stoperleri zorlayan Walters, rakibin savunma-orta saha dengesini bozacak bir işlev de üstleniyor. Dk. 59 ile penaltının geldiği dk. 77 arasında 8 gol girişimi üretmeyi başardı Stoke. Maç boyu toplamı 14 zaten; demek hücum aksiyonunun büyük bölümü bu yaklaşık 20 dk’lık dilime sıkışmış. Aynı dilimde Beşiktaş’ın tek gol girişimi Q7’nin Huth’tan sekip direkten dönen şutu.
Beşiktaş’ın beni düşündüren yanlışı burada. Walters’ın girişiyle değişen oyun düzenine taktik reaksiyon vermekte biraz gecikmesinde. Kazanmak isteyen rakibe karşı “kontrollü oynar, skoru tutarım” demesinde. Bu açıdan bakınca, “yanlış”tan çok şey öğrenilecek bir fırsat olarak görüyorum bu maçı. Gelelim Beşiktaş’ın hala eksikli kalan yanına. Maç öncesi “yüksek top yüzdesi ve etkili pas trafiği yetmez, ciddi bir hücum üretkenliği gerekli” demiştim. Hücum üretkenliği yine beklentimin altında kaldı. Deplasmanda daha “ofansif odaklı” bir Beşiktaş umuyorum.
Penaltı tartışılır. Skoru da önemsemiyorum. Takıldığım tek yer o 20 dakikalık bölüm. Beşiktaş, hanesine en az 9 puan daha koyacak güçte bu grupta. Buradan çıkamazsa, kendi hatasından çıkamamış demektir. Doğru ve yanlışları tartıya koyunca, sezon başından beri Beşiktaş’ın en iyi deplasman performansını izlemiş olmak avuntu veriyor bana. Yine de “hücum üretkenliği”nin altını çizmekten vazgeçmeyeceğim. Bu kadro daha çok pozisyon üreten bir çizgi yakalamak zorunda. Hep söylediğimce, doğası “ofansif” bu kadronun.
2. yarı başında bütün bu doğrular daha da iyi işliyor gibiydi. Tempoyu ayarlayan, rakibe fırsat tanımayan bir Beşiktaş. Güzel. Ama bu dilimde yalnızca 2 gol girişimi üreten bir Beşiktaş. Eksiklik burada. Stoke’un 2. yarıdaki ilk gol girişimi dk. 59’da, Walters’ın oyuna girişinden hemen sonra. Pulis’in maça Walters’la başlamamasına şaşırmıştım zaten, çünkü sistemindeki kilit oyuncuların başında geliyor. Yıpratıcı, araştırıcı, kanatlarla iyi anlaşan, stoperleri zorlayan Walters, rakibin savunma-orta saha dengesini bozacak bir işlev de üstleniyor. Dk. 59 ile penaltının geldiği dk. 77 arasında 8 gol girişimi üretmeyi başardı Stoke. Maç boyu toplamı 14 zaten; demek hücum aksiyonunun büyük bölümü bu yaklaşık 20 dk’lık dilime sıkışmış. Aynı dilimde Beşiktaş’ın tek gol girişimi Q7’nin Huth’tan sekip direkten dönen şutu.
Beşiktaş’ın beni düşündüren yanlışı burada. Walters’ın girişiyle değişen oyun düzenine taktik reaksiyon vermekte biraz gecikmesinde. Kazanmak isteyen rakibe karşı “kontrollü oynar, skoru tutarım” demesinde. Bu açıdan bakınca, “yanlış”tan çok şey öğrenilecek bir fırsat olarak görüyorum bu maçı. Gelelim Beşiktaş’ın hala eksikli kalan yanına. Maç öncesi “yüksek top yüzdesi ve etkili pas trafiği yetmez, ciddi bir hücum üretkenliği gerekli” demiştim. Hücum üretkenliği yine beklentimin altında kaldı. Deplasmanda daha “ofansif odaklı” bir Beşiktaş umuyorum.
Penaltı tartışılır. Skoru da önemsemiyorum. Takıldığım tek yer o 20 dakikalık bölüm. Beşiktaş, hanesine en az 9 puan daha koyacak güçte bu grupta. Buradan çıkamazsa, kendi hatasından çıkamamış demektir. Doğru ve yanlışları tartıya koyunca, sezon başından beri Beşiktaş’ın en iyi deplasman performansını izlemiş olmak avuntu veriyor bana. Yine de “hücum üretkenliği”nin altını çizmekten vazgeçmeyeceğim. Bu kadro daha çok pozisyon üreten bir çizgi yakalamak zorunda. Hep söylediğimce, doğası “ofansif” bu kadronun.