20
EXE RANK
SpoinieN-
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 27 May 2010
- Mesajlar
- 29,079
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 27
- Web sitesi
- www.cankskn.com
Geçen yüzyılın başlarında atomun, karpuzunkine benzer bir yapıya sahip olduğu düşünülüyordu. Buna göre; artı yüklü protonlar, yaklaşık küresel bir doku oluşturuyor, eksi yüklü elektronlar da, karpuzun çekirdeklerine benzer şekilde, bu dokunun içine serpiştirilmiş halde bulunuyordu. Öte yandan, radyoaktivite Henry Becquerel tarafından daha önce keşfedilmişti ve Pierre Curie ile eşi, alfa etkin radyumla çalışmalar yapıyordu. İngiliz bilim adamı Ernest Rutherford, 'atomun karpuz modeli'nin doğruluğunu sınamak için bir deney tasarladı.
[align=left]
[align=left]

Bu tasarıma göre; kurşun bir zırh içerisine, alfa etkin maddeden bir miktar konacak ve ışınlanan alfa parçacıklarının, zırhta açılan minik bir delikten ince bir demet halinde çıkmaları sağlanacaktı. Alfa ışın demetinin önüne, küçük ve ince bir altın folyo konulacak; folyonun etrafı da, iç yüzeyi çinko sülfatla kaplı, diyelim küresel bir ekranla sarılacaktı. Ki; folyonun içinden geçen alfa parçacıkları, çinko sülfat kaplı yüzeye ulaşıp çarptıklarında, bu maddenin fosforesan etkisiyle parıldamalara yol açsınlar da, folyodan geçerken ne kadar saptırıldıkları anlaşılsın... Altın atomları, az sayıda minik çekirdekli bir karpuz olarak modellendiğine göre; Rutherford'un beklentisi; alfa parçacıklarının folyodan geçerken, çok az miktarda sapmalara uğramaları ve ekranın, folyonun öte tarafındaki dar bir bölge üzerinde toplanmış parıldamalara yol açmalarıydı. Deney sonuçları, hiç de beklendiği gibi çıkmadı...
Ekranda gözlenen parıldamalar, alfa parçacıklarının çok çeşitli yönlerde saptırıldığını; hatta bazılarının, adeta geri sekerek, ekranın, ikinci değil de birinci yarımküresine çarptığını gösteriyordu. Rutherford'un bu gözlemlerden çıkardığı sonuç, atomun merkezinde sert bir çekirdek yapısının bulunması gerektiğiydi. Bu kısım, artı yüklü protonlardan oluşuyor, çok daha küçük kütleli elektronlar da, çekirdek etrafındaki yörüngelerde dolaşıyordu. Rutherford'un yaptığı, gözleriyle göremediği kapkaranlık bir dünyada, etrafı tanımaya çalışmaktı. Ödülü de büyük oldu. Atomun modeli değişti. Karpuz olmaktan çıktı...

Varsayalım bir tenis maçından dönerken, uçsuz bucaksız ve kapkaranlık bir mağarada kayboldunuz. "Olur mu öyle şey?" demeye fırsat bulamadan, hırıltılı bir hayvan sesi duymaya başladınız. Yanınızda, bir çanta dolusu tenis topundan başka bir şey, el feneri filan yok. Ses giderek yaklaşıyor ve çıkaranın hangi hayvan olduğunu merak ediyorsunuz. Şeklini bir bilseniz, ne menem şey olduğunu hemen çıkartacak ve belki rahatlayıp, belki de kaçacaksınız. Nasıl anlarsınız?...[/align]