Metabolizma, anabolizma, katabolizma nedir?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan sAwjer`o
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
1
EXE RANK

sAwjer`o

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
21 Ağu 2010
Mesajlar
1,113
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
sAwjer`o
Katabolizma (Yadımlama)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Proteinler, polisakkaritler ve yağların parçalanmasını gösteren bir çizim

425pxcatabolismschemati.png



Yadımlama veya Katabolizma, enerjice zengin ve büyük moleküllü moleküllerin daha küçük moleküllere parçalanması olayı ve bu işlemler sürecidir. Yani metabolizmanın yıkım aşamaları olarak da genellenebilir. Katabolizma kapsamında besin maddeleri niteliğinde olan uzun moleküllerin hücre içinde enzimlerin katalizörlüğünde parçalanarak, molekül bağlarında depolanmış enerji açığa çıkarılıp kullanılır.
Katabolizma tepkimeleri sırasında ortaya çıkan enerjinin bir bölümü, hücrenin yaşamsal etkinliklerinde kullanılırken bir bölümü de ATP molekülünün fosfat bağlarında, daha sonra kullanılmak üzere depolanır. Fotosentez bu olay için örnek olarak gösterilebilir.


Aşamaları
Katabolizma süreçleriyle enerjinin açığa çıkması üç aşamada gerçekleşir:

  • Birinci aşamada polisakkaritler, yağlar ve proteinler parçalanır. Bu işlemde bir miktar ısı ortaya çıkacaktır.
  • İkinci aşamada bu ısının da katkısıyla ATP molekülleri sentezlenir.
  • Üçüncü aşama ise Krebs döngüsü adı verilen tepkimeler zinciriyle besin maddelerinin su ve karbondioksite kadar yıkımları sağlanır.
ATP Eldesi
Besin maddeleri olarak tanımlanan, enerji içeren organik bileşiklerin hücre içinde yıkımıyla ATP sentezlenmesi süreçleri, iki kategoride incelenir. Bunlar;

  • Oksijenli (aerobik) ve
  • Oksijensiz (anaerobik) katabolizma süreçleridir.
Oksijensiz Katabolizma
Oksijensiz katabolizma süreçlerinde besin maddelerinin oksijen kullanılmaksızın yıkımı sonucunda ATP sentezlenir. Ancak bu moleküllerin oksijen kullanılmadan yıkımı, karbondioksit ve suya kadar sürdürülemeyeceği için, moleküler bağlar arasındaki kimyasal enerjinin büyük bir bölümü, ATP sentezi için kullanılamaz.
Oksijensiz katabolizma, büyük oranda fermantasyon tepkimeleridir. Ancak hayvansalRetina ve kıkırdak hücrelerinde esas olan oksijensiz tepkimeler iken, kas hücrelerinde, yeterli oksijen ulaşmadığında kullanılan tepkimelerdir. Öte yandan kısa bir süre içinde yüksek efor gerektiren hareketlerde –örneğin yüzme, kısa mesafe koşu gibi sportif etkinliklerde- oksijensiz katabolizma yoluyla enerji sağlamanın daha kısa sürede gerçekleşmesi nedeniyle bu tepkimeler devreye girecektir. hücrelerde de belirli durumlarda oksijensiz katabolizma tepkimelerinden yararlanılır.


Oksijenli Katabolizma
Oksijenli katabolizma süreçlerinde ise besin maddelerinin yıkımı, karbondioksit ve suya kadar sürdürülebilir ve içerdikleri tüm kimyasal enerji açığa çıkarılabilir. Ancak bu enerjinin sadece yarısı ATP sentezinde kullanılabilir, kalan yarısı ısı enerjisine dönüşür.
Hücre, katabolizma tepkimelerini ister oksijenli ister oksijensiz olarak yapsın, başlangıç reaksiyonları hücrenin sitoplazmasında gerçekleşir ve hep aynıdır. Bu reaksiyon dizisi glikozunpürivata kadar parçalandığı süreçtir ve glikoliz olarak adlandırılır.,





Anabolizma (Özümleme, Asimilasyon)
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Özümleme, asimilasyon veya anabolizma, basit yapıdaki moleküllerin, daha karmaşık yapıdaki moleküllerin sentezinde kullanılması ve bunlara ilişkin kimyasal değişimlerdir. Metabolizmanın yapım faaliyetleri olarak da tanımlanabilirler. Bu tür olaylara genel olarak sentez gibi isimler de verilebilir.
Fotosentez, amino asitlerden protein sentezi, monosakkaritlerden, disakkarit ve polisakkarit üretimi anabolik reaksiyonlara örnek olarak gösterilebilir.

Özümlemede Kullanılan İnsan Hormonları

  • Büyüme hormonu
  • İnsülin
  • Testosteron
  • Östrojen
  • Oreksin ve Hipokretin (bir üreme hormonu)
  • Melatonin


etabolizma Nedir ve Neden Önemlidir ?

Metabolizma, vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için yaktığı enerji miktarıdır. Yemek yeme, uyuma, temizlenme ve benzeri faaliyetler sırasında vücudunuz devamlı kalori yakar.

Metabolizma vücut bileşimleri tarafından etkilenmektedir. Bu bileşimler, vücuttaki kas ve yağ dokularının birbirlerine oranıdır. Kaslar, vücutta yağlardan daha fazla kalori kullanırlar. Kaslı vücuda sahip olan kimselerin, daha az vücut yağına sahip olmalarından dolayı, daha hızlı metabolizmaları vardır. Örneğin aynı boy ve kiloda olan iki kişiyi ele alalım. Bunlardan düzenli olarak aerobik çalışma, vücut geliştirme, fitness ve benzeri aletli programlan uygulayan kişinin vücut yağ oranı daha düşüktür. Diğeri ise hiçbir sportif aktivite yapmadığı için, vücut yağ oranı diğer kişiye oranla daha yüksektir ve dolayısıyla metabolizma hızı da yavaştır. Başka bir deyişle, birinci kişinin vücut fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için, ikinci kişiden daha fazla kalori harcaması gerekmektedir.

Bu nedenle düzenli egzersizle metabolizmayı hızlandırmak ve vücut fonksiyonlarının daha mükemmel olmasını sağlamak, en önemli bir sağlık tedbiridir.

Yavaş bir metabolizmaya sahip olduğunuz da, üşüme, kuru bir cilt, yavaş nabız, düşük tansiyon ve peklik vs. gibi birçok rahatsızlığı da kabullenmiş olmaktasınız.

Düz bir karına sahip olmak için veya vücudumun herhangi bir bölgesinde ki yağlardan kurtulmak için ne yapmalıyım ?
Bunun cevabını size vermeden evvel ana kural olarak bilinmesi ve hiç unutulmaması gereken husus şudur:
"Yalnızca istediğiniz bölgeden kilo kaybetmek hiç bir zaman mümkün değildir."
Erkeklerde yağ, genellikle, bel bölgesinde, kadınlarda ise, kalça bölgesinde depolanır. Belli bir bölgedeki yağı eritmeye yarayan bir egzersiz veya sihirli bir krem henüz ortaya çıkmamıştır. Bu konuda "Liposuction" dışında başka bir estetik müdahale prosedürü de yoktur. Yağlar ilk olarak sözünü ettiğimiz bu bölgelerde depolanır ve en son olarak da bu bölgeyi terk eder.

Düz bir karın ve mide, ya da biçimli kalçalara sahip olmanın yolu, düşük yağ içeren bir beslenmeden ve düzenli aerobik türü çalışmaların, fitness ve vücut geliştirme ile takviyesinden geçer. Mekikler, yan, iç ve arka bacak çalışmaları, diğer vücut kısımları için yapılan form kazanma ve güçlenme egzersizleri, hem mide ve bel bölgesinde, hem de kaslarda ki yağ tabakalarını azaltarak, kalça ve bacakların, mide ve karın kaslarının daha sıkı ve biçimli görünmesini sağlayacaktır.



Yağ yakmak için kalp atışımız kaç olmalıdır ?

Kalp atışı ( Nabız-HR ), kalbin bir dakikadaki atım sayısıdır. Genellikle sol şakak ya da iç bileğe hafifçe dokunmak suretiyle, belirli bir zaman aralığındaki vuruşun sayılması ile bulunur. Pratikte bilek veya şakak parmakla hafifçe dokunularak 15 saniye süreyle tutulur ve çıkan sayı 4'le çarpılır. Başka bir açıklama ile; sıfırdan başlayarak on saniye içinde kalp atışınızı 10'a kadar saya-bilirseniz, kalp atımınız (HR), dakikada 60 demektir.

Aerobik karakterde bir çalışma sırasında maksimum kalp atım sayınızın (MHR) belirlenmesi, çalışma amaç ve verimi açısından önemlidir. Bu sayı şöyle hesaplanır: 220 - yaş formülü bu hesap için kullanılır. Buna formüle göre 20 yaşındaki bir kişinin, "Maksimum kalp atım sayısı" 200, 50 yaşındaki bir kişinin ise 170 olmalıdır.

Aerobik çalışma sırasında nabzınız (HR); maksimum kalp atım sayınız ( MHR ) x % 50'si ile MHR x % 80'i arasında değişmelidir. Bu aralığa "Faydalı Antrenman Sınırı"(Training Effect Zone) denir. Bu hesaba göre, 20 yaşındaki bir kimsenin nabzı (HR), 100 ile 160 sayısı arasında değişmelidir. Bunun üstünde bir nabız sayısı daha fazla aerobik bir fayda sağlamaz.

Aerobik açıdan ve yağ yakabilmek için en iyi sonuçlar, nabzın (HR), en az 12 dakika aerobik sınırda kalması ile elde edilebilmektedir. Bu süreyi ne kadar uzatır ve çalışma sıklığını da o kadar arttırırsanız, istediğiniz amaca ulaşmanız daha çabuk ve verimli olacaktır.

Yağ yakmak için ne kadar süre çalışmalıyız ?


Aerobik bir çalışma en azından 12 dakika sürmelidir. Bu süre nabzın, faydalı antrenman sının içinde olduğu zamanı kapsar, ısınma ve soğuma hareketlerinde geçen süre buna dahil değildir. Söz konusu süreyi ve çalışma sıklığını arttırdıkça, istediğiniz hedefe daha çabuk ulaşırsınız.
Burada doğal olarak neden 12 dakika sorusu akıllara gelecektir. Covert Bailey'e göre; bu süre vücudun yağ yakma enzimlerini üretene kadar ihtiyaç duyduğu süredir. Bu sayı değişebilir, ama asıl olan, yağın enerjiye dönüşebilmesi için, vücudunuzun kullanılmasıdır. Bu esasa göre, 5-10 dakika içinde, vücutta yanan yağ yüzdesi artarken, yanan karbonhidrat azalmaktadır.
Burada asıl olan, örneğin 30 dakikalık bir koşudan sonra vücudun daha fazla yağ yakabilmesidir.


Beslenme ve Metabolizma Hastalıkları:


V[FONT=Franklin ***hic Medium]ücudumuzda hem yaşam için gerekli olan enerji, hemde hücre ve dokularımızın yapısı veya onarımı için gerekli temel yapı taşları beslenme yoluyla aldığımız maddelerin moleküler olarak değişime uğratılması yoluyla üretilir. Bu moleküler değişim olaylarına (ister moleküler yıkım, ister sentez yönünde olsun) topluca metabolizma

[FONT=Franklin ***hic Medium]diyoruz. Takdir edileceği üzere bütün metabolizma olgularını olası kılan ve vücudun ihtiyaçlarına göre yönlendiren makro moleküllerin tümü genetik yapımızdaki bilgiler doğrultusunda yapılanmaktadır. Bir başka deyişle metabolizma genetik yapımızın güncel hayatımıza bir yansımasıdır. [/FONT][FONT=Franklin ***hic Medium]Bu genel tanım içerisinde unutulmamalıdır ki metabolizma olayları çoğu biri birine ilintili birçok enzimatik basamağı olan karmaşık olgulardır. Dahası, bazı metabolik olgular birden fazla alternatif yolla gerçekleşebilmektedir. Bu karmaşık yapı ve alternatif yollar sayesinde aslında birçok hayati metabolizma olguları ciddi derecede esnek ve hata kaldırır bir düzeneğe sahiptir. Bu yapı sayesinde belli bir metabolik yolda yer alan bir enzimi kodlayan tek bir gende olası bir mutasyon mutad olarak mutasyonu taşıyan kişinin bariz bir hastalığı olacağı anl***** taşımaz. Ancak bazı dokularda ve belli metabolik olgularda alternatifler yollar yok veya tercih edilen metabolik yola nazaran son derece yetersizdir. Dahası birçok basamağı olan bir metabolik olgunun her basamaği eşit derecede toleransa sahip değildir. Bu sebeple Fenilketonüri hastalığı gibi ciddi beslenme ve metabolizma hastalıklarının büyük çoğunluğu kritik noktalarda yer alan son derece özgün genlerin genetik anomalileri sonucu görülmektedir. Yinede unutulmamalıdır ki kendi başına bariz bir hastalık etkeni olmasada özellikle bazı metabolik yolların biyo regülasyonunu sağlayan genlerde oluşan anomaliler obezite (şişmanlık) veya Tip-II Diyabet (şeker hastalığı) gibi ciddi hastalıklara zemin hazırlayan önemli risk faktörleridir.

[/FONT][FONT=Franklin ***hic Medium]Bu bölümde moleküler genetik tanı yöntemlerinin endike olduğu, genetik lokus ve moleküler mekanizması belli hastalıklar üzerinde durulacaktır. Ancak unutulmamlıdır ki burada bahis olunan beslenme ve metabolizma hastalıkları doğuştan var olan (inborn errors of metabolism) veya çocukluk yaşlarında ortaya çıkan hastalıklar olabileceği gibi daha ileri yaşlarda bulgu veren (adult onset) hastalıklar da olabilir. Bu sebeple moleküler genetik tanı yöntemleri bazı beslenme ve metabolizma hastalıklarında yanlızca tanı amaçlı değil perinatal tarama ve prograstik olarak da uygulanabilmektedir. [/FONT][FONT=Franklin ***hic Medium][/FONT]​
[/FONT]
 
Geri
Üst