Muhteşem Aşk Şiirleri ..

kalbime örtüyorum sakladığın sözleri
vaktini şaşıran aşkla çoğalTıyorum
bir mektupta duruyor bütün düşlerim
kimse bilmiyor
parmaklarım delirse de dokunmam
ateş düşer gülşenimin üstüne

kapını aşktan önce de çalsa korkular
sevmek aşktan önce de dokunsa yanaklarına
aşkların
âşıkların gizeminde şart olmaz

gül yaklaşır külüne bir vuslat vermek için
kül acıya saklanır hasret büyütmek için

ayrılığı bir kibritle saklar terk edilenler
öyle çıkar her mektuptan bir yangın
 
ben dudağım gül sensin
sen yangınsın kül benim
gül olmayınca küle ateş bulanmaz
gülden öte aşk yoktur
başka çile koklanmaz

burda yağmur saçlarımı öperken
nazlı gelin gibidir şiir
yanmayınca gelmez
gelince yanar kalbimdeki tebessüm
derdi bilinmez
küller güldendir gülüm
bilinse dile gelmez

maviden kırmızıdır demleri perşembenin
uyuyan her aşkı uyandıranlar gibi
beyaz güvercin gibi çınar yapraklarında
 
akrep ve başak
göz göze geldiğinde kopar kıyamet
gül gülemem deyince
küle küllenmek düşer

yaşayan bir ölüyüm yakılan sayfalarda
aldırma okunmayan çizgisine hüznümün
yorgun düşmüş ayaklarıma tohum
suskun bir özleyiştim
unutuldum
kendi günahları üzerinde durdukça

umudu düşlerden sıyıran benlik
kaç bin kez girmeli rüyalarına
düşün gül gülizbe
şimdi
gül / düşün

gezgin şehirleri vardır aşkların
aşkı resimlerde tanıtan dünya
bilemez içinde o yangın çıkartanı
 
gül dedi ki
masalların kavuşmayan adamı
âvâre yüreklerin ateş dansıdır
çiçeklere su veren her göz lekesi
alev yüklü gidişlerin resmidir

gül dedi ki
bana şebnem gerektir
uzak düşleri var ülkelerimin
kül istemez kucağım

dolunay güneşi kül eder bazen
geceyi seyret üşüdüğünde
için ısınır
/ ağlayamazsın
aşk
bize de
yeter böylece


kül dedi ki
kucağım gül doludur
gözyaşımdadır şebnem
dudağım alnından alamaz ateşini
gülersem küllenirim

kül dedi ki
seni bülbül severse beni rüzgâr ***ürür
sonra gurbet başlarsa yanıp küle dönüşme

unutma ve bırakma
evet deme kalbine
ikinci bir kez
aşk dediğim ağır geliyor omuzlarıma

kül dedi ki
ben bir akrep bir külüm
seni bir şiirle yakacak ateş
sen başaksın sen gülsün
bir mektubun kalbinde kanayan gizem
 
buğulu bir zaman mıydı gözlerin
bir haziran mıydı güneşin tutulduğu
anımsa

mevsimsiz acıları kalbime yasaklayan
yalnızlığını çalan o yalnız benim
uyut ve sakla beni
fermansız gülüşlerde bulunsun bu yüreğim

siyahın mavide gördüğü tılsım
gündüzün bir kandile ertelediği alev
anlat
ışığı okşayan kelebekleri
anlat bana
yüzümün külüyle büyüyen filizlerini

hangi yağmur damlasına asılır bakışların
hangi kar tanesiyle gezinir umutların
anlat bana
ömrü kaç gün olur kelebeklerin
 
bir mektupsun
saklan hiç açılmadan aşkın müntehasına
yas tutan zamanlar senin şavkınla gülsün
bir bakış değmesin yapraklarına

gül
ben yanarsam külüne acı düşer
kül
ben açarsam yaprakların tutuşur

kanlı beyaz bir öpücük aradığım gül sensin
ateş sarısı kuşların kanadında taşıdığı
sana mektup getiren paylaşılmaz kül benim

gül
yol bilmez âşıkların bekletildiği vuslat
kül
denizin dalgalarla bıraktığı ayrılık
 
bir kar masalı mı düşen itiraf
zamanın uzaklaştığı yerde
gülücükler taşıyarak yaklaşan
ölü yıldızların mı

sensiz sokaklar tenha /vitrinler boş
kelebek kokulu düşlerle uyusam da
en çok kaybettiğimdir yüzün

göreyim diye gölgeni bırak pencerelerde
belki bir ömür davet beklenir
belki bir sabah çıkar gelirim

külünü topla güllerimizin
geride başaklar
binlerce kelebek öptüğünde rüyayı
maviye saklansın tatlı gülüşler
sana dokunsun istemem
yuvarlanan gökyüzü salkımlarının
gözlerimde titreyen sen ol sadece
 
gül ağlamak isterse
yaprakları kül olur
kül bir sevmeye görsün
her kıvılcım gül olur

küle gülü sunarlar tutup koklasın diye
gülü küle sokarlar kalbi dağlansın diye
gül denize bakınca yüreği mavileşir
kül gülüne aktıkça közleri alevlenir

gül
bir kâğıt mendile sığdırma kalb ağrını
kül
saklama içindeki sonu gelmez yangını
mektuplar unutmaz
kalemler yazamaz ağlayışları

duası kadar büyük sevdalar
bir köprü tutacak ellerimizden
uçurtman olup gök denizinde
yüreğine bağlanacak yüreğim
gül ve kül
iki yalnız şiirde kalacak sonsuza dek.
 
Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda..
Benden dürüst,
En ufak dalgada;
Arkasını dönmeyecek kadar olgun.
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp, fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.

"İşine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı"!


Can yücel
 
Aslına bakarsan lüzumsuz cümleler kurmak değil niyetim. Bunca seneden sonra kurulmamış bir cümle kaldıysa aramızda onları toparlıyorum farzet.

Kısada olsa yaşadığımız her anın değerli olduğunu düşünmüştüm, işte buyüzdendir ki, dolandırmayacağım söyleyeceklerimi.

Artık beni anlayamayan gözlerine bakıp ifade yoksunu gibi hissetmekten bıktım kendimi. Bana verdiğin bütün zararlar için öncelikle teşekkür borçluyum sana. Olgunlaşmamı, kendi kendimi büyütmemi sağladın sen. Ne var ki, farkına varamadığın tek şey ben içimde büyürken artık sığmadım içime. O kadar büyüdüm ki sen çok küçüldün yanımda. Yukarıdan uzattığım elimi hep beni aşağılara çekmek için kullandın.

İlişki adına birşeyler kaldıysa hala geriye benden, senden, bizden, ilişkimiz adına özür dilerim bütün yaşanan duygu katmanlarından. Seni olduğun yerden alıp yüceltirken, ezileceğim aklıma bile gelmemişti. Sana güzel şarkılar söylerken aşk makamında, şahsıma ait bırak bir nota duymayı, hep "S"lerde takıldım sayende. Sayende yavaşladım, halsiz kaldım...

Elimi yüreğimi ve bir zamanlar sana verdiğim ne varsa hepsini bir hamlede çekiyorum hayatından. Üzgünüm, senin adına, kaybettiğin için. Üzgünüm, kendi adıma, acınacak halde olan bir adamı yüzüstü bıraktığım için.

Kendimi çıkarttım bu oyundan, sen kaldın geriye toplanamamış, hep eksik bedeninle...

Beni bu kadar yanılttığın için seni tebrik ediyorum.

Adını yanlış koymuşum senin,özür dilerim...

Elveda...
 
kendime kuytu bir ölüm arıyorum yalnızca kendime
düşlerime sokak kedilerinin gözleri giriyor, korkuyorum
boynunu kendi bileğine dolayıp asılan bir adam
kanını sulandırılmamış alkole banan
sokak satıcıları epey bilir bunu yalnızlık cinayettir

yalnızlık cinayettir bütün notalarda, bütün dillerde
bütün hecelerde, "a" sesinde, re minörde, mors alfabesinde
yalnızlık cinayettir kendi tükürüğüyle
ıslanan bedenlerde eski bir kokudur, yalnızca budur

ıslak paspas kokusudur, gece morudur
bileği tahriş olmuş bir kadının dinmeyen korkusudur
ansızın yakalanmasıdır bir kuşun kapana
trenin gecikmesidir istasyona yalnızlık cinayettir

sevişirken kramp girmesidir, ölürken birdenbire
sıçramaktır başka bir zamana, kadeh tutarken
elinin titremesidir, sesinin duyulmasıdır susarken
karnına saplanan bıçağı sevmektir yalnızlık cinayettir

cinnettir
 
kendime kuytu bir ölüm arıyorum çok iyi biliyorsun bunu
düşlerime kalabalık bir cadde giriyor. korkuyorum
saçlarını sırtından sallandıran kadınlar kadar
uzayıp gitmesi kadar bir aşkın telaşla
yanlışlıkla, su katılmamış bir sevişmenin ardından
ters yakılması kadar sigaranın, benim kadar
yani ellerim kadar, bedenim kadar, düşüncelerim
sırlarım, kaçışlarım kadar saçmadır yalnızlık cinayettir

cennettir

kendime kuytu bir ölüm arıyorum çok görüyorsun bunu
bütün delillerimi yaktım, beni ötelere ***ürecek
yollardan zaten uzaktım
her kadına yeni, bir zevk, her kadına
yeni kurulmuş tuzaktım bütün delillerimi yaktım
sonrası yok. sonrası çok gizli bir fotoğrafın arabı
yüzümüz siyah ve anlamsız, dışımız beyaz ve derin
sanki bir diktatör anıtı, kan akıtan bir nehir
işlenmemiş suçlarımız sanki yalnızlık cinayettir

cennettir
cinnettir
cinayettir.
 
zaman doldu
artık gidiyorum arkama bile bakmadan
arkaya bakmak çok eski huyudur
bazı çirkin adamların

zaman doldu
artık gizlemiyorum kendimi çok kadınla seviştim çoğu buluttu
basbayağı buluttu bildiğimiz buluttu dağılıp gidiyordu ben ço-
ğalttıkça
bir akşam usulca girdim kanıma
kendim karar verdim hep kendim karar verdim
yanlış da olsa sevdim pişman değilim, neden olayım?
bir akşam; üç gün üç gece poker oynamıştım
ne güzel. üç gün üç gece yeterince
içmiştik demek ki onar şişe, belki on beş
yirmi belki de.
abdullah, ah dostum, sevdiğim, çalı yüzlüm abdullah
kaç kurşun sıktı üstüme
yeterince içmiştik. vuramadı
vurdu, ben anlamadım belki de
belki de yavaş yavaş devam ediyorum ölmeye.
 
Dışarıda kuşlar baharı müjdeliyor,
Bende mevsim sonabahar.
Yanımda sen olup elimi tutmayınca,
Bahar gelmiş yaz gelmiş neye yarar.

Sararıp soldu gönül bahçemde çiçekler,
Kuruyup çöle döndü sana aşkımı çağlayan nehirler,
Dışarıda baharın müjdecisi güller, karanfiller,
Bende mevsim hep sonbahar.

Yalan değil seviyorum inan seni,
Sensiz geçmesin istiyorum ömrümün en güzel demleri,
Suya hasret topraklar gibi bekliyorum seni,
Ne olur bir haber yolla da, şen olsun şu derbederin gönül evi.
 
Bugün içimde bir sıkıtı var dünden kalan
Ne bugünün tadı kalmış gönlümde
Nede yarının uslanmaz heyecanı yüreğimde
öylesine bir hayat taşımanın hevesiyle

Yollara bakıyorum sessizce
Bugün içimde bir sıkıntı var dünden kalan
Güneşin kızıllığı vurmuş gözlerime
ufkun derin izleri sarmış her yeri
gördüğüm süratler de kim
bende kimim?
Soruyorum Sonbaharın gelişine

Bugün içimde bir sıkıntı var dünden kalan
Kuşlar bir başka uçuyor derinlerde
Deniz bir başka dalgalanıyor sahillerde
Karanlık başka bir karanlık gecenin içinde
bir bulut gibi kaplıyor bütün bedenleri gizlice
 
Bugün içimde bir sıkıntı var dünden kalan
Anlatılmamış bir hikâyenin
söylenmiş bir şarkının
aldatılmamış bir yüreğin
hevesi ile yanmamın çekilmez acısı
aşk gibi
kavga gibi
sarmış yüreğimi
verem nöbetleri gibi

Bugün içimde bir sıkıntı var dünden kalan
Dışarıdaysa hafif bir yağmur
Bir arkadaş edasıyla yağıyor
Yağıyor sis kaplı caddelere
Yağıyor yavaş yavaş
Yağıyor yüreğime yüreğime.
 
SUS nolur! "
Gözlerine bakmak geliyor içimden,konuşma sakın..

"DİNLE nolur!"
Söylediklerimi degil gözlerimi dinle..
Sözler sussun bu defa..
Sabah olmamalı,gece bitmemeli..
Şahit olmalı bu sefer ay,gidişine..
Yıldızları tek tek takmalıyım ardın sıra peşine..
Gözlerin,gecenin karanlıgını silmeli sözleriyle..
Buna rağmen gitmemelisin yine de..
Gecenin zifiri karanlıgında mavi gözlerimi ışıldatmadın bu defa..
Muhtacım ,ihtiyacım var buna..
Şimdilik gitme..
 
BAK nolur!"İkimizin yüzümüzden ne hale geldi ayrılık!!?
Onu bile elimize,yüzümüze bulaştırdık,beceremedik..
Ayrılık onurludur..
Unutma!!
Gittigin zaman geri dönmemelisin ki incinmesin gururu..

"YAPMA nolur!"
Işıgını durmadan yollamasana gecelerime..
Aydınlatmasana her seferinde karanlık gözlerimi..
"Ayrılık" bunun adı,gelip durmasana!
Her gidişinde şu kahrolası dilimi dizginlesene!
Dizginle ki sana "GiTME" demiyeyim..
 
Kabul et artık,ayrıldık biz..
Sabaha çıkmayan gecelerimle beni baş başa bırak..
Artık durmadan gelipte alışmamı zorlaştırma..
Artık hayalerime dokunupta ayrılıgın gururunu kırma!!

"OFFFF nolur!"
Vurdu yine saat gece yarısına..
Geldi yine ağlamaklı ayrılık sarkı tınılarını dinleme zamanı..
Hayallerim...!
Yalnız ve kimsesiz bırakın beni artık..
Getirmeyin gecelerime onu durmadan..

"Nolur diyorum, nolur...."
 
/tarihi geçmiş küflü bir aşkın anılarıyla beslenmek yüreğimi bozdu../


meğer ben seni sen olduğun için değil
sevgilim olduğun için sevmişim
özlemin artmış yokluğunda
sen gittikçe.......ben gelmişim sana..


yüzün nasıldı? boyun-posun..?
sorduğun soru üçüncü buluşmamızda üstümde ne vardı olabilir
ayrıntılarla sevdim seni
...saat kaçtı?
....hava nasıldı?
......günlerden neydi?


/hepsi yüreğimin günlüğünde yazılı../
 
Geri
Üst