2
EXE RANK
FİREMAN ;
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 5 Ocak 2010
- Mesajlar
- 2,559
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 35
Tarihi boyunca birçok deney uygulayarak belli bir aşamaya gelen parapsikoloji acaba yeni bir yüzyıla yaklaştığımız şu günlerde görevini
insanlığı geliştirici özelliğini yerine getirebiliyor mu? Araştırdığımız kadarıyla pek getirememektedir.
Parapsikolojinin Aradığı Tekrarlanabilirlik Özelliği
Parapsikoloji diğer bilim dallarında da olduğu gibi aynı deneyin tekrar edilmesi üzerinde ısrarla durmaktadır. Bilim adamları deneylerin benzer sonuçlar vermesi için gayret içindeler. Oysa biliyoruz ki bizler sürekli değişim içinde olan varlıklarız. Hücrelerimizden tutalım da düşünce yapımıza kadar her şeyimiz her an değişmekte. Bir dakika önceki ben bir dakika sonraki ben değilim. Sürekli yeni şeyler öğreniyorum ve değişiyorum. Tüm varlıklardaki bu değişime rağmen bilim aynı doğrultuda deneyin aynı sonuçlar vermesini beklemektedir. Bu olabilecek bir şey midir? Sonra bilim dalı olarak kabul edilen sosyoloji
psikoloji gibi bilim dallarındaki olaylar da tekrar edilebilir olaylar değillerdir.
Parapsikoloji ve Felsefe adlı kitaptaki bilgilere başvuracak olursak bilim sosyologu ve parapsikolojinin en dürüst eleştirmenlerinden biri olan Marcello Truzzi tekrarlanabilirlik ve parapsikoloji hakkında iki noktayı Paul Allison’dan bir alıntıyla belirtiyor:
“Kolaylıkla tekrarlanabilen bir deneyin keşfi
parapsikolojiyi sonsuza dek kurtarabilecekken
bunun yokluğu
bu alana karşı olanların yoğunluğunu izahta yetersiz kalmaktadır. Bu yoksunluk diğer alanların (yani psikoloji) bilimsel biçimde yasal olarak kabul edilmesine kesinlikle engel olmamıştır. Hayır
muhalefet; daha çok parapsikolojinin birbirine çok yakın iki özelliğinden kaynaklanıyor gibidir; temel bilimsel varsayımları tehdit edişinden ve kökeninin okült ilişkisinden.”
Bu alıntıda aktarılan temel bilimsel varsayımları tehdit ediş ve kökenin okült ilişkisi bilimin üzerinde durduğu iki konu olmaktadır. Bu konularda esneklik gösterilmediği için bir aşama kaydedilmektedir. Eğer böyle bir esneme söz konusu olsa bilimin oturduğu tüm temellerin sarsıntısı söz konusu olacaktır. Bilimin yepyeni bir yapı kazanması gerekecektir. Ancak rahatına alışmış
değişimden hoşlanmayan kişiler bu sarsıntılı değişimi göze alamamaktadır.
Bu konuda bilimin yeniden bir yapılanmaya ihtiyacı olduğu görülmektedir. Bu konuda Neotik Bilimler Enstitüsü başkanı ve Uluslararası Stanford Araştırma Enstitüsü sosyal bilimler kürsüsü eski başkanı Willis Harman
böylesi bir kabulün hem bilimin hem de insan uygarlığının devamı açısından yaşamsal bir önem taşıdığını aktarmaya çalışmaktadır. Dahası
bilimde temel yapılanmanın gerçekleşmemesinin şaşkınlığını yaşamaktadır. Bunu da Holografik Evren adlı kitapta şöyle ifade etmektedir:
“Çağlar boyu ve çeşitli kültürler arasında ortaya çıkmış her tür deneyim ya da fenomenin inkar edilemeyecek bir geçerliliğe sahip olduğunu niçin dikkate almıyoruz?”
Parapsikolojinin bugünkü durumu karanlıkta görmeyen insanların fili teşhis edişine benzemektedir. Karanlıkta kalan insanların bazıları filin bacağını tutmaktadırlar ve onu sütun olarak değerlendirmektedirler
diğerleri filin hortumunu yoklarlar ve tuttukları şeyin yılana benzediğini ifade ederler. Parapsikoloji de insan varlığının gördüğü kısımlarını duyularının verdiği bilgiler kadar değerlendirebilmektedir. Görünenin ardındakine uzanamamaktadır.
Parapsikolojik Fenomenlerin Kaynağı
Parapsikolojik fenomenler sadece beden sınırları içinde ve beynin bir fonksiyonu olarak ele alındığından fenomenlerin açıklanmasında zorluk çekilmektedir. Parapsikolojinin inceleme gayreti içinde olduğu dallardan telepati
durugörü gibi zaman ve mekan dışı yaşanan bu psişik fenomenleri zaman ve mekana bağlı olan beynimiz ile açıklamaya çalışmaktadırlar.
İnsanın yapısını incelerken onu sadece fizik beden olarak ele almaktadırlar. Fizik bedeni ayakta tutan
asıl varlığımız olan o eşsiz enerjiyi göz ardı etmektedirler. Bizler bütünsel varlıklarız
ne fizik bedeniz ne de sadece ruhsal varlığız. Her ikisini de bir araya getiren mükemmel bir sistemden oluşmaktayız. Ruh artı madde
işte bu biziz. Bu mükemmel karışımın eşsiz örnekleri olarak dünya ortamında tecrübeler yapmaktayız. Bu tecrübelerin içinde tabii ruhsal yanımızın tecrübeleri de katkıda bulunacaktır. Telepati yapabileceğiz
durugörü yaşayabileceğiz
bunun gibi pek çok özelliğimizi ihtiyaçlarımız doğrultusunda dünya ortamında tecrübe edebileceğiz.
Ülkemizde Parapsikoloji
Parapsikoloji gibi özellikle insanı ele alan bir bilim dalının
insanları bilgilendirmek
onlara kendi yapıları hakkında bilgi vermek ve bu bilgileri yaşam içinde uygulamalarını sağlamak gibi önemli bir vazifesi vardır. Böyle bir vazifeyi üstlenmiş olan bu bilim dalı Türkiye’de ne durumdadır? diye bir soru aklımıza gelebilir. Ne yazık ki Türkiye’de bulunan hiçbir üniversitede bu bilim dalını inceleyen bir araştırma bölümü yoktur. Kaynaklar oldukça sınırlıdır. Deneysel araştırmalar ise hiç yoktur.
Bu bilim dalının gelişmiş olarak ele alınışını ülkemizde ilk olarak 1950 yılında kurulan Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği’nin kuruluşuyla görmekteyiz. Türk metapsişiğinin kurucusu ve öncüsü Dr. Bedri Ruhselman tarafından Yeni Ruhçuluk olarak başlatılan akım günümüze kadar gelmiştir ve yeni ufuklara doğru ilerlemeye devam etmektedir.
Yeni Ruhçuluğun incelediği konuları kısaca özetlemeye çalışırsak onun insan varlığını her yönüyle bir bütün olarak ele aldığını gözlemleyebiliyoruz. İnsanın ne olduğunu
ne için yaşadığını yani yaşamının anlamını araştırmaya çalışmaktadır. Ayrıca onun "ruhsal" adı altında toplayabileceğimiz içsel özelliklerini araştırıp
deneyleyip
tahkik edip ortaya koymaya çalışmaktadır. Neospiritüalizmin en önemli yanı ortaya çıkan fenomenleri deneylemek
konu hakkında sonsuz derecede araştırma içine girmek ve bütün bunlardan sonra bilgiye dayanan bir sonuca varmaktır. Gözü kapalı bir kabullenme içinde kesinlikle değildir. Araştırmaya her zaman açık olmuştur ve daha geniş bir bakış açısıyla tüm olayları değerlendirmektedir.
Bu konuda Metapsişik ve İlmi Araştırmalar Derneğinin yıllarca başkanlığını yapmış ve daha sonra Bilyay Vakfının kurucusu olan Sn. Ergün Arıkdal’ın Ruhsallık Üzerine Denemeler adlı kitabındaki ifadelerine başvuralım.
"Bütün çalışmalar dar bir DDA kadrosu içinde yıllarca sürdürüldükten sonra Uluslararası Moskova Parapsikoloji Kongresi’nde (1968 yazı) bu dar disiplin çerçevesi esnemiş
genişlemiş
Metapsişiğin sınırlarını bile aşmıştı. Daha sonra
1975’den itibaren de Deneysel Ruhçuluktan (Spiritizm’den) yararlanarak ölüm anı
ölüm sonrası olayları ve geçmiş hayatlar ileri parapsikolojinin konuları içine girmiştir. Kısaca İnsan Tabiatını İncelemek
her yönüyle değerlendirmek zorunluluğu kendini iyice kabul ettirmiş durumdadır. 1980’lerden sonraki Yeni Çağ anlayışı insan varlığının çok boyutlu yapısını incelemek
insanı sadece psiko-sosyo kültürel bir varlık olarak değil psikokozmik bir varlık olarak ele almanın mecburiyetini getirmiştir.
Yakın gelecekte
ruhçuluğun metapsişik’e metapsişik’in parapsikolojiye ve parapsikolojinin de İnsan Tabiatı’nın özünü araştırmaya dönüşmesiyle tekrar Ruhçuluğa dönmesini hepimiz göreceğiz. Bütün mesele
insanoğlunun nereden gelip nereye gittiğini anlatmak
kim olduğunu ve var oluşunun amacını anlatmaktır. Kendini Bilmek çok yönlüdür ve metapsişik bu yönlerden biridir; tıpkı bilimcilerin el yordamı ile (duyularla) tabiatı ve insanı araştırmalarının bu yönlerden birisi olduğu gibi
."
Sn. Ergün Arıkdal’ın da değerli ifadelerinde belirttiği gibi önemli olan ortaya çıkan fenomenler değil insanın kendini bilmesidir. Varlığının ne olduğunu kavramaya çalışmasıdır. Nereden gelip nereye doğru yöneldiğinin farkında olmasıdır. Tüm insanlık ailesinin böyle bir bilgiye ihtiyacı vardır. Bilgi ile hareket etmek
birey olarak ne yaptığımızı araştırmak
insanlık ailesi olarak ne yaptığımızı görmeye çalışmak yeniçağda insana ve insanlığa yakışan olacaktır.

Parapsikolojinin Aradığı Tekrarlanabilirlik Özelliği
Parapsikoloji diğer bilim dallarında da olduğu gibi aynı deneyin tekrar edilmesi üzerinde ısrarla durmaktadır. Bilim adamları deneylerin benzer sonuçlar vermesi için gayret içindeler. Oysa biliyoruz ki bizler sürekli değişim içinde olan varlıklarız. Hücrelerimizden tutalım da düşünce yapımıza kadar her şeyimiz her an değişmekte. Bir dakika önceki ben bir dakika sonraki ben değilim. Sürekli yeni şeyler öğreniyorum ve değişiyorum. Tüm varlıklardaki bu değişime rağmen bilim aynı doğrultuda deneyin aynı sonuçlar vermesini beklemektedir. Bu olabilecek bir şey midir? Sonra bilim dalı olarak kabul edilen sosyoloji

Parapsikoloji ve Felsefe adlı kitaptaki bilgilere başvuracak olursak bilim sosyologu ve parapsikolojinin en dürüst eleştirmenlerinden biri olan Marcello Truzzi tekrarlanabilirlik ve parapsikoloji hakkında iki noktayı Paul Allison’dan bir alıntıyla belirtiyor:
“Kolaylıkla tekrarlanabilen bir deneyin keşfi




Bu alıntıda aktarılan temel bilimsel varsayımları tehdit ediş ve kökenin okült ilişkisi bilimin üzerinde durduğu iki konu olmaktadır. Bu konularda esneklik gösterilmediği için bir aşama kaydedilmektedir. Eğer böyle bir esneme söz konusu olsa bilimin oturduğu tüm temellerin sarsıntısı söz konusu olacaktır. Bilimin yepyeni bir yapı kazanması gerekecektir. Ancak rahatına alışmış

Bu konuda bilimin yeniden bir yapılanmaya ihtiyacı olduğu görülmektedir. Bu konuda Neotik Bilimler Enstitüsü başkanı ve Uluslararası Stanford Araştırma Enstitüsü sosyal bilimler kürsüsü eski başkanı Willis Harman


“Çağlar boyu ve çeşitli kültürler arasında ortaya çıkmış her tür deneyim ya da fenomenin inkar edilemeyecek bir geçerliliğe sahip olduğunu niçin dikkate almıyoruz?”
Parapsikolojinin bugünkü durumu karanlıkta görmeyen insanların fili teşhis edişine benzemektedir. Karanlıkta kalan insanların bazıları filin bacağını tutmaktadırlar ve onu sütun olarak değerlendirmektedirler

Parapsikolojik Fenomenlerin Kaynağı
Parapsikolojik fenomenler sadece beden sınırları içinde ve beynin bir fonksiyonu olarak ele alındığından fenomenlerin açıklanmasında zorluk çekilmektedir. Parapsikolojinin inceleme gayreti içinde olduğu dallardan telepati

İnsanın yapısını incelerken onu sadece fizik beden olarak ele almaktadırlar. Fizik bedeni ayakta tutan





Ülkemizde Parapsikoloji
Parapsikoloji gibi özellikle insanı ele alan bir bilim dalının


Bu bilim dalının gelişmiş olarak ele alınışını ülkemizde ilk olarak 1950 yılında kurulan Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği’nin kuruluşuyla görmekteyiz. Türk metapsişiğinin kurucusu ve öncüsü Dr. Bedri Ruhselman tarafından Yeni Ruhçuluk olarak başlatılan akım günümüze kadar gelmiştir ve yeni ufuklara doğru ilerlemeye devam etmektedir.
Yeni Ruhçuluğun incelediği konuları kısaca özetlemeye çalışırsak onun insan varlığını her yönüyle bir bütün olarak ele aldığını gözlemleyebiliyoruz. İnsanın ne olduğunu




Bu konuda Metapsişik ve İlmi Araştırmalar Derneğinin yıllarca başkanlığını yapmış ve daha sonra Bilyay Vakfının kurucusu olan Sn. Ergün Arıkdal’ın Ruhsallık Üzerine Denemeler adlı kitabındaki ifadelerine başvuralım.
"Bütün çalışmalar dar bir DDA kadrosu içinde yıllarca sürdürüldükten sonra Uluslararası Moskova Parapsikoloji Kongresi’nde (1968 yazı) bu dar disiplin çerçevesi esnemiş






Yakın gelecekte




Sn. Ergün Arıkdal’ın da değerli ifadelerinde belirttiği gibi önemli olan ortaya çıkan fenomenler değil insanın kendini bilmesidir. Varlığının ne olduğunu kavramaya çalışmasıdır. Nereden gelip nereye doğru yöneldiğinin farkında olmasıdır. Tüm insanlık ailesinin böyle bir bilgiye ihtiyacı vardır. Bilgi ile hareket etmek

