Psikoloji Sözlüğü

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Beyin hücreleri sinapslarında iletim Sinir sistemindeki impulslar, sinapslarda, bir sinir fibrilinden öbürüne geçerler. Sinapslar, bir sinir hücresi aksonunun pre-sinaptik membranı ile, öbür sinir hücresi dendritlerinin post-sinaptik membranı arasında kalan ince boşluklardır. Sinapstaki iletim, aksonun terminal bölümündeki çok küçük vesiküllerden salgılanan nöro-iletici (bkz.) Bir maddeyle gerçekleşir. Bu nöro-ileticiler sinaps boşluğuna yayılarak postsinaptik membranı etkilerler. Eksitasyon yarattıkları zaman, bitişik nöronda impuls oluştururlar; yahut da, inhibisyon yaratarak bitişik nöronda bir impuls olanağını azaltırlar. Hem istemli, hem de otonom sinir sistemlerinin periferik bölümlerinde, nöro-ileticilerin niteliği tanımlanmış olmakla birlikte, beyindeki nitelikleri konusunda daha az bilgi vardır. Birçok yıldır, beyinde kolinerjik iletimin gerçekleşip gerçekleşmediği şüpheliydi, ama bugün hiç değilse korteksin bazı bölümlerinde asetilkolinin (bkz.) bir nöro-iletici olduğuna işaret eden deliller vardır. Hipotalamusda, orta beyinde, pons ve medulla'da noradrenalin (bkz.) mevcudiyeti saptanmıştır ve yoğunluğu nöron aktivitesine göre değişmektedir.Aynı şekilde, nucleus caudatus'da da dopamin (bkz.) bulunmuş olup, ekstrapiramidal motor sistemdeki nöro-ileticilerden biri olduğuna inanılmaktadır. Serotonin (bkz.) (5-hidroksitriptamin) de çeşitli orta beyin lokalizasyonlarında bulunmuştur ve muhtemelen bir nöro-ileticidir. Gamma-aminobutirik asit (GABA) (bkz.) Yalnızca santral sinir sisteminde lokalizedir ve bugün mevcut bilgiler, bu maddenin birçok belli başlı inhibitör ileticilerden biri olduğuna işaret etmektedir.Diğer muhtemel santral nöro-ileticiler arasında glisin ve glutamik asit, P maddesi, histamin ve prostaglandinler gibi birçok amino asit vardır. Bkz. Sinaps-Sinaptik İletim
 
Beyin metabolizması Beyindeki metabolik reaksiyonlar kabaca vücuttaki diğer metabolik reaksiyonlara benzer. Ama yalnızca beyinde oluşan reaksiyonlar da vardır. Protein sentezi genel DNA-RNA düzenini izler ve kayda değer bir özellik beyin proteinlerinin dönüşme (ciro) seviyelerinin çok yüksek olmasıdır.Beyin ağırlığının büyük bir oranını çeşitli tipte lipidler oluşturur ve lesitin gibi fosfolipidler özel bir önem taşır. Karbonhidrat metabolizması tamamen glükoza dayanır, çünkü beyinde hiçbir glikojen deposu yoktur. Beyindeki enerji metabolizmasının çoğu, nöronların dinlenme potansiyelini sürdürmeye harcanır, iletici metabolizması tabii ki, çok önemlidir ve bunların sentezi ve yıkımı için gerekli enzimler spesifik nöronlarda bulunur. Santral ileticiler arasında muhtemelen asetilkolin (bkz.), serotonin (bkz.), glütamat (bkz.), GABA bkz.), glisin (bkz.), katekolaminler (bkz.), özellikle noradrenalin (bkz.)ve dopamin (bkz.) ve serebellumda prostaglandinler (bkz.)vardır. Prostaglandinler,beynin başka bölümlerinde de önemli yardımcı rol oynayabilirler. Birçok önemli ilaç bu sistemler üzerinde etkinlik gösterir. Ayrıca, meta bolitlerin membranlardan geçiş mekanizmaları da çok önemlidir. Bunun örnekleri özellikle noradrenalinin, imipramin gibi antidepresanların blokajı üzerine, adrenerjik sinapslardaki akson terminallerine yeniden alımıdır (re-uptake). Beyin fonksiyonunda hormonlar ve vitaminler de önemli bir rol oynar ve bunların fonksiyonlarındaki bozukluklar pellagra (bkz.) demansı, tiroid guddesiyle (bkz.) İlgili psikozlar ve adrenal kortikal hastalıklar gibi psikiyatrik bozukluklara yol açabilir.Beyin fonksiyonu,dağcılık sporu yapanların bildiği gibi, oksijen eksikliğine ve ayrıca elektrolit dengesine karşı da son derece duyarlıdır. GABA gibi bazı bileşikler yalnızca beyinde bulunur. Son zamanlarda, anıların hafızadaki kalıcılıklarının, protein sentezinin devamına bağlı olduğunun ileri sürülmesi, ilginç bir gelişmedir.
 
Beyin Metabolizmasında Amino Asitler Bazı amino asitler, beyinde önemli ikili bir rol oynarlar. Glutamik asit (bkz.) Ve gamma-amino-butirik asit (bkz. GABA) (ve muhtemelen ilgili bazı asitler) beyinde nöroiletici görevi görürler. Çünkü glutamat her zaman nöronlar için uyarıcı, GABA ise inhibitördür. GABA yalnızca beyinde bulunur. Bu iki amino asit, trikarboksilik asit siklusuyla (krebs siklusu) ilgili oldukları için, enerji metabolizmasında da önemli bir rol oynarlar.Alfa keto glutamat'dan süksinat'a, biri doğrudan doğruya, öbürü ise glutamik asit ve GABA yoluyla olmak üzere, iki yol vardır. Glutamik asidin GABA'ya dönüşmesi ve sonra süksinata dönüşmesinde vitamin B6 (piridoksin) bir koenzim olarak rol oynar. Birincisi, yani glutamik dekarboksilaz, piridoksin yetersizliğine karşı çok hassas olup, sonucunda aşırı glutamat ve yetersiz GABA oluşumuna yol açabilir. Piridoksin yetersizliğini izleyen ve özellikle çocuklarda rastlanan epileptik konvülsiyonlar böyle açıklanabilir. Glukoz deposu yetmediğinde, GABA ve glutamat beyin tarafından kullanılır. Hipoglisemik koma sırasında, bu amino asitlerin beyindeki seviyeleri düşmektedir ve seviyedeki farklılaşma ile hasta bu tip komadan uyanır. Glutamat ve GABA aynı zamanda amonyak detoksifikasyonuyla da ilgilidir; glutamat bu proçes sırasında glutamine dönüşür, GABA ise konvülsiyon yaratıcı nitelikler taşıyan gamma-guanidino bütirik aside dönüşür. Beyindeki yüksek amonyak seviyesinin (mesela amonyum tuzlarıyla beslenme sonucunda) niçin konvülsiyonlara yol açtığı böyle açıklanabilir. Beyindeki amino asitler protein yapımıyla da ilgilidir. Bu metabolizmadaki yetersizlik, akıl bozukluğunun önemli bir nedenidir. Fenilketonüri (bkz.) Genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar ve fenilaninin tirosine dönüşmesini sağlayan enzimin oluşumunda bozukluğa yol açar. Dolayısıyla fenilalanin, toksik bir bileşik olan fenilpiruvik aside dönüşür. Triptofan metabolizmasının ve amino asit iletiminin bozuk olduğu Hartnup hastalığı (bkz.) da başka bir bozukluktur. Triptofanın nikotinik aside normal dönüşümü bloke olur ve sonucunda pellagra ortaya çıkar. «akçaağaç balı» idrar hastalığı (bkz.) Lösin ve isolösin bozukluklarından ötürü olur. Diğer bozukluklar arasında arjino-süksinik asidemi (bkz.) Ve sistationüri (bkz.) Yer alır. (bkz. Akıl hastalığının biokimyasal ve nöro-fizyolojik temelleri ve kalıtsal metabolizma bozuklukları)
 
Beyin monoaminleri (biojenik aminler ve monoaminler) Serotonin (5HT) (bkz.), histamin ile adrenalin (bkz, ), noradrenalin (NA) (bkz.) Ve dopamin (DA) (bkz.) adlı üç katekolamin beyinde bulunurlar ve iletici fonksiyonu gördüklerine inanılmaktadır. Bu monoaminler kendilerine tekabül eden aminoasitlerden oluşur ve amin oksidaz enzimi aracılığıyla aside metabolize olurlar. Ayrıca bir kısım katekolaminler de katekol-O-metiltransferaz (COMT) enzimi aracılığıyla metadrenalin ve vanilmandelik asit (VMA) gibi bileşiklere metabolize olurlar. Monoaminlerin, ruhsal durum ve davranışın kontrolunda çok önemli fonksiyonlara yardımcı olduklarına inanılmaktadır. Beyin histamini ve adrenalinin fonksiyonları bilinmemektedir. 5HT ve DA ihtiva eden hücreler beyin sapındaki iki çekirdekte toplanmıştır ve buradan, bütün beyne aksonlar gider. Dopamin ihtiva eden hücreler ekstrapiramidal sistem de toplanmıştır. Parkinsonizm bu ileticinin düşük seviyede olmasıyla ilgilidir. Dopamin ayrıca daha kompleks motor sistemlerin kontroluyla ilgilidir. Serotonin ve noradrenalin birçok fonksiyonlarla ilgilidir; meselâ ruhsal durumun (depresyon yaratan amin seviyelerinin düşmesi ile depresyon oluşumu) ve uykunun kontrolü. Serotonin EEG'de yavaş dalga gösteren hafif uykuyu, noradrenalin ise REM'li (hızlı göz hareketleri) uykuyu kontrol etmektedir. Noradrenalin ayrıca öfke reaksiyonları ile iştahın kontrolü ile ilgilidir ve organizmanın olumlu bir stimulus aldığını beyne iletmede aracı olur. Böylelikle, birçok klinik depresyon semptomları — keyifsizlik, iştahsızlık, uyku bozukluğu, zevk alma ve hayata ilgi duyma eksikliği — doğrudan doğruya beyin aminlerindeki bir bozuklukla ilgili olabilir. Bu sistemde depresyon etkisini önleyen ilaçlar şunlardır; monoamin oksidaz inhibitörleri (bkz. , serotonin ve noradrenalin ayrışmasını engeller; trisiklik antidepresanlar (bkz.) Ve amfetaminler, aminlerin pre-sinaptik terminale dönüp depolanmalarını etkileyerek etkilerini güçlendirir. Rauwolfia alkaloidleri (bkz.) Amin depolarını azaltarak depresyona yol açabilir, fenotiazinler (bkz.) Psikozlarda aşırı etkinlik gösterebilen santral noradrenalin sistemlerini inhibe eder.
 
Beyin Skanı Klormerodrin merkür 197 veya 203, sodium perteknetat tc99 ve indium 113m gibi birtakım bileşiklerin intravenöz zerkiyle kan damarlarında bir anormallik olup olmadığı belirlenir. Bu radyoaktif bileşikler kısa ömürlüdür ve bir sodyum iodit (TI) kristalli çizgisel skanner kullanılarak beyinde taranır. Non-merkür bileşikleri, %70-80 kesinlikle, meninjiomalar gibi vaskülarize tümörlerin teşhisinde yardımcı olmalarının yanısıra, serebro-vasküler anormalliklerin ve dura altı hematomalarının gözükmesini de sağlarlar. Cıva bileşikleri sinir hücresine girebilir ve neoplazilerde tutulma artar. Ayrıca, ventrikülleri ve subaraknoid boşluğu gözlemlemek için intratrakeal yoldan teknetium serum albumen verilir.
 
Beyin Tümörü Beyin tümörleri özellikle parazitik olan enfeksiyonlardan oluşabilir (sistikerkus, hidatid). Primer olarak ise bronchus'da, fakat muhtemelen göğüs, mide, prostat, pankreas veya böbrekte görülür. Tümörler beyni örten kısımda (meninjioma), beyin dokusunda (glioma), ventriküllerin içinde (üçüncü ventrikülde kolloid kist), kan damarlarında (anjioma), hipofiz bezinde veya kafatasının içindeki kranyal sinirlerde (oditer nöroma) oluşabilir. Çocukluk döneminde en çok rastlanan tümör habis serebellar medulla blastoma'dır. Oysa yetişkinlerde en az, daha yavaş büyüyen astrositoma kadar, infiltratif glioblastomaya da rastlanmaktadır. Bunlardan sonra da meninjiomalar ve oditer nöromalar gelir.Anjiomalar ender görülür. Kafatası iç basıncının artmasından ötürü olan semptom ve belirtiler arasında başağrısı (paroksizmal, «bıktırıcı», «zonklayıcı» veya «çatlayıcı»), kusma, papillodem, jeneralize konvülsiyonlar ve altıncı sinir felci vardır. Iritasyon veya nekrozdan ötürü olan lokal belirtiler arasında ise fokal epilepsi (Jackson yeya lobus temporalis nöbetleri), diğer kafatası sinir felçleri, piramidal belirtiler, afazi, görme bozuklukları ve diğer duyu kayıpları vardır. Zihinsel değişimler; depresyon, ank***te, sinirlilik ve paranoid yanılgılardır. Yavaş büyüyen tümörlerde hallüsinasyonlara ve uzun süreli «fonksiyonel» görüntülere (depressif ve paranoid) rastlanır. Sonunda apati, emosyonel uysallık, oryantasyon bozukluğu ve zekâ geriliği ile birlikte daha tipik bir «organik» tablo gelişir. Kafatası röntgeni (kemik aşınması, kireçlenmesi), ventrikülografi (deforme veya yanlış yerlerdeki ventriküller), serebral anjiografi (bkz.) (damarların yerleri, kan damarı tümörlerinin görülmesi), elektroansefalografi (fokal yavaş dalgalar), ekoansefalografi (bkz.) (ortadaki yapılarda kayma) ve beyin skanı (bkz.) (tümör dokusunda differansiyel tutulma) yardımıyla teşhis sağlanır. Lomber ponksiyon, kafatası iç basıncını ve serebro-spinal sıvıdaki proteinin artıp artmadığını gösterebilir, fakat ancak nöroşirürjik kolaylıkların sağlandığı yerlerde uygulanabilir. Özellikle meninjioma ve oditer nöromada iyileşme sağlayan tedavi yolu ameliyattır. Radyoterapinin rolü ancak palyatiftir.
 
Bielschowsky-Jansky Hastalığı İleri çocukluk yaşlarında görülen bir çeşit amorotik kalıtsal zekâ geriliği (bkz.)
 
ÇATISMA: Nevrozlarin, itilmelerin ve karmasalarin nedenidir. Duygusalligin bir çok yöneimleri arasinda bir çeliski oldugunda ortaya çikar.
 
ÇEKEMEMEZLIK: Baskalarinin elinde bulunan üstünlüklerden kaynaklanir, somurtkan, sagir, içsel bir nefret türüdür. Bu tür bir kisi iftiralar yayar ve baskasina karsi en asagi cinstten imalarda bulunur.
 
DEJA VU: o anda yasanan yeni bir yasantinin daha once yasanmis olduguna dai öznel bir his
 
DEPERSONALIZASYON: bireyin kendini gercek disi hissetmesine yol acan belirtiyi tanimlayan terim
 
DIL SURCMELERI: Bilincdisi bir istek, catisma ya da düsünceler zinciririn etkisiyle olusmus yanlis eylem.
 
EMPOTANS:. Erkekteki cinsel gucsuzluk.
 
ELEKTRA KARMASASI: Erkekteki odipus benzeri bir dygulanimin kadinlar icin olani. Yani kiz cocugun babaya asik olmasi.
 
ENUREZIS: idrar tutamama, gece isemeleriERKEKSI PROTESTO. Kendilerini asagi bir cinsiyet olarak algilayan kadinlarda görülen tepkisel davranis. Adlerci bir terim.
 
FÜG: Bir kisinin kim oldugunu bilemeden ortalikta gezindigi surec.
 
GÜDÜ: bireyi belli bir davranisa yonlendiren icsel tepi.
 
GÜZEL KAYITSIZLIK: Histerik hastalarda gorulen mevcut durumlarina karsi kayitsizliklari.
 
HEBEFRENI: Ice kapanma, garip el yüz hareketleri ve kisiik inkari.
 
HIPOKONDRIAK: sürekli fiziksel rahatsizligi oldugunu düsünen ve doktor doktor dolasan kisi.hastalik hastasi.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst