7
EXE RANK
-тнє αLуx-
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 21 Tem 2009
- Mesajlar
- 7,782
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
Uyku sırasında zihinde beliren görüntülerin bütünü,görülen hayallerin bütünüdür. (Ayverdi,İ) Uyku,istiğrak(manevi coşma ile kendinden geçme )bayılma gibi hallerde görülen şeylerdir. Rüya, Arapça bir kelimedir.(Yeni Rehber). İnsanoğlu hayatının yaklaşık üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir.Eski çağlardan beri insanları ilgilendiren rüyalara ilkel toplumlar da çok önem verilmiştir. Rüyaların, korkulan tanrılar tarafından verilen armağan veya cezalar olabileceğine inanılmıştır. Daha sonra kahinler rüyaları açıklamaya, yorumlamaya başlamışlardır. İlk rüya yorumcularının ne zaman ortaya çıktıkları da belli değildir. Ancak Babil' in kahinlerinin büyük ün yaptıkları bilinmektedir. Kaldeliler, Astroloji vb. nin yanı sıra rüya yorumlarında da başarı kazanmışlardır. Zamanla belirli rüyaların anlamları da kesinleşmiştir. Eski Mısırlılar, eski Yunanlılar ve Araplar rüya yorumlarıyla ilgili kitaplar yazmışlardır.İnsanoğlu hayatının yaklaşık üçte birini uykuda geçirir ki bu da 60 senelik bir ömrün 20 senesi demektir. Uyku, günlük çalışmalardan yorgun düşen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanıdır. Ünlü ruhbilimci Sigmund Freud'un da araştırmalarının büyük bölümünü oluşturan uyku sırasında, kişinin bilinç altında düşüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtiği varsayılır ki buna Rüya adını verilir.Freud'a göre bilincin gizlediği, tamamen sakladığı olgular ortaya çıkabilmek için yol aramaktadır. Bunlardan bazıları da rüyalar haline girerek kendilerini gösterir. Freud'un yolunda ilerleyen doktorlar da günümüzde rüyalara önem verip, rüyaları bilimsel olarak açıklayarak hastalarını tedavi etmektedir.
Bazı soyut kavramların açıklamaları bilimsel bir zemine oturtularak ifade edilebildiği halde, rüya kavramını bu şekilde açıklamak pek mümkün görünmüyor. Ancak bunu bilimsel verilerle değil de, dinsel yönden açıklanabildiği de bir başka soyut gerçektir. Bu açıklamaya göre ruh bedenden ayrıldığı zaman, yaşanan olayların tümüne rüya diyebiliriz.
2.RÜYALARIN SÜRESİ
Rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Bir kaç dakikalık rüya esnasında bile çok uzun sürdüğünü sanılan garip, şaşırtıcı ve çok değişik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavramı oluşmaz. Ancak zaman kavramını, uyandıktan sonra beyinin öğretileri ve alışkanlıkları doğrultusunda saptadığımız bir anlar toplamıdır sadece.
Bilim adamları rüyanın süresi üzerinde kesin bir sonuca varamamışlardır. Bir kısmı rüyaların sadece birkaç saniye sürdüğünü iddia ederken, diğer bir kısmı da saatlerce devam eden rüyaların olduğu fikrindedir. Bu tartışmalar sırasında Dr. B. Klein adında Amerika’ lı bir bilim adamı bir araştırmaya başlamış ve gönüllü olarak seçtiği kişileri hipnotize ederek uyutmaya başlamıştır ve belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinleyerek, bir rüyanın 20 saniyeyi geçmeyecek kadar kısa sürdüğünü belirlemiştir. Dr. Klein'ın sürdürdüğü bu araştırmanın sonunda en uzun rüyanın 90 saniyeyi geçirmediği ortaya çıkmıştır.
3.RÜYALARIN TÜRLERİ
Uzmanlara göre uyku birkaç devreden oluşmaktadır. Uykusu gelen insan yatağına yatar ve gözlerini kapatır. Kısa süre sonra göz kapakları belli belirsiz titremeye başlar. İnsan o sırada uykuya dalmış ve rüya görmeye başlamıştır. Uyumak için alınan bir takım uyku ilaçları rüya da görülmesini engelleyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan herkes mutlaka rüya görür.
Kafası yorgun, devamlı bir konuyla ilgilenen kimse uyuduğunda rüyasında karmakarışık şeyler ya da ilgilendiği, önem verdiği konuyu görebilir. Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örneğin, televizyonda veya başka bir yerde heyecanlı bir sinema izleyen kişi rüyasında aynı şeyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktır ve gerçek rüya değildir.
Kabus veya karabasan denilen rüyalar, genellikle iyi başlar. Uyuyan kimse hoş bir olay ile ilgilendiğini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya başlar. Güzel görüntü değişerek insana dehşet verir. Kabusların açıklamasını sinir doktorları ve psikanalistler yapmaktadır. Kabusları, rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karıştırmamak gerekir. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada olduğunu hissederek uyanmak ister. Bunu başaramaz veya uyandığını zanneder ama bu sırada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir.
Olduğu gibi çıkan rüyalar, genellikle sezgisi güçlü olan kişilerin rüyalardır. Örneğin rüyasında gördüğü ahbabını kısa bir süre sonra o gerçekte görebilir bu kişiler. Buna "Gerçek Rüya" adı verilir. Böyle rüyalar görenler, dikkatli davranmalıdırlar. Gördükleri şeyleri iyi değerlendirmelidirler.
Uyuyan kimse rüyasında birçok şey görür ve sabah uyandığında da bunlardan bazılarını anımsar ki bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen şey, dördüncü tür için gereklidir daha çok. Sabah uyanıldığında akılda kalan ve hatta insanı etkileyen rüyalar yorumlanabilir.
4.NASIL RÜYA GÖRÜYORUZ?
Uykuda, önceden algılanmış olan yaşantılar veya olaylar arasındaki ilişkiler değerlendirilmekte, nesne ya da olaylar anlamlandırılmakta, cevapların bilişsel motor ön hazırlığı yapılmaktadır. Bu sırada kişiler, yaşadıklarının içindeki ayrıntıları keşfetmekte, bunlar arasında yeni ve olanaksıza yakın bileşenlere ulaşmaktadırlar (Aydın, H.).Uyku hali özellikle büyük beynin dış ortamla ilişkisinin kesilmesi sonucu, tüm vücudun girdiği mutlak bir dinlenme evresidir. Özellikle sinir dokuda protein yapımı ve yine diğer tüm dokularda dinlenme ve yenilenme, uyku evresinde hızlanır. Uyku süreci, birbirini takip eden 5 farklı evreden oluşur. Uykuya daldıktan 2-3 saat sonra en derin uyku aşamasına ulaşılır. Uykunun yaklaşık %80’lik bölümünde, ilk 4 aşama boyunca derin uyku halinden hafif uyku haline değişimler görülür. Bu esnada, beyinden çıkan elektrik dalgaları da sürekli olarak değişir. Son aşamada ise, REM (rapid eye movement) olarak bilinen hızlı göz hareketleri görülür. Bu nedenle REM evresi olarak da bilinen bu evre, rüyanın görüldüğü esas evredir. REM evresi boyunca, rüya görme boyunca vücut kasları dinlenme halindedir. Ancak kalp atış hızı, oksijen tüketimi, nefes alıp veriş ve göz hareketleri, bu evre boyunca uyanık hal ile aynı oranda gerçekleşir. REM uykusu oldukça farklı bir dönem olarak dikkati çekmektedir. REM döneminde solunum ve göz kasları dışındaki iskelet kaslarında tonus kaybı (atoni) olmaktadır. REM sırasında bilişsel ve fizyolojik faaliyetlerdeki artış dikkati çekmektedir. Rüyaların % 80'inin REM sırasında görüldüğü bilinmektedir. REM sırasında beyindeki kan akımı çalışmaları, kan akımının ve oksijen kullanımının uyanıklığa benzer tarzda artışlar gösterdiğine işaret etmektedir (Jasper, H.H., Tes(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)r, J.)
REM’de elektroensefelogram (EEG) ani olarak değişir ve uyanıklığın ilk dönemindeki özelliği gösterir. Dolayısıyla uykunun bu evresinde beyin faaliyeti yüksektir. Yukarıda da değinildiği gibi REM genelde rüyalarla birliktedir ve rüya da bir zihinsel bir faaliyettir. Yavaş dalga uykusuna “rüyasız uyku” denilmesine rağmen, rüyalar yavaş dalga uykusunda da görülür. Ancak yavaş dalga uykusundaki rüyalar ile, REM’de görülen rüyalar arasında fark vardır. REM’deki rüyalar uyku sonrası dönemde hatırlanırken, yavaş dalga uykusundaki rüyaların hatırlanması çok daha zordur. Başka bir ifadeyle, yavaş dalga uykusundaki rüyaların kalıcı bir bellek kaydı yoktur ya da çok azdır.Diğer bir deyişle,yavaş dalga uykusunda görülen rüyalar, uyku sonrası dönemde hatırlanabilecek kadar herhangi bir bellek sistemine yerleşememektedir.(Anch, M.A., Browman, P.C., Mitler, M.M., Walsh,K.J.).Normal şartlar altında 8 saat uyuyan bir insan, bu uykunun ortalama 1,5 saatini rüya görerek geçirir. Yaşlanmayla birlikte hem uykunun toplam süresi, hem de REM evresi kısalır. Her uykuda, birden fazla rüya görürüz ve bunların uzunlukları 15 dakikadan 45 dakikaya kadar değişebilir.İnsan gözünün saniyede en az 16 resim algıladığı bilinmektedir. Ancak çoğu zaman algılanan bu görüntülerin büyük bir kısmı ayrıntısal olarak belleğimizde kalır ve bilinçli görme çerçevesine girmez. Ancak bu görüntülerin tamamı beyne yerleştirilmiştir ve uyku anında büyük beynin üzerindeki denetim kalktığından, bu görüntüler birbiriyle alakalı veya alakasız bir şekilde bir araya getirilir. Genellikle rüyalarımızın içeriğini o gün başımızdan geçen olaylar ve özellikle bizi çok etkileyen konular oluşturur.Bazı durumlarda, büyük beynin duyu merkezlerinde meydana gelen çeşitli bozukluklar nedeniyle, uyanık halde iken rüya benzeri görüntüler (hayal) görülebilir. Bu duruma ”halüsinasyon” adı verilir.(Candaş D.).Rüyalar fanteziler kavrayışa karşı bir araç olarak eşsiz bir önem taşır.Bunlar bilinçsiz duyguların ve özlemlerin nispeten dolaysız bir dış vurumu oldukları için başka türlü kolay kolay görülmeyen alanları kavrayışa açabilir.Bazı rüyalar oldukça saydamdır;yinede kural olarak ancak özgür çağrışım yoluyla anlaşabilecek karmaşık bir dilden konuşulurlar(Horney,K.).
5.RÜYALARIN OLUŞUM MUCİZESİ
Uyku sırasında soluk alıp verme yavaşlar, kalp atış ritmi düşer, metabolizma minimum enerji kullanarak hücre yenileme faaliyetlerine hız verir, hormon aktivitesi artar. Vücudumuz dinlenirken beyin aktivitesi, ilk uykuya dalınca yavaşlarken daha sonra birden artmaya başlar. Uykuda beyin, sanılanın aksine uyumaz. Beyin faaliyetinin arttığı bu devre ’rüya görme’ devresidir. Stanford Tıp Merkezi Uyku Kliniği’nden Dr. William Dument’in görüşüne göre; rüya görmek son derece önemlidir ve rüyalar fiziksel dengenin oluşmasını sağlamaktadır.
Bütün evren hassas ve kusursuz dengelerle donatılmıştır. Gel-git olayları, Güneş ve Ay'ın doğup batmaları, mevsimler, Dünya'nın ekseni etrafında dönmesi ve daha pek çok düzenli ve amaçlı hareket, Yüce Allah’ın yarattığı hassas dengelerin bir sonucudur.
Evrende bulunan tüm bu dengeler gibi vücut dengesi de zamana bağlı ritim değişimleriyle sağlanır. Örneğin organlarımızın ritminin en yetersiz olduğu anlarda uyku ihtiyacı hissedilir. Bu ihtiyacın giderilmesi için dalınan kesintisiz bir uyku ise çeşitli evrelere ayrılır: Yavaş dalga uykusu ve REM (Rapid Eye Movement) Hızlı göz hareketlerinin gözlendiği uyku evresi). Yavaş dalga uykusu da dört evreden oluşur.
Bölüm 1: Uykuya giriş bölümüdür. Normal bir uykunun %2-5’lik bölümünü oluşturur. Bu bölüm 30 dakikayı aşarsa bir uyku probleminin habercisi olabilir.
Bölüm 2: Hafif uyku dönemidir. Normal uykunun %45-55’lik bölümüne karşılık gelir.
Bölüm 3-4: Delta uykusu. En dinlendirici uyku anıdır. Bu bölüm bütün uykunun %13-23’ünü oluşturur. Burada beynin aktiviteleri, solunum ve kalp atışları yavaşlar.
Bölüm 5 diye de adlandırılan REM uykusu ise uykunun en aktif olduğu dönemdir. Uykunun %20-25’lik kısmına karşılık gelir. Solunum, kalp atışı ve beyin aktivitesi bu sırada artar. Rüyalar bu anda görülür.
Ayrıntılı ve uzun rüyaların görüldüğü REM sırasında soluk alma duraklar, atardamar tansiyonu yükselir. Bunun yanı sıra nörolojik olarak değerlendirildiğinde, REM gerçekten de beynin temizlenmesi anl..... gelmektedir. Serbest radikaller ve karbon monoksit bu evrede atılır. Ayrıca REM sırasında sinir hücreleri arasında sinaps bağlantıları da yeniden düzenlenir. REM’den çıkıştaysa, uyanıklık sırasında yeni bağlantılar kurmaya elverişli serbest sinapsların sayısında %60’lık bir artış gözlenmiştir. (İnsan vücudu trilyonlarca hücreden meydana gelmiştir. Bu hücrelerden bir kısmı da nöron denilen sinir hücreleridir. Nöronlar elektro kimyasal bir işlemle bilgi taşımak için özelleşmiş hücrelerdir. İnsan beyninde yaklaşık 100 milyar nöron vardır. Bu nöronlar değişik şekil ve büyüklüktedirler. Bazıları sadece 4 mikron genişliğinde iken 100 mikron genişliğinde olanlar da vardır. Sinaps ise, iki nöronu birleştiren küçük bir aralıktır. Bilgi bir nörondan diğerine sinapslar aracılığı ile geçer.
5.1.RÜYA GÖRÜRKENDE BEYİN ÇALIŞIR
Rüyalar sadece REM uykusu bölümünde görülür. EEG (beyin aktivitesini inceleyen alet)’lerin kullanılması sayesinde, rüya görülürken beyinde meydana gelen hareketlilik incelenebilmektedir. Yapılan araştırmalarda, rüya görüldüğü sırada vücudun hareketsiz kalmasına rağmen beynin uyanıkken olduğu kadar çok çalıştığı belirlenmiştir. Özellikle de limbik sistem denen duyguların merkezi olan bölüm ile beynin çelişki ve yanlışlıkları analiz eden bölümlerinin çok fazla çalıştığı ortaya çıkmıştır.
Bunun yanı sıra uyanıkken beyin belli bir anda temelde beş tip algıyı değerlendirir:
1) Dışarıdan gelen uyarı (ses, renk ve beş duyu ile ilgili olabilir).
2) Vücut duruşu ile ilgili veya eklemlerden, kaslardan gelen uyarılar (kuvvet veya gerginlik artışı/azalışı).
3) Vücudun kendi içinden gelen bir uyarı, örneğin bir diş ağrısı veya kaşıntı.
4) Bilinçli iç uyarı, düşüncenin içinden gelen uyarı.
5) Bilinçsiz iç uyarı, yani duygusal ve psikolojik uyarı.
Mucizevi olan ise, uyanıkken bu beş tip uyaranın değerlendirilmesiyle algıladığımız dünyayı, uyku esnasında rüya görürken de algılıyor olmamızdır. Ancak, rüyada bu uyaranların hiçbiri olmaksızın gerçek bir hayat yaşandığı zannedilmektedir. Üstelik rüyada zaman algısı çok farklıdır. Normal saatlerde 10-15 saniye gibi algılanabilecek süreç içinde, saatlerce sürebilen bir film şeridi dolusu rüya görülebilir. Örneğin zil sesi 10 saniyede gelişen bir kavramdır; fakat bu süre içerisinde kişi, sonu zil sesi ile biten çok detaylı, uzun ve konulu bir rüya görebilir.
RÜYALAR PSİKİYATRİDE NASIL KULLANILIYOR?
Rüyalar, biyolojik psikiyatrinin bu derece gelişimine değin psikiyatride önemli yer işgal ediyordu. Her bir rüya tek tek ele alınıyor, bilinç altı ile ilişkisi aranıyordu. Oysa güncel olaylar da rüyalarda işleniyor. Rüyaları anlamak için geliştirilen evrensel bir dil var. Ancak kişi için nasıl bir anlam taşıdığı önemli.Örneğin;kendini küçümsemeye yönelik güçlü eğilimleri bulunan bir insan rakiplerinin üstün geldiğine yada kendisinin bir dez avantajda olduğuna ilişkin rüyalar görebilir.(Horney,K.)
HATALIĞI VE HASTALARI TANIMADA RÜYALARIN ETKİSİ
Psikiyatristlerin büyük bir bölümü rüyaları sorgulamaz, bunu psikanalistlerin işi olarak görürler. Kişi tekrarlayan rüyalarını dile getirdiğinde ya da travma tik olay yaşamışların rüyalarına dikkatimizi yönelttiğimiz doğru. Bazen de uyku bozuklukları ile ilişkili olarak rüyalar teknik anlamda sorgulanır.
GÖRME ÖZÜRLÜLER RÜYA GÖRMESİ
Görmediklerini söylerler. Rüya anlatımlarında hislerini anlatırlar. Ancak yaşamın ileri süreçlerinde körlük gelişenler önceki deneyimlerinden rüya anlatabilirler. Kör doğanların veya 5 yaşından önce kör olanlarda görsel anlatım olmazken, 7 yaşından sonra olan körlüklerde yaşamları üzerine görsel rüya tanımlarlar
Alinti
Bazı soyut kavramların açıklamaları bilimsel bir zemine oturtularak ifade edilebildiği halde, rüya kavramını bu şekilde açıklamak pek mümkün görünmüyor. Ancak bunu bilimsel verilerle değil de, dinsel yönden açıklanabildiği de bir başka soyut gerçektir. Bu açıklamaya göre ruh bedenden ayrıldığı zaman, yaşanan olayların tümüne rüya diyebiliriz.
2.RÜYALARIN SÜRESİ
Rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Bir kaç dakikalık rüya esnasında bile çok uzun sürdüğünü sanılan garip, şaşırtıcı ve çok değişik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavramı oluşmaz. Ancak zaman kavramını, uyandıktan sonra beyinin öğretileri ve alışkanlıkları doğrultusunda saptadığımız bir anlar toplamıdır sadece.
Bilim adamları rüyanın süresi üzerinde kesin bir sonuca varamamışlardır. Bir kısmı rüyaların sadece birkaç saniye sürdüğünü iddia ederken, diğer bir kısmı da saatlerce devam eden rüyaların olduğu fikrindedir. Bu tartışmalar sırasında Dr. B. Klein adında Amerika’ lı bir bilim adamı bir araştırmaya başlamış ve gönüllü olarak seçtiği kişileri hipnotize ederek uyutmaya başlamıştır ve belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinleyerek, bir rüyanın 20 saniyeyi geçmeyecek kadar kısa sürdüğünü belirlemiştir. Dr. Klein'ın sürdürdüğü bu araştırmanın sonunda en uzun rüyanın 90 saniyeyi geçirmediği ortaya çıkmıştır.
3.RÜYALARIN TÜRLERİ
Uzmanlara göre uyku birkaç devreden oluşmaktadır. Uykusu gelen insan yatağına yatar ve gözlerini kapatır. Kısa süre sonra göz kapakları belli belirsiz titremeye başlar. İnsan o sırada uykuya dalmış ve rüya görmeye başlamıştır. Uyumak için alınan bir takım uyku ilaçları rüya da görülmesini engelleyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan herkes mutlaka rüya görür.
Kafası yorgun, devamlı bir konuyla ilgilenen kimse uyuduğunda rüyasında karmakarışık şeyler ya da ilgilendiği, önem verdiği konuyu görebilir. Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örneğin, televizyonda veya başka bir yerde heyecanlı bir sinema izleyen kişi rüyasında aynı şeyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktır ve gerçek rüya değildir.
Kabus veya karabasan denilen rüyalar, genellikle iyi başlar. Uyuyan kimse hoş bir olay ile ilgilendiğini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya başlar. Güzel görüntü değişerek insana dehşet verir. Kabusların açıklamasını sinir doktorları ve psikanalistler yapmaktadır. Kabusları, rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karıştırmamak gerekir. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada olduğunu hissederek uyanmak ister. Bunu başaramaz veya uyandığını zanneder ama bu sırada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir.
Olduğu gibi çıkan rüyalar, genellikle sezgisi güçlü olan kişilerin rüyalardır. Örneğin rüyasında gördüğü ahbabını kısa bir süre sonra o gerçekte görebilir bu kişiler. Buna "Gerçek Rüya" adı verilir. Böyle rüyalar görenler, dikkatli davranmalıdırlar. Gördükleri şeyleri iyi değerlendirmelidirler.
Uyuyan kimse rüyasında birçok şey görür ve sabah uyandığında da bunlardan bazılarını anımsar ki bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen şey, dördüncü tür için gereklidir daha çok. Sabah uyanıldığında akılda kalan ve hatta insanı etkileyen rüyalar yorumlanabilir.
4.NASIL RÜYA GÖRÜYORUZ?
Uykuda, önceden algılanmış olan yaşantılar veya olaylar arasındaki ilişkiler değerlendirilmekte, nesne ya da olaylar anlamlandırılmakta, cevapların bilişsel motor ön hazırlığı yapılmaktadır. Bu sırada kişiler, yaşadıklarının içindeki ayrıntıları keşfetmekte, bunlar arasında yeni ve olanaksıza yakın bileşenlere ulaşmaktadırlar (Aydın, H.).Uyku hali özellikle büyük beynin dış ortamla ilişkisinin kesilmesi sonucu, tüm vücudun girdiği mutlak bir dinlenme evresidir. Özellikle sinir dokuda protein yapımı ve yine diğer tüm dokularda dinlenme ve yenilenme, uyku evresinde hızlanır. Uyku süreci, birbirini takip eden 5 farklı evreden oluşur. Uykuya daldıktan 2-3 saat sonra en derin uyku aşamasına ulaşılır. Uykunun yaklaşık %80’lik bölümünde, ilk 4 aşama boyunca derin uyku halinden hafif uyku haline değişimler görülür. Bu esnada, beyinden çıkan elektrik dalgaları da sürekli olarak değişir. Son aşamada ise, REM (rapid eye movement) olarak bilinen hızlı göz hareketleri görülür. Bu nedenle REM evresi olarak da bilinen bu evre, rüyanın görüldüğü esas evredir. REM evresi boyunca, rüya görme boyunca vücut kasları dinlenme halindedir. Ancak kalp atış hızı, oksijen tüketimi, nefes alıp veriş ve göz hareketleri, bu evre boyunca uyanık hal ile aynı oranda gerçekleşir. REM uykusu oldukça farklı bir dönem olarak dikkati çekmektedir. REM döneminde solunum ve göz kasları dışındaki iskelet kaslarında tonus kaybı (atoni) olmaktadır. REM sırasında bilişsel ve fizyolojik faaliyetlerdeki artış dikkati çekmektedir. Rüyaların % 80'inin REM sırasında görüldüğü bilinmektedir. REM sırasında beyindeki kan akımı çalışmaları, kan akımının ve oksijen kullanımının uyanıklığa benzer tarzda artışlar gösterdiğine işaret etmektedir (Jasper, H.H., Tes(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)(En büyük netbilgini.net bebeğim)r, J.)
REM’de elektroensefelogram (EEG) ani olarak değişir ve uyanıklığın ilk dönemindeki özelliği gösterir. Dolayısıyla uykunun bu evresinde beyin faaliyeti yüksektir. Yukarıda da değinildiği gibi REM genelde rüyalarla birliktedir ve rüya da bir zihinsel bir faaliyettir. Yavaş dalga uykusuna “rüyasız uyku” denilmesine rağmen, rüyalar yavaş dalga uykusunda da görülür. Ancak yavaş dalga uykusundaki rüyalar ile, REM’de görülen rüyalar arasında fark vardır. REM’deki rüyalar uyku sonrası dönemde hatırlanırken, yavaş dalga uykusundaki rüyaların hatırlanması çok daha zordur. Başka bir ifadeyle, yavaş dalga uykusundaki rüyaların kalıcı bir bellek kaydı yoktur ya da çok azdır.Diğer bir deyişle,yavaş dalga uykusunda görülen rüyalar, uyku sonrası dönemde hatırlanabilecek kadar herhangi bir bellek sistemine yerleşememektedir.(Anch, M.A., Browman, P.C., Mitler, M.M., Walsh,K.J.).Normal şartlar altında 8 saat uyuyan bir insan, bu uykunun ortalama 1,5 saatini rüya görerek geçirir. Yaşlanmayla birlikte hem uykunun toplam süresi, hem de REM evresi kısalır. Her uykuda, birden fazla rüya görürüz ve bunların uzunlukları 15 dakikadan 45 dakikaya kadar değişebilir.İnsan gözünün saniyede en az 16 resim algıladığı bilinmektedir. Ancak çoğu zaman algılanan bu görüntülerin büyük bir kısmı ayrıntısal olarak belleğimizde kalır ve bilinçli görme çerçevesine girmez. Ancak bu görüntülerin tamamı beyne yerleştirilmiştir ve uyku anında büyük beynin üzerindeki denetim kalktığından, bu görüntüler birbiriyle alakalı veya alakasız bir şekilde bir araya getirilir. Genellikle rüyalarımızın içeriğini o gün başımızdan geçen olaylar ve özellikle bizi çok etkileyen konular oluşturur.Bazı durumlarda, büyük beynin duyu merkezlerinde meydana gelen çeşitli bozukluklar nedeniyle, uyanık halde iken rüya benzeri görüntüler (hayal) görülebilir. Bu duruma ”halüsinasyon” adı verilir.(Candaş D.).Rüyalar fanteziler kavrayışa karşı bir araç olarak eşsiz bir önem taşır.Bunlar bilinçsiz duyguların ve özlemlerin nispeten dolaysız bir dış vurumu oldukları için başka türlü kolay kolay görülmeyen alanları kavrayışa açabilir.Bazı rüyalar oldukça saydamdır;yinede kural olarak ancak özgür çağrışım yoluyla anlaşabilecek karmaşık bir dilden konuşulurlar(Horney,K.).
5.RÜYALARIN OLUŞUM MUCİZESİ
Uyku sırasında soluk alıp verme yavaşlar, kalp atış ritmi düşer, metabolizma minimum enerji kullanarak hücre yenileme faaliyetlerine hız verir, hormon aktivitesi artar. Vücudumuz dinlenirken beyin aktivitesi, ilk uykuya dalınca yavaşlarken daha sonra birden artmaya başlar. Uykuda beyin, sanılanın aksine uyumaz. Beyin faaliyetinin arttığı bu devre ’rüya görme’ devresidir. Stanford Tıp Merkezi Uyku Kliniği’nden Dr. William Dument’in görüşüne göre; rüya görmek son derece önemlidir ve rüyalar fiziksel dengenin oluşmasını sağlamaktadır.
Bütün evren hassas ve kusursuz dengelerle donatılmıştır. Gel-git olayları, Güneş ve Ay'ın doğup batmaları, mevsimler, Dünya'nın ekseni etrafında dönmesi ve daha pek çok düzenli ve amaçlı hareket, Yüce Allah’ın yarattığı hassas dengelerin bir sonucudur.
Evrende bulunan tüm bu dengeler gibi vücut dengesi de zamana bağlı ritim değişimleriyle sağlanır. Örneğin organlarımızın ritminin en yetersiz olduğu anlarda uyku ihtiyacı hissedilir. Bu ihtiyacın giderilmesi için dalınan kesintisiz bir uyku ise çeşitli evrelere ayrılır: Yavaş dalga uykusu ve REM (Rapid Eye Movement) Hızlı göz hareketlerinin gözlendiği uyku evresi). Yavaş dalga uykusu da dört evreden oluşur.
Bölüm 1: Uykuya giriş bölümüdür. Normal bir uykunun %2-5’lik bölümünü oluşturur. Bu bölüm 30 dakikayı aşarsa bir uyku probleminin habercisi olabilir.
Bölüm 2: Hafif uyku dönemidir. Normal uykunun %45-55’lik bölümüne karşılık gelir.
Bölüm 3-4: Delta uykusu. En dinlendirici uyku anıdır. Bu bölüm bütün uykunun %13-23’ünü oluşturur. Burada beynin aktiviteleri, solunum ve kalp atışları yavaşlar.
Bölüm 5 diye de adlandırılan REM uykusu ise uykunun en aktif olduğu dönemdir. Uykunun %20-25’lik kısmına karşılık gelir. Solunum, kalp atışı ve beyin aktivitesi bu sırada artar. Rüyalar bu anda görülür.
Ayrıntılı ve uzun rüyaların görüldüğü REM sırasında soluk alma duraklar, atardamar tansiyonu yükselir. Bunun yanı sıra nörolojik olarak değerlendirildiğinde, REM gerçekten de beynin temizlenmesi anl..... gelmektedir. Serbest radikaller ve karbon monoksit bu evrede atılır. Ayrıca REM sırasında sinir hücreleri arasında sinaps bağlantıları da yeniden düzenlenir. REM’den çıkıştaysa, uyanıklık sırasında yeni bağlantılar kurmaya elverişli serbest sinapsların sayısında %60’lık bir artış gözlenmiştir. (İnsan vücudu trilyonlarca hücreden meydana gelmiştir. Bu hücrelerden bir kısmı da nöron denilen sinir hücreleridir. Nöronlar elektro kimyasal bir işlemle bilgi taşımak için özelleşmiş hücrelerdir. İnsan beyninde yaklaşık 100 milyar nöron vardır. Bu nöronlar değişik şekil ve büyüklüktedirler. Bazıları sadece 4 mikron genişliğinde iken 100 mikron genişliğinde olanlar da vardır. Sinaps ise, iki nöronu birleştiren küçük bir aralıktır. Bilgi bir nörondan diğerine sinapslar aracılığı ile geçer.
5.1.RÜYA GÖRÜRKENDE BEYİN ÇALIŞIR
Rüyalar sadece REM uykusu bölümünde görülür. EEG (beyin aktivitesini inceleyen alet)’lerin kullanılması sayesinde, rüya görülürken beyinde meydana gelen hareketlilik incelenebilmektedir. Yapılan araştırmalarda, rüya görüldüğü sırada vücudun hareketsiz kalmasına rağmen beynin uyanıkken olduğu kadar çok çalıştığı belirlenmiştir. Özellikle de limbik sistem denen duyguların merkezi olan bölüm ile beynin çelişki ve yanlışlıkları analiz eden bölümlerinin çok fazla çalıştığı ortaya çıkmıştır.
Bunun yanı sıra uyanıkken beyin belli bir anda temelde beş tip algıyı değerlendirir:
1) Dışarıdan gelen uyarı (ses, renk ve beş duyu ile ilgili olabilir).
2) Vücut duruşu ile ilgili veya eklemlerden, kaslardan gelen uyarılar (kuvvet veya gerginlik artışı/azalışı).
3) Vücudun kendi içinden gelen bir uyarı, örneğin bir diş ağrısı veya kaşıntı.
4) Bilinçli iç uyarı, düşüncenin içinden gelen uyarı.
5) Bilinçsiz iç uyarı, yani duygusal ve psikolojik uyarı.
Mucizevi olan ise, uyanıkken bu beş tip uyaranın değerlendirilmesiyle algıladığımız dünyayı, uyku esnasında rüya görürken de algılıyor olmamızdır. Ancak, rüyada bu uyaranların hiçbiri olmaksızın gerçek bir hayat yaşandığı zannedilmektedir. Üstelik rüyada zaman algısı çok farklıdır. Normal saatlerde 10-15 saniye gibi algılanabilecek süreç içinde, saatlerce sürebilen bir film şeridi dolusu rüya görülebilir. Örneğin zil sesi 10 saniyede gelişen bir kavramdır; fakat bu süre içerisinde kişi, sonu zil sesi ile biten çok detaylı, uzun ve konulu bir rüya görebilir.
RÜYALAR PSİKİYATRİDE NASIL KULLANILIYOR?
Rüyalar, biyolojik psikiyatrinin bu derece gelişimine değin psikiyatride önemli yer işgal ediyordu. Her bir rüya tek tek ele alınıyor, bilinç altı ile ilişkisi aranıyordu. Oysa güncel olaylar da rüyalarda işleniyor. Rüyaları anlamak için geliştirilen evrensel bir dil var. Ancak kişi için nasıl bir anlam taşıdığı önemli.Örneğin;kendini küçümsemeye yönelik güçlü eğilimleri bulunan bir insan rakiplerinin üstün geldiğine yada kendisinin bir dez avantajda olduğuna ilişkin rüyalar görebilir.(Horney,K.)
HATALIĞI VE HASTALARI TANIMADA RÜYALARIN ETKİSİ
Psikiyatristlerin büyük bir bölümü rüyaları sorgulamaz, bunu psikanalistlerin işi olarak görürler. Kişi tekrarlayan rüyalarını dile getirdiğinde ya da travma tik olay yaşamışların rüyalarına dikkatimizi yönelttiğimiz doğru. Bazen de uyku bozuklukları ile ilişkili olarak rüyalar teknik anlamda sorgulanır.
GÖRME ÖZÜRLÜLER RÜYA GÖRMESİ
Görmediklerini söylerler. Rüya anlatımlarında hislerini anlatırlar. Ancak yaşamın ileri süreçlerinde körlük gelişenler önceki deneyimlerinden rüya anlatabilirler. Kör doğanların veya 5 yaşından önce kör olanlarda görsel anlatım olmazken, 7 yaşından sonra olan körlüklerde yaşamları üzerine görsel rüya tanımlarlar
Alinti