20
EXE RANK
OttoMaNs* ;яeiz
Fexe Kullanıcısı
Puanları
0
Çözümler
0
- Katılım
- 20 Şub 2011
- Mesajlar
- 32,869
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- www.netbilgini.com
Tasarı ile getirilen yenilikler
Tasarının madde gerekçelerinde değişikliklerin gerekçesi yer aldığı için burada sadece çok genel olarak getirilen yenilikler değerlendirilecektir.
Tasarının Birinci Kısmı Genel Hükümler başlığı altındaki Birinci bölümde Görev Yetki ve Yargı Yeri Belirtilmesi incelenmiştir. Bu Bölümün Birinci Ayırımda görev düzenlenmiştir. Görevle ilgili yenilik yapılmamış sadece maddelerde tereddüt edilen hususlarda açıklık getirilmiş veya uygulamada kısmî dava açılmasında görevin belirlenmesindeki gibi bazı zorluklar aşılmaya çalışılmıştır. Nitekim kısmî dava açan kişinin saklı tuttuğu kısmın çekişmeli olup olmadığını çoğu zaman bilmesi mümkün olmadığından maddede daha basit bir düzenleme yapılmış ve alacağın saklı tutulan kısmı da nazara alınarak görevli mahkemenin belirlenmesi kabul edilmiştir.
Sulh hukuk mahkemelerinin görevi 1086 sayılı Kanun ile Tasarıda 8 inci maddede düzenlenmiştir. Farklı olarak iflâs davaları dışında konkordato veya uzlaşma suretiyle sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılması sulh hukuk mahkemelerinin görevi dışında tutulmuştur.
Yetki konusunda daha sistematik daha açık bir düzenleme yapılmaya çalışılmıştır. Bu Kısımda yeni olarak yetki sözleşmelerinin sadece tacirler ve kamu tüzel kişileri arsında yapılması kabul edilmiştir. Çünkü yetki sözleşmeleri ile genellikle güçlü olan taraf yetkili olmayan ve dilediği bir mahkemeyi yetkili kılabilmektedir. Usul hukukunun sosyal yönü güçsüz olan kişileri yargılama sırasında korumayı gerektirmektedir. Bu nedenle Tasarıda tacir olmayanlar bakımından yetki sözleşmesi yapılabilmesi olanağı kaldırılmıştır. Yeni getirilen hükümlere göre tacirler ve kamu tüzel kişileri aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıklar hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabileceklerdir. Yine taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen mahkemelerde açılabilecektir. Böylelikle olumsuz yetki sözleşmesi yapılabilmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri bakımından kabul edilmiştir.
Birinci Kısmın Üçüncü Bölümünün İkinci Ayırımında hâkimlerin sorumluluğu düzenlenmiş ve hâkimlerin fiillerinden dolayı Devletin birinci derecede sorumluluğu kabul edilmiştir. Böylelikle Anayasamızın 129 uncu maddesinin beşinci fıkrasına uygun bir düzenleme yapılmıştır. Bu Kısmın Dördüncü Bölümünde taraflar ve davaya katılan üçüncü kişiler düzenlenmiştir. Aslî müdahale de davaya müdahale maddeleri arasında açıkça düzenlenmiştir.
Tasarı ile getirilen yeniliklerden biri de avukatla temsil zorunluluğudur. Ancak bu zorunluluk belli bir miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar için getirilmiştir. Çünkü adlî yardım konusundaki hükümlerin yeterli olmayışı bu konuda daha düşük miktar ve değerdeki uyuşmazlıklar için bu zorunluluğun getirilmesini engellemiştir. Ancak bu konuda siyasî iktidarın daha fazla kaynak ayırabilmesi ve destek olması halinde bu miktarın daha aşağıya çekilmesi mümkün olabilir.
İkinci Kısımda düzenlenen dava çeşitleri ve dava şartları ile ilgili hükümler yenidir. Eda tespit ve inşaî davalar dışında kısmî dava davaların yığılması terditli dava seçimlik dava ve topluluk davası yeni olarak düzenlenmiştir. Topluluk davası ile derneklerin üyeleri adına tespit davası açabilmeleri ya da müdahalenin önlenmesini isteyebilmeleri mümkün hâle getirilmiştir. Örneğin bir tüketici derneği tüketicilerle ilgili dava açabilecektir. Bu Kısmın İkinci Bölümünde dava şartları genel olarak sayılmış ve ayrıca bu dava şartlarının incelenmesi ele alınmıştır. Derdestlik dava şartı hâline getirilerek aynı davanın ikinci kez açılması durumunda derdestliğin ilk itiraz olarak ileri sürülüp her iki davanın gereksiz yere görülmesi önlenmek istenmiştir. Bu sayede hem gereksiz masraf yapılması önlenecek hem de mahkemeler gereksiz yere meşgul edilmeyecektir. Bu Kısmın İkinci Bölümünün İkinci Ayırımında ilk itirazlar düzenlenmiştir. İlk itirazların sayısı azalmıştır. Dava ve cevap dilekçesindeki eksikliklerin ilk itiraz olarak ileri sürülmesi kaldırılmıştır. Zira bu dilekçelerdeki zorunlu unsurların ilk itiraz olarak ileri sürülmese bile her zaman ileri sürülebilmesi mümkün idi. Bunun gibi davaların birleştirilmesi de ilk itiraz olarak kabul edilmemiştir. Çünkü ilk itiraz olarak ileri sürülmediği takdirde ayrı mahkemelerde görülen davaların birleştirilmesi mümkün değildir. Bu ise uygulamada davaların daha da gecikmesine neden olan bir davanın diğeri için bekletilerek yani bekletici sorun sayılarak uzamasına neden oluyordu. Üçüncü Kısım olan Yazılı Yargılama Usulü Kısmının Beşinci Bölümünün Üçüncü Ayrımında ise ön sorun ve bekletici sorun düzenlenmiştir. Ön sorun 1086 sayılı Kanunda “hadise” olarak düzenlendiği hâlde bekletici sorunla ilgili hüküm yenidir.
Üçüncü Kısımda Yazılı Yargılama Usulüne ilişkin hükümler yer almaktadır. Burada en önemli yenilik davanın açılmasıyla davacıdan avans alınmasıdır. Böylelikle dava sırasında her işlem için ayrı ayrı masraf alınması sebebiyle zaman kaybı önlenmek istenmiştir. Davanın başında avans alınması bu gecikmeleri önleyecek niteliktedir. Yargılama giderlerinin zamanında yatırılmaması tek başına davaların gecikme sebebi olmamakla birlikte önemli etkenlerden biridir. Gerek kanundan gerekse yerleşmiş yargı uygulamalarından kaynaklanan bu aksaklığın önlenebilmesi amacıyla öncelikle dava açılmasıyla ilgili “Harç ve avans ödenmesi” kenar başlıklı 125 inci madde düzenlenmiştir. Bu hüküm davacının dilekçesini mahkemeye sunarken açtığı davadan kaynaklanan yargılama giderlerinin yaklaşık olarak mahkemece hesaplanarak kendisinden peşin olarak tahsilini öngörmektedir. Yine hangi masrafların yargılama giderleri kapsamına girdiği belirlenmiş ayrıca davacının davayı açarken ödemek zorunda olduğu giderin peşin olarak tahsilinden sonra taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için belirlenen avansı verilen kesin süre içinde yatırma zorunluluğu getirilmiştir.
Uygulamada kabul edilmemekle beraber doktrinde genel kabul gören iradî taraf değişikliği Tasarıda kabul edilmiştir.
Tasarının madde gerekçelerinde değişikliklerin gerekçesi yer aldığı için burada sadece çok genel olarak getirilen yenilikler değerlendirilecektir.
Tasarının Birinci Kısmı Genel Hükümler başlığı altındaki Birinci bölümde Görev Yetki ve Yargı Yeri Belirtilmesi incelenmiştir. Bu Bölümün Birinci Ayırımda görev düzenlenmiştir. Görevle ilgili yenilik yapılmamış sadece maddelerde tereddüt edilen hususlarda açıklık getirilmiş veya uygulamada kısmî dava açılmasında görevin belirlenmesindeki gibi bazı zorluklar aşılmaya çalışılmıştır. Nitekim kısmî dava açan kişinin saklı tuttuğu kısmın çekişmeli olup olmadığını çoğu zaman bilmesi mümkün olmadığından maddede daha basit bir düzenleme yapılmış ve alacağın saklı tutulan kısmı da nazara alınarak görevli mahkemenin belirlenmesi kabul edilmiştir.
Sulh hukuk mahkemelerinin görevi 1086 sayılı Kanun ile Tasarıda 8 inci maddede düzenlenmiştir. Farklı olarak iflâs davaları dışında konkordato veya uzlaşma suretiyle sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılması sulh hukuk mahkemelerinin görevi dışında tutulmuştur.
Yetki konusunda daha sistematik daha açık bir düzenleme yapılmaya çalışılmıştır. Bu Kısımda yeni olarak yetki sözleşmelerinin sadece tacirler ve kamu tüzel kişileri arsında yapılması kabul edilmiştir. Çünkü yetki sözleşmeleri ile genellikle güçlü olan taraf yetkili olmayan ve dilediği bir mahkemeyi yetkili kılabilmektedir. Usul hukukunun sosyal yönü güçsüz olan kişileri yargılama sırasında korumayı gerektirmektedir. Bu nedenle Tasarıda tacir olmayanlar bakımından yetki sözleşmesi yapılabilmesi olanağı kaldırılmıştır. Yeni getirilen hükümlere göre tacirler ve kamu tüzel kişileri aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıklar hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabileceklerdir. Yine taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen mahkemelerde açılabilecektir. Böylelikle olumsuz yetki sözleşmesi yapılabilmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri bakımından kabul edilmiştir.
Birinci Kısmın Üçüncü Bölümünün İkinci Ayırımında hâkimlerin sorumluluğu düzenlenmiş ve hâkimlerin fiillerinden dolayı Devletin birinci derecede sorumluluğu kabul edilmiştir. Böylelikle Anayasamızın 129 uncu maddesinin beşinci fıkrasına uygun bir düzenleme yapılmıştır. Bu Kısmın Dördüncü Bölümünde taraflar ve davaya katılan üçüncü kişiler düzenlenmiştir. Aslî müdahale de davaya müdahale maddeleri arasında açıkça düzenlenmiştir.
Tasarı ile getirilen yeniliklerden biri de avukatla temsil zorunluluğudur. Ancak bu zorunluluk belli bir miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar için getirilmiştir. Çünkü adlî yardım konusundaki hükümlerin yeterli olmayışı bu konuda daha düşük miktar ve değerdeki uyuşmazlıklar için bu zorunluluğun getirilmesini engellemiştir. Ancak bu konuda siyasî iktidarın daha fazla kaynak ayırabilmesi ve destek olması halinde bu miktarın daha aşağıya çekilmesi mümkün olabilir.
İkinci Kısımda düzenlenen dava çeşitleri ve dava şartları ile ilgili hükümler yenidir. Eda tespit ve inşaî davalar dışında kısmî dava davaların yığılması terditli dava seçimlik dava ve topluluk davası yeni olarak düzenlenmiştir. Topluluk davası ile derneklerin üyeleri adına tespit davası açabilmeleri ya da müdahalenin önlenmesini isteyebilmeleri mümkün hâle getirilmiştir. Örneğin bir tüketici derneği tüketicilerle ilgili dava açabilecektir. Bu Kısmın İkinci Bölümünde dava şartları genel olarak sayılmış ve ayrıca bu dava şartlarının incelenmesi ele alınmıştır. Derdestlik dava şartı hâline getirilerek aynı davanın ikinci kez açılması durumunda derdestliğin ilk itiraz olarak ileri sürülüp her iki davanın gereksiz yere görülmesi önlenmek istenmiştir. Bu sayede hem gereksiz masraf yapılması önlenecek hem de mahkemeler gereksiz yere meşgul edilmeyecektir. Bu Kısmın İkinci Bölümünün İkinci Ayırımında ilk itirazlar düzenlenmiştir. İlk itirazların sayısı azalmıştır. Dava ve cevap dilekçesindeki eksikliklerin ilk itiraz olarak ileri sürülmesi kaldırılmıştır. Zira bu dilekçelerdeki zorunlu unsurların ilk itiraz olarak ileri sürülmese bile her zaman ileri sürülebilmesi mümkün idi. Bunun gibi davaların birleştirilmesi de ilk itiraz olarak kabul edilmemiştir. Çünkü ilk itiraz olarak ileri sürülmediği takdirde ayrı mahkemelerde görülen davaların birleştirilmesi mümkün değildir. Bu ise uygulamada davaların daha da gecikmesine neden olan bir davanın diğeri için bekletilerek yani bekletici sorun sayılarak uzamasına neden oluyordu. Üçüncü Kısım olan Yazılı Yargılama Usulü Kısmının Beşinci Bölümünün Üçüncü Ayrımında ise ön sorun ve bekletici sorun düzenlenmiştir. Ön sorun 1086 sayılı Kanunda “hadise” olarak düzenlendiği hâlde bekletici sorunla ilgili hüküm yenidir.
Üçüncü Kısımda Yazılı Yargılama Usulüne ilişkin hükümler yer almaktadır. Burada en önemli yenilik davanın açılmasıyla davacıdan avans alınmasıdır. Böylelikle dava sırasında her işlem için ayrı ayrı masraf alınması sebebiyle zaman kaybı önlenmek istenmiştir. Davanın başında avans alınması bu gecikmeleri önleyecek niteliktedir. Yargılama giderlerinin zamanında yatırılmaması tek başına davaların gecikme sebebi olmamakla birlikte önemli etkenlerden biridir. Gerek kanundan gerekse yerleşmiş yargı uygulamalarından kaynaklanan bu aksaklığın önlenebilmesi amacıyla öncelikle dava açılmasıyla ilgili “Harç ve avans ödenmesi” kenar başlıklı 125 inci madde düzenlenmiştir. Bu hüküm davacının dilekçesini mahkemeye sunarken açtığı davadan kaynaklanan yargılama giderlerinin yaklaşık olarak mahkemece hesaplanarak kendisinden peşin olarak tahsilini öngörmektedir. Yine hangi masrafların yargılama giderleri kapsamına girdiği belirlenmiş ayrıca davacının davayı açarken ödemek zorunda olduğu giderin peşin olarak tahsilinden sonra taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için belirlenen avansı verilen kesin süre içinde yatırma zorunluluğu getirilmiştir.
Uygulamada kabul edilmemekle beraber doktrinde genel kabul gören iradî taraf değişikliği Tasarıda kabul edilmiştir.