Tümüyle Deyimler ;)

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan By.BuRkay
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Açığını bulmak: Herhangi bir işteki eksiği, hileyi veya zararı ortaya çıkarmak."Hemen her yazısında bir açığını bulmak mümkün."
 
Açık alınla: Başarı, şeref, övünç ve dürüstlükle."Hemen her işten açık alınla çıkar onlar
 
Açık bono vermek: Bir kimseye sınırsız, istediği gibi davranma yetkisi tanımak.
 
Açık fikirli: Olayları, gelişmeleri, yenilikleri iyi anlayıp gereği gibi karşılayan; düşündüğünü olduğu gibi söyleyebilen kimse."Bu toplumun açık fikirli insanlara duyduğu ihtiyaç, bugün daha fazladır."
 
Açık kalpli (yürekli): Samimî, içi temiz, içi dışı bir olan kimse."Komşumuz kadar açık kalpli bir adam görmedim."
 
Açık kapı bırakmak: Gerektiğinde bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak, ileriyi düşünerek ılımlı davranmak."Bu kadar kesin konuşmayalım, açık kapı bırakalım da iyi düşünebilme fırsatları olsun."
 
Açık konuşmak: Gerçeği sakınmadan, çekinmeden söylemek."Daima açık konuşan insanları severim."
 
Açık saçık: Göreneğe, terbiyeye aykırı derecede açık (söz, davranış, elbise)."Açık saçık fıkralar anlatmaya utanmıyor musunuz?"
 
Açık seçik: Çok açık, çok belirgin, ayrıntılarına kadar görülebilen."Daha açık seçik konuş da anlayalım ne demek istediğini."
 
Açıkta kalmak (olmak): 1. İş ve görev bulamamak. 2. Yersiz yurtsuz kalmak. 3. kimilerinin elde ettikleri bir yarardan mahrum olmak."Çoluk çocuk açıkta kaldılar fabrika kapanınca."
 
Açıktan kazanmak: Ortaya hiçbir emek ve sermaye koymadan gelir elde etmek, para kazanmak."Günümüz insanı açıktan kazanmayı bir kural hâline getirdi
 
Açık vermek: 1. Geliri, giderini karşılamamak."Maaşımız yetmeyecek bu ay, galiba açık vereceğiz."2. Ortaya çıkmaması gereken şeyi farkında olmadan belli etmek."Dikkat et de düşmanlarına açık verme."
 
Açlıktan nefesi kokmak: 1. Çok fazla yoksulluk içinde bulunmak."Dün açlıktan nefesim kokuyordu ama bugün çok şükür karnım tok."2. Uzun zaman bir şey yemediği anlaşılmak.
 
Açmaza düşmek: İçinden çıkılması oldukça güç bir durumda kalmak. "Beni bu açmazdan ancak çocuklarım kurtarır."
 
Aç susuz kalmak: Çok yoksul bir duruma düşmek, fakirlikten yaşayamaz hâle gelmek."Afrika kıtasının pek çok insanı aç susuz kalmış durumda
 
Adama dönmek: Hoşa giden bir duruma gelmek, düzelmek."Kapılar, pencereler boyanınca ev adama döndü."
 
Adamdan saymak: Değeri olmadığı hâlde bir kimseye kıymet vermek, saygı duymak. "Seni adamdan saydım diye mi naz yapıyorsun?"
 
Adam etmek: 1. Eğitmek, yetiştirmek, belli bir seviyeye getirmek."Sen uğraş, didin, adam et, o da sırt çevirsin sana."2. Tamir edip kullanılır hâle getirmek, bir yeri düzene sokmak."Bu arabayı eninde sonunda adam edeceğim."
 
Adam evladı: İyi bir ailenin iyi yetiştirilmiş; özü, sözü doğru çocuğu."Bu iyiliği ancak bir adam evladı yapabilirdi."
 
Adam içine çıkmak: Topluluğa karışmak, eşe dosta gitmek, değerli insanların bulunduğu yerlerde olmak ve onlarla görüşmek."Adam içine çıkmayalı uzun zaman oldu
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst