∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

ben bir sonbaharım dört mevsim
üstümden düşen her yaprağı kanla süsledim
çarpık duruşum kambur sırtım yamalı
ben dört mevsim sonbaharım artık
bir sonbahar nehri çelimsiz ve bulanık

tiksinti verici bir özlem bizimkisi
yankı dolu sesini sesimde duyuyorum
ince bir kadın titremesi geliyor bir yerden
ve nasıl senin olmuşum habersizce istemeden
hiç fark ettin mi bilmiyorum
arka planda bir on dört şubat hatırası
son mektubun elimde bana bakıyor
benimse gözlerimde pişman yaşlar
gözlerimde bir sonbahar nehri akıyor
 
Sen gittin
Hayatın öbür ucunda bıraktın beni
Issızlaştı şehir
Yetim kaldı şarkılar
Sen gittin
Ummanımı besleyen dereler gitti
Enlemler boylamlar
Ülkeler gitti
Şaşırdı yönleri kuzey ve güney
Demirden kavilik, yelden hafiflik
Savaşlar barışlar gitti

Sen gittin
Aşımın hamuru gitti
Sen gittin
Yapımın çamuru gitti
Sen gittin
Nisanın yağmuru gitti
Sen gittin
Dünyanın uğuru gitti
Söylesene ağzımın tadı mı kalır
Hangi beyaz aaaif çatar çayımda

Sen gittin
aralandı sahte dünyam yokluğa
Bir yağ emmez çıkrık kolu hatıran
Sen içimde büyüdükçe, ben küçülüyorum
Adını kazıyamadı zaman
Nar tadından
Kar suyundan

Sen gittin
Devletim gitti
Sen gittin
Sen gittin
Servetim gitti
Sen gittin
İzzetim gitti
Sen gittin
Saadetim gitti
Yıkılmış bir hisar kaldı tevarüs
Bulutlara kan karıştı ardından

Sen gittin
Örtüm gitti
Açıktayım cascavlak
Muhteşem rüzgarlar dağımı yoklar
Tüm yangınlar beni yakar önce
Tipi bir yandan boran bir yandan biler dişini
Bende kalan en son yanını ister

Sen gittin
Elim gitti
Sen gittin
Dilim gitti
Sen gittin
Gülüm gitti
Baştan sona diken dolu gülistan
Yediveren suya saldı ıtrını
Kırağı düştü bülbüllerin sesine
Akreplere kaldı bütün türküler

Sen gittin
Kalakaldım tamtakır
Zenginliğim eteğinle sürüldü
Bir yığın suç, zillet bastı hanemi
Ateşten gömlek giydim, şerbet içtim kızılcık
Tacirlere bayram oldu gidişin

Sen gittin
Ben bittim

Ne olur
Benden uzak tutma nurunu
Nerde aşk varsa oraya yetişir elin
Yalnızlıklardan beni yine
Korursa sevdan korur ancak
 
Yarın gece gideceğim bu kentten
Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni
Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok
Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri

Sözüm yok işte yüzüm işte akşam
Sesimde anıların sessizliği

İçimde acıyla yürüyorum yolları
Çoktandır yolumu ayırdığım bu kentten
Yorulsam da bir daha binmem o trenlere
Kimse karşılamasın istasyonlarda beni

Kuşsuz bir kent gizli uzayan saçlarımda
Aşktan ve anılardan bir avuç külüm şimdi
Ardımda usulca akan küçücük sular
Bir onlar uğurluyor varacağım ırmağa

Sözüm yok işte yüzüm işte akşam
Sesimde anıların sessizliği

Sonunda bir soru gibi kaldım yine kendimle
Kentin kırık aynasında eksildikçe düşlerim
Söyle benim ömrüm bu kente uğradı mı
Sahi ben hiç ömrümü kendime yaşadım mı
 
İşte yine bir bahar
Olsun işte adı sonbahar
Kıştan bir önce
Yazdan bir sonra
İşte yeni ve yine bir bahar
Olsun işte adı sonbahar
Ben gözlerimin yalancısıyım
Ne baktıklarına değil
Ne gördükleriyle sorgularım
Ben bu baharda yangınlarda
Hazan yağmurunda kavrulmaktayım
Oysa adı malum bahar
Olsun işte adı sonbahar.
 
Sonbahardı... Seninle geçiyorduk o yoldan;
Topraklardan, havadan bir hüzün taşıyordu
Bize yaklaşıyordu
Gönlümüzde yepyeni bir duygu yaşıyordu.
Rüzgarların değildi bu musiki, bu hüzün;
Hatırladın değil mi? Kuşlar ağlaşıyordu...
Havada bir serinlik... Tatlı bir hayal gibi...
Torak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
O gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
Yapraklar gibi yere dökülüyordu enin;
O nağme mesafeyi, zamanı aşıyordu.
O bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır.
Bu ocak hüzünlerle dolup boşalacaktır.
Eski bir sonbaharı, küçük kuşları anmak
Belki veda etmektir sana birkaç satırla...
Yine bir sonbaharda ordan yalnız geçersen
Beraber geçtiğimiz serin günü hatırla!.
 
otururken sandalyede, bir tel sac düştü masaya, ardından bir daha.
mevsimler öyle anlamsız geçiyordu ki, gelmiştik son bahara.
canim sikildi çıktım dışarı, bir yazı yazmışlar duvara.
seni seviyorum, seni seviyorum, aşkımız gidecek taa mezara.
hemen oradan ayrıldım gittim ormana biraz dolaşmaya.
yapraklar tek tek düşüyordu, acaba ne oluyordu bu ağaçlara
ağaçların kalbi yok ki nereden bilsinler saçımın neden düştüğünü masaya.
yok efendim yok, hoşuma gitmiyor bu manzara.
peki, bende seviyordum, nazar mi deydi benim aşkıma.
duvardaki yazı geldi aklıma, lanet ettim ayrılık acısına.
söyleyin ne olur, üc günlük dünyada değer mi buna.
zaten ayrılık ölümden beter, ama gerçek sevene.
biz onun adini yazmıştık yüreğimizin en derin kösesine.
unutmak mümkün mü, sevmişiz ölürcesine.
yasamak mümkün mü eğer derdin çaresizse.
alin bayr*****z olsun, içim kan ağlıyor, ruhum sıkılıyor.
uyuyun zalimler, benim gözlerim uykudan kaçıyor.
elbette ki kaçan sevda, geri gelmiyor.
içmek de çare değil, kadehin dibi bulunmuyor.
 
Seni korkutmasın
Hüzün verse de
yere düşen sararmış yapraklar
Gelecekse, başım gözüm üstüne
Tufan misali yağmurlar

Seni aldatmasın
Her yanı matem bürüse
rüzgara yenilip de koparılsam dalımdan
Ve yağmur sularıyla bir meçhule yol alsam

Bilesin yine de bitmem
Umudum kardeş olmuş isyanıma
Ben her bahar yeniden doğarım...
 
Özledim tenimi ıslatan bahar yağmurlarını
Özledim dudaklarda her an söylenmeye hazır
O bitmek tükenmek bilmez bahar şarkılarını
Sonbahar ben seni hiç sevmedim ki
Çiçekleri solmaya
Kuşları göçmeye zorlamanı
Yaprakları dökülmeye zorlayan rüzgarını
Yağmurlar her yağdığında beni ağlatmanı
Peşimi bırakmayan hatıralarla, hayallerle avutmanı
Sonbahar ben seni hiç sevmedim ki.
 
Önce bir eylül geçti bakışlarımdan,sırılsıklam.
Uçuşan bulutlarla deli-divane bir gökyüzü geçti.
Geçti son ışıklarıyla bir güneş,bir kocaman gül,
Bir kuru dal,bir sarı yaprak,bir durgun su.
Islak kanatlarında umut taşıyan muhacir kuşlar geçti.

Sonra bir ekim geçti,ölümsüz sevgilerle doludizgin.
Eteklerinde,yazdan artakalmış körpe çimenler geçti,
Geçti en güzel yüzüyle asil ve mağrur bir kadın;
Dağılmış saçlar,buğulu gözler,dudaklar,eller...
Ilık sesinde ışık çağlarından uğultular geçti,

Bir sonbahar geçti,yaprakların altın parıltısında.
İki hayal gibi iki yürek geçti bir tepeden.
Geçti,sonsuzluğa uzanmış elleriye nurdan bir çocuk.
Hür çığlığında mavi,mor,yeşil,turuncu ve sarı
Ve bir renk çağlayanından beyaz duygular geçti.
 
soğuk kış gecelerinde
tarifsiz bir karanlığın tam ortasındayım
gözyaşlarım süzülür
ılgıt ılgıt yanaklarımdan

bitmeyen hüzün
tükenmeyen kederler taşırım benliğimde
haykırsamda yalnızlığımı boşadır
bulamam derdime çare.

Aşkların efsane olduğu
mutluluğun kutsal sayıldığı
devirlerede yaşamadım ben.
benim devrimde aşklar eğlenceliktir.
basit yaşanır basit ölür.
ne gözyaşı dökülür pınarlardan

hoşcakal yaren sen bana demeden önce:
nede acı çekilir gidenin ardından

böyle bir devirde
tutuldum ben sana
düştü kalbime bir ateş
yanar durur alev alev
ne uykularım kalır ne huzurum

dedim ya
böyle bir devirde
rastladım efsane aşkıma...
 
Kanayan yara oldun içimde
Ben seninle sevdim hayalleride
Mutluluğu gördüğüm o güzel gözlerinde
Titrerdi ellerim ellerine değdiğinde

İsyan ederim sensiz gecen zamana
Sel olur akarım engel tanımam bu aşkda
Bir sözüm var sevdiğim sakın unutma
Seni hep seveceğim ömrüm boyunca

Hergün yeniden sevdim seni
Bu beden artık aşkının esiri
Sevdiğim gözlerine hapset beni
Büyüt içimdeki Yeşeren filizi

Su oldun kuruyan toprağıma
Güneş oldun karanlık dünyama
Tut ellerimi bırakma asla
Özensin herkez bu büyük aşka
 
Bir parkta babamla kavgamın sonucunda
Stresli ve öfkeli bir anda sigaraya kaçtığım zamandı
Seni tanıdığım gün
Mevsimlerden ilkbahardı..
Sen sonbahar gibi yaprak dökümü yaşıyordun,
Gözlerinde bir ağustosun sıcaklığı vardı.
Saçların bir öğlen güneşinin sarılığında,
Dudaklarından dökülen sözler acı,
Ama aslen bir bal kadar tatlıydı
Öptükten sonra keşfetmiştim güzelliğini
İlk o parkta rastlamıstım sana
İlk bir dersten kaçtığın anda
Ben lise terk sen lise son öğrencisini
O park getirmişti bir araya..

Seni görme pahasına geçirdiğim bir hafta
Sonraki okul çıkışında karşılaşmıştık yine o parkta
Tanımış bir sigara istemiştin
Öğretmenlerine yakalanma pahasına
Öyle başladı bendeki aşk
Kız kulesininde payıda büyüktü tabi
Karşısında içtiğimiz çayların
Yediğimiz çekirdeklerin
Bana yaşattığın tüm sevinçlerin
Allahımın verdiği tüm aşkla
Aşıktım sana
İşte böyle başlamıştı bendeki aşk
İşte bundan sonra alışmıştım sana

İki ilk bir son bahar yaşattın bana
İşte lanet olası sevmediğim bir kış günü
İşte o mevsimde söndü aşkımın gülü
Sebepsiz nedensiz
Bırakıp gittin / beni kimsesiz
Arkandan tek sözüm Seni seviyorum kaldı
Bırakıp gitmesen olmazmıydı
Allahın verdiği tüm aşkla
Aşıktım sana
Sen bir leyla gibi bekleyemedin beni
Çünki...
Ben bir mecnun aşkıyla seviyordum seni
 
Ben seni öküzler gibi sevdim
Ama sen benim aşkımı öküzler gibi geri teptin
Seni görünce vuruldum bir anda
Yarın seni bekliyorum bit pazarında
Aşkımıza ulaşılmaz ulu cami minaresi
Bizi ancak ayırır Bakırköy tımarhanesi
Sevgilim bir gül kadar güzelsin
Makyajını silince bir uyuz köpeğe benzersin
Aşkın manası sevmek sevilmek
Ama bizimkisi düpedüz b.. yemek
Sevgilim aşkınla başım belada
Seni düşünürken uyumuşum helada
Sevgilim aşkınla olmuşum nezle
Burnumu siliyorum 60 metre bezle
Bir gün dediler haydi askere
Biz bu kafayla b… alırız teskere
Buğulanmış camlara adını yazardım
 
Sen susarsan,
Aşk susar sevgili.
Konuş;
Konuş ki ulaşayım sana karanlıklardan.
Ellerini uzatırsan çekip alacaksın beni rüyalarımdan.
ve;
pembe üzüm rengi bir cennet yaratacaksın.
sonra beni renkten renge boyayıp
Odandaki her bir duvara asacaksın
hep bana bakcak zeytin karası gözlerin
Ve dilinde hep bir düş olacak
Sen susarsan aşk susar sevgili.
konuşursan;
Açılacak sevdiğin tüm çiçekler renk renk.
Kendini rengarenk bir çicek bahçesinde bulacaksın.
Gittiğimi sandığında aslında kalmıştım.
Kendimi senin yalnızlığına adamıştım.
odamda ki her bir duvarıma senin resmini asıp
Sana şarkılar yazmıştım.
Ben gittiğimde kalmıştım oysaki unuttun.
ama susmuştun.
sen susarsan aşk susacaktı sevgili.
Konuşsan rüya bitecekti.
ellerini uzatsan bir cennet yaratacaktık.
Konuş sevgili....
Konuş ki yaşayalım birbirimizi.....
 
Bir nöbet gecesi,
Yoğun sigara dumanında,
gözlerimin kısıklığı,
çözmeye çalışıyor,
sende ve sözlerinde duyduğum,
bedenimi ürperten ıssızlığı..

Bu kaçıncı of çekilen,
bu kaçıncı gece bitmeyen.
Ve ben,
gözlerine bakarak ölmek istiyorumla biten
şiir yazmak istiyorum.

Bu kaçıncı satır,
kaçıncı mısra karalanan.
Bu kaçıncı kağıt,
buruşturulan, yırtılan..

Bu, gözkapaklarımın,
kaçıncı buluşamadan,
gördüğü güneş,
giderek solan.

Bu gözkapakları
nasıl birbirine sevgili,
nasıl birbirine eş,
buluştuğunda ayrılan
ve ayrıldığında buluşan..

Gözlerin beni avutuyor,
oyalanarak geçirecek vakit yokken,
saçların başka rüzgarla savruluyor,
gözlerimdeki ışık,
ciğerlerimdeki nefes
ve içimdeki sabır tükenirken..
Ve kirpiklerin,
yağmur damlaları gibi acımasızca
vuruyor toprağıma
gözyaşı sellerinle sürüklenirken..

Ben, gözlerine bakarak ölmek istiyorum..
Başka beklentim yok.

Ben, senden önce öleceğim..
Yaşadıklarımı sensiz topladım,
çektiklerimin acısını seninle çıkaracağım..

Ben, gözlerine bakarak ölmek istiyorum..
Ellerimi tutmasan da olur.
Ben, gözlerinde ellerini bulur,
onlara anlatırım sevgimi.
Senden daha uslu,
senden daha yumuşak
ve senden daha anlayışlı ellerine..

Ben, gözlerine bakarak ölmek istiyorum..
Bana sarılmasan da olur.
Ben gözlerinde kollarını duyar,
onlarla sararım yalnızlığımı.
Senden daha sevecen,
senden daha vefalı
ve senden daha cesur kollarına..

Ben, gözlerine bakarak ölmek istiyorum..
Beni sevmesen de olur.
Ben, yüreğimle,
yüreğinin ellerinden tutar
O'na sunarım,
sensizliğimi
ve seninliğimi.
Senden daha içten,
senden daha sevdalı
ve senden daha büyük yüreğine..


Ben, senden önce öleceğim..
Duygularımı seninle ikiye çarptım,
sensiz, sonsuza böleceğim..

Ben, gözlerine bakarak ölmek istiyorum..
Başka beklentim yok.
Bana yetişemesen,
başımda olamasan da olur,
yalnızlığımın hıçkırığını duymasan da..
Dökülen gerçeği olacaktır gözyaşlarımın,
sahtesi değil,
öldüğümde bile sevgim çevrende olacaktır,
benimle değil..

Ben, gözlerine bakarak,
anl***** buldum yaşamın,
gözlerine bakarak ölmek
ve gözlerinin içine gömülmek istiyorum...
 
yalan yaşadım 18 ay
hergün benimmiş gibi
tam mutlu sona gelmişken
o gitti terk etti beni

buraya kadarmış sevdası
buraya kadarmış sürdürdüğü yalan rüyası
bir gün oda hissedecek
severken ayrı düşecek

o zaman anlar beni belki bir nebze
hisseder yalanın her nefeste
belki dönmek bile ister geriye
ama bilki sen öldürdün beni o gün o kin ve nefretle
 
niye her yolumun üstünde seni görüyorum...
niye bi türlü unutulmayan imkansız oluyosun...
neden seni unuttum derken bütün dünya bana ismini hatırlatıyo...
niye ben bu kadar şeyin nedenini bilmiyorum...
başkalarınıda sevdim senden sonra,yalan değil...
ama sıkılıyorum onlardann...
katlanamıyorum...
bi süre sonra her söyledikleri kötü oluyo gözümde...

neden...
neden...
nedenn.... ????

neden sen hep bi köşede kalıyosun..
neden senin yerin bu kadar özell...
niye sen beni sevmiyosun...
niye kızamıyorum ben sana...
bana sevgi gösterme dediğin halde niye sana deli gibi aşığım...
çıkmaz yollara soktun beni...

gözünaydın...
acı çektiriyosun bana....

sevin..!
öl desen ölücek biri var bu dünyada...

artık boşver sana olan aşkımı...
anlamsız olduktan sonra,karşılıksız olduktan sonra bi anlam ifade etmiyo...
sen,sevdiğimi boşver işte...
yoluna bak....
merak etme...
bigün unutulursun...bi daha hatırlanmamak üzere...
 
Her nereye baktıysam senden bir güzellik;
Gördüm. Bu nedir? Dedim. - O aşktır, dediler...
Al yanakta rengarenk açmış türlü çiçek
Derdim. Bu nedir? Dedim. - O aşktır, dediler...

Her nereye baktıysam senden bir güzellik;
Gördüm. Bu nedir? Dedim. - O aşktır, dediler...
Al yanakta rengarenk açmış türlü çiçek
Derdim. Bu nedir? Dedim. - O aşktır, dediler...

Ne yaptıysam uğruna değilim hiç pişman,
Dökülmesin gözyaşın aman canım aman!
Sen gül, eğlen, mutlu ol bana kalsın figan
Erdim. Bu nedir? Dedim. - O aşktır, dediler...
Sevince güzelleşti bu alem sevince,
Bende mevsim sonbahar sense açan gonca,
Gönülden köprü yaptım göz göze gelince
Vardım. Bu nedir? Dedim. - O aşktır, dediler...

Seni ister bu yürek baharı solsa da,
Seninle sendir gönül bir gece kalsa da,
En şahane zamandır son nefes olsa da
Sardım. Bu nedir? Dedim. - O aşktır, dediler...
 
Sensiz yaşayamayacağımı anla artık
Gözlerimden bu düşünceleri al artık ne olur…
Kaybolan zamanların ardından bakıyoruz sadece…Hadi artık,
geçip giden zamana ayak uyduralım…
Tut ellerimden de beraber yol alalım…
Bir daha geçen zaman dönebilme şansımız yok, bilmiyorsun sanırım…
Bilmiyorsun ki bu kadar uzaksın zamandan…

Hayallerim sönük, yaşamaya çalışırken ben… Sen nerelerdesin…
Uzun zaman oldu dokunmayalı sana…
Senden bekliyorum artık, sen uzat bu seferde özlem dolu olmasını umduğum ellerini…
Çıldırmak üzereyim…
Dursun zaman, konuşmasın kimse, görmesin yalan gözler,
sussun bütün insanlar, sadece…..
Sadece sen konuş… Seni seviyorum de…
Yeniden yeşersin, yeniden can bulsun dünya(m)… Hadi…
Yüreğimden can koparıyorlar sanki…
Lütfen tut ellerimden artık…Yoruldum çok….
Sensiz yaşayamayacağımı anla artık…
Sev beni… Ömrümü serdim ayaklarının altına sadece sev beni
 
Sıradışı bir yaşamdı seni sevmekle başlayan.
Gözleri acıyandık bakarken uzaklara..
Bir varmış bir yokmuşla başlayan bir masalın kahramanlarıydık..
Belki asırlar sonra Leyla ile Mecnun’un
yitik ruhlarıydı vücutlarımızda can bulan...
Duymadığımda seslenmediğinde kulaklarımdaki çığlıktı ölüm...
Ve biz sonunda sobeledik ölümü en tatlı haliyle..

Çengelli iğnenin ucuna asanlardık yüreklerimizi...
Ve kan damlarken sevdayı yudum yudum içenlerdik.
Boşverenlerdik herşeye, sevdanın yeni şekline bürünenlerdik.
Yasaktın bana, yasaktım sana..
Sona ermiş görünen ama asla son olduğu bilinemeyen
bir olguydu yaşayamadıklarımız.
Sen vardın ben ise yokluktum

Adımız aşktı bizim, adımız hüzündü..
Kimsenin anlayamayacağı, bir paranaaae sıkışmış kalan
noktalama işaretlerinin artık hükümsüz olduğu bir sevdaydı adımız...
Şizofrenliğimin aykırılığı kadar aykırıydı sevdamız..

Oynadığımız körebe oyununda ebe olanlardık,
bir türlü sobeleyemediğimiz geleceğimizle..
Bakışlarla konuşanlardık, ukala ses dalgalarının inadına...
Yüreklerimizle görenlerdik, gören gözlerin aksine..
Ve biz kelimelerle sevişenlerdik tensel yakınlığı göz ardı ederek..

Ne çok sevdin beni...
ne çok sevdim seni..
ne olduğunu anlamadan açılan sevda paranaaaimiz,
yine ne olduğunu anlamadan kapandı..
Üç noktalarla devam etmek istedikçe,
inadına tek nokta oluyor artık cümlelerimizin sonları.

Devrik hayatlarımız gibiydi cümlelerimiz de...
düz bir hayattı oysa istediğimiz.
Belki de devrikliğiydi cümlelerimizin, hayatımızı anlamsızlaştıran.

Gittiğinde, kal diyemeyendim, iki damla gözyaşını saklayandım, senin için gecelere...
Gittiğimde kal diyemeyendin yaptığın en zor seçimle...

Aşkına üşüyorum yar... sessizce...şizofrence..

'Seni sevmek sevgili, seni özgür bırakmaya razı olmaktı...'
 
Geri
Üst