∞ Aşk sevdiğin kişiyi herkesleştiriyor z α m α n l α

YORMA BENİ SIKILDIM YALAN AŞKINDAN

ANLA BENİ HERŞEY BAK YİNE SIRADAN

YİNE SEN GİDECEKSİN YİNE BEN YALNIZ

SENİ DÜŞÜNECEĞİM ÖLÜMDEN FARKSIZ

DALIP DALIP GİDECEK GÖZLERİM GAMSIZ

SENİ DÜŞÜNÜP BÖYLE AĞLAYACAĞIM...





Aramızda bir uçurum
Kıyılarında çiçek boşluğunda çiçek kokusu
Bir ucunda sen diğer ucunda ben
Sana ağlar gözlerim seni göremeden
Sana çarpar yüreğim seni her an özleyen
Bir kıyıda sen bir kıyıda ben
Aramızda sonsuzluk var seni benden esirgeyen
Ya sensiz acı çekmek yada sonsuzlukta
Sensizlik ile ölüm arasında bir tercih yaptım
Sensiz yaşamaktansa bedenimi boşluğa bıraktım.


Uzak bir sevgi benimkisi;
Sakin ve anlayışlı.
Yakınlaştıkça korkan, uzaklaştıkça titreyen,
Sahiplendikçe üzülen, paylaştıkça acıyan.
Kalbine sahip her bakışını izleyen,
Bir sevgi ki sorma...
Sıradan değil benimkisi;
Öyle el ele tutuşmak değil,
Göz göze bakışmak değil mavi rıhtımın yanında
Ya da omuzuna yatıp ağlamak değil.
Başka bir dünyada beklemek onu,
Başka bir sözle karşılamak,
Belki de aynı mutlulukla uğurlamak.
Sevilmek değil benimkisi;
İstemek ya da arzulamak değil.
Belki de izlemek benimkisi,
Doyasıya izlemek...
Gülmek değil ama güldürmek benimkisi,
En içten gözlerle güldürmek.
Saygı duymak benimkisi,
Ölene kadar ya da sonrasına...
İçine saklamak, gömmek uçsuz bucaksız ruhuna,
Her saniye ziyaret etmek başucunda.
Belki de saçma bir şey benimkisi;
Bencilce, sıkıcı bir zindan,
Sorgusuz sualsiz bir ilişki.
Ama farklı bir sevgi benimkisi;
İstemeden veren, sevilmeden seven,
Hep bende olan ve beni ben yapan sevgi...
 
Seni her özledigimde sevgilim,
Gökyüzüne bakiyorum;
Gögün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özledigimde bir tanem,
Denizlere bakiyorum.
Ufuga bakinca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özledigimde bir tanem,
Kuslara bakiyorum.
O kanatlardaki özgürlügünü görüyorum çünkü.
Ve askim, seni her özledigimde,
Adinda isyan ediyorum.
Seni özlemek istemiyorum ben,
Ben seni yasamak istiyorum,
Seni her özledigimde sana bakmak istiyorum
Ve seni sende görmek sadece..

Anılardan yontulmuş yüze değil
bir felakete adadım kendimi
deneyerek sesimi yeni bir ölüde, her gün
sabahla, baharın geldiğini
resimlerde yaşayan ikindileri
akşamın yalnızlığa düşürdüğü kafiyeyi
kılıçla kesilen yatsıları
mavi kuş zındanlarını
ve sıkıntıyı adlandıran geceleri müjdeledim.
o, yüreğinde uzun hüzünler besledi.
Oysa acılar çoğalmış, dağlar uyumuştu
karanlığın kollarında şehir uyumuştu
denizin derinliğinde söken şafak
yüzündeki dalgınlık
ağzındaki ince harfler uyumuştu
Fala mı inanırdım artık, kelimelere mi
su terazilerine ölü tüccarlarına
geceye ve gündüze mi?

O gitti.Bir sevdaya yasladı kendini
Ben kaldım.Yalnızlıkla karşıladım her şeyi.
 
Gitme gönlümün güneşi
bir bozkır ıssızlığı gibi
bu şehrin karanlık sokaklarında
bırakıp beni gitme
gitme közüm, gitme korum, gitme gözüm...

Gidersen
bütün duvarlar yıkılır üstüme
kimsesizleri ağlar gözlerimde bu şehrin
hüzün sarar sokakları her gece
hicran yağar göklerden yağmur yerine...

Gitme gece gözlüm, gitme bahar yüzlüm
gitme öksüzüm
ellerin yağmur sıcağı senin
gözlerin düğün çiçeği
dudağın gelincik
bakışın ay
vurup ömrümün göçmen kuşlarını
hançerleyip kalbimi gitme
gitme ışığım, gitme sevdam, gitme kavgam...

Gitme sevdamsın
gidersen duman olur ağarım sokaklara
incecik bir yağmur olur yağarım
uyku tutmaz geceleri
uzak yıldızlara takılır kalır gözlerim
kaybolup giderim bu kalabalık şehirde
gitme karakızım, gitme yürek sızım, canyıldızım

Gitme gönlümün nazlısı
bakışlarımı bir boşluğa ilmikleyip
sonsuz kederimle başbaşa bırakıp gitme
gitme çöl olur, gitme ölüm olur
bir yaprak gibi kurur gider ömrüm rüzgarda
aysız, güneşsiz kalırım, susuz, havasız
gitme ölürüm
gitme

Gitme gece gözlüm, gitme öksüzüm
gidersen bu şehir sensiz kalır
seni ararım bütün duraklarda
bütün sokaklarda seni ağlarım
gitme anılara kar yağar
gitme dört mevsim ayaz olur
dört mevsim sonbahar
gitme ey yar
ağlatma beni sevda kapılarında
eğme boynumu
üşürüm, donarım her gece sokaklarda

Gitme yüreğimin sızısı
gitme alnımın yazısı, gönlümün nazlısı
gitme duman olur, tufan olur, ah olur
kuşlarda çekip gider bu şehirde
ne güneş doğar, ne sabah olur
her saniye bir can verir ömrüm
ölürüm sevda kapılarında
ölürüm gitme
 
Gül için dikenine katlanabileceklerini söyleyenlerdir, kır
çiçeklerini göremeyecek kadar güle bağlanmış olanlar 'Gül'
derler, başka bir şey demezler üstüne...

Ömürleri güllere ulaşmak için tükenirken, ehemmiyet vermezler, ayak
altında kalan, gül kadar narin, gül kadar güzel ama güzelliği fark
edilmeyen kır çiçeklerine. Mutlu olma sevdasına düşmüşlerdir kendilerince.

Mutlu olmak için zorluklara katlandıklarını bile söyleyebilirler.
Onlar için güzel bellidir artık. Takvim yaprakları birer birer düşerken,
kimi zaman yol katedemediklerine üzülürler. Oysa güzellikler
yanıbaşlarındadır her zaman, ama onlar her zaman güzellikleri
uzakta aramak sevdasındadırlar. Uzaktaki kıymetlidir;
zorluklarla elde edilen değerlidir; aradığında elinin altında olmayan güzeldir, derler.

Yanıldıkları tek nokta var: Onlar hep uzaklara bakarken, birileri
katlanmıştır, onun güzel bulmadıklarına, birileri kıymet vermiştir kır çiçeklerine...

Mutlu olmak için, gelecek bir yarını beklemezler. Ayaklar altında
ezilenlere ehemmiyet verip, onlardaki güzelliği fark edip, yarını
beklemeden, bugünden mutlu olmaya başlayanlardır onlar. Bir kır
çiçeğinin güzelliği onlar için yeterlidir. Gülde gönülleri varsa bile,
onlara ulaşmak için ömür tüketmekten korkarlar ve kır çiçeğindeki gül
güzelliğini fark ederler.

İnsan her zaman güzeli ister, güzel hastasıdır. Güzele ulaşmak için
ömrünü feda eder. Oysa bir baksa etrafındakilere, mutlak bir güzeli fark
edecektir. Ama tek bir düşüncenin kavanozunda kapalı kalmıştır.
Güzeli ararken, ezerek geçtiği bir başka güzeli fark edemeyecek kadar
kördür artık. Oysa bir çevirse uzakta takılı kalan gözlerini; gönül
rahatlığı ile bir taksa farklı güzellikleri de görme gözlüğünü...

Hayatına renk verse, kır çiçeklerinden demetlenmiş bir demetle...
Hayatını güzellikler yönüne değil de, güzellikleri hayatın yönüne çevirmeye çalışsa...

Bir görebilse kır çiçeğinin gül tarafını... Bir görebilse, hayal
pınarının çeşmesinin değil de suyunun önemli olduğunu... Yetinse
elindeki ile, güzelliğini bulmaya çalışsa elindekinin. Sevdiklerini gül
demetleriyle mutlu edebilme fikrini atsa kafasından. Bir gün de kır çiçeği
toplasa, sunsa sevdiklerine... Hayatını gül arama yolunda feda edeceğine,
görse kır çiçeğinin gül yanını... Bir fark etse ayaklarının altındakileri,
bir ehemmiyet verse kır çiçeklerine. "Sonuçta ikisi de çiçektir. Gül herkesçe
güzeldir, kır çiçeği de bence güzeldir." dese. Uzaklara bakmaktan, güle
ulaşmaktan dermansız kalacağına, bu enerjiyle kır çiçeğini sevmeye ve
sevdirmeye çalışsa; bu güzelliği sevdikleriyle paylaşsa. Güle ulaşma
arzusuyla koşturanlara gösterebilse kır çiçeğinin gül yanını. Anlatabilse
gül için ömür tüketmenin boş olduğunu...

Gül güzeldir; ama sevgi mevsimi geçtikten sonra, gül için koşmanın
bir anlamı kalmayacaktır. Öyleyse hiç vakit kaybetmeden al eline bir
demet kır çiçeğini, onun sana sunduğu mutluluğu görmeye çalış.
Çünkü hayat, mükemmeli aramaya yetecek kadar uzun değil!
 
Ne zaman canım sıkılsa, gitmek isterim uzaklara
Ne vakit seni düşünsem ki düşünmesem olmuyor
Gözlerin gelir aklıma, ah o çocuk gözlerin
Tam göğsüme saplanır, bıçak gibi sözlerin


Ne hayalin terk ediyor beni ne de geriye tek bir umudum kaldı. Yine de ne zaman bir şiir okusam mısralarındasın. Ne zaman bir şarkı dinlesem hala sözlerindesin.


Bir kitap okuyorum dökülüyor sayfa aralarındaki kurumuş kır çiçekleri. Uzanıp alamıyorum düştüğü yerden. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun…
Ne kadar kaçsam kendimden, bir o kadar yakalanırdım
Ne kadar seni istesem, sen hiç yanımda olmazdın
Gözyaşı biriktirdim, gözyaşım ince sızı
Düşündüm de bir zaman, bunu ben hak etmedim


Ne garip bir hayat bu yaşadığım, bir papatya falı gibi; mutluyum/mutsuzum diyerek koparıyorum hayatımın sayfalarını tek tek. Tüketiyorum yaşamı, tükeniyorum ağır ağır. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun…
Her limandan bir gemi, alır ***ürür beni
Hayal bu ya üstelik, gitmeler üzer bizi
Geçmiyorsam içinden, sevemedim bu fikri
Gidiyorum inadına, al aşkını ver beni


Öyle çaresiz hissediyorum ki kendimi. Yine yağmur olup yağsan diyorum avuçlarıma, filizlense yine yok olan umutlarım. Yine geceler boyu bıkıp usanmadan yazsam, duvardaki gölgelerde seni bulsam, gözlerim kapansa senin sıcaklığın kaplasa bedenimi. Ama olmayacak biliyorum. Ben ölüyorum ve sen bunu bilmiyorsun…

Sen beni öldürüyorsun
Sen bunu bilmiyorsun
Sen beni öldürüyorsun
Sen bunu hep yapıyorsun



Geceler büyüyor içimde, bir de yalnızlığım. Yıkılan umutlarım, hayallerim de terk ediyor artık birer birer. Gecenin koyu ve can yakan karanlığına inat bir tek çocuk bakan gözlerin terk etmiyor beni. Sen beni öldürüyorsun ve bunu hep yapıyorsun
 
Duygularımı anladığın için…

Beni ben olarak kabul ettiğin için…

En çekilmez olduğum günlerde bile,

Bana katlandığın için seviyorum seni,

Çünkü sen,

En zor zamanlarımda bile

Bana yol gösteren ay ışığımsın,

Karanlık gecelerimde umudum…

Sevmekten asla vazgeçmeyeceğim…

Deli Sevdamsın…
 
Bu derin mor sabahlı geceleri sana sakladık
Umudun kükreyişi idi kıyılara vuran dalgalar
Bu yüreği başka yüreklere bil ki yasakladık
Sağanaktı yüreğimize iliz iliz yağan yağmurlar

Bıktım artık kurşun yemekten yaralar kangren
Yasa boğduğum güllerden ismini aldım yediveren
Bahtsız çalı kuşu ellerindi beni her sabah seven
Yokluğunda bir yıldızdı içimi dişi kırık kemiren

Dumanlara boğmuşum dağındaki başımı
Ömrümü dudaklarına ismini solumuşum
Baktım ki ömür denilen alıp gidiyor yaşımı
Seni yedi kat göğün başına taç diye koymuşum

Umuda haykırıştır kırık özlemden kalan
Gidişimdir damarlarımın ısınıp soğuduğu an
Her mektubun arkasında bir acı burukluk
Bil ki göz pınarlarımdan incileri sana dizilmiştir…

Böylesine derin dibi olmayan sevda düşer mi kuyulara
Zannet meyinki içimdeki acıları kavuran halsiz yara
Böylesine sebepsiz kaç akşamı böler uykulara
Savurur küllerini rüzgara inat darmadağın yıldızlara
 
Nasılda gülüşmüştük…
Senin gözlerinin bende olduğu o ilk an,
Hayatımın en güzel zamanı,
Hayatımın en güzel o anı…
Unutabilir miyim?

Unutmak istemem ki,
Dakikalarca bana baktığın o anı,
İfadelerin en güzelini
Yüzünde oluşan o tatlı tebessümü,
Zamanımı ikiye katlayan o güzel gözlerini,
Çimen yeşili sanki,
Nasıl unutabilirim ki?

Nerden bilebilirdim ki..
Gözlerinin son sahibi ben imişim,
Ben imişim sana en son aşık olan,
Ben imişim sana son bakan,
Nerden bilebilirdim ki?

Sana sen bile diyemedim…
Seni sevdim bile diyemedim,
Öyle oturdu ki içime,
Bir fırtına ile girip,
Aynı fırtına ile gideceğini
Nasıl bilebilirdim ki?

Gözlerin ne kadar güzeldi.
Ellerini hisseder gibiyim,
Bebek eli gibi yumuşacık, sıcacık..
Beyaz tenin, elma yanakların, al dudakların..
Altın sarısı saçların,
Dalgalanan o rüzgarda…

O rüzgar ki hep engel olurdu bana,
Hep dikilirdi karşıma gecikmem için.
Sana neden engel değildi.
Üzerinde durduğumuz tepe,
Neden bu kadar yüksekte..

Bilemedim…
Son kez gülümsediğini,
Ölüme gidişini…

Bilemedim…
 
Sana ulaşabilmek içindi,
Sevda yolunda yaşadığım bütün düşmelerim...
Hayata karşı girilmesi gereken kavgaydı aşk.
Girdim...
Senin yaralı düşlerin sokmuştu beni bu yola.
Sevmeye ne kadar da istekliydin
Mutluluğa olan özlemini, hasretini dile getirirken,
Ve terlerken sarılmalar arasında,
Ne kadar da benimdin!

Belli etmiyordum ama
Ben de mutsuzdum en az senin kadar...
Kırılgan, vazgeçmiş...
Kazandığından fazlasını kaybetmiş bir yolcuydum bu yolda.
Evet mutsuzdum ama asla umutsuz değil!
Senden tek farkım buydu aşktan söz açıldığında...

Tam konacakken avcunun içine aşk,
Tam da yüzüne gülmeler inecekken gözyaşlarına inat,
Sen aldın tüm senli umutlarımı,
Kendi mutsuzluğunun içinde anlamsız kıldın...
O halde, yüzünü yüzümden sök at!

Sana bu kadar kızgın olmazdım inan;
Umutlarımı,
Mutsuzluğuna kurban vermeseydin...
Keşke...
Keşke diyorum, ben gelmeden sen gitmeseydin...

Gittin...
Oysa çoğaltmak vardı sevdayı...
Canlı tutmak vardı her zaman, hayatın en güzel kavgasını...

Gittin...
Sen harcayan oldun...
Umutlarım harcanan...

Bense;
Yürüdüğü yolda eskisinden daha öfkeli, daha kırılgan....
 
Çıksam,
Çıkıp gitsem uzaklara,
Burdan çok uzaklara,
Yine yanımdasın ya, burkulur içim..
Hani sen gider gidersin de
Evler,köyler durur ya orda,
Akşamsa kuşlar göçer,
Işıkları yanar evlerin,
Bir hüzün çöker ya hani
Karanlık iner dağlara..
Buğulanır gözlerim,burkulur içim..
Kaçsam,
Kaçıp bağırsam dağlara,
Feryadım yine sen olursun ya,
Burkulur içim...
Hani bağırsan da çıkmaz sesin
Uyansam bitse bu karabasan dersin,
Bir gülüş, bir dokunuş arar yüreğin..
Uyanır bakarım yoksun,
Boğulur sesim...

Girsem,
Girip yıkansam sulara,
Buz gibi denizlerde yanar,
Etim cayır cayır seni bağırır ya
Burkulur işte o zaman içim...
Aksini görüp sularda
Sarılır kucaklarım hayalini...

Koşsam,
Koşup karışsam kalabalığa,
Gürültülü, cıvıl cıvıl,
Işıl ışıl vitrinler
Gidenler gelenler.
Telaşlı koşarak yürüsem,
Sanki bir yere yetişecekmişim,
Aceleymiş işim,
Bekleyenim varmış gibi hani...
İçim burkulur yine
Sen gelirsin aklıma.
Ayaklarım ağırlaşır gitmez...
Buluşurmuşuz seninle
Dediğimiz yer ve saatte.
Özlermişiz,
Elele yürür gülüşürmüşüz.
Çok şeyimiz olurmuş konuşacak,
Kimseyi görmezmiş gözlerimiz.
Dünya durur, seyreder
Yollarımız gül olurmuş ya hani,
Dertler tasalar biter,
Simit alır yermişiz
Dilenciye para verirmişiz hani,
İçim burkulur, burkulur içim...

Kalksam,
Kalkıp sofralar kursam,
Mumları yaksam, donatsam,
Herkesi çağırıp toplasam
Sen gelirsin yine aklıma
Burkulur içim...
Hani çok açmışız da
Güle oynaya iştahla
Bağıra çağıra, döke saça yer,
'' Bugün neler oldu neler '' diye
Hepbir ağızdan konuşurmuşuz ya...
Bir sessizlik boynunu büker,
Yemekler tatsız tuzsuz olur,
Kurur ekmek, lokmalar büyür.
Çınlar tabak çatal
Sessizlik ölüm olur
Dağıtmak için pusu
Sözler diken olur,
Sofra küser,
Gönüller alıngan olur...
İçim burkulur burkulur...

Düşsem,
Düşüp yatsam yataklara,
Sen gelirsin yine aklıma...
Hani çocukmuşuz, hasta olmuşuz
Gözlerimiz baygın, buğulu
Yanaklarımız al al, ateşli,
Dışarda oyunlar oynanır neşeli
Kalkamaz yataktan
Kesiliriz ya iştahtan hani...
Öyle işte, boynum bükülür
Sen gelirsin aklıma öksüz, yalnız
Bakarım camdan, yoksun
Burkulur içim....

Ölsem,
Ölüp gitsem mesela,
Nasıl öldüğümü bilmeden, aniden.
Sen gelirsin aklıma yine...
Hani ölmüşüm de
Sevdiklerim, sevmediklerim,
Üzgün, ağlamaklı herkes.
İyiliğim, güzelliğim, bahtsızlığım,
Pişmanlıklar, keşkeler, feryatlar..
Ürpertiler rüzgarla karışık,
Sessiz dualarla örtülür ya toprak...
İçim burkulur, üzülürüm..
Ölüp gittiğime değil de
Seni burda yapayalnız, bensiz
Koyup gittiğime yanar, yanar içim...
Sen aklıma gelince
Sessizce akar süzülür gözyaşım.
Sevdiğim, yoldaşım, aşkım...
Burkulur yanar içim...
 
Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında.

Şiirler söylenir, şiirler biter
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.

Bütün günler yenileşir her bekleyişte
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.

Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.


Soruyordun
İlkyaz işte
Uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
Tenhalık böyle

Dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
Beklesem hemen gelecek olduğun
Tam öyle olduğun
Oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda
Kırık dökük de olsa yanımda
Mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda
O deniz ki aramızda hiç kımıldamadan
Erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.

Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
İkimizdik, iki kişi değildik
Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine
Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin
Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum
Sanki bir bakıma ayrılık böyle.

Karşılıklı otursak da ne zaman
Masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi
Bir tırnak yeşilinden gerisin geriye
Ayak bileklerimizden gerisin geriye
Bütün bunlar gereksiz, bilmiyorum sanma
Gereksiz ama yalnızlık böyle.
 
Anılarını Yerlerden Toplayanlar Derneği'nden dönüyorum
bir yanıp bir sönüyorum
yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz
yalnızca biz geçmişi yaktık, yalnızca biz
bir şemsiyeye çarpıp batan bir teknedeydik, eğildik
eğildik ve iplerimizi çözdük
sonsuz ipli uçurtma senliğine dönüştü birlikteliğimiz
yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz
ağzımız sürükleyip ***ürüyor çalar saatleri
en tehlikeli odalarındayız otellerin

Anılarını Yerlerden Toplayanlar Derneği'nden dönüyorum
bir yanıp bir sönüyorum
yağmur bizi izliyor sevgilim, yalnızca biz
yalnızca biz bayrakları yaktık, yalnızca biz
gözyaşı şişelerine çarpıp kırılan bir ülkedeydik, sevdik
sevildik ve kire pasa direndik
yeniden sevdalanıyorum sana bunca kaçak günlerden sonra
yağmur bizi izliyor sevgilim
 
Seni özlerken öldüm ben!
Bir sabah cesedimi buldular
Bir elimde resmin,
Bir elimde mektupların..
Yapayalnız ağlarken gömdüler beni.
Sana aşık vuruldum ben!
Bir akşam hasretinle yolumu kesip yalnızlığın,
Kurşuna dizdiler acımadan,
Paramparça ettiler her yerimi ama,
Yine de seni benden alamadılar.
Seni yaşarken tükendim ben!
Sana olan açlığım ve sevgim yedi beni,
Açkurtlar misali.
Şimdi ne seni ne beni yaşıyorum
Kimse bilmedi bilmiyor ölüm nedenimi.
Dağlar bile Dize geldi duyunca sana hasretimi
Ve birgün belki süzülürsün içeri usulca diye
Her zaman açık tuttum
Hep kapalı olan yüreğimi
 
Dün gene bashim önde sensiz yürüdüm sokakLarda
Aksham rüzgari gechti yanimdan usuLca
Tanirmiydi acaba Yagmuru?
Taramishmiydi onun sachLarini bahtiyarca..

KimbiLir..?



Ne oLur gitme...
Bugün sana muhtacım
MutLuLuk için güzeLim
Sevgine muhtacım
YıLdızLar gökyüzünde yaLnızsa
Bende öyLe yaLnız
Yaşamam için
Aşkına muhtacım.
Yanan yüreğimi söndürmek için.
Aşkına muhtacım...
Ne oLur gitme...


Bizim icin....
bütün kavramlar diger dünyalilardan farkliydi...
sevgilinin yaninda saatler yalnizca bir an´di...
kendimize kaldigimizda hersaniye yillarca ac-susuz birakildigimiz zindandi...
uyum saglayamadik... bize sunduklari hic birseye ....

.................................................. ..........Ayrilik asktandi...
parmak hesaplarinda aski arama...sen ve ben elde var.....sessizlik



Doğduğum günden beri,
Doğan her günün peşindeyim,
Pazarlıksız yaşıyorum ömrümü,
Ne üçünde ne beşindeyim.
"Az gittim uz gittim" ile başlayan yürüyüşüm
Kalıvermiş bir arpa boyu yolun sonunda
Hep "Kaf Dağı" diye düşünmüşüm
Hayali bile uzakta kalmış onun da.
Bir mum ışığına gelip dayanmış hayat,
Korkarım bir Yatsı'da o da sönecek
Ne yalanı anlayacak zamanım olmuş,
Ne de aldandığımı bilecek.
 
Bir Organ Nakli Gibi Sevmiştim Seni
.
Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..
Darmadağın kadınların,darmadağın ettiği erkekler gibi
Sevmiştim seni...
Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,
Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
Aslında işin açıkçası;
Rüzgarın frıtınaya dönüşmesi gibi
Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi

Sevmiştim seni...
Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,
Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
Ortalık yerde durup dururken
Sevmiştim seni...
Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,
Mızraklar kırıldı,kalkanlar delindi,ganimetler paylaşlıdı.
Kasaba meydanında birbirini dövmekten
Yorulan iki kovboy gibi,
Bir tabancanin namlusuyla tetiğiyle,
Kendisinden farklı,
Kendisinden ayrı,
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
Aynı bedene sıklıan iki el kurşun gibi,
Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
 
SENSİZ YAŞAYAMAM

Bana bir gun sordun.
Benden hoslaniyormusun diye.
Hayir dedim.
Bana bir gun sordun.
Ben eglenceli birisimiyim diye.
Hayir dedim.
Bana bir gun sordun.
Kalbindemiyim diye.
Hayir dedim
Bana bir gun sordun.
Ben gidersem aglarmisin diye.
Hayir dedim.
Beni birakip gittin.
Ama bunu bilmeni istedim.
Senden hoslanmiyorum.
Sana asigim.
Sen eglenceli birisi degilsin.
Harikasin.
Kalbimde degilsin.
Kalbimsin.
Sen gidince aglamam.
ölürüm...
 
Kimse Bilmez
Ateş yakmaz, bıçak kesmez
Dağlar yürür kendi bilmez
Allah bilir kullar bilmez
Yürek yanar közü bilmez

Elma düşer kurdu bilmez
Yağmur yağar sular bilmez
Allah bilir kullar bilmez
Ömür biter, hayat bilmez

Gece olur körler bilmez
Göz kararır güneş bilmez
Allah bilir kullar bilmez
Ruh ayrılır beden bilmez

Göz konuşur sözler bilmez
Kalp kırılır diller bilmez
Allah bilir kullar bilmez
Can bölünür canan bilmez

Yürek ağlar gözler bilmez
Suda yanar ateş bilmez
Ben bilirim kimse bilmez
Zaman durur saat bilmez
 
Keşke ; tanımasaydım seni .
Omuzlarıma , bu kadar yük binmezdi o zaman ,
Gözlerim , ağlamayı bilmezdi ;
O kadar sık kalbim çarpmazdı böyle delicesine !!!
Benimde ellerim sımsıcak olurdu mutlaka ;
Geceleri asla uykusuzluk çekmezdim sabaha kadar
...
Rüyalarım ; hatta , tatlı hayallerim olurdu !
Duygusuzca düşünmezdim yokluğunda günlerimi ,
saatlerimi ...
Hem hiç üşemezdim !
Böylesine ölü soğukluğunda , hırsla takip etmezdi
beni böle kötü kaderim .
Kan çanağına dönmezdi gözlerimin taa içi ...
Kayan yıldızlarda , bende farklı dilekler tutardım
...
Duyardım , anlardım yanımda konuşulanları .
Hasretin bu kadar artmazdı o zaman ,
Bende gülerdim zaman zaman ,
Deniz ve Mehtap benim için de önemli olurdu ...
Hele , hele kara saplı bıçak dostum olmazdı
sırtımda...
Güneşsiz dünyamda kavrulmazdı çiğerlerim !
Beynim ise böylesine hırçın uğuldamazdı sürekli ,
Kar yüreğimde damla damla vurmazdı gözyaşlarım
...
Ruhum daraltmazdı benliğimi , sıkıştırmazdı ;
En tiz sesiyle çığlıklar atmazdı göğsüm ...
Simsiyah yankılar oluşturmazdu ufkumda ...
Keşke tanımasaydım seni , keşke ....
 
İnsan BÜyÜse Bİle,

Sevgİ İster,elİnİ Tutacak,

SaÇini OkŞayacak Bİr El,

Sicacik Bİr BakiŞ Anne Gİbİ,,

Sevdali Bİr BakiŞ Yar Gİbİ,,,,

Şefkatlİ Bİr El,,,

YÜreĞİnİ Isitan Bİr GÜlÜŞ,,,,

Nerdesİn?

Hanİ Benİ Çok Sevİyordun?

Yok GÜlÜm Yok,,,

Sevda Yok,,,,

Sevgİ Yok,,,

Şefkat Yok,,,,

Sadece Çikarlar.

Ve Sahte Sevgİler Var..

Yuvadan DÜŞen Marti Yavrusu Gİbİyİm,,

Korumasiz Ve Yanliz,,,,,,,,,
 
KALBİMİ YERİNDEN SÖKMEYİ DENE


Sevdanın sırrına ermek istersen

Coşkun bir ırmak ol akmayı dene

Çektiğim acıyı görmek istersen

Yüzüme bir kere bakmayı dene.

Pişmanlık acını dindirmediyse

Yürek ateşini söndürmediyse

Hiçbir şey geriye döndürmediyse

Eski resimleri yakmayı dene.

Bütün suçu bana yükleme artık

Istıraba çile ekleme artık

Bir ömür içinde bekleme artık

Gönül zindanımdan çıkmayı dene.

Sevgime beş para etmez diyorsan

Kinim kolay kolay gitmez diyorsan

Yaşattıklarım az yetmez diyorsan

Dünyayı başıma yıkmayı dene.

Bir kurşun da sen sık sanki yaram az

Sen ne cimcimesin sen ne yaramaz

O sahte bakışlar işe yaramaz

Karşım da gözyaşı dökmeyi dene.

Kanlı gözyaşımı kurutmam için

Verdiğim son sözü hep tutmam için

Seni sonsuza dek unutmam için

Kalbimi yerinden sökmeyi dene.
 
Geri
Üst