Edebiyat Sözlüğü

Mütakarrin



Kafiyeleri birbirinin peşinden gelen ve iki kafiyeli olan şiir.



Örnek:

Hangi âkıl der ki ancak râh-i gülşenden geçin

Bir de gafiller şu nâilgâh-i şîvenden geçin

Muallim Naci
 
Mütekerrir



Murabba, muhammes, müseddes gibi nazım şekillerinde bendlerin sonlarında tekrarlanan mısra veya beyitler.
 
Mütelevvin



Divan edebiyatında bir beytin okunuşu sırasında küçük bir değişiklikle veznin bir başka vezne çevrilmesi.
 
Müzdevic



Murabba, muhammes, müreddes benzeri nazım şekillerinde bendlerin sonundaki mısraların birinci bend ile kafiyeli olması.
 
Nakarat



Şiirlerde bendlerin sonunda tekrarlanan mısra veya mısralar. Bu bölüm, anlam bakımından her bendi şiirin ana duygusuna bağlar. Şiirin, nakarat bölümlerinde ifade olunan duygu ve düşünce etrafında gelişmesini sağlar. Nakarat, halk şiirinde bağlama veya kavuştak diye bilinir. Sözlü musiki eserlerinde aynı söz ve ezgi ile tekrar edilen bölüm de nakarattır.
 
Nâme



Mektup, kitap, risâle, ferman gibi anlamlar taşıyan Farsça bir kelime. Eskiden kitap türü olarak çok kullanılmıştır. Kıyafetnâme, kâbnâme, Hamzanâme gibi. Resmi nitelikteki kağıt ve mektuplar da nâme diye bilinirdi.
 
Nât



Hazreti Muhammed’i övmek için yazılan şiirler.
 
Nazım



Dizelerden oluşan vezinli ve kafiyeli anlatım şekli. Kelime, "dizmek, ipliğe inci dizmek" anlamlarını taşır. Nazımda sadece anlam değil, seslerin musikisi de önemlidir. Akılda kolay kaldığı için ezberlenmesi istenen bilgilerin çoğu bu yolla ifade edilir. En küçük birim dizedir (mısra). Ayrıca beyit, kıta, bend gibi nazım birimleri de vardır. Şiirler de nazım şeklinde yazılır, ancak her nazım, şiir değildir.
 
Nazire



Bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı şekil, vezin, kafiye ve redifle yazılan şiir. Divan edebiyatı nazım türüdür. Kelime Arapça "eş, değer" anlamlarındaki nazir’den gelir. Nazire yazma, tanzir, tanzir etme diye anılır. Nazire geleneği Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir. İranlı şairler nazireye cevâb adını verirler. Alay ve şaka yollu yazılmış nazirelere tezhil veya hezl denir.



Örnek:

Fuzûlî’nin gazeli

Hayret ey büt sûretin gördükte lâl eyler meni

Sûret-i hâlim gören sûret hayâl eyler meni



Mihr salmazsın mana rahm eylemezsin munca kim

Sâye tek sevdâ-yı zülfün pây-mâl eyler meni



Za’fı tâli mân-i tevfik olur her nice kim

İltifâtın ârzû-mend-i visâl eyler meni



Men gedâ şahâ yâr olmak yok ammâ neyleyem

Ârzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler meni



Tir-i gamzen atma kim bağrım deler kanım döker

Akd-i zülfün açma kim âşüfte-hâl eyler meni



Dehr vakf etmiş meni nev-res civanlar aşkına

Her yeten meh-veş esîr-i hatt u hâl eyler meni



Ey Fuzûlî kılmazsam terk-i tarîk-i aşk kim

Bu fazilet dâhil-i ehl-i kemâl eyler meni

Fuzûlî



Nedim’in Fuzuli’nin bu gazeline yazdığı nazire:



Bûs-ı la’lin şöyle sîr-âb-ı zulâl eyler beni

Kim gören âb-ı hâyât içmiş hayâl eyler beni



Şâire söz bulmağa minnet yok amma neyleyim

Âh kim hâyret seni gördükçe lâl eyler beni



Sevdiğim câm-ı meye hâcet nedir la’l-i lebin

Bir şeker handeyle mest-i bî mecât eyler beni



Bağda zülf ü ruhun andıkça bu kimdür deyü

Sünbül ü gül birbirinden sûal eyler beni



Nükhet-î zülfünle geldikçe nesîm-i nev-bâhar

Turra-i sünbül-sıfat âşüfte-hâl eyler beni



Nâ-tüvânım şöyle çeşmin hasetinden kim gehî

Sâye-i müjgân-ı âhü pây-mâl eyler beni



Gerdişin gördükçe sâkî-mülâyım meşrebin

Arzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler beni



Hasret-i çeşminle ben hâk-i siyâh olsam dahi

Baht âhir sürme-i çeşm-i gazâl eyler beni



Güldürür ya ağlatır ya lütf eder yâhud itâb

Hâsılı neylerse ol ruhsâr-ı âl eyler beni



Arz-ı hâlim çok efendim hak-i pây devlete

Lütfun ammâ bî-niyâz-ı arz-ı hâl eyler beni



Ben kulun lâyık değildir aslına ammâ yine

İltifâtın ârzü mend-i visâl eyler beni



Gûyyâ bilmez efendim bende-i dîrinesin

Kim Nedîmâ bu mudur deyü suâl eyler beni

Nedîm
 
Nesir



Duygu, düşünce ve hayallerin dilgilgisi kurallarına uygun cümleler içinde anlatılması şeklindeki edebi eser. Edebiyatın iki anlatım yolundan biridir. Diğeri nazımdır. Nesirde aklın kontrolü altında duygu, düşünce ve hayallere yer verilir. Nazımdan daha geç doğmuştur. Düşüncelerin fadesi için nazımdan (bilgi yelpazesi.net) çok daha zengin imkanlara sahiptir. Hikaye, roman, tiyatro, masal, hatırat, makale, sohbet, deneme, gezi yazısı, biyografi gibi edebiyat türlerinde hep nesir kullanılır. Nesrin en küçük birimi tek başına bir anlam ifade eden cümledir. Nesir, kullanılan üslûba göre sade nesir, orta nesir ve süslü nesir olmak üzere çeşitlere ayrılır.
 
Nida



Divan edebiyatımızda bir sanat türü. Şairin korku, sevinç, şaşkınlık, acı, ızdırap, öfke gibi pekiştirilmiş, duygu ve düşüncelerini okuyucuya hissettirebilecek şekilde işlemesi. Çokluk "ey!, hey!, vay!" gibi ünlemlerle seslenilir. Tekrîr ve teşhis sanatlarıyla birlikte kullanılır.



Örnek:

Ey mi’delerin zehr-i tekazası önünde

Her zilleti bel’eyleyen efvâf kadide;

Ey fazl-ı tabiatle en âmâde ve mün’im

Bir fıtrata makrûn iken aç, âtıl ve âkim

Her ni’meti, her fazlı, hep esbâb-ı rehâyı

Gökten dilenen züll-ı tevekkül ki...

Mürâyî
 
Otobiyografi



Bir kimsenin kendi hayatını yazdığı eser. Biçim ve içeriğiyle bir edebi değer taşımalıdır.
 
Otograf



Yazarın kendi el yazısı. Eskiden hatt-ı dest (el yazısı) deyimi kullanılırdı.
 
Ottova Rima



Sekiz mısralı bir nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatında, buradan da Türk edebiyatına geçmiştir. Batı edebiyatında kafiye şeması, abababcc’dir. Bu şema bizde değişikliğe uğrayarak ababcccb şeklini almıştır. Aabbccdc şekli de görülür. Bu nazım şekli lirik tür için elverişlidir. Ottova Rima’yı edebiyatımızda daha çok Abdülhak Hamid kullanmıştır.



Örnek:

(MAKBER’den)

Bu makberdir o bâba makdem,

Bilmem ne duyar girince, adem?

Sûzişlerimin budur esâsı

Hep şüphelerin bu en fenâsı

Benlik acebâ kalır mı ol dem?

Sönmüş erimekte o nûr-i dîdem.

Ben gözler idim bu hâli ey yâr

Senden daha çok zaman akdem...

Abdülhak Hâmid
 
Ozan



Kopuzla türkü söyleyen en eski Türk şairleri. Osmanlı döneminde halkı şairleri için kullanılırdı. Âşık sözünün karşılığı olduğu gibi meddah anl***** da taşıyordu. Ozanların toplumda önemli yerleri vardı. Beylerin huzurunda, dini törenlerde, elindeki kopuzunu çalarak kahramanlık destanları okurlar, halk (bilgi yelpazesi.net) arasında kıssa söylerlerdi. Memluk ordusunun mızıka takımında ozan denilen çalgıcılar olduğu tarihi kaynaklarda yazar. Selçuklular’da da benzer durum görülür
 
Önsöz



Eserin niçin ve ne amaçla yazıldığını belirtmek için kitabın başına eklenen yazı. Bu bölümde yazar ya kitabın özetini verir veya hangi nedenle yazdığını açıklar. Eskiden, "sebeb-i telif-i kitab" (Kitabın yazılışının sebebi) sözü kullanılırdı. Tanzimat’tan sonra edebiyatçılar, mukaddeme başlığı altında (bilgi yelpazesi.net) yazdıkları önsözlerde edebiyat anlayışlarını belirleyici açıklamalar yaptı. Namık Kemal’in Celaleddin Harzemşah, Recaizade Mahmud Ekrem’in Zemzeme, Abdülhak Hamid Tarhan’ın Makber mukaddemeleri bunlardandır.
 
Paragraf



Bir fikrin işlendiği yazı bölümü. Bir veya birkaç cümleden meydana gelebilir. Satırbaşı yapılmış her bölüm bir paragraftır.
 
Pastoral



Çoban ve kır hayatını, köylerdeki yaşayış şeklini anlatan şiir. Grekler’in bukolik dedikleri bu türü Edebiyat-ı Cedide’ciler eş’ar-ırâiyâne (Çoban şiirleri) diye adlandırmışlardır. Pastoral şiir, süsten, kelime oyunlarından, yapmacılıktan uzak sade bir dille yazılır. Eski Yunan edebiyatında Theokrites ile Latin edebiyatında Vergillius, pastoral şiirin ilk ve en güzel örneklerini verdi.
 
Pelteknâme



Kekeleme şiiri. Lisan-i pepeği adı da verilir. Halk edebiyatı nazım şeklidir. Âşık, kelimelerin ilk hecelerini, bazen de kelimelerin çoğunluğunu kekeleyerek söyler. Bu tekrarlar ölçüye dahildir.



Örnek:

Bu bu bugün gö gö gördüm yü yü yüzün dilberâ

Ba ba baktım gö gö gönlüm oluptur ziyaâ

Di di dilim pe pe peltek sö sö söyler zebanımı

Ne ne ne derse de de desin dimesin tek sana

Abdi İmam
 
Plot



Roman, hikaye, tiyatro gibi eserlerde, baştan sona devam eden hareketlerin yapısı. Bir bakıma eserin planıdır. Kahramanların ve olayların meydana getirdiği devamlılığı ifade eder. İkinci, üçüncü derecedeki kişi ve olaylar, görünüp kaybolan bir başka zaman, mekan ve olayla ortaya çıkan kişiler, duygusal davranışlar plotu tamamlar ve zenginleştirir. Plot, yapısına göre çeşitlere ayrılır. Bazı plotlar trajik olayları, bazıları komedi, masal ve hiciv gibi konuları göstermek için kurulur. Eser, bu plota göre kimlik kazanır.
 
Geri
Üst