En sevilen şiir dörtlükleri

Hala sen varmışsın gibi
İki yastıkla yatıyorum..

Kimseye söyleme gidişini, ben söylemedim.
Elimde senin siparişin olmayan torbalarla geliyorum eve..
Ağlaya ağlaya öpüyorum yattığın yastığı yorganı
Sanki beni az önce yolcu etmişsin gibi çıkıyorum sokaklara..
Üst komşuya hava atarak, bi fiyaka bi görsen..
Ne garip bu insanlar!
Bütün mahalle, hatta alttaki bakkal bile seni geçen kasım öldü sanıyor...
Ne garip bu insanlar!
Hala her sabah bana selam veriliyor..
Sanki yaşıyormuşum gibi..

Ceyhun Yılmaz
 
Sensızım fakat yürecigime sıgmıyor sevgin... Masum bakışların güzel ellerin! İcimi titreten şiirlerin!ask türkülerin! Sensizim ama o kadarda sendeyim ki, Sessizligin icinde gömülü bir saat gibi... Her saniye hatırlatıyorsun kendini...sendeki beni ASİ_ERGEN
 
Sevme beni sevdalardan vurgunlar yedim
Bana çok gördüğün aşkı sen ellere ver
Terk edilişim ilk değil alışır gönlüm
Sevilmeden sevmek warya o daha BETER

 
KALDIRIMLAR

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

NECİP FAZIL KISAKÜREK

 
ACILAR DENİZİ



Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp ***ürse
Yılların içimde bıraktıklarını...
 
Öyle birini bulunki ;
Size içten bir şekilde güzel olduğunuzu söyleyen;
Telefonu suratınıza kapadığınızda sizi geri arayan ;
Sizin uykuya dalmanızı seyretmek için uyumayan;
Sizi alnınızdan öpen;
Size en zor anlarınızda,sizi bulutların üstünde çıkarmak isteyen;
Arkadaşlarının önünde elini tutan;
Öyle birini bekleyin ki;
Size durmadan size sahip olduğu için kendini şanslı saydığını veya ne kadar önemsediğini hatırlatan;
Arkadaşlarıma dönüp 'aradığım o.....' diyen.....
 
Böyle Bir Sevmek

ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

hayır sanmayın ki beni unuttular
hala arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir.

Atilla İlhan
 
Sis damlardı yüreciklerimize
Kızılla raks ederdi göllerimiz
Ve boncuklarımız
Boncuklarımızdan sel akardı; vuslata
Öylesine daralırdı ki engin durgunluk
Ve öylesine kanardı ay dede
Nasılda dalgalanırdı gözlerimizin tuzlu denizi
Elmacık kemiklerimizin sığ koylarında
Nasılda inanarak sonsuza
Şiirler yazardı tükünmeden
Ve
ve nasılda yanardı baş ucumuzda; sis
İsyan ederek sokağımıza...

BURAK ONUR ŞAHİN
 
HERŞEY SENDE GİZLİ Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
 
KÜÇÜĞÜM

Aynı sokakta oturuyorduk
Her gün bir kızla geliyordu eve
Adı ESRARENGİZDİ
Herkes onun hakkında
Farklı şeyler söylerdi.
Fakat kimse gerçeği bilmezdi

Kirli sakalları vardı.
Yeşil gözlü, kumraldı
Mahallenin kızları hayrandı ona
Bense nefret ederdim
Hiç kimseyle konuşmaz
Sadece gelir geçerdi
Birgün onunla yolda karşılaştık
Çok güzel bir yüzü vardı
Bana gülümsedi
Şaşırdım
Ama yine de onu sevmiyordum.
Fakat o çok farklıydı
Gece boyunca lambası yanardı
Uyumak yerine onun evini seyrediyordum,
Onu sevmediğim halde her şeyiyle ilgileniyordum
Yavaş yavaş onu gözlemeye başladım
O an anladım ki
Hep kendimi kandırmışım
Ona karşı hissettiğim şey sevgiymiş
Artık o eve gelmeden uyuyamıyordum.
Yanına gelen kızları kıskanırdım
Herkes onun kötü olduğunu söyleyince
Hep onu savundum
Onunla karşılaşmak için kapıda dururdum
Onu yine yolda gördüm
Bana göz kırptı
Yanımdan geçerken onu çağırdım
Acelem var KÜÇÜGÜM dedi
Bana aramızdaki yaş farkını hatırlatmıştı
Eve gidip, sabaha kadar ağlamıştım
Karar verdim, ona aşkımı ilan edecektim
Yolunu gözledim
Bir gün onu gelirken gördüm
Peşine düştüm O eve girdi
Biraz bekleyip kapıyı çaldım
Açtı, ne var KÜÇÜGÜM dedi
SENİ SEVİYORUM dedim
Gülümsedi
EVET dedi
Ne evet dedim, konuşmadı
Koşarak dışarı çıktım
Bir ay boyunca evden çıkmadım
Bir gün kızlarla konuşurken
Ambulans geldi, onun evine girdi
Sedye ile onu dışarı çıkardılar
Önümüzden geçerken
de seni KÜÇÜGÜM dedi ve gözlerini yumdu.
Kıpkırmızı oldum herkes bana bakıyordu
Ağlayarak koşmaya başladım
Akşama kadar sokakta gezdim
Göz yaşlarım durmadan akıyordu
Sonra eve geldim
Annemler ondan bahsediyorlardı
Sevdiği bir kız varmış
Ailesi evlenmesine izin vermeyince
Kız evden kaçmış
Sokak serserileri onu öldürmüş

Eve getirdiği kızlar, evi olmayan kızlarmış
Kimi sevdiyse ölmüş
Çok sevip acı çekmiş
İntihar edip hastaneyi aramış
Polisler evin duvarında KÜÇÜGÜM yazısını bulmuş
KÜÇÜGÜM sen de ölme yazıyormuş
Ben de seni sevdim.
Sevdiklerim gibi sen de ölme diye,..
Sen ölme diye ben öldüm
KÜÇÜGÜM...

Uğur Arslan
 
glmekuzakyakn3333rh1.jpg
 
Yokluğunda ne ateşleri hasretinle yaktım da
Bir seni yakamadım,beni yaktığın gibi
Çölde su,mahpusta gün,oruçta Ekmek gibi bekledim seni.
Sense araya korkular koydun
Yasaklar koydun
Şimdi neredesin diye sorma!
Sen çağırdın da ben gelmedim mi?
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara,
Yağmurlu havalara,kasvetli akşamlara
Sen varken,
Bakıp iç çekmezdim tren istasyonlarına,
Otobüs duraklarına
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım.
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim,kalanlara acımazdım
Sen varken böyle üşümezdim,titremezdim.
Masumdum,çocuklar gibi
Böyle delirmezdim,küfretmezdim
Hele ölmeyi hiç düşünmezdim
Şimdi soruyorum sana
Adı sevmekse bu cehennemin,
Sen yaktın da ben yanmadım mı?
Biliyorsun,
Bütün acılarına "yeşil ışık" yaktım olmadı,
Bütün korkularına "arka çıktım" olmadı,
Dağlara merdiven dayadım, olmadı.
Haziran´da Kar oldum yağdım avuçlarına,olmadı.
Sevdim olmadı,yandım olmadı,taptım olmadı
Artık benden pes!
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes!
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum,git!
Ama ardında,
Ağlayan bir çift göz,
Paramparça bir yürek,
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan;
Çek silahını daya sırtıma!
Titrersem namerdim
SEN VURDUN DA BEN ÖLMEDİM Mİ?


Ahmet Selçuk İlkan
 
Acılara Sevdalı

Gökyüzüme kapkaranlık, bulutların dolduğunda
Senin yağmurların ile ıslanmayı seviyordum
Gözlerin puslanıyordu, çiçeklerin solduğunda
Belki de gözlerindeki puslanmayı seviyordum

Mahkum etmiştin sen beni, yüreğinle tutuklayıp
Gülerdin müebbetime, bazen beni ayıplayıp
Delirsem de yokluğunda, duvarları yumruklayıp
Dönüşünle akıllanıp, uslanmayı seviyordum.

Bir hapishaneden kaçtım, yaralı ve kaçaktım ben
Ölemedim tabutlara, binlerce çivi çaktım ben
Hiçbir şeyi kesemeyen, körelmiş bir bıçaktım ben
Belki yavaşça çürüyüp, paslanmayı seviyordum

Çevirince yollarımı, dert hanının hancıları
Ve sarınca dört yanımı, derin hasret sancıları,
Yaşamayı seviyordum, senden gelen acıları
Sırtımı duvara verip, yas'lanmayı seviyordum

Işığı gönlüme vuran, o kapıdan girme diye
Aramıza buzdan soğuk, duvarları örme diye
İçimdeki aydınlığı, yeter ki sen görme diye
Kederler sürüp yüzüme, süslenmeyi seviyordum

Sevmeleri seviyordum, ömrümün deli yaşında
Üşümeyi seviyordum, aşkın zemheri kışında
Tırmanarak zirvesine, çıkıp bir dağın başında,
Deliler gibi adını, seslenmeyi seviyordum.

Abdullah Melik Mısırlı
 
haydi abbas, vakit tamam;
aksam diyordun iste oldu aksam.
kur bakalim çilingir soframızı;
dinsin artik bu kalp agrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumana,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi besiktas'tan;
yaşamak istiyorum gençliğimi baştan.

cahit sıtkı tarancı
 
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim ***ürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

CEMAL SÜREYA
 
Gözlerin dolu dolu olsada gülümse

Gülümse o zaman daha az yakar belki göz yaşların gözlerini

Karanlık hücrenin küçücük penceresinin parmaklıklarından bakıryosan hayata

Bir gün kaybedersin renkleri işitemezsin sesleri

Kalbin soğumaya başlar yavaş yavaş

Sonunda esiri olursun gölgelerin

Sakın haa!!! yaşamak güzel herşeyiyle güzel..

Yağmurda ıslanmak o billur damlaları göz kapaklarında hissetmek

Bem beyaz karlarda uzanıp pamuk şekeri bulutları izlemek

Issız bucaksız kırlarda.. kokuları benliğini çocuklaştıran çiçeklerin içinde koşmak güzel

Güneş sinsice yakarken tenini buz gibi suyu hissedebilmek

Baharda yağmurdan sonra güllerle karışmış yaprak kokusunu duyabilmek

Akşamın kızıllığında sevgilinin gözlerinde güneşin batışını beklemek güzel..

Narin kırılgan ellerini sevgilinin ellerine alıp

Yanağında sıcaklığını hissettiğinde dudaklarının

Tüm benliğinle sevildiğini hissetmek

Yaşamın anlamını soranlara bunları anlatabilmek güzel..

Hatta yorulmak güzel , dinlenirken hazzıyla başarının..

Susuzluk güzel ıslanırken kurumuş dudakların..

Ayrılıklar bile güzel , çünkü gizemli kapısıdır yeni başlangıçların..

O halde gülümse doğan güneşe insanlara çocuklara dünyaya..

Yaşama gülümse..!

Çünkü hiç bir şey bitmez sen istemedikçe

Yapılanlar kötü değildir sen hissetmedikçe

Dünya sensin hayat sensin senin aleminin prensi yada prensesi sensin ..

Öyleyse gözlerin dolu dolu olsada gülümse ...
 
Bir Sabah Gelsem Diyorum

bir sabah ürkek, mahcup
kapına gelsem,
uyandırsam seni kuşlardan önce
gün ağarıyorken.
sevinir misin beni görünce?
yaşarken sabahın sessizliğini
şaşırır, telaşlanır mısın?
gösterir misin sevindiğini?
anlatır mı yüzünün her çizgisi,
sevildiğimi...

bir sabah, yorgun argın
henüz güneş doğmadan
toplasam tüm cesaretimi
ve umutlarımı alıp yanıma.
gelsem kapına.
yalnızlığımı,
bir de sensizliğimi
bıraksam avuçlarına.
soran gözlerle bakar mısın yüzüme?
yoksa güler mi göz bebeklerin
gösterir misin mutluluğunu?
söyler misin beni ne çok özlediğini?

gün doğarken
bölsem tatlı uykunu
hiç beklemediğin bir anda,
saçlarım uçuşarak
geliversem seher yeliyle
bir serçenin gelişi gibi
habersizce konuversem dallarına.
ürkek ve mahcup
bıraksam kendimi kollarına
sıkıca sarılıp kucaklar mısın?

sabah ayazı titretirken içimi
gelsem diyorum,
hiç beklemediğin bir sabah.
ısıtır mısın bakışlarınla yüreğimi?
ama hiç sormadan
‘’nerelerdeydin?’’diye
sitem etmeden,
oturtup baş köşeye
bir çay koyup ocağa
ellerin ellerimde, güler yüzünle,
‘’ne iyi ettin de geldin’’ der misin?

bir sabah diyorum, gelsem kapına.
yeni doğan günle birlikte
yeni umutlar doğsa içimize
özlemler bitse
dalgalar şarkı söylese
biz konuşmasak
gözlerimiz konuşsa.
anlatsalar ölümsüz sevgimizi
söyle, istemez misin?..

bir sabah diyorum, gelsem kapına.....

Yasemin Can
 
EĞER (444743 Hit)

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

CAN YÜCEL
 
YARALI YÜREK
Geçen her saniyeye sitemim var
Sen yoksun diye ,
Söz geçiremez oldum
Şu yaralı yüreğime,
Bekledim yıllarca dönersin diye,
Hasretin ,özlemin hançer misali vurdu kalbime,
Şahit oldu yıldızlar,geceler; sensizliğe ,sevgime
Özledim özledim seni…
Yoruldu artık bu yürek seni beklemekten,
Ben son nefesimi vermeden
Gel, gel …
Seninle hayat bulayım
Kalbimde ölmeyen seni cıkarayım
Sırrı kelimelerde saklı olan
O cümleyi söyleyeyim
Seni seviyorum…
 
Geri
Üst