Kıssadan Hisse

Onlar görülünce Allah hatırlanır


Nevşehir’de yetişen Allah adamlarından “Hasan Dede”
virgul.gif
bir gün sevdikleriyle sohbet ederken;
- Kardeşlerim
virgul.gif
Allah’ın velî kullarını seviniz
virgul.gif
buyurdu. Zira bir hadis-i şerifte
virgul.gif
evliya kullar için; “Onlar görülünce Allahü teâlâ hatırlanır” buyuruluyor.
- O büyükler vefat etmişse?dediler.
- Olsun
virgul.gif
buyurdu. Vefat etmiş olsalar da
virgul.gif
mübarek ruhları dünya ile ilişki içindedir yine.
- Nasıl yani?
- Yani o büyüklerin ismi nerede anılırsa
virgul.gif
ruhları orada hazır olur. Bereket iner o yere. Onları araya koyarak
virgul.gif
onların hürmetine kim dua ederse
virgul.gif
kavuşur muradına. Çünkü o büyükler Allahü teâlânın sevgili kullarıdır. Cenab-ı Hak
virgul.gif
“onların hürmetine...” diyerek yapılan duayı geri çevirmez.
İnsan neye benzer?
Bir gün de “Kibir”den sordular bu zata.
Buyurdu ki:
- Şu aciz insanın kibredecek nesi vardır ki? Aslı
virgul.gif
“bir damla su”
virgul.gif
sonu “bir avuç toprak”tır. Önce hiç yoktu. Sonra dünyaya gelip
virgul.gif
hiçbir şey yapamayan bebek oldu. Şimdi de her an hasta olmak ve ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek
virgul.gif
çürüyüp toprak olacak
virgul.gif
kurtlara
virgul.gif
böceklere yem olacaktır.
Ve sordu cemaate:
- İnsan
virgul.gif
neye benzer biliyor musunuz?
- Neye benzer hocam?
- Boğazlanmayı bekleyen “koyun”a
virgul.gif
yahut idam olmayı bekleyen bir “idam mahkûmu”na benzer. Her an için öleceği ve azaba ***ürüleceği zamanı beklemektedir. Ölünce
virgul.gif
kabir azabı çekecek
virgul.gif
sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını görecektir. Sonra da Cehenneme atılacak
virgul.gif
tarifi imkânsız azaplara yakalanacaktır belki de.
Ve sordu yine:
- Bütün bu musibetlerin başına gelmesi muhtemel olan bir insana
virgul.gif
“kibir”mi yakışır
virgul.gif
yoksa “tevazu” mu?
- Elbette tevazu yakışır efendim.
- Evet. Bütün insanları yaratan
virgul.gif
sonsuz kuvvet ve kudret sahibi olan Allahü teâlâ da; “Kibredenleri sevmem
virgul.gif
tevazu edenleri severim” buyuruyor zaten.
 
Sonsuz bayrama kavuşmak


Kudüs’te yetişen evliyadan “Hasan Ebû Havale el Gazzî” hazretleri
virgul.gif
bir günkü sohbetinde;
- Kardeşlerim
virgul.gif
sonsuz bayrama kavuşmak için beş büyük imtihan geçireceğiz
virgul.gif
buyurdu.
- O imtihanlar nelerdir? dediler.
- Birincisi
virgul.gif
son nefeste “Allah”diyerek çene kapatmaktır
virgul.gif
buyurdu. Ancak bu nimet çoklarına nasib olmaz. “Allah” diyecek yerde “Aman doktoor!..” derse
virgul.gif
felaket olur mazallah. Sevgili Peygamberimiz; “Son nefeste Allah diyen
virgul.gif
Cennete gider” buyuruyor.
Ve ekledi:
- Bu imtihanı kolay atlatanın
virgul.gif
diğer imtihanları da kolay geçer.
Sordular:
- Diğer imtihanlar nelerdir ki efendim?
Buyurdu ki:
- “Kabir” sualleri
virgul.gif
“Mahşer” sıkıntıları
virgul.gif
“Mizan” korkusu ve “Sırat köprüsü”dür. Cenab-ı Hak hepimize bu imtihanları selametle geçip
virgul.gif
hakiki bayrama
virgul.gif
sonsuz Cennet nimetlerine kavuşmayı nasib buyursun.

Tasavvuf nedir?
Bir gün de;
-Tasavvuf nedir? diye sordular bu zata.
-Tasavvuf
virgul.gif
bütün günahları terk etmek
virgul.gif
hatta günah işlemek arzusunu kalbinden söküp atmaktır
virgul.gif
buyurdu.
Sonra şunu anlattı:
Hazret-i Ali bir gün
virgul.gif
bazı insanların toplanmış eğlendiklerini görünce merak edip;
-Niçin böyle eğleniyorsunuz? diye sordu.
Cevabında;
-Bugün
virgul.gif
bizim bayramımızdır
virgul.gif
dediler.
Büyük sahabî;
-Günah işlemediğimiz gün de bizim bayramımızdır
virgul.gif
buyurdu.

Îmanla gitmek için
Bir başka gün de yine;
-Tasavvuf nedir?diye sorduklarında
virgul.gif

-Tasavvuf
virgul.gif
keramet sahibi olmak
virgul.gif
güzel rüyalar
virgul.gif
nurlar
virgul.gif
renkler görmek değildir
virgul.gif
buyurdu.
-Ya nedir? dediler.
-Tasavvuf
virgul.gif
son nefeste îmanla gidebilmek
virgul.gif
yani ölürken “Allah” diyebilmek ilmidir
virgul.gif
buyurdu.
 
Bu altınlar senin

Hindistan evliyâsından “Ubeydullah Serhendî” hazretleri
virgul.gif
bir gün şunu anlattı sevdiklerine:
Vaktiyle bir Müslüman
virgul.gif
birinden tarla satın almıştı. Tarlayı sürerken “bir küp altın” çıktı taprağın altından. Küpü kucaklayıp doğruca gitti mal sahibine ve;
- Al arkadaş
virgul.gif
bu altınlar senin
virgul.gif
dedi. Tarlayı sürerken buldum.
Adam kabul etmedi.
- Hayır kardeşim
virgul.gif
alamam.
- Nedenmiş o?
- Ben bu tarlayı sana sattım. Dolayısıyla bunlar da senindir.
- Ama ben
virgul.gif
sadece tarlayı satın aldım. Altındakiler sana aittir.
- Hayır
virgul.gif
sana âittir.
Velhasıl anlaşamayınca
virgul.gif
kadıya gittiler. Kadı efendi
virgul.gif
ikisinin de temiz insanlar olduğunu görünce
virgul.gif
sordu birine:
- Senin evlenecek oğlun var mı?
- Var kadı efendi.
Öbürüne sordu:
- Senin evlilik çağında kızın var mı?
- Var efendim.
O iki gencin nikâhlarını kıyıp;
- Bu altınlar da mehir olsun
virgul.gif
dedi.
Ve bu hayırlı izdivaçtan
virgul.gif
“Bayezid-i Bistâmî” hazretleri dünyaya geldi.

Din nasihattir...
Sonra sevdiklerine dönerek;
- Din
virgul.gif
nasihattir buyurdu. Herkes
virgul.gif
elinde ne imkân varsa
virgul.gif
onunla “emr-i maruf” yapmalıdır.
Sonra şunu anlattı:
Hazreti Ömer
virgul.gif
eshâb-ı kiramın büyüklerinden birini
virgul.gif
bir şehre vali tayin edip
virgul.gif
birkaç sahâbî ile kendisini uğurlarken ayaküstü nasihat etti:
- Gittiğin yerde sakın Allaha şirk koşma! Beş vakit namazını kıl! Ramazanda orucunu tut! Zengin olursan zekâtını ver ve hacca git!
O gidince
virgul.gif
sahâbîler;
- Ey halife! dediler. Bunlar bilinen şeyler. Kaldı ki bu zat
virgul.gif
Cennetle müjdelenmiş bir sahâbî.
Hazret-i Ömer;
- Olsun
virgul.gif
buyurdu.
- Hikmetini anlayamadık da efendim.
- Din
virgul.gif
nasihattir kardeşlerim. Bildiği şeyler de olsa
virgul.gif
en mühim hususları hatırlattım kendisine.
Ve sordu onlara:
- Başka ne söyleyebilirdim ki?
 
Bunu sat da gel!

“Ebüssü’ûd Efendi”
virgul.gif
Osmanlının büyük âlimlerindendir. “Müftiyüssekaleyn” denir kendisine.
Yâni insanlara ve cinlere fetva veren müftü.
Bir gün
virgul.gif
başında çok kıymetli bir sarık varken yanına biri gelir bir aralık.
Adamın dikkatini çeker sarık.
Kendi kendine; “Çok pahalı bir şey” diye düşünür. “Şunu satsa
virgul.gif
parasıyla çok fakirin karnını doyurur”.
İyi de
virgul.gif
Ebüssü’ûd Efendinin açıktır kalb gözü.
Anlar böyle düşündüğünü.
Derhal çıkarıp uzatır sarığı o kimseye.
- Bunu sat da gel
virgul.gif
buyurur.
Adam sarığı alırken;
- Niçin? diye sorar.
Buyurur ki:
- Bunun parasıyla çok fakirin karnı doyar.
Adamcağız;
- Başüstüne
virgul.gif
der ve gider pazara.
Birine satıp geri dönünce şaşırır o ara.
Çünkü sattığı sarık
virgul.gif
Ebüssü’ûd Efendinin başındadır yine.
Mübarek sorar:
- Hayret mi ettin?
- Evet efendim
virgul.gif
der. Ben bu sarığı satmıştım. Şimdi sizde ne arar?
- Sırrını öğrenmek ister misin?
- Elbette efendim.
Ona bir adres verip;
- Bu kimseye git sor
virgul.gif
buyurur.
Adam o adrese gittiğinde hayret eder
virgul.gif
şaşırır.
Çünkü bu kimse
virgul.gif
az önce sarığı sattığı adamdır.
Sorunca
virgul.gif
adam şöyle anlatır:
- Üç ay önce denizde fırtınaya tutuldum.
- Evet.
- Tam boğulmak üzereyken
virgul.gif
bir adakta bulundum.
- Nasıl bir adak?
- “Eğer kurtulursam
virgul.gif
dedim. Ebüssü’ûd Efendi’ye çok kıymetli bir sarık alıp hediye ***üreceğim”.
- Ee sonra?
- Bugün senin elinde o sarığı görünce “Tamam” dedim içimden. “Ebüssü’ûd Efendiye layık bir sarık buldum nihayet”.
Alıp hediye ***ürdüm.
Ve ekledi:
Hadise bundan ibaret...
 
Şu adamı susturun!

“Mevlânâ Seyyid İbrâhim Efendi” Allah adamlarındandır. Sülalesi
virgul.gif
hazret-i Hüseyin’e dayanır.
Seyyiddir yâni.
O devirde daralan ona varır.
Onun iki çift sözüyle ferahlanır.
Ama kötüler de eksik değildir o devirde.
Sevenleri olduğu gibi sevmeyenleri de vardır.
Nitekim biri vardır ki bu zata dil uzatır.
Gıybetini yapar. Allah’tan da korkmaz.
Ama mübarek aldırmaz.
Cevap bile vermez hatta.
Bir gün sevenleri gelirler bu zata;
- Efendim şu adamı susturun
virgul.gif
derler.
Ama o;
- Hayır
virgul.gif
buyurur. Eden kendine eder.
- Efendim izin verin
virgul.gif
biz söyleyelim
virgul.gif
diye sızlanırlar.
- Hayır
virgul.gif
buyurur yine. Bırakın söylesin. Her kaptan içindeki dışarı sızar.
İyi de
virgul.gif
o kimse edebsiz ve ahlaksızdır.
Meydanı boş bulunca iyice azıtır.
Yaptığı hakaretler günden güne artar.
Nihayet bir gün...
Hakâretinde gider çok ileriye.
Gelip haber verirler bu büyük velîye.
O zamana kadar sabreden İbrahim Efendi bu defa çok üzülür.
Kalbi incinir derinden.
Ve gadaba gelir birden.
Döner sevdiklerine;
- Onun dili
virgul.gif
bir daha döner mi? buyurur. O hakâretlerine devam edebilir mi?
Eyvah
virgul.gif
ok yaydan çıkmıştır.
Allah dostu kırılmıştır.
İşte ne olursa o anda olur.
Adamın dili tutulur.
Hem de o anda.
Yâni böyle buyurduğu zamanda.
Bir kelime konuşamaz olur.
Eee ne demişler: “Evliya
virgul.gif
açıkta duran kılıç gibidir. Onlara sataşanlar
virgul.gif
o kılıca boyunlarını vurur”.
Onu bu halde görenler;
- Bir velîyi incitenin hali böyle olur
virgul.gif
derler. Gönlü kırık velînin bir cümlesi
virgul.gif
ne hâle soktu adamı.
Ve dua ederler:
- Yâ Rabbî “Evliyâ” kullarını üzmekten bizi koru
virgul.gif
derler.
Evet veliler
virgul.gif
Allahın dostudur. Onların hürmetine yağdırılır yağmur
virgul.gif
kar.
Onların kalplerinden kalplere feyiz akar.
 
Îman
virgul.gif
doğru olmazsa...

Bağdat velîlerinden “Rüveym bin Ahmed” hazretleri
virgul.gif
bir ev sohbetinde; - Kardeşlerim
virgul.gif
Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi îman etmek lâzımdır
virgul.gif
buyurdu.
Ve ekledi:
- Buna uymayan fena
virgul.gif
bozuk îtikatlar
virgul.gif
gönlü öldüren bir zehirdir.
Şaşırdılar.
- Zehir mi efendim?
- Evet zehirdir ve insanı sonsuz ölüme
virgul.gif
ebedî azablara ***ürür.
Sordular:
- Amelde bozukluk olursa efendim?
- Amel ve ibâdetlerdeki tembellik affolunabilir. Ama îtikatta gevşeklik affolunmaz.
- Neden? dediler.
- Çünkü âyet-i kerîmede; “Şirki
virgul.gif
yâni küfrü
virgul.gif
aslâ affetmeyeceğim” buyuruldu.
Devamında ise;
- “Diğer bütün günahları
virgul.gif
istediğim kimselerden affederim!” buyuruluyor.

Dinde zorluk yoktur
Aynı sohbette;
- Efendim
virgul.gif
“Dinde zorluk yoktur” demenin mânâsı nedir? diye sordular.
Cevabında;
- Allahü teâlâ
virgul.gif
kulların yapabilecekleri şeyleri emretmiş
virgul.gif
güç şey emretmemiştir demektir
virgul.gif
buyurdu.
- Nasıl yâni? dediler.
- Yâni herkes
virgul.gif
hoşuna giden
virgul.gif
kolayına gelen şeyleri yapsın
virgul.gif
nefsine zor gelen şeyleri yapmasın
virgul.gif
ibâdetleri keyfine göre değiştirsin demek değildir.
Ve ekledi:
- Dinde ufak bir değişiklik yapmak
virgul.gif
küfürdür
virgul.gif
dinsizliktir.

Dünya nedir?
Sohbetin sonunda;
- Dünya nedir? diye sordular.
- Ölümden önce olan her şeye dünya denir
virgul.gif
buyurdu. Bunlardan
virgul.gif
ölümden sonra faydası olanlar
virgul.gif
dünyadan sayılmaz
virgul.gif
âhiretten sayılırlar.
- Neden efendim?
- Çünkü dünya
virgul.gif
âhiret için tarladır. Âhirete yaramayan dünyalıklar
virgul.gif
zararlıdır.
- Ne mesela? dediler.
- Mesela haram ve günahlar böyledir
virgul.gif
buyurdu.
Ve ekledi:
- Dünyalıklar
virgul.gif
İslâmiyete uygun olarak kullanılırsa
virgul.gif
hem dünya lezzetine
virgul.gif
hem de âhiret nîmetlerine kavuşulur.
 
Evlenmek istiyordu...

İstanbul’da medfun bulunan “Merkez Efendi”
virgul.gif
hocası “Sümbül Sinan” Efendinin bir defa sohbetinde bulunmakla âşık olmuştu ona.
O günden îtibâren talebesi olmuş
virgul.gif
Onun teveccühüyle çok şeylere kavuşmuştu.
Hatta birinci talebesi olmuştu.
Hocası da onu çok sevdi.
Ve kısa zamanda mutlak icâzet verdi kendisine.
Her şey yolundaydı. Her şey tamamdı.
Amaa bir şey hariç.
Yaşı yirmidokuza geldiği halde bekârdı henüz.
Evlenmek istiyordu. Ama kiminle?
Hocasının bir kızı vardı. Ama nasıl söyleyecekti bu isteğini?
Bir aracı koyarak arz etti nihayet.
Ertesi gün hocası Sümbül Sinan Efendi çağırıp sordu kendisine:
- Sen evlenmek mi istiyorsun evladım?
- İzin verirseniz hocam.
- Peki kiminle evleneceksin?
Mahcubiyetinden önüne baktı.
- Şeyy...
Mübarek gülümsedi.
- Anladım
virgul.gif
bizim kıza talipsin. Onu sana veririm
virgul.gif
ama bir şartla.
Merkez Efendi rahatlamıştı.
- Her şartı kabul ediyorum hocam.
- Şartım biraz ağırdır. Yapabilecek misin bakalım?
- Himmetinizle inşallah yaparım.
- Pekâlâ
virgul.gif
“bir yük altın” getir bizim eve.
Hiç tereddüt etmedi.
- Baş üstüne!
İyi de
virgul.gif
nerden bulacaktı bir yük altını?
Hemen geçti faaliyete.
Önce üç-beş çuval buldu. İçini “Toprak”la doldurdu.
Ağızlarını dikerek gönderdi hocasının evine.
Sonrasını tahmin edersiniz.
Evde çuvallar açılınca birden
virgul.gif
çil çil “Altınlar” döküldü içlerinden.
Hocası hiç hayret etmedi.
- Evlâdım! buyurdu. Benim muradım altın değildi.
Ve ekledi:
- İstedim ki
virgul.gif
hanım da tanısın seni
virgul.gif
o da seve seve versin kerîmesini.
Ve evlendiler.
Cenab-ı Hak şefaatlarına kavuştursun.
 
Hz. Hızır’ı görmek istiyordu!

Kânûnî Sultan Süleyman zamanında
virgul.gif
bir evliyâ zat vardı.
“Yahyâ Efendi” “rahmetullahi aleyh”.
Sultân
virgul.gif
“Ağabey” diye hitâb ederdi Ona.
Bu zat
virgul.gif
hazreti “Hızır”la görüşüyordu.
Sultân bunu biliyor
virgul.gif
kendi de görüşmeyi çok istiyordu.
Ama nasıl?
Bir akşam
virgul.gif
kayıkla gezintiye çıkmıştı ki
virgul.gif
“Yahya Efendi”yi hatırladı birden.
“Tamam” dedi içinden.
Yanaştırdı kayığı Ortaköy’e. Yahya Efendi orada otururdu zira.
Haber saldı:
- Ağabey
virgul.gif
sen de gel
virgul.gif
dolaşalım beraber.
Niyeti Onun bereketiyle “Hızır”ı görmekti.
Mübarek
virgul.gif
gelip bindi kayığa. Ama yalnız değildi. “Bir kişi” daha vardı yanında.
Açıldılar denize.
Sultânın parmağında bir “Yüzük” vardı. O kişi
virgul.gif
dikkatlice o yüzüğe bakardı. Sultan bunu fark edip çıkardı yüzüğü parmağından;
- Gâlibâ merak ettin
virgul.gif
dedi. Al
virgul.gif
incele daha yakından.
Aldı o da yüzüğü. Baktı
virgul.gif
baktı
virgul.gif
sonra denize attı.
Herkes şaşırmıştı “Yahyâ Efendi” hâriç.
Padişah da şaşırdı. Üzüldü hatta. Ama kızmadı hiç. Zira çekiniyordu Yahya Efendiden.
O kişi
virgul.gif
biraz sonra;
- Ben ineyim dedi burada.
Pâdişâh;
- Yanaş! dedi kayıkçıya.
O kişi inerken
virgul.gif
bir avuç “Su” aldı denizden
virgul.gif
uzattı Pâdişâh’a.
Ve yürüyüp gitti. Onu göremediler bir daha.
Padişah
virgul.gif
“Neler oluyor?” diye düşünürken
virgul.gif
avcundaki suda “Yüzüğünü” gördü birden.
Donakaldı hayretten.
Evet
virgul.gif
işi anlamıştı. Ama geç kalmıştı.
Tutmak istediyse de o “Kişi”nin elinden
virgul.gif
olmadı. Zira çoktan kaybolmuştu gözden.
Sordu Yahyâ Efendiye:
- Ağabey
virgul.gif
neler oluyor? diye.
Buyurdu ki:
- O kişi
virgul.gif
Hızır’dı Sultanım.
- İyi ama neden önce söylemedin.
- O
virgul.gif
kendini tanıttı hünkârım. Ama siz geç kaldınız
virgul.gif
ne yapayım?
 
Müslüman
virgul.gif
çok kıymetlidir

Edirne evliyâsından “Kabûlî Mustafa Efendi”
virgul.gif
bir gün bazı sevdiklerine;
- Müslüman
virgul.gif
çok kıymetli insan demektir
virgul.gif
buyurdu. Çünkü îman çarşıda satılmaz. Babadan miras da kalmaz.
Sordular:
- Ya nasıl ele geçer efendim?
- Bu iş nasib işidir kardeşlerim
virgul.gif
akıl ermez. Nasibi yoksa
virgul.gif
Peygamberi de görse Müslüman olamaz.
- Hikmeti ne acaba?
- Çünkü onları
virgul.gif
Allahü teâlâ kendisi seçiyor.
- Kendisi mi seçiyor? dediler.
- Evet. Sevdiği ve seçtiği insana veriyor bu “Îman” nîmetini. Ve onu kendine dost ediniyor.
Şöyle devam etti:
- Müslüman
virgul.gif
mademki Cenab-ı Hakkın sevdiği ve dost edindiği insandır. O halde ona göre davranın Müslümanlara.
Ve ilave etti:
- En azından üzmeyin onları.

> Sıkıntı
virgul.gif
nîmettir
Sohbetin devamında;
- Müslümanın eline diken batsa
virgul.gif
mutlaka bir günahı sebebiyledir
virgul.gif
buyurdu. Ancak bu
virgul.gif
bir nîmettir onun için.
Şaşırdılar.
- Nîmet mi efendim?
- Evet. Çünkü o günahın cezasını dünyada çekmiş olur. Âhirete kalmaz. Bu da
virgul.gif
onun için en büyük nîmettir.
- Âhirete kalsaydı? dediler.
- O zaman felâket olurdu.
- Neden?
- Çünkü bu dünyanın bütün acılarının toplamı
virgul.gif
can verme acısı yanında hiç kalır.
Ve ekledi:
- Can verme acısı
virgul.gif
kabir azâbı yanında
virgul.gif
kabir azâbı da
virgul.gif
Cehennem azâbı yanında hiç kalır.

> En son nasihati
Sohbetin sonunda;
- İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin en son nasihatini biliyor musunuz? diye sordu onlara.
- Bilmiyoruz
virgul.gif
dediler.
Buyurdu ki:
- Talebeleri
virgul.gif
bunu kendisine sormuşlar. Cevabında; “İhlâs
virgul.gif
ihlâs
virgul.gif
ihlâs” buyurmuş.
Sordular:
- Ne demek istemiş acaba?
- Yâni Allah için yapılmayan hiçbir iyiliğin âhirette faydası olmaz demek istemiş.
 
Geri
Üst