komik fıkralar

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan juani-
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Cimri bir kişi ölümü yaklaşınca oğullarını yanına çağırır. Üç oğluna da vasiyette bulunur:
- Ben ölünce hepinizin mezarıma tek tek birer milyar lira koymanızı istiyorum!" der.
Adam öldükten sonra sırayla ı. ve 2. oğlu mezara gider ve birer milyar parayı mezara koyarlar daha sonra babası gibi parayı seven 3. oğlu da mezara gider ve mezardaki paraları alarak yerine babası adına 3 milyarlık çek koyar.
 
Futbol maçı başlamadan önce iki takımdan birinin kaptanı hakemi bir köşeye çekip:
- Hocam! Sen bizim takımın durumunu bilmezsin.. Bu maçı bize kaybettirecek olursan bizimkiler seni ne yapar bilir misin?"
- Ne yaparlar?
- Seni parça parça ederler... Hakem cevap verir:
- Anlaşıldı siz bu oyunda be rabere kalacaksınız!
- Neden?
- Öteki takımın kaptanı da bana aynı sözleri söyledi de ondan!
 
Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış. Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş.
O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri koltuğunun altında şemsiyeyle hızlı hızlı yürüyen eri görünce beyninden vurulmuşa dönmüş. Eri çağırarak
- Bu ne küstahlık?" demiş ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça edip eklemiş: "Bu sana ders olsun bir daha böyle küstahlıklar yapma!"
Neye uğradığını anlamayan er "Baş üstüne!" diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş:
- Teğmenim beni az önce evine yollayan generalimize şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?
 
Adam arkadaşına sormuş:
- Eeee... Evlilik nasıl gidiyor? Arkadaşı cevap vermiş:
- Evlenmeden önce "burçlarla" ilgileniyordum evlendikten sonra "borçlarla" ilgileniyorum!
 
Adamın işi varmış Ankara'ya gidiyormuş. Tam uçağa binerken kulağında bir ses belirmiş:
- Binme bu uçak düşecek! Dönmüş bakmış kimse yok ama içine de bir kurt düşmüş binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış:
- Uçak düştü kurtulan olmadı! Koşmuş Haydarpaşa'ya bilet almış tam trene binecek aynı ses kulağında:
- Binme bu tren raydan çıkacak! Dönüp bakmış yine kimse yok! Trene binmemiş gelmiş eve sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş:
- Tren Eskişehir' de raydan çıktı şu kadar ölü şu kadar yaralı var...
Allah'a şükretmiş koşup otobüse bilet almış tam binerken yine o ses:
- Bu otobüse binme freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamayıp bağırmış:
- Sen kimsin yahu?
- Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış:
- Yahu evlenirken neredeydin?
 
Temel İstanbul’a gitmiş. O esnada 5 dakikada bir top atışları duyulmaktaymış. Merak edip sormuş:
- Hemşerim! Bu top atışları neyin nesi?
- Kraliçe Elizabeth’in gelmesi sebebiyle top atışı yapıldığı anlatılmış. Aradan yarım saat geçmiş ve top atışları halen sürüyormuş. Temel yine bir başkasına sormuş
- Hemşerim! Bu top atışları neyin nesi?
Aynı cevabı alınca söylenmiş:
- Yahu yarım saattir bir karıyı vuramadılar be!
 
Deli Nasır bir gün tek başına Hakkari'nin bir dağında gezintiye çıkar. Her gün o dağ senin bu dağ benim gezmektedir. Onu gören helikopter Nasır'ı terörist sanarak dağdan alır ve alay komutanlığına ***ürür. Askerlerin sıkı denetimi altında alaya indirilen Nasır'ı gören komutan bunun Deli Nasır olduğunu anlar ve serbest bırakılmasını söyler
Deli Nasır Pilota dönerek der ki:
- Usta borcum ne kadar?.
 
Adamın biri yolda giderken bir çocuk görür ve çocuğu çok sevimli bulur. "Senin adın ne?" diye sorar. Çocuk tam söyleyeceği sırada "Dur! Ben tahmin edeyim!" diyerek sözünü keser. Fakat ipucu olarak baş harfini söylemesini ister. Çocuk "Y" der adam başlar saymaya:
- Yaşar! Çocuk başını sallar.
- Yusuf! Çocuk yine başını sollar
- Yasin! Adam "y" ile başlayan bütün isimleri sayar çocuk her seferinde başını sallar. Adam iyice sinir olur kız isimlerini de saymaya başlar çocuk yine başını sallar. Adam en sonunda "Bilemedim neymiş be senin ismin?" diye sorar. Çocuk cevap verir:
- Yamazan!
 
Temel Ingiltere'ye gidecekmiş. Lisan öğrenmesi gerek. Dershaneye yazılmış. İlk derste "Come!" yani "Gel" demeyi öğretiyorlarmış. Temel bu işe akıl erdirememiş. Öğretmenine sormuş:
- Pu nasul iştur "Come!" yaziysun "Kam!" okuyisun. Haydi ona eyvallah... Peki "Cel” olduğunu nereden anlisun?
 
İki kişi bir işe müracaat etmişlerdi. Türk yönetici özellikleri daha kötü görüneni seçti. Bunun sebebini öğrenmek isteyen arkadaşlarına yöneticinin cevabı şu oldu:
- Ali’yle görüşürken onun dünyanın en akıllı insanı olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Bu cevap üzerine çalışma arkadaşları sordu:
- Eeee işte çok iyi. O zaman niye Veli'yi işe aldın?
Türk yöneticinin cevabı enteresandı:
- Çünkü Veli'yle görüşürken benim dünyanın en akıllı insanı olduğumu düşünmeye başladım.
 
Holdingin insan kaynakları ön görüşmeleri yapmış. Seçtikleri adayı Vehbi Koç'a bildirmişler. Vehbi Koç son görüşmeyi yapıp adamı işe alacakmış. Görüşme için bir restaurant ayarlanmış. Vehbi Koç'la yeni yönetici adayı söz konusu yerde buluşmuşlar. Başlangıç olarak ikisi de çorba istemiş. Adam tadına bakmadan çorbaya tuz koymuş. Vehbi Bey de bunun üzerine
- Ön yargılı bir yöneticiye ihtiyacı olmadığını belirterek masadan kalkmış.
 
Çöpçatan gelin ve damat adayım karşılaştırmış. Gelin zengin olduğundan damat adayı ufak tefek kusurların bağışlanması için önceden uyarılmış. Gelin adayı odaya topallayarak girmiş. Damat adayı çöpçatana bakmış
- Topal bu!" diye mırıldanmış. çöpçatan başıyla onaylamış. Damat gelinin saçlarım elleriyle geriye doğru taradığında peruk elinde kalmış. Sessizce "Kel bu!" diye fısıldamış. çöpçatan başıyla onaylamış. Damat adayı kızın şaşı olduğundan da şüphelenmiş ve çöpçatan kulağına eğilip sormak istemiş. çöpçatan rahatlatmış:
- Rahat konuş rahat... Duymaz kulağı sağırdır...
 
Temel Afrika'ya safariye gitmiş. ilk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyorlarmış.
İngiliz
- Ben bugün bir gergedan vurdum!" demiş.
Fransız
- Ben de bir arslan vurdum! demiş.
Temel de
-Ben de bir noşut vurdum!" demiş.
İngiliz'le Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar. Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar.
İngiliz
- Ben iki kaplan vurdum!" demiş.
Fransız
- Ben de bir fil vurdum!" demiş.
Temel
- Ben dört noşut vurdum!" demiş.
İngiliz dayanamayıp sormuş:
- Kusura bakma ama noşut nasıl bir şeydir? Bunca yıllık avcıyız hiç duymadık!
Temel cevap vermiş:
- Ben de ilk defa burada gördüm. Kara kara bir şeyler insana benziyorlar. Ellerini kaldırıp “Noşut noşut!" diye bağırıyorlar.
 
Biyoloji dersinden yapılacak imtihan için sınıftaki herkes çok çalışmış; notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra imtihanın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar ki ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar var.
Hoca da başlarında bekliyorken demiş ki:
- Bu mikroskoplarda lamda bir böceğin bacağı var imtihan sorunuz bacağından böceği tanımak.
Tabii hemen itirazlar ama fayda etmemiş hoca dediği dedik çaldığı düdük... Öğrenciler mikroskopların başına geçmişler fakat bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş:
- Kimsin sen be kapıyı çarpıp çıkıyorsun?"
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış:
- Tanısana haydi bilsene kim olduğumu!
 
Biyoloji dersinden yapılacak imtihan için sınıftaki herkes çok çalışmış; notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra imtihanın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar ki ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar var.
Hoca da başlarında bekliyorken demiş ki:
- Bu mikroskoplarda lamda bir böceğin bacağı var imtihan sorunuz bacağından böceği tanımak.
Tabii hemen itirazlar ama fayda etmemiş hoca dediği dedik çaldığı düdük... Öğrenciler mikroskopların başına geçmişler fakat bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş:
- Kimsin sen be kapıyı çarpıp çıkıyorsun?"
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış:
- Tanısana haydi bilsene kim olduğumu!
 
Bilgeye sormuşlar:
- Bir insanın zekasını nereden anlarsınız?"
- Konuşmasından!" diye cevap vermiş bilge.
- Ya hiç konuşmazsa?" demişler.
Bilgenin cevabı düşündürücü olmuş:
- O kadar akıllı insan yoktur ki...
 
Politikacı bir grup otobüsle bir seminere katılmak üzere yola koyulur. Yolda otobüs şoförü kaza yapar ve bir çiftçinin arsasının hemen yanında devrilir. Bunu gören çiftçi büyük bir çukur kazar ve bütün politikacıları oraya gömer.
Birkaç gün sonra o civardan geçen polis kaza yapmış otobüsü görünce çiftçiye politikacıların nerede olduklarını sorar.
- Hepsini gömdüm! der çiftçi.
- Peki hepsi ölmüş müydü?
- Bazıları ölmediklerini söylüyorlardı ama bilirisin ne kadar yalancı olduklarını bu politikacıların!
 
Trabzon'la Rize arasında bir zamanlar gümrük varmış. Temel her gün bisiklet ve önünde kum torbasıyla gümrükten geçermiş. Bir gün Gümrük Memuru bu. durumdan şüphelenmiş. Temel'e sormuş:
- Dur! Ne geçiriyorsun gümrükten? Temel:
- Kum! diye cevap vermiş.
Memur kum torbasına elini sokmuş karıştırmış. Torbada gerçekten sadece kum varmış. Bu olaydan sonra Temel yıllarca gümrükten bisikletle önünde kum torbası olduğu halde geçmiş. Yıllar sonra Trabzon'da bir kahvede Temel'le gümrük memuru karşılaşmış. Gümrük memuru tekrar sormuş:
- Temel artık emekli oldum sana bir şey yapamam. Cidden ne geçiriyordun gümrükten?
Temel cevap vermiş:
- Bisiklet!
 
Bir gün bir bilim adami yilbasi nedeniyle hastaneleri gezip akillanan delileri salmaya karar vermis. Bir sürü hastaneyi gezmis fakat hic akillandigina kanaat getirilen deliye rastlamamis.


En sonunda bir hastaneye gitmis birde bakmis ki bütün deliler zipliyor hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormus:
-"Bunlar neden böyle zipliyorlar?"
-"Bunlar kendilerini misir patlagi zannediyorlar." demis


Birde bakmislar ki bir tanesi ziplamadan yatagin üzerinde sabit bir sekilde duruyormus. Hemen ona yaklasarak sormus.
-"Sen neden ziplamiyorsun?"
-"Ben tavaya yapistim..."
 
Bir gün adamın biri kendini tavuk yemi saniyormuş ve tavuklardan çok korkuyormuş derken adamı hastaneye yatırmışlar ve uzun süre tedavi etmiler.


Sonunda adama sormuşlar
"artık tavuk yemi olmadığını biliyorsun demi?"
adamın cevabı ise
"ben biliyorum da tavuklarda biliyormu?"şeklinde olmuş.
 
Geri
Üst