komik fıkralar

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan juani-
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Hoca Akşehir gölünün kıyısına gitti. Yanında getirdiği bir çanaktan göle kaşık kaşık yoğurt mayası döküp karıştırıyordu. Oradan geçen biri ne yaptığını sordu. Hoca "Gölü mayalıyorum" dedi. "Aman Hoca sen şaşırdın mı? Göl maya tutar mı hiç?" Hoca "Tutmaz bilirim ama ya birde tutarsa......Düşün oğul ya tutarsa" diye cevapladı adamı.
 
Bir ahbap topluluğunda Hoca’nın eline iş olsun diye bir saz tutturmuşlar:
-Hadi bize güzel güzel bir şeyler çal da dinleyelim!
Demişler. Hoca sazı eline alınca mızrabı bir aşağı bir yukarı teller üzerinde rastgele dolaştırmağa ve böylece tuhaf tuhaf sesler gıcırtılar çıkarmağa başlamış:
-Aman Hoca demişler saz dediğin böyle mi çalınır? Perdeler üzerinde usuliyle gezinmek gerek ...
Hoca elindeki sazı dımbırdatmağı sürdürürken:
-Onlar perdeyi bulamazlar aramak için gezinip dururlar. Ben buldu işte. Niçin boşu boşuna gezinip durayım demiş. Gülmüş.
 
Eşeği kaybolan Subaşı ateş püskürmüş:
-Çabuk benim hayvanımı bulun yoksa karışmam! Diye bağırmaya başlamış.
Herkesi bir telaş bir korkudur almış. Eşeği aramak için dört bir tarafa dağılan Akşehirliler yolda Hoca’ya rastlamışlar:
-Aman Hocam bize yardım et. Yolda sahipsiz bir eşek bulursan hemen yakala n’olur.
-Eşek kimin?
-Subaşının.
Demişler. Hoca da: “Peki ararım” demiş ve türkü söyleye söyleye yolunu sürdürmüş. Karşısına çıkan bir köylü :
-Hocam böyle türkü söyleyerek ne yapıyorsun?
Deyince Hoca:
-Subaşının kaybolan eşeğini arıyorum!
Demiş. Adam yine sormuş:
-Peki böyle türkü söyleyerek eşek mi aranır a Hoca?
-El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa...
 
Bir gün bir adam elinde mektup
Der ki Hoca'yı tutup :
"Hocam zahmet ya sana
Şu mektubu bana bir okusana."
Mektup baştan sona kadar Arapça
Şöyle bir iki evirir çevirir:
Sökemez; çaresiz geri verir.
Der ki: "Başkasına okut bunu sen."
Adam şaşırır : "Niçin ?"
"Türkçe değil bu mektup okuyamam."
Yine anlayamaz adam.
Hocanın okuması yok zanneder:
"Ayıp Hoca ayıp!"der.
"Benden utanmıyorsan şundan utan!
Şu başındaki koca kavuğundan."
Hoca kavuğu çıkartıp uzatır.
Sonra: "-Mademki"der "iş kavuktadır;
Haydi giy de şunu
Kendin oku bakalım mektubunu."
 
Bir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını almışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış ama para veren olmamış.
Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş:
- Peki olur...
Çocuklardan yalnız biri elinde para olduğu halde Hoca'ya şunları söylemiş:
- Şu parayla bana bir düdük getirir misin ?
Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen
Hoca'nın etrafını sararak düdüklerini istemişler.
Nasrettin Hoca cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış.
Ötekileri bağırmaya başlamışlar:
- Ya bizim düdükler nerede ?
Hoca'nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş:
- Parayı veren düdüğü çalar.
 
Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu muziplik olsun diye.
Bir zaman sonra arkadaşları: "Bugün Ramazan'ın kaçı acaba? diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da: "Şimdi eve gider öğrenirim. Biraz sabredin." der ve evinin yolunu tutar.
Çömleği boşaltır; bir sayar iki sayar... Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca. "Arkadaşlar bugün Ramazan'ın kırk beşi" der.
Hoca'nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları. Aralarından biri:
"Aman Hocam bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan'ın kırk beşi olur mu?" diye itiraz eder.
Hoca biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle: "Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz yirmi beşi!"der
 
Bir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını almışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış ama para veren olmamış.
Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş:
- Peki olur...
Çocuklardan yalnız biri elinde para olduğu halde Hoca'ya şunları söylemiş:
- Şu parayla bana bir düdük getirir misin ?
Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen
Hoca'nın etrafını sararak düdüklerini istemişler.
Nasrettin Hoca cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış.
Ötekileri bağırmaya başlamışlar:
- Ya bizim düdükler nerede ?
Hoca'nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş:
- Parayı veren düdüğü çalar.
.
 
Nasreddin Hoca kirda sesinin yettigince bagirarak ezan okuyor ve olanca
hiziyla kosuyormus.
Bu durumu gören birkaç kisi Hoca ya birsey oldugunu düsünerek yanina
yaklasip sormuslar :
- Ne oldu sana Hoca efendi? Bu ne istir?
Hoca kosmasini sürdürerek :
- Sesimin nerelere kadar gittigini merak ettim de... demis. Onun için
arkasindan kosuyor
 
Hocanın canı bir gün sarma çeker.Ama elinde yoğurt bakraçları anası da ağlamış ne yapim ne yapim derken aklına göl gelmiş.Gelmiş gölün kenarınaatmış bakraçları kenara çıkarmış sarmış sigarasını hafif hafif demleniyor.Sonra birden bekçinin düdüğünü duymuş. Eyvah şimdi yandık derken aniden atmış sarmayı bakracın içine sonrada bakracı tutmuş göle dökmeye başlamış.O esnada bekçide yanında bitivermiş.Bakmış bakmış anlamamış sonra hocaya sormuş ne yapıyorsun diye.Hocada görmüyor musun yoğurt mayalıyorum demiş. bekçi kahakahalar içinde ilahi hoca koca göl hiç maya tutar mı demiş.Hocada ya tutarsa diye cevap vermiş.Sonra bekçi ilahi hoca diyip güle güle yoluna devam etmiş.Hoca hem keyfine hem yoğurda yanarken bekçinin arkasından bakıp şimdi bu salak herkese anlatır demiş -
 
Timur ile Hoca bir gün hamama giderler. Hoşbeş ederken Timur Hoca'ya sorar:
"Hoca ben köle olsam bana kaç para değer biçerdin?"
Hoca:
"Ben bu işin tellalı değilim ama bir 15 akçe ederdin!"
Bu laf üstüne Timur çok sinirlerinir:
"Hoca" der "Senin dediğini kulağın duyuyormu? Sadece bu peştemal 15 akçe eder be!"
Hoca hiç istifini bozmadan:
"Ben zaten peştemale biçtim bu fiyatı!" der.
 
Bir gün padişah Nasreddin Hoca' ya sormuş.
Hocam ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi söyle bakayım? demiş.
Hoca padişahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padişahım? demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca :
-Kızmayın padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış.Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim demiş
 
Nasreddin Hoca birgün pazarda 10 akçeye aldığı 10 odunu
9 akçeye satıyormuş. Etraftan sormuşlar: "Hocam bu ne iştir hiç
böyle ticaret olur mu?"
Hoca gayet sakin cevaplamış:
"Olsun. Önemli olan işi nasıl yaptığın değil
insanların seni iş yaparken görmesidir."
 
Nasreddin Hoca'ya yapilan sakalar tukenip bitmezdi. Aksehir'liler bir gun Hoca'ya takilir ve sorarlar.
-Hocam senin evliyalar katinda ulu bir kisi oldugun soylenir asli var midir?
Hoca'nin boyle bir iddiasi elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar;
-Her halde oyle olmali.
-Boyle kisiler zaman zaman mucizeler gostererek bu ozelliklerini herkese kanitlar. Hoca madem kabullendin goster bir mucize gorelim!
Hoca;
-Pekala simdi size bir numara yapalim der karsisinda durmakta olan cinar agacina;
-Ey ulu cinar cabuk yanima gel!...
Tabii ne gelen agac var ne giden. Hoca yurumeye baslar agacin yanina varir. Aksehir'liler;
-Ne oldu Hoca agaci getiremedin kendin oraya gittin! diye gulunce
Hoca;
-Bizde kibir yoktur dag yurumezse abDal yurur der.
 
Birini döven bir adam hakim karşısına çıkarılmış.Hakim sormuş:
-Nerede Yaşıyorsun?
-Orda burda...
-Ne iş yaparsın?
-Onu bunu...
-Barda dövdüğün adamı önceden tanıyor musun?
-Şöyle böyle...
-Ne demek yeni nerden tanıyorsun?
-Ordan burdan...
-Hakim artık dayanamamış:
-Anlaşıldı ***ürün bu adamı tıkın içeri!...
İki jandarma adamın koluna girmiş ***ürürlerken adam hakime seslenmiş:
-Heeeey bi dakika!...Ne zaman çıkacam ben burdan!...
Hakim de ona saslenmiş:
-BUGÜN YARIN!.
 
Nasrettin Hoca eşeğini pazara ***ürüp satılığa çıkartmış.Eşek pek huysuzlanmış.Kuyruğunu elleyeni tepmişdişine bakanı ısırmış...
Tellal:
-Haca demiş bu huysuz eşeği kimse almaz.Geri ***ür...
Hoca altta kalmamış:
-Zaten satmak için değil bu eşekten neler çektiğimi herkes anlasın diye getirmiştim pazar
 
Delinin biri hastanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş ve sürmeye uğraşıyormuş. Bunu gören doktor'öyle sürülmez düzeltsene arabayı' Deli hemen cevap verir;'Geçen gün senin dediğin gibi sürdüm akşama kadar kum taşırttırdılar enayimiyim ben
 
İki deli bir gün deliler hastanesinden kaçmışlar. Kimse bu delileri bulamamış. Doktorlar ümitlerini kestikleri an deliler çıka gelmiş. Doktorlar hayretle 'niye geldiniz?' demişler... Deliler :'Yarın kaçacağız da onun provasını yaptık
 
Bir gün Hasan koşarak odaya girdi ve elindeki karneyi babasına uzattı.
Babasıkarneye bir göz attı.
-iyi bir iş yapmışsın gibi bu karneyi bana gösteriyorsun. Şu karnenin haline bak. Beden dersinden başak iyi not var mı şurda!
-Ama babacığım kızma. Bu benim değil senin kitaplarının arasında buldum. Eski bir karnenmiş.
 
Temel hamsi yerken kılçıklarını düzenli bir şekilde ayırıp kenara çok güzel bir şekilde diziyormuş..
Tabi deniz ürünlerinden çakmayan bir malda gelmiş we hayırdır neden böle yapıyorsunki böyle kenara diziyorsun demiş ?
Temel’de ;” yahu bunlar insanın kafasını çalıştırır bilmiyor musun sen” demiş…
Onun için ayırıyorumbunlar bana lazım oldukça bunları yiyeceğim demiş..
Adamda tabi dayanamayıp biraz kılçık istemiş Temel’den bunlardan banada biraz werebilir misinis die
Temel’de okeylemiş we başlamış adam zar zorda olsa yemeye..
We tabi adam hiçte memnun olmamış bu durumdan we yahu demiş bu kılçıklar hiç kafa çalıştırır mı resmen eziyet zaten bu demiş.
Tabi temel patlatıo bombayı: Bak gördün mü kafan çalışmaya başladı
 
Bakanlardan birinin ölmesnden sonra bir milletwekili onun süresini doldurmak için geçici olarak görewe getirilmişti..
Adam bunu sewinçle karasına haber etmek için hemen karısını aradı
Bir bakan karısı olmak ister miydin karıcığım ?
Karısı biraz düşünür we:
Hangisinin
 
Geri
Üst