komik fıkralar

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan juani-
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Birgün ormancinin biri dallari nehrin üzerine sarkan agacin dallarini
keserken baltasini suya düsürür.
"Aman tanrim" diye bagirdiginda bir peri belirir ve "Ne diye bagiriyorsun?"
der.
Ormanci baltasini suya düsürdügünü ve yasamini sürdürebilmek için o baltaya
ihtiyaci oldugunu söyler.
peri suya dalar ve elinde bir altin balta ile tekrar belirir.
"Baltan bu muydu?" diye sorar. ormanci "hayir" diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüs bir balta ile tekrar
belirir
ve yine sorar.
"Baltan bu muydu? "ormanci yine "hayir" diye cevaplar.
peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar
belirir ve yine sorar.
"baltan bu muydu?" ormanci "evet" der.
Ormancinin dürüstlügü perinin çok hosuna gider ve baltalarin üçünü
dekendisine verir.
Ormanci mutlu bir sekilde evine döner.


Bir zaman sonra ormanci esiyle birlikte nehir boyunca yürürken karisi suya
düser.
Ormanci "aman tanrim" diye bagirir. peri yine belirir ve sorar.
"ne diye bagiriyorsun?" ormanci "karim suya düstü der.
Peri suya dalar ve jennifer lopez le birlikte geri döner.
"Senin karin bu mu?" diye sorar. ormanci "evet" der.
Peri sinirlenmistir. "yalan söylüyorsun. gerçek bu degil" der.
Ormanci "özür dilerim peri ortada bir yanlis anlasilma söz konusu.eger
Jennifer Lopez için hayir deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri
dönecektin o na da hayir deseydim karimla dönecek ve her üçünü de
banaverecektin. ben fakir bir adamim ve üç karimin sorumlulugunu
tasiyabilecek durumda degilim. Jennifer Lopez e evet dememin sebebi budur.


Bu hikayeden alinacak ders : Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi
ve saygin bir nedenivardir ve bu baskalarinin yarari içindir. Kendileri
için
birsey istiyorsalarsa ekmek çarpsindir :-))
 
Bir gün bi uçakta Fransız İngiliz Alman Rus İranlı Hollandalı ve Türk
laylaylom gidiyorlarmış. Uçak rotasını takip ederek giderken İngiltere'nin
üstünden geçiyor. İngiliz şöyle bi aşağıları süzüyor ve lafa giriyor:
- Arkadaşlarburası benim memleketim İngiltere. Bizim biramız acayip
meşhurdur şahane biralar üretiriz içmelere doyamazsınız.
İngiltere bitiyor Fransa'nın üstünden geçerken Fransız lafa başlıyor:
- Burası da Fransa. Bizim kızlarımız meşhurdur öpmelere kıyamazsın.
Derken Almanya'ya geliyor uçak Alman bi iç çekiyor:
- Hey gidi memleket diyor. Biz bi arabalar üretiriz binmelere kıyamazsınız.


Sonra Hollanda'nın üzerinden geçerken Hollandalı bakıyor şöyle bi aşağıya:
- Burası da Hollanda diyor. Ah o güzel evler bizim evlerimiz meşhurdur...
Uçak geçiyor Rusya'ya sonra (nasıl bi rotaysa artık) Rus bakıyor aşağıya:


- Bizim KGB miz meşhurdur. Dünyada sinek havalansa haberdardır.
Sonra İran'a dönüyor uçak. İranlı bakıyor şöyle bi göz süzerek:
- Abiler burası da İran bizim de halımız meşhurdur yumuşacıktır..
Geldik Türkiye'ye... Türk bakıyor aşağıya düşün düşün nerden başlasam ki
(o kadar çok meşhur şeyimiz var ki en orijinalini söylemeliyim diye) Sonra
başlıyor anlatmaya...
- Arkadaşlar burası Türkiye. Bizim delikanlımız çok meşhurdur...Öyle ki;
alır Fransız'ın kızını içer İngiliz'in birasını atar Almanın arabasına
***ürür Hollandalının evine yatırır İranlının halısına kızı evire cevire
çatır çatır s.ker.KGB nin de bişiden haberi olmaz.
 
Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Çocuk kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye uğrar. Eczacıya: - "Bana prezervatif verir misiniz?" der; eczacı da ne yapacağını sorar. Çocuk da kız arkadaşının evine gideceğini kızın ailesi gittikten sonra birlikte olacaklarını söyler. Akşam yemek yemek için masaya otururlar. Yemekten önce dua edilir herkes yemeğe başlar ama çocuk hala dua ediyordur. Kız çocuğa "ben senin bu kadar dindar olduğunu bilmiyordum" der. Çocuk da kıza: - "Ben de senin babanın eczacı olduğunu bilmiyordum!!!"
 
Kadın kocası işteyken sevgilisini eve çağırıyor ikisi yatakta zevk dolu saatler geçirirken birden kapı çalıyor bir de bakıyolar kocası eve erken gelmiş... Kadın panik içinde: - "Allahım bu nerden çıktı şimdi! Çabuk al topla kıyafetlerini camdan atla kaybol!" Adam pencereden aşaği bir bakıyor: - "Hayır atlayamam deli misin nasıl yağmur yağıyor görmüyor musun!" Kadın deli gibi koşturuyor: - "Kocam bizi burda yakalarsa ikimizi de öldürür atlamak zorundasın hadi çabuk çabuk!" Böylece adam çaresiz kıyafetlerini kaptığı gibi camdan atlıyor. Ayağa kalkıp bir de etrafa bakıyor ki bir maratonun tam ortasına dalmış. Bozuntuya vermeden yarışçılarla koşmaya başlamış. Tabi çırılçıplak ve pantolonu gömleği elinde koşan bir tek kendisi olduğu için dikkat çekiyor... Koşuculardan biri soruyor kendisine: - "Siz hep çıplak mı koşarsınız?" - "Ah evet evet... Rüzgarın çıplak tenime değmesi kadar güzel bir duygu yok." - "Ama çıplak koşarken de kıyafetlerinizi hep elinizde mi taşırsınız?" - "Yaaa öyle... Koşu bitince arabama biner giyinir eve giderim diye." - "Gerçekten çok ilginç... Peki koşarken hep prezervatif de takar mısınız?" - "Aaa.. şeyy.. sadece yağmur yağdığı zaman..."
 
Yeni evlenen bir çift ilk gecelerini geçirmek için bir otele gitmişler. Adam kadına: - "Sen hazırlan ben geliyorum" demiş. Adam banyoya girmiş ve kahkaha atmaya başlamış. Kadın şaşırmış: - "Bu daha ilk gece şimdi sormayayım daha sonra sorarım" demiş. Aradan yıllar geçmiş çift evlilik yıl dönümlerini kutlamak için ilk gecelerini geçirdikleri otele gitmeye karar vermişler. Adam yine banyoya girmiş. Kahkaha atmaya başlamış. Kadın "bu sefer sorucam" demiş. - "Sen ilk gecemizde de böyle gülmüştün ne oluyor içerde?" demiş. Adam: - "Yirmi sene önce gravatıma işemiştim şimdi paçama işedim" demiş
 
Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktor da adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demiş ki: - "Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel." Adam bir hafta sonra gelince doktor: - "Öksürüğün nasıl oldu?" deyince adam da: - "Cesaret edip de öksüremiyorum ki!"
 
Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın"Ah doktorcuğum"dedi."Bu dişi çektirmektense çocuk doğurmayı tercih ederim." Doktor: - "Öyleyse koltuğun ayarını yapmadan önce kararınızı verin."
 
Bir doktor hemşiresi ile buluşmalara başlar. Bu buluşmalardan kısa bir süre sonra hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler. Fakat doktor bu olayı karısının duymasını istemediğinden hemşireye bir miktar para verir; İtalya'ya gitmesini ve çocuk doğana kadar orada kalmasını ister. Hemşire "Bebeğin doğdugunu sana nasıl haber vereceğim?" diye sorar. Doktor da; "Bana hemen bir kart gönder ve arkasına "spagetti" diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok" der. Hemşire parayı alır ve uçağa binip İtalya'ya gider... Altı ay kadar sonra bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora: - "Sevgilim bugun postadan senin adına İtalya'dan postalanmış ilginç bir kart geldi. Fakat ne anlama geldiğini anlayamadım..." der. - "Peki karıcığım ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım" der doktor ve telefonu kapatır. O akşam doktor eve geldiğinde; kartı alır okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer. Acil yardım ve tibbi mudahelelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra acildeki doktorlar adamın elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar... "Spagetti spagetti spagetti spagetti... İkisi sosisli; ikisi sade!"
 
Kadın kocası işteyken sevgilisini eve çağırıyor ikisi yatakta zevk dolu saatler geçirirken birden kapı çalıyor bir de bakıyolar kocası eve erken gelmiş... Kadın panik içinde: - "Allahım bu nerden çıktı şimdi! Çabuk al topla kıyafetlerini camdan atla kaybol!" Adam pencereden aşaği bir bakıyor: - "Hayır atlayamam deli misin nasıl yağmur yağıyor görmüyor musun!" Kadın deli gibi koşturuyor: - "Kocam bizi burda yakalarsa ikimizi de öldürür atlamak zorundasın hadi çabuk çabuk!" Böylece adam çaresiz kıyafetlerini kaptığı gibi camdan atlıyor. Ayağa kalkıp bir de etrafa bakıyor ki bir maratonun tam ortasına dalmış. Bozuntuya vermeden yarışçılarla koşmaya başlamış. Tabi çırılçıplak ve pantolonu gömleği elinde koşan bir tek kendisi olduğu için dikkat çekiyor... Koşuculardan biri soruyor kendisine: - "Siz hep çıplak mı koşarsınız?" - "Ah evet evet... Rüzgarın çıplak tenime değmesi kadar güzel bir duygu yok." - "Ama çıplak koşarken de kıyafetlerinizi hep elinizde mi taşırsınız?" - "Yaaa öyle... Koşu bitince arabama biner giyinir eve giderim diye." - "Gerçekten çok ilginç... Peki koşarken hep prezervatif de takar mısınız?" - "Aaa.. şeyy.. sadece yağmur yağdığı zaman..."1
 
İki adam Akmerkez'de karılarını kaybetmiş hararetle arıyorlarmış.
Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar. Ne oluyor birader demeye kalmamışbirisi:
Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum demiş.
Diğeri sende kusura bakma ama bende karımı arıyorum demiş.
Adamlardan birinin aklına bir fikir gelmiş ve demiş ki: Arkadaşım madem ikimizde karılarımızı arıyoruz
karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak saat
12 'de Mac Donalds 'ın önüne gitmesini söyleriz demiş. Diğeri tamam demiş ve başlamış karısını tarif etmeye:
- Benim karım sarışın mavi gözlü 21 yaşında 1.75 boyunda 60 kg topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini
etekli tek parça elbise giyiyor demiş.
Ve diğer adama "Senin karın nasıl biri ?" diye sormuş. Diğer adam:
- S.... et benimkini seninkini arıyalım...
 
Üç ülke başkanları Amerikan İngiltere ve Türkiye başkanları bir basın açıklamsı yaparlar konu ekonomik açlık sınırıdır.
İlk önce Amerikan konuşur; bizde 4 kişilik bir aileye aylık 5000 USD gelir düşer biz onlara 6500 USD veriyoruz
1500 USD' yi ne yapıyorlar bilmiyoruz.
Sıra İngilize gelir bizde 4 kişilik bir aileye aylık gelir 5000 Sterlin düşüyor.
Biz onlara 7500 Sterlin veriyoruz 2500 Sterlini ne yapıyorlar bizde bilmiyoruz.
Sıra Türk'e gelir valla bizde dört kişinin açlık sınırı 800 000 000 TL gelir düşüyor.
Biz onlara 300 000 000 TL veriyoruz onlar 500 000 000 TL'yi nerden buluyorlar bizde anlamış değiliz.
 
Bakan olan görgüsüz birisi şöförüne sorar. "Şöför söyle bakalım eşekle şöför arasında ne fark vardır?
" Şoför bir süre düşündükten sonra mahcup bir sekilde; "Bilemedim bakanım" diyor Bakan cevap olarak:
"Eşeğe çüs diyince şoföre ise dur diyince durur" demiş. Bunun üzerine şöför çok sinirlenmiş ama karşıdaki
bakan olduğu için birşey söyleyememiş. Belirli bir süre sonra bu defa şöför bakana: "Bir soru sorabilir miyim bakanım?
" der. Bakan da: "Sor bakalım" der. Şoför sorar: "Eşekle bakan arasında ne fark vardır?" Bakan bir süresonra:
"Bulamadım şöför söyle bakalım" diyor. Bunun üzerine şöför de: "Vallahi bakanım ben de bulamadim..
 
biyoloji sınavı için öğrenciler hazırlıklıdırlar. hocanın deftere yazdırdığı her şeye çalışmışlardır.sınıfa girdiklerinde
masaların üstünde mikroskop görürler ve şaşkınlık içerisinde hocalarının açıklamasını dinlerler.
hoca der ki:" masalarınızın üstündeki mikroskopların camına böcek bacağı koydum inceleyip hangi
böceğe ait olduğunu bulacaksınız" bunun üzerine öğrencilerden biri sınavı yarıda bırakıp kapıyı çarparak çıkar.
hoca arkasından " kim bu sınıfı terkeden!!?" diye sorar. kapı aralanır ve çocuk bacağını göstererek
" tanısana bacağımdan ********" der..
 
Bir gün bilim adamları mağarada 1.580 yaşında bir insan fosili bulurlar ve bu fosili
dünyanın istihbarat teşkilatlarını denemek amaçlı kullanmaya karar verirler.
Önce Japon'ların istihbaratı mağaraya girer ve 15 dakika sonra dışarı çıkarlar
ve bu fosilin yaşı 1.400 ila 1.600 arasında derler. Daha sonra Amerika'dan FBI girer
ve 12 saat sonra baya bi havalı şekilde çıkarlar. bu fosilin yaşı 1.500 ila 1.600 derler.
Daha sonra Rus'ların istihbaratı gelir ve sırf amerikalılara inat içerde 2 gün kalırlar.
Daha sonra çıkarlar ve derlerki bu fosilin yaşı yaklaşık olarak 1.500 ila 1.550 arasında
derler. Son olarak bizim M.İ. T girer ve aradan bir hafta geçer mağaradan ses yok 1 ay
olur ses yok 1.5 ay olur ses yok dışarıda bir gazeteci topluluğu beklemeye başlar tam
içeri girilmesi düşünülürken bizimkilerden biri dışarı çıkar. Yaka paça dağılmış gömleğin
yarısı dışarıda... sigarası için bir ateş ister sigarsını yakar o sırada gazeteciler
heycanla sorarlar. —İçeride çalışmalar nasıl efendim fosilin yaşını bulabildiniz mi?
Bizimki sigaradan bir fırt çeker ve : — Fosilin yaşı tam olarak 1.580 der. Bunu duyan
gazeteciler şaşkınıkla sorarlar
-Nasıl becerdiniz bunu fosilin yaşını tam olarak tahmin ettiniz derler. Bizimki sigaradan
derin bir nefes çeker ve derki —Zor oldu ama "KONUŞTURDUK ********İ"
 
Bir gün bi uçakta Fransız İngiliz Alman Rus İranlı Hollandalı ve Türk
laylaylom gidiyorlarmış. Uçak rotasını takip ederek giderken İngiltere’nin
üstünden geçiyor. İngiliz şöyle bi aşağıları süzüyor ve lafa giriyor:
- Arkadaşlarburası benim memleketim İngiltere. Bizim biramız acayip meşhurdur
şahane biralar üretiriz içmelere doyamazsınız. İngiltere bitiyor Fransa’nın üstünden
geçerken Fransız lafa başlıyor:
- Burası da Fransa. Bizim kızlarımız meşhurdur öpmelere kıyamazsın. Derken Almanya’ya
geliyor uçak Alman bi iç çekiyor:
- Hey gidi memleket diyor. Biz bi arabalar üretiriz binmelere kıyamazsınız.
Sonra Hollanda’nın üzerinden geçerken Hollandalı bakıyor şöyle bi aşağıya:
- Burası da Hollanda diyor. Ah o güzel evler bizim evlerimiz meşhurdur...
Uçak geçiyor Rusya’ya sonra (nasıl bi rotaysa artık) Rus bakıyor aşağıya:
- Bizim KGB miz meşhurdur. Dünyada sinek havalansa haberdardır. Sonra İran’a dönüyor uçak.
İranlı bakıyor şöyle bi göz süzerek:
- Abiler burası da İran bizim de halımız meşhurdur yumuşacıktır.. Geldik Türkiye’ye...
Türk bakıyor aşağıya düşün düşün nerden başlasam ki (o kadar çok meşhur şeyimiz var ki
en orijinalini söylemeliyim diye) Sonra başlıyor anlatmaya...
- Arkadaşlar burası Türkiye. Bizim delikanlımız çok meşhurdur...Öyle ki; alır Fransız’ın
kızını içer İngiliz’in birasını atar Almanın arabasına ***ürür Hollandalının evine
yatırır İranlının halısında çatır çatır s.ker… KGB nin de bi s.kimden haberi olmaz…
 
Bir mecliste konuşulurken Amerikalı
- Biz Mars'a gideceğiz! demiş.
Alman:
- Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz! demiş.
Fransız:
- Atom bombasını etkisiz hale getirecek prajelerimiz var. demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için
- Biz de güneşe gideceğiz!" demiş.
- Güneşe gidemezsiniz! demişler
Karadenizli gülümsemiş:
- O kadar da enayi değiliz tabi... Akşam serinliğinde gideceğiz da!
 
Birgün Hasan koşarak odaya girdi ve elindeki karneyi babasına uzattı. Babası karneye şöyle bir gözatar.
- İyi bir iş yapmışsın gibi bu karneyi sıkılmadan bana gösterebiliyorsun değil mi?" diye çıkıştı "Şu karnenin haline bak. Beden dersinden başka iyi not var mı şunda?"
Hasan gayet sakin cevap verdi:
- Ama babaağım kızma! Bu benim değil senin kitaplannrn arasında bulduğum eski bir karnenmiş!
 
Bir mecliste konuşulurken Amerikalı
- Biz Mars'a gideceğiz! demiş.
Alman:
- Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz! demiş.
Fransız:
- Atom bombasını etkisiz hale getirecek prajelerimiz var. demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için
- Biz de güneşe gideceğiz!" demiş.
- Güneşe gidemezsiniz! Güneş yakar demişler
Karadenizli gülümsemiş:
- O kadar da enayi değiliz tabi... Akşam serinliğinde gideceğiz da!
 
Temel yaşlanmış ve sol ayağı devamlı ağrımaya başlamıştır. Ağrılara dayanamayan Temel günün birinde doktora gitmiş:
- Eyi çünler toktor pey!
- Buyurun size nasıl yardıma olabilirim?
- Pir şiçayetum vardur.
- Anlatın sizi dinliyorum!
- Haçan pu benim sol ayağım tevamli olarak ağrımaktadır.
Temeli kısa süre inceleyen doktor teşhisini koyar.
- Efendim sizin rahatsızlığınız yaşlılıktan meydana gelmektedir. Yani ayağınızda romatizma vardır.
Doktorun bu teşhisini duyan Temel çıkışır:
- Ula toktor pey! Madem öyle diyeysunuz ama penum sağ ayağım hiç ağnmıyor o da öbür ayağımla aynı yaşta teğilmidur?
 
Temel iş için sözlü sınava giriyor. Çok heyecanlı önceki adaya soruyor.
- Ne sorayiler?
- Ayakkabı.
Temel'in sırası geliyor bilsin diye kolay soruyorlar.
- Dört ayaklıdır "Miyav miyav!" der. Temel soruyor.
- Bağcıklımıdur?
 
Geri
Üst