Değerli Üyelerimiz sizler için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Lütfen 10 saniyede üye olarak bizlere destek olunuz... 😊 Tüm sorunları bize bildirebilirsiniz
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yalancı olan sen değilmişsin meğerse dinlediğim şarkı sözlerilarmış...
Baksana
Ne yağmura ne dansımıza
Ne de ölüm gibi gidişlere aldırmadan
Şimdi seni de unutmaya hazırlanıyorlar...
Dans yarım kalıyor sen yalandan esiyorsun ben üşüyorum
Dans sensiz bitiyor sen yalandan geçiyorsun ben düşüyorum…
Sessizliğin kırıcı
Duyduğum hiçbir şarkı sözleri bu kadar acıtmadı ki canımı.....
Eğer ben vazgeçersem "senin içindi" diye başlayan şiirlerden
Mutluluklara küsersem yalancı şarkı sözleriları susturursam
O çok sevdiğim kalbin duymayacak mı artık beni?
Milyonlarca insanız
Yine kimse bişey söylemeyecek mi sana?
Herkes mi dilsiz?
Bir ben miyim böyle avaz avaz bağıran?
Ve bir sen misin bana bu kadar uzak
Sana en çok ihtiyacım olduğu anda.....
Sözünü tutmadın yine
Ellerimi bıraktığın andan beri
Kendimden düşüyorum her an
Bilmiyorsun...
Gözümden düşüyorsun her an
Aldırmıyorum.....
Hiç kimseyi her şeyimiz yapacaktık/ biz hiçbir şeyi tercik ettik…
Aman… Aman da aman… Yoksa geçer mi hiç bu zaman
Ne çok aman sığdırmışız hayatımıza/ ne çok amaçlaşmışız
Ne çare ki hep yalvarmışız… Çaresizlikten belki de/ değil
Ama bir yer ki; çok şey sağdırmışız kazandığımızdan da çok…
Üç günde bir bazen de iki günde… Ağlamışız kendimizce
Gözlerden akan yaşları… Yürekteki acılara bağladığımızı
Sanarak/ hani aldanarak… Yalansa yalan biraz da inanarak
Tenimizden akıtmışız/ bunları hep biz yapmışız/ölmeden önce…
Geri dönüşü olmayan yollarda biçare ararken/sadece yanılmışız
Çocuklar gibi her gördüğümüz ışığı bize umut veren sanmışız…
Şimdi üzerimizde kokusu çoktan kaybettiğimiz o annemizin bile
Ve belki de her şeyin hiç olmadığı kadar uzağındayız… Sondayız!
Uykularımızdan uyanırken koynumuzda hayallerimizi öldürmüşüz
Kalbimizde bir mektup yıllarca açılmayı beklerken/ ertelemişiz
Her şey gibi; kendimize de bir o kadar yabancılaşmışız/ yanmışız
Artık küllerimiz de bizi terk etmiş… Yok-yok artık hiç masum değiliz…
-Hiç kimsesiz-değildik; ama şimdi ellerden daha kötü unutmuşuz kendimizi…
Bir kaçış bu; farklı bir korkunun yürek üzüntüsü işte…
Çocuksu parmaklarımla oynardım/ hep aynıydı!
Umut çok uzak bir köydeki acının da adıydı…
Çünkü ben başakları kendi yüreğimle harmanlardım
Her tohumda gökyüzüne yıldızları düşlerimle bağlardım…
Hiç bilmediğim kuşların kanadına “özgürlük” yazardım
Biliyordum! Çünkü hürriyet sadece bir söz değildi;
Aynı zamanda taşımaktı onu kuşta olsan kanatlarında
Uçabilmekti ve “ben özgürüm” diyebilmekti…
Felaket dediğin; sendin hiç bilmesen de düşünmesen de
Sessizce ağladığında bulunduğun durumdan farklı değildi!
Bir liman akşamında sabaha kadar iskelenin dibinde üşümekti
Yitik düşler parkında bir ayaz sohbeti ve parmaklarındaki o çocuksu koku…
Kılıç saplandığı yerde iz bırakırdı… Ya yürek sızısı
Ben bilmiyordum yaşamanın bu kadar koşuşturmaca olacağını
Kimi yolundan çevirsem “bırak beni” diyor orada kavgam var…
Affedersiniz! Mutluluk yalan giysilerde taşınırmış anlayamadım…
Umut/ özgürlük ya da felaket; hepsi birer laf-ı güzaf
Elimde bir sepet gül; gel canım annem yolunda güller kokuyor…
Kasım akşamı sis olup yüreğime damlıyor ya/ ben de tutunuyorum
Hayatın bir penceresinden duyun ey kozmos:” ben de yaşıyorum…”Kılıç saplandığı yerde iz bırakırdı… Ya yürek sızısı
Ben bilmiyordum yaşamanın bu kadar koşuşturmaca olacağını
Kimi yolundan çevirsem “bırak beni” diyor orada kavgam var…
Affedersiniz! Mutluluk yalan giysilerde taşınırmış anlayamadım…
Umut/ özgürlük ya da felaket; hepsi birer laf-ı güzaf
Elimde bir sepet gül; gel canım annem yolunda güller kokuyor…
Kasım akşamı sis olup yüreğime damlıyor ya/ ben de tutunuyorum
Hayatın bir penceresinden duyun ey kozmos:” ben de yaşıyorum…”
Yaşım epey yol aldı… Zaman sanki bir yerlerde beni benden almak üzere
Bomboş hayallerin ve ismini daha duymadığım birçok acının kapısındayım…
Yalan dolu yolculukların “elveda” kuşatmalarına bir yirmi beş yıl verdim ben
Mutlu olduğum her anın… Hayat ya bir bedeli vardı: ödüyorum yalnızlığımla
Mevsimlerin en soğuğundaydım… Üşüyordum/ bazen ağlamayı bile seviyordum;
Bir düş mevsimiydi! Düşen düşlerimden farklı değildi; her şey gibi bir şeydi…
Affetmeyi merhamet bilirdim de… Bir tek gözyaşının yağmurun çocuğu olduğuna
Defalarca sel sularına bıraktığım o masum damlaları yüreğime inandıramadım…
Bembeyaz güllerle düşmüştüm hayatıma… Babam bile seni sorardı da bilirdi herkes
Seni severken mutlu olduğumu cenneti yaşadığımı… Şimdi sensiz bir kasım ayındayım
Her şeyimdin… Rüzgârlarda uçup gidişin bile özgürlüğündü/ sevmek seninde hakkındı!
Bilmiyorum ey sevgili! Ben tuzaklı yolların adamı/ anla işte yapraklarla savruluyorum.
beyaz
Bir zamanlar en sevdiğim renkti…
Çıkmaz yolda çıkardı karşıma:
“ gel masum adam sendeyim” diyordu duyuyordum…
Ben
Aslında hiç sevmemiştim kimseyi…
Yani karmaşıklığın bir patikası gibi;
Oynadıkça sevgi denen kumbarayla
Her defasında içi boş çıkardı şaşırmazdım ki…
Boşuna bakıyorum…
Elekten geçen bir siyah taşım;
Hiçbir işine yaramayacağım
Bırak beni çakıl taşlı bir yola
Alışığım nede olsa fırlatılmaya…
Tut ki bacağımdan zincire vurdular:
Senin o güzel yüzüne bir buse konduramayacağım…
Ama sevgilim!
Selvi boylum cennet yüreklim;
Ben seni bacağımdan sevmedim ki…
Beni
Yarım kalmışlığa güldürme…
Ağlarsam eğer/ hani akarsa bir damla yaş
Sakın içine bir kül düşmesin
Ve de hiç üşümesin ateşin…
Ben sende gökkuşağıydım/ güneş çoktan battı…
Bak yine olmadı!
Yapamadım… Oysa ben
Karanlıkta yağan kar’ın hikâyesini anlatacaktım.
Yine sen düştün içime
Şikâyetçi hiç değilim de:
İçime birde sensizlik düşüyor
Asıl o çok koyuyor bana-nedense-
-“Beyaz masumluğun yüreğidir; tıpkı kar gibi biraz da sen…”
-“Karanlıksa siyahın matemidir; ama olsun beyaz siyahı yine de sever…
Al yeşil bir bahar akşamında sancılı bir yürekle kaldım
Koynumda kanadı kırık bir kelebekle...
Vadide zambak solmuştu; ya da her neyse işte!
Diyebiliyorsam: “kanım yüreğine mürekkeptir...”
Ve de
Ölü kemikleri topluyorsam
Vicdansızlardan.
Anla artık!
Gizli kalmış şiirin şairini...
Al yeşil bir bahar akşamı
Gelincik tarlasında ki yavru papatyayı nasıl bağrıma bastığımı.
Günbatımı çökmüşken gölgeme
Siyahın en tozsuz renginde kabus gibi kalmışsa alacakaranlık
Gittiğin yere kadar seninim işte!..
Şiir yazayım derken:”gerçek şairde kim” diye soruyorsam
Anla artık! Ben değilim...
Harflerin tutuklu yanında yalnız kalışımın
Ve
Uçurum kıyısında ki soğukkanlılığımın sebebi... işte bu!
Kelimelerin elinde oyuncak kalan kalem kutusu gibi
Önce yazıyorum; sonra okuyorum.
Anlayacağın
Şimdilerde hayatı pek takmıyorum...
Sıkıldıkça her şeyden çok her şeye yada boş ver her neyse!
Sadece şiir yazayım dedim... olmadı işte!
Olamazdı zaten bu yüreksizliğimle de...
Sende Hakkım var.
Dil de Giz'im;
Yürekte Yaram Var Benim!
Şimdi tüm takatsizliğime inat umudumu takınıyorum sert
rüzgarına karşı.
İlk defa dillenemiyor Hüznü'mİlk defa
sus oluyor acılar.
Göğsümü gere gere yüzleşiyorum
vur-kaç yaptığın vicdanımla!
Daha önce de söylemiştim
sana 'Vicdanımın Azabı Kalmadı.' diye ..
Bu sefer vicdanım azabını hiç tanımadı
Çünkü bana attığın
sevgisizlik çamurları arkanı dönüp giderken üstüne
yapışmıştı;
Sen Görmedin!
Belki farkettin Belki bir başka
tende Bir başka nefeste farkedeceksin!
Neden geldiğimizi
Neden yaşadığımızı bilmez
Gidiyoruz bu dünyadan ..
Bugünlerim dünlerimi yaşar
Yarınlarım ise Hayallerimi Süsler.
Direnmekti Yaşamak
Savaşmaktı sevmek
Ve ölmekti Aşk ..
Bu denklemin bilinmeziydim 'Ben / sen'
Sen de Hakkım var .
Dil de Giz'im;
Yürekte Yaram Var Benim!
Seni satırlara son döküşüm Klavyemden son hıncımı
alışım seni düşünüp!
Sen AŞk'tınAşk ölmekti;
Ben Ölmedim!
Çünkü benim gibi sevene senin yakıştırdığın
gibi bi son uymadı Büyük geldi Üstüme!
Sen yanlış yerden vurdun Ben canım acıdığı için değil sen
vurduğun için yaralandım ...
Boş yere günahımı aldın
Yok yere canımı acıttın
Son sözü sen söylemiştin
Benim Son sözüm yok bu Aşk'a ..
Sözlerim suskunluğumdur bundan sonra
O Kadar ..!
Hiç yoktan düstüm bu hale
Basima neler geldi
Gerçekten sevmistim
Yalnizim simdi
Bir gün istersin
Beni özlersin
Ümidini sal git dostum
Ben aska doydum..
Sancısıdır gecenin yüreğim
kanadıkça açılan bir çift
yara gibi gözlerinde
şehirler ölür
şehirler yanar
sokaklar devrilir Tanrılar üstüne.
Ve her yol
sol cebimdeki uçuruma çıkar...
Kuşlar var;
deniz kokusunu kendine huy edinmiş gözlerinde mavi uykularımı bölen martı çığlıkları...
Avcumdan melek kanatları sökülürken göğün şarabından kanım damlar. Düşlerden yaptığım limanlara rüzgarlar yelken umutları getirir. Baş harflerin kazınır ömrüme. Denizlerin dolanır. Boğulurum; dalga dalga saçlarından hiçbir evrende rastlamadığım kanat sesleri geçerken.
Rıhtıma çıkmış ruhlar ağlar hırçınlığına. Fırtınamın kendine ait harfi bile olmayan bir dilde tüm okyanusların merhabası karşılar ilk gözyaşımı.
Yaktığım denizlerin dumanında göz gözü görmez. Gözüm kimseyi görmez!
Hatırla.
Mevsim hep bahardı seninle. Hep sonbahar...
Sen uyurken günbatımının kızıllığını içimizdeki o derin siyah törpülerdi. Rüyalarının son konuğuydum belki de. Sözcüklere kaderin yazgısını giydirir işgal ederdik masalları Tanrı uyanınca.
Telaşlı renklerin karanlığıma tutsaklığındandı zindanlarının boyası. Her bileğim ayrı ayrı kelepçeli!
Çıplaktı sırrı dökülen aynalara düşen yansımam.
Ve satırbaşların tenimi kesebilecek kadar aksiydi. Yüzümde sevginin ıslaklığı gezinirken mor merdivenlerden inen buz ikliminin ıssız bir kapı aralığında güneşi bulması kadar imkansızdı yağmurlarının gözlerimde devretmesi.
Avuç çizgilerime basa basa vardığım bu satırlarda biriken tüm harfler tutsak.
Yüreğime bir var bir yok dikilmiş gardiyanlar eşliğinde kaçarken duygularım eşgali bozuk gecelerin kuytu yerlerinde gizlenen körebe oyunlarım da cehenneme akıtıyordu ateşini.
Dudaklarım...
Onlar canlı değildiler. Dirilmeyecektim!
Seninle denkleşemediğimiz düşlerin matematiğinde kaybettim sonra ne denli bilinmez oluşunu.
Unuttum. Küstüğüm çıkmazların kenarına çekilmiş kaldırımlarla süsledim yalnızlığımı.
İçinden çıkılmaz akşamlara belki biraz daha doğarım umuduyla batan her gün sonu görülmez bir koridorda başrolüydü bu tatsız oyunun; sağda figüranlar solda imlası bozuk vakitler cemiyeti...
Yelkovanını zar zor yamadığım bir saatte akrep zehrinin dakikalarca tutulmuş köşeleri kapmasının ardından ruhunu kundakladım!
Gözlerimi yumduğum darağaçlarını yüzden geriye defalarca yitirdim üstelik.
Affet
bu oyunda çocukluğum saklanacak bir yer bulamadı...
Yıllar sıkışmış karanlık köşelere
Bir mum ışığına muhtaçlar...
Hep yalandan gülümsemeler
ve saçma sapan mutluluklar
Yerleşmiş yüzlere....
Dost'a hasret acılar biriktirdim
Kırık dökük aşk hikayelerim
Ve sonu olmayan masallarım
Kısacası karmakarışığım...
Gizliden adımlarım var benim
Kendince doğruyu bulmaya çalışan...
Paytak paytak yürüyorum hayat yolunda
Ve koşamıyorum bu yüzden birazda yorgunum...
Çünkü...;
Çünküsü yok aslında yaşlandım zamanla
Hep gereksiz duvarlara yaslandım
Hep gereksiz insanlara...
Bir damla gözyaşım var şimdi sakladığım
Onuda annemin omuzunda ağlayacağım...
Belkide son kez omuzunu ıslatacağım anne
Ve biriciğim belki de son kez bu yüzden ağlıyacağım..
Yorgunum ve iyice bitkin...
Biraz da erken çöktüm galiba üzgünüm...
Koşamıyorum peşinden gidenlerin koşamıyorum bu yüzden..
Ama yinede kaderden gelen sürgünler
Ne olursa olsun kabuldürler....
Şehrin kalabalık caddelerinde yürüyor yalnızlığım
Merhameti namerd kelimeleri eze eze...
Gölgesine dudaklarından düşen geceler tutunmuş
Ayakları çıplak...
Çıkmaz sokaklarda sek sek oynuyor umutlarım
Taş sabrımın çizgilerini zorluyor..
Tek ayağım havada seni fısıldıyorum bu şehre....
Biliyorum
Derin bir nefes almak cesaret istiyor...
Alıp kendimi içime saklanasım var...
Sana gitmek var bir de senden gelmeden.....
Susmak hep susmak....
/.. Ey aşk !
İklimi kayıp hangi mevsimin şarkı sözleri sözlerisı ki bu çalan?
Erken gelen isyanın
Gecikmiş öfkesinde kayboldum ben.../
Şimdi
Sesimi düşünceme saklasam
Sözüm üç noktanın boşluklarına sığınır kederinden
Dönmek kabullenmek demek
Reddetmenin tabiri caizi kayıp!
Bir başımayım eksilmelerin izdüşümünde...
Alıp kendimi içime saklanasım var...
Senden geçmek var bir de seni bırakmadan..
Susmak hep susmak....
/..Ey aşk !
Ş A R K I B İ T T İ G İ T B U R A D A N.../
Gerçeğimin tam içindeyim yavan bir düş edasıyla
Sahiplenmeye çalıştıkça ellerimin arasından yavaş yavaş kaymasını izlediğim
Biraz acılı bolca tuzlu bir gerçek...
Güçlü görünmek zorunda kalmadan kabullenmek
Ve kendine arkanı dönmek..
Hatta zaman zaman tanımadığın bir yabancıya bakar gibi bakmak.. kendine...
Küslüğüne... hiçliğine bir eyvallahlık gülümsemek..
Çaresizliğe kapanmış dudaklarımın tüm çizgileri
Payımıza yine ağıtlar düştü can!
Gel de dinleme...
Kalbimdeki sızının yarısı senden emanet
İnan bu yarım diğerine umarsızca düşman...
Dilimin ucunda yüzyıllık bir isyan beklemede
Oysa "isyan etme" derdin hep
Gel şimdi yine söyle
Hepsini unutmaya hazırım..
/.. Tüm saniyeleri bir bir sayıyorum
Seni nasıl özledim onlara sor...../
İçimden içine uzanan yola vurdum az önce kendimi
Buz gibi bir hava kesti nefesimi gerisi yalan
Hiç birşey yok yol bomboş can!
Yürekli adımlarımı kaybettim nerdesin?
Büyük bir uçurumun tam ucunda duygularım
Parmak uçları sabırsız..
Düşmek üzere içimdeki herşey..
"Biz"in riski bu sana karşı ben!
Giriyorum..
Bilinmezliğime dem vuruyor zaman
Geniş zamanlar sığ gelecek kan revan
Karmakarışık bir bulmaca ömrüm...
Ne soldan sağa ne yukarıdan aşağıya
Cevabını bilmediğin sorulara saklandım
Bul/ma beni....
sonunda sessizlik yatıyor hep gecelerimin
kahkaha ile yanan ateşler geçen günleri hatırlatıyor
bozulmasını istiyorum bu korkunç sessizliğimin
artık dönmek istemiyorum berbat hayatıma
konuşmasamda yırtılır sesim
konuşmak istesemde bir türlü çıkmaz sesim
ağzımı açsam gökleri bile çeker nefesim
yoruldum artık yürüyemem bu yolda sevdiğim
Bir tek söz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim.
Gülün ömrü uzamaya başlar.
Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim.
Gül sana benzediği için ölümsüz
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz...
Şimdi beklentisine küsmüş çocuklar gibikazınmıyor bakışlarım duvarlardan....
Tek başıma saklambaç oynuyorum bulunmaz bir hiçlikte...Ebe de ben sobe de...
Anlatıcalak ne kaldı ki ...sensiz her zaman biriminde geriye alıyorsam kendimi..
Ne vakit düşünsem gelecek beklentisini...Yapışkan geçmişim döve döve içeri alıyor beni...
Gece tüm karanlığıyla gelirken üstüme üstümekaçıncı sayışta uyuyabilirim...bir rüya olsun sensiz...
Biliyorum matematik çizelgelerini...kendime denedim..
anladım ..benden kaç olursa sen olmaz..sonsuza akan bir ırmağın iki yakasıyız seninle...
sessiz ...derinden..aşınan..
kıyımı aşındıran sulara soruyorum seni...sen kuşsuz bir dal gibi dururken karşı kıyıda...
kendimce sana bir tanım aramaktayım...ilk günaha ve son davete gün içirdin..
böyle sevdirdin bana ateşi...ve sonra ölüm koyusu bir sonla o sırra üşüşen sendin..
bense ilk kurşunda vurulan bir asker gibi kalakaldım kanlı meydanlar ortasında...
Dolunay geçti…
Mevsim yaza yüz sürüyor…
Zaman yine beni İstanbul’dan vurdu; ve yine sohbet sonu gidişinle durdu…
Düşürme beni gecenden sesim sana söyler şarkı sözlerilarını.
Kaybolsam da anlık sus payın olurum…
Sen sırtını kalbine ver ben yürüyüşün olurum…
herşey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçakörneğin uçurtma mesela
altına konabilir
bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen
en iyisi sana benzemye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla.
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizli
gelen gidenaçan soranbere budak yok
bir şiir istersin
"içinde benzetmeler olan"
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok.
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayanacıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercam maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmışhem yapma çiçek satanlar
bahçıvan değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır.
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzmaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz.
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
herşey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
ALLAH'a inanmaktır..
Yıldızların sakallarından cımbızla ayıklamaya çalıştığım düşlerin dudakları çocuk kokardı..
Gece kör(-bir-) ebenin gözlerinden düşer biz öpüşmeyi o zaman öğrenirdik..
Boynunun tam kıyısında soluklanırken bir müddet
Voltajı yüksek kokunun emrindeydi nefes alışlarım...
Ve işte o an; ömrünü uzatırdı seninle şubat..