Parapsİkolojİ sÖzlÜĞÜ

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Klasik tıbbın henüz tam anlamıyla yararlanmadığı, parapsikolojik, spiritüalist ve çeşitli paranormal uygulamalara dayalı tedavi tekniklerine verilen genel ad.
Bu tedavi teknikleri şu şekilde sınıflandırılabilir:
1- Maddi rahatsızlıklarla ilgili tedavi teknikleri:
a– Manyetik tedavi tekniği: Manyetik veya psikomanyetik denilen gücü kullanabilen şifacıların söz konusu olduğu tedavi yöntemleri. Reiki, Seiki–Jutsu, Manyetizma, Biyoenerji, Od, Terapötik Dokunma Tekniği
b– Akupunktur tekniği: Vücuttaki enerji noktalarının iğnelerle uyarılması suretiyle enerji akımının dengelenmesi veya enerji dolaşımının yeniden normale getirilmesine dayanan teknik. Akupunktur
c– Ruhsal şifacılık tekniği: Şifa amaçlı ruhsal irtibat seansı düzenleyerek, bedensiz varlıklardan gelen tesirleri hastaya aktarmaya dayalı tedavi tekniği.
d– Refleksoloji: Vücuttaki enerji noktalarının el ve parmaklarla basılması suretiyle uyarılmasına dayalı tedavi tekniği.(Akupresür, Shi–atsu)
f– Parapsikolojik tıp: Tedavide klasik tıp yöntemleri uygulanmakta birlikte teşhiste ‘psikometri’, ‘alteroskopi’ medyumlarından veya ‘radyestezi’ ve ‘kirlian fotoğrafçılığı’ verilerinden yararlanma yöntemi (Radyonik).
g– Kristallerle tedavi tekniği.
2- Ruhsal rahatsızlıklarla ilgili tedavi teknikleri:
a– Ekminezik tedavi tekniği: Hasta süje üzerinde uygulanan hipnoz veya psikolojik ayrışma yöntemleriyle, önceki enkarnasyonlarına ait anılar hakkında bilgi edinerek, psikolojik sorunların kaynağını bulmaya dayalı tedavi yöntemi. Edgar Cayce gibi kimi medyomlar ise tedavi amacıyla, hastayı uyutmadan, kendileri transa girerek, hastanın geçmiş enkarnasyonları hakkında bilgi alabilmektedirler. Edgar Cayce bu tekniği yüzlerce kişiye uygulamış ve hep başarılı olmuştur.
b– Dezobsesyon tekniği: Obsesyon olayına uğrayan kimseleri obsesyondan kurtarmak üzere başvurulan tedavi tekniği.
c– Hipnotik telkin tekniği: Genellikle post–hipnotik telkinlere dayalı tedavi tekniği.
d– Kromoterapi: Renklerle tedavi tekniği.
e– Müzikle tedavi tekniği.
 
Parapsikoloji alanındaki teorik çalışmaların sonuçlarının, parapsikolojik verilerin ve psişik yeteneklerin diğer bilimlerde, diğer alanlarda ve günlük yaşamda uygulanmasını konu edinen, parapsikolojinin bir dalı. “Uygulamalı parapsikoloji” ya da “uygulamalı psi” de denir. 1984’te yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, parapsikolojik uygulamaların çeşitli yol ve yöntemlerle yapıldığı başlıca alanlar şunlardır: Arkeoloji, tarım ve hastalık kontrolü, hayvancılık, bahisler ve kumar, yaratıcılık, eğitim ve antrenman, eğlence, çevre düzenlemesi, kayıp nesneleri bulma, gelecek tahminlerinde bulunma, jeolojik keşifler, tarihsel araştırma, araştırmacı gazetecilik, tıp ve dişçilik, askeri istihbarat, yönetim, polislik ve kriminoloji, psikoterapi ve danışmanlık, güvenlik kontrolü, bilimsel keşifler, sosyal denetim, hava durumu.
 
Radyestezi bilimine eskiden verilen ad. Okült bilimlerden biri sayılan rabdomansi, genellikle su ve madenleri, bunlardan yayılan vibrasyonları saptayabilen çubuklar kullanılarak bulmaya dayanırdı. Bu çubuklar kehanet amacıyla da kullanılırdı. Eski Mısır, Çin, Kalde’de oldukça yaygın olan rabdomansi Avrupa’da özellikle Ortaçağ’da ortaya çıkmıştır. Günümüzde geliştirilerek radyestezi adı altında, bilimler arasındaki yerini almıştır.
 
Radyestezi terimine önceleri rabdomansi denirdi ve madenlerden yayılan titreşimleri çubuk vasıtasıyla tespit etmek ve duymak manasında kullanılır. Suların, madenlerin yerlerini bulmada, canlıların sağlık durumlarını, hastalıkları teşhis etmede ve diğer çeşitli konularda, birtakım maddelerden yapılma çubuk ve sarkaç aletlerini kullanarak bilgi edinmeyi amaçlayan bilim dalıdır. Terim, Latince “ışın” anlamındaki “radius” ile Grekçe’deki “algılama” anlamındaki “ esthesis” sözcüklerinden türetilmiştir. Radyestezi, bilimler arasındaki yerini almasından önce, okültizmde “rabdomansi” adıyla bilinmekteydi.
Rabdomansi’nin yani çatal çubukla (baget) yapılan keşfin çok eski bir geçmişi vardır. Çinliler, Mısırlılar, Kaldeliler tarafından kullanılırdı. Çatal çubuğun kullanıldığını gösteren kabartma Çin imparatoru Yu’nun mezar taşında görülmüştür. İmparator Yu, su ve madenler bulabilirmiş. İlk çubuk deneylerinde, kabuğu boylamasına çizgi çizgi soyulmuş bir çubuk havaya atılır ve düşüş tarzına göre bundan bir sonuç çıkarılırdı. Bu keşif çubuğu sonradan çatal çubuk haline gelerek rabdomansiyi doğurmuştur.
Radyestezi: Maddesel ışınımlar (radyasyonlar) vasıtasıyla insan organizmasında meydana gelen duyumları belirlemek, anlamak yeteneğidir. Radyestezi, daha çok sarkaç (pandül) vasıtasıyla icra edilir. Sarkacın cinsi, ağırlığı ipin cinsi ve boyu deneyin türüne göre ayarlanabilir. Radyestizist kimse duyarlı bir kimsedir. Kendinden çıkan etkiler ile maddeden çıkan etkiler, sarkacın aracılığıyla birbirleriyle karşılaşırlar. Bu karşılaşma sonucu sarkaçta hareketler belirir: Dairesel, ileri, geri, sabit kımıldanma gibi. Şahsın kutupsallık durumu, sarkacın üzerine durduğu cisim (mümkün olan her şey) in kutupsallık (polarite) durumu önemlidir. Yayılan ışınların (insandan ve cisimden) frekansı, şiddeti, amplitüdü, dalga boyu radyestezi çalışmalarında esaslı bir yer tutar.
Elli sene evvel mistik bilimlerden sayılan radyestezi bugün kendini müsbet bilim sahasında kabul ettirmiş, dünyanın her tarafında uygulanır hale gelmiştir. Jeoloji, tıp, ziraat, hayvancılık, hatta askeri sahada bile yaygın bir uygulama alanı vardır.
Günümüzde çubuk yerine sarkaç (pendulum) daha yaygın olarak kullanılmaktadır, özellikle konu insan bedeni olduğunda. Sarkacın cinsi, ağırlığı, ipin cinsi ve boyu deneyin türüne göre ayarlanmalıdır. Radyestezist duyarlı bir kimsedir. Konsantre olduğunda kendisinden çıkan tesirler ile konu olan maddeden çıkan tesirler birbirleriyle karşılaşırlar ki, bu karşılaşma sonucu sarkaçta birtakım hareketler belirir (saatin yelkovanı yönünde veya ters yönde dairesel, soldan sağa salınımsal veya dik açı tarzında hareketler). Sarkaç yalnızca bu karşılaşmanın sonuçlarını görünür halde arttıran bir araçtır. Radyestezist nesnenin veya durumunu sarkacın bu hareketlerini yorumlayarak anlar. Konu olan maddeden çıkan yayınların vibrasyonel frekansı ya da dalga boyu, şiddeti, amplitüdü radyestezi çalışmalarında önemli bir yer tutar. Hasta organların sağlıklı organlara oranla, yayınlarının farklı oldukları saptanmıştır. Hastalıkların teşhisinde ve organlar hakkında bilgi edinmede radyestezik verilerden yararlanılmasıyla ortaya çıkan tıbbi radeyeztesi günümüzde önemli bir uygulama alanı elde etmiştir. Yirminci yüzyılda bir bilim haline gelen radyestezinin günümüzdeki uygulama alanları arasında, jeoloji, arkeoloji, tıp, madencilik, ziraat, hayvancılık sayılabilir (ayrıca askeri alanda da yararlanılmaya başlanmıştır). ABD’de birçok şirket, yere gömülü borularda veya enerji hatlarındaki hasar noktalarını saptamada radyestezi yöntemlerinden yararlanmaktadır. İnsanın bedenini manyetik bir dedektör sanan Rus bilim adamları radyesteziyi, “biyofizik tesirler yöntemi” olarak adlandırmışlardır. Ley hatları araştırmacıları yerküreden yayılan elektromanyetik radyasyonların yeryüzünde doğrusal hatlar halinde yayıldığı kanısındadırlar.
 
ABD’li patoloji profesörü Albert Abrams tarafından, 20’nci yüzyılın başlarında geliştirilmiş, radyesteziden yararlanan bir alternatif tıp tekniği. Bu tekniğin dayandığı ilkeye göre, insan bedeninden birtakım radyasyonlar çıkmaktadır ki, hasta bedenlerin bu yayınlarında sönükleşme tarzında beliren, saptanabilir değişimler olur. İşte bu değişimler saptanarak hastalıklar teşhis edilebilir. Bu ilkeden yola çıkan Abrams, “kara kutu” dediği, refleksokop (veya “oscilloclast”) adıyla bilinen bir aygıt geliştirmişti ki, bu aygıtla hastalıkların birbirlerinden farklı olan dirençlerini elektrik direnç birimiyle (ohm) belirleyebiliyordu. (Örneğin kanser 50 ohm, frengi 55 ohm üretir.) Abramsın 1924’te ölümünden sonra bu tür çalışmalar tıp alanında yoğun tartışmalara neden olmuşsa da ve bu çalışmaları ilerletmek isteyenler sahtekarlıkla suçlanmışlarsa da,radyonik tekniği günümüzde birçok kurum tarafından kullanılmakta ve bu alanda çeşitli bilimsel araştırmalar sürdürülmektedir.
 
Uykuda hızlı göz hareketlerinin ve rüya görmenin söz konusu olduğu döneme verilen ad. Bunların söz konusu olmadığı döneme ise “NREM” (İng. non–REM) denir.
 
Celse. Bir süjenin veya medyomun bulunduğu, araştırma, inceleme, gözlem ve bilgi alma amacıyla, bilimsel yöntemlerle yapılan deney.
 
Scahcherd tarafından paranormal fotoğrafçılık anlamında ortaya atılmış bir terimdir.
 
Üzerinde, bilimsel yöntemlerle, araştırma, inceleme, gözlem ve bilgi alma amacıyla bir deneyin yapıldığı kimse.
 
Frederich W. H. Myers tarafından ortaya atılmış bir terimdir; “normali aşan”, “normal üstü” anlamına gelir. Parapsikolojide bunun yerine “paranormal” teriminin kullanımı yaygınlık kazanmıştır.
 
Psişik anlamda tekinsiz ev, tekinsiz adam olarak geçen bu durumun esas niteliği bir mekana ve insana bağlı olmasıdır. Çeşitli türlerdeki tekinsizlik olayları eski çağlardan beri bilinmektedir. Tekinsiz yerlerdeki görünümler çeşitlidir. Böyle olması bu yerlerin etki alanına giren kimselerin duyarlılık derecesine ve tekinsizliği ortaya çıkaran bedensiz varlığın etki çeşidine bağlıdır. Bir tekinsiz yerde işitilen, görülen, hissedilenler, o yerde bulunan kimseye göredir. Kimi sadece görür, kimi sadece işitir, kimi sadece hisseder. Bunların hepsine veya bir kısmına sahip olanlarda vardır.
Hiçbir etki iz bırakmadan çekip gitmez. Tekinsiz yerdeki maddelere sinen etkiler, bu etkilerle alaka kurabilen varlıklar tarafından alınır ve kendilerine göre yorumlanır. Bu yorumlama bir medyomsal olaydır. Tekinsiz yerde duyulan sesler, gürültüler, eşya hareketleri, görülen çehreler veya tam insan şekilleri fiziksel bir karakter taşırlar. Yani sanrı veya göz aldanması değildirler. Bu fantomların hareketleri ekseriya diri iken giydikleri kıyafetlerdir. Genellikle elle tutulmazlar, kapalı kapı ve duvarların içinden geçerler. Eşya üzerinde iz bırakabilirler. Tekinsiz yerlerin fantomları orada bulunan diğer kimselere dikkat etmezler, otomatik tarzda hareket ederler. Tekinsiz yerde olağandışı bir atmosfer vardır. Buraya giren duyarlı kimseler türlü duygular altında kalırlar: Ürperti, titreme, itilme, temas, soğuk veya sıcak hava akımı, ışıklanmalar, ağlama veya gülme vs.
 
Telekinezi (telekinesis) adının İngilizce”deki sıfatı olup, “telekinezi ile ilgili” anlamına gelir.
 
Bir fiziksel medyomun, eşyaları el veya diğer bilinen fiziksel araçların yardımı olmaksızın, uzaktan hareket ettirebilmesi. Terim, Grekçede “uzak” anlamındaki “tele” ve “hareket” anlamındaki “kinesis” sözcüklerinden türetilmiştir. Eskiden “kriptokinezi” de denilen bu fenomeni parapsikologlar, psikokinezi kapsamında ele alırlar ve telekinezi terimini pek kullanmak istemezler. Telekinezi fiziksel medyomların en belirgin niteliği olup, özellikle trans sırasında ortaya çıkar.
Neo–spiritüalist görüş bu fenomeni, medyomun, eşyaları, bedeninden yayılan radyasyonlar ve akışkanlar aracılığıyla etkilemesi olarak açıklar.
 
Beş duyu ile algılanamayacak uzaklıktaki veya kapalı (dört duvarla çevrili) bir ortamdaki canlı ve cansız nesneleri olayları algılayabilme. “Teleskopi” de denir.
Görüş alanının tamamen dışında cereyan eden olayların psişik bir güçle görülmesidir. Örneğin A şehrinde meydana gelen bir olay, B şehrinde anında seyrediliyor gibi, rüyet halinde görülür. Swedenbourg’un Stokhom’deki yangını 250 km öteden seyretmesi buna iyi bir örnektir. Medyomların, ipnotik süjelerin, uzaktaki yerleri, şehirleri, ev içlerini tarif etmeleri teleoptik veya kriptoskopik–teleskopik olaylardır.
 
Telepati yeteneği gelişmiş, telepati deneylerinde başarılı sonuçlar almış kişi.
 
Telepati düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulmasıdır. İki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan etki alış verişidir. Bilinen duyular, ya da herhangi bir araç kullanmaksızın, her türden düşünce ve duygunun zihinden zihne gönderilip, alınması tarzında yapılan bir haberleşmedir.
Telepatide, alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Telepati esnasında düşüncesini yayan, gönderen kimseye ajan (agent) yani verici denir. Telepati deneylerinde alıcı ise, süje (Pêrcipiant) olarak geçer. Deneysel olabileceği gibi, kendiliğinden de ortaya çıkar. Parapsikolojide Duyular Dışı Algılama (DDA) ismi altında araştırma konusu olan telepati, insan zihninin ve psişik varlığının zamanla yozlaşmış bir yeteneğidir. Devamlı çalışmak suretiyle bu yetenek gelişebilir.
İngiliz Ruhsal Araştırmalar Derneğinin kurucularından olan F. Myers Yunanca tele (uzaktan) ve pathos (duygu, düşünce) kelimelerinden telepatiyi türetmiştir.
Telepati yeteneği hemen hemen herkeste bulunmasına rağmen, daha başarılı sonuçların alınmasında kişiler arasındaki heycansal uyumun yani sempatinin olumlu etkisi olduğu saptanmıştır. Birbirlerine aşık olan insanların, anne ve çocukların, çok samimi dostlukların, kardeşlerin veya buna benzer birbirleriyle sempatik bağları bulunan insanların birbirlerini, konuşmaksızın daha kolaylıkla anlayabilmelerinin aslında bir sebebi de budur.
Ezoterik bilgilere göre telepatinin kökeni insanoğlunun başlangıcına kadar dayanır ve o zamanlar telepati bir fenomen olarak kabul edilmezdi. Bugün modern dünyanın sakinleri olan bizler, nedense aklımızın ermediği ve alışamadığımız her şeye ‘acayip’ veya ‘doğaüstü’ damgasını vuruveriyoruz. Bu fenomen bir kez etüt edildiğinde, prensiplerinin tamamen mantıksal olduğu görülür.
Araştırmacılar Avusturalya’daki bazı orman kabilelerinin, mistik tecrübeleriyle tanıdığımız Hindistan halkının, Afrikadaki bazı kabilelerinin bazılarının bir tür zihinsel iletişim metodunu kullandıklarını bildirmektedir. Bu araştırmacılardan biri olan Alexander Markey, Yeni Zelandalı Maoris’lerin günümüzde hala telepati kullanarak iletişim sağlayabildiklerini yazmış olduğu bir kitabında ifade etmektedir.
Gene, gizli bilimlerle uğraşanlarda (yani okültistlerde), teozofi ve tasavvufta ustalaşmak isteyenlerde, telepati yeteneğini geliştirip kullanmak, öteden beri yaygındır. Bu değişik ekollerin telapatları kendi bölgelerinde, “olgun ve keramet ehli” olarak değerlendirilirler.
Neo–spiritüalist görüş telepati fenomenini; diğer DDA fenomenleri gibi, kısaca, ruhun faaliyetiyle bedenlerden çıkan esiri ortamda dalgalar halinde yayılarak şiddetlerine göre bir elektromanyetik alan oluşturan ve bu alanla ilgi kuran her türlü ince vibrasyonu perispriye aktarabilen radyasyonlarla açıklar. Günümüzde modern parapsikologlar arasında da, telepatinin elektromanyetik dalgalarla ilgili birtakım vibrasyon biçimleriyle gerçekleştiği görüşü egemen olmaya başlamıştır.
Telepati fenomeninin hayvanlarda da meydana geldiği deneylerle anlaşılmıştır. (Örneğin, bir denizaltıda bulanan yavrulardan her biri öldürüldüğünde çok uzak bir kara parçasında bulunan anne tavşanın acı sesler çıkardığı gözlenmiştir.)
Telepati deneyinin başarılı olabilmesi için vericinin, aktarmak istediği şeyi, zihnen iyi ve ayrıntılı bir şekilde canlandırması ve sadece ona konsantre olması, alıcının ise tümüyle pasif kalması ve zihnini boş tutması, yani tüm parazit fikir ve imajları kovarak zihnini boşaltması gerekir. Telepati fenomeni taraflardan biri veya her ikisi uyku halindeyken de gerçekleşebilir
Telepati zaman ve uzay bakımından sınırlandırılamaz. Zihnin ve ruhsal enerjinin kapasitesi oranında telepatik etkileri uzay ve zaman içinde her yere ve yöne yönlendirmek mümkündür. Dr. İ. Kogan’a göre: “Telepatik alış veriş sırasında, telepatik verici, bir fikri kendi beyninden alıcının beynine yansıtmakta, daha çok bu fikri içeren bir enformasyonu aktarmaktadır. Bu enformasyonlar, alıcının beynine bir PSİ alanı vasıtasıyla aktarılır. PSİ alanı vasıtasıyla aktarılan enformasyon özel dalgalar halinde yayılmaktadır. Telepati olayını henüz bilimin bilemediği bir güç sağlamaktadır.”
 
Kişinin bedenini veya bir eşyayı bulunduğu mekanda yok edip, bilinen fizik ve mekanik araçlar olmadan, bir anda başka bir mekanda ortaya çıkarması fenomenine verilen ad. Terim, Grekçedeki “tele” (uzak) ve Latince’deki “portare” (taşımak) sözcüğünden türetilmiştir. Popüler söylemde “ışınlama” olarak bilinen teleportasyonun telekinezi ve levitasyon gibi fenomenlerden farkı, bu fenomenlerde eşyanın görünürlüğünü veya bulunduğu mekandaki varlığını kaybetmemesine ve hareketin aynı mekandaki kısa mesafeler için söz konusu olmasına karşılık, teleportasyonda eşya ve bedenin bulunduğu mekanda kaybolup başka bir mekanda ortaya çıkması ve genellikle kentler arası uzaklıkların söz konusu olmasıdır.
Teleportasyonun bilokasyon ve dedubluman’dan farkı ise bu fenomende dedublüman veya bilokasyondaki gibi birden fazla bedenin değil, tek bedenin söz konusu olmasıdır; yani yolculuğu yapan, fizik bedenin tümüyle kendisidir. Bu fenomende ruhsal gücü gelişmiş bir insanın, bedenini ve eşyayı partiküllerine ayrıştırması, arzu ettiği yere, zaman ve mekan dışı bir yolculukla bir anda aktarması ve partikülleri yine söz konusu eski biçimde oluşturacak şekilde bir araya getirmesi söz konusudur.
Neo–spiritüalist terimlerle ifade etmek gerekirse, bu fenomende demataryalizasyon ve materyalizasyon olayları söz konusudur. Teleportasyon fenomenlerine, UFO’larda mistiklerde, sufilerde ve büyük insiyiler de sıkça rastlanmıştır.
 
Telesteziye sonradan verilen isimdir.
 
Radyestezik gücü uzaktan, harita ve resim üzerinde kullanma.
 
Güçlerin objektifleşmesini (nesnelleşmesini) veya –olağan madde üzerinde az çok gözle görülür dış bir iş yapan– psişik akışkan yoluyla oluşan fenomenleri belirtmek üzere Renê Sudre tarafından ortaya atılmış bir terimdir.
 
Geri
Üst