Sılaya dönüş

0
EXE RANK

MaviOkyanS

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
24 Haz 2011
Mesajlar
406
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
MaviOkyanS
Doğduğum yere, Samsun'a her gittiğimde artık hayatta olmayan babamın yatağında, annemin mis kokan çarşaflarında yatarım.

Doğduğum yere, Samsun’a her gittiğimde artık hayatta olmayan babamın yatağında, annemin mis kokan çarşaflarında yatarım. Betonarme mağlubu memlekete her dönüşümde içim sıkılsa da büyüdüğüm eve adım attığımda içimi kaplayan huzur, dışımı kaplayan hep güvendir. Eve dönüş böyledir, huzurlu güvenlidir...
Tarih hatırlamam, ne zamandı bilmiyorum; Necil Ülgen “Gel bizde yaz” demişti bir vakitler. İlk öyle başladım futbol yazmaya Fanatik’te. Başlarda disiplinliydim. Ama sonraları gerek tembelliğiyle meşhur bedenimin işi koyvermesi, gerek o zamanlar çalıştığım gazete Milliyet’teki işlerin yoğunluğu beni periyodu belli olmayan bir ‘spor yazarı’na çevirdi. Eh biraz gençtik o zamanlar, şimdi bir parça daha olgun...
Ardından Milliyet Spor’da yazmaya başladım haftada bir. Orada yazdığım son yazıda “Bakalım bu Karadeniz karabatağı nereden çıkacak?” diye sormuştum kendime. Kafamı çıkardığım yer hâlâ yerli yerinde duran eski ‘evim oldu.’ Yine Fanatik’teyim... İyi arkadaşların, becerikli çocukların, bana her daim destek olan akıllı dostların arasında...
Yayladan dönüşte bir zamanlar evin bahçesine gömdüğü kemiği toprağı eşeleyerek çıkarmaya çalışan köpek misali, bir kez daha eşeleyeceğiz futbolun toprağını kendi kavlimizce...
Kendimi utandıracak, birilerini kıracak bir şeyler yazmamaya özen göstereceğimden emin olabilirsiniz; ama insandır, sürç-ü lisan etmeden duramaz, bilirim! O zaman uyarın, eleştirin. Ara sıra dilim dolaşır da birine haksızlık edersem bunu niyetimin kötülüğüne, kendimi beğenmişliğe ya da kibrin pençesine düşmeye bağlamayın lütfen. O anlar ‘düşünsel olarak yetersiz kaldığım anlardır.’
Kırıp dökmek yerine elimden geldiğince onarmaya dikkat edeceğim. Ne de olsa yarım gün öğretmenlik, yarım gün marangozluk yapan bir babanın oğluyum.
Eve döndüm, mutluyum!
Bu 'imparator' benzetmesi iyi durmuyor
Bu ülkede futbol etrafına kümelenmiş karakterler arasında üzerine en çok yazı yazılmayı hak eden isimlerin başında kuşkusuz ki Fatih Terim gelir. Son maçta stat “İmparator Fatih Terim” diye inlerken şu soru geldi aklıma... Terim hakkında benim bildiğim iki kitap -Biri Metin Tükenmez diğeri Necati Kola- dışında bir şeyler yazılmamış olması, aralarına kendimi de dahil ettiğim bu ülke futbol yazarlarının yetersizliğine bağlanabilir mi?
İlk gençliğimde rockçu arkadaşlarımın Pink Floyd için söylediği “Ya çok sevilir ya nefret edilir” dilemması ne yazık ki bu ülkede Terim için hep geçerli oldu. Eli yüzü düzgün eleştiriler yapmak yerine daha çok fırsatı geldikçe bir hesaplaşmaya dönüştürüldü onunla ilgili görüşler, duygular, hisler... Sanırım hâlâ değişen bir şey yok... Futbolun boğazına elma düğümlenmişken, rakiplerinin çoğunun başı ‘şike ve teşvik operasyonu’yla dertteyken şu günlerde, en rahat durumda görünen Galatasaray’da yaşanan ‘Terim tartışması’ da bunun açık göstergesi kanımca...
Hepimiz biliyoruz, bu ülkede yöneticiler, hatta eski yöneticiler futbolculardan ya da hocalardan rol kapma konusunda usta ötesi ustadırlar. Bu aralar çoğunun başının belada olması da biraz bu tutkularıyla ilintili kuşkusuz...
Öte yandan yönetim kurulundaki bazı yöneticilerin transfer politikaları için gelir/gider dengesi üzerinden yürüttükleri itirazları “Odam belli, sıkıntısı olanlar gelsin görüşelim” türünden, bulutlar mevkiisinden karşılayan Terim de, yangına körükle gitme konusunda hayli mahir insanlarla dolu ülkemizde bu akımın iyi bir temsilcisi olduğunu bir kez daha gösterdi... Yetmedi, Galatasaray terbiyesinden bahsettiği konuşmasını “Herkes haddini bilecek” türünden keskin bir sloganla taçlandırdı... Galatasaray terbiyesi ve ‘had bildirme’... Sanki yan yana iyi durmuyorlar gibi geldi bana...
Dedim ya; Terim’i Pink Floyd gibi nefret/sevgi ikilemi içerisinde tanımlamaya alışkın olanlar, gelişmelerin ardından gazeteye hemen çaktılar başlığı; “TERİM KÜKREDİ ASLAN SAKİNLEŞTİ...”
Kanım o ki, insan kendisi için yaratılan bu algıya itiraz etmeyi becerdiğinde, hayattaki ‘gerçek yeri’ne oturur. İmparatorlar çağı kapanalı çok oldu. Evet bir metafor olarak kullanılıyor ‘imparator’ ama yine de insanlığın büyük acılar yaşadığı dönemleri de çağrıştırıyor hızla... ‘İmparator’ çığlıklarına mağrur ve anlayışlı bir edayla yanıt vermek yerine, bu tanımı terk etmeyi öneren bir model, insanların futbola ve hayata başka gözle bakmasını da sağlayacaktır.
Bu aynı zamanda geçmişte tekrar tekrar gördüğümüz üzre, gelecekteki muhtemel ‘yıkım dönemleri’ndeki travmanın insani biçimde tedavisini ve hallinin de yolunu döşer.
“Sevilen önderlerin kusursuz olduğu görülmüş müdür hiç?” diyen John Berger’le bitirelim bu bölümü; “Bizlerin insanca yaşaması ve ölmesi için şeylerin adının doğru konulması gerekli. Sözcüklerimizi yeniden sahiplenelim...”
 
Geri
Üst