Tıp Terimleri Sözlüğü

Ü

ÜLSER:Geniş anlamıyla deri ya da mukoza altı dokuları meydanda bırakan kronik yaralardır.

ÜLSERATİF KOLİT:Kalın barsakla rektumun, kronik iltihabı ve ülserasyonudur.

ÜREMİ:Kandaki üre oranının normalin üzerinde olması halidir.

ÜRETER:Böbreklerle idrar torbasını birleştiren, idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür.Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur.

ÜRETRA:İdrarın dışarıya atılmasını sağlayan ve ıdrar torbasından sonraki idrar yoluna verilen isim.

ÜRETRİT:Üretranın iltihabıdır.

ÜROLOJİ:Kadın ve erkeklerdeki idrar yolları ve üreme sistemleri ile ilgili hastalıkları inceleyen bilim dalıdır.Bevliye.

ÜRTİKER:Hassasiyet sonucu ortaya çıkan deri döküntüleri ve kaşıntı ile belirgin bir durumdur.

ÜRİN:İdrar.

ÜROGENİTAL:Genital ve idrar yolları sistemi ile ilgili.

ÜROGRAFİ Damardan kontrast madde verilerek böbrekler,idrar torbası ve idrar yollarının belirli zaman aralıkları ile filmlerinin çekilmesidir.Üriner sistem hakkında teşhis amaçlı yapılan işlemdir.
 
V



VA***OMİ:Vagus sinirinin etkisini ortadan kaldırmak amacıyla dallarından birisinin kesilmesidir.


VAGUS:Nervus Vagus onuncu kafa siniridir, kafatasından çıktıktan sonra mide , barsak sisteminin bir kısmına, kalp ve akcigerlere dallar verir.Bu sistemlerin fonksiyonlarında önemli rol oynayan bir sinirdir.


VAJEN:Kadın cinsel organı.


VAJİNİT:Vajina iltihabı.


VAKSIN:Aşı


VARİS:Kirli kan taşıyan damarların, fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle genişliyerek kıvrımlı bir hal almasıdır.Yüzeyel olduğu gibi derin venlerde de varis gelişebilir.


VARİKOSEL:Erkeklerde spermatik kordon venlerinin genişlemesi sonucu torbalar içersinde varis oluşumu.


VASKÜLİT: Damar iltihabı.


VAZODİLATASYON: Damar genişlemesi.


VAZODİLATATÖR: Damar genişletici etkiye sahip ilaç, madde.


VAZOKONSTRÜKSİYON: Damarları büzülmesi, kasılması.


VAZOKONSTRÜKTÖR: Damarları büzen etkiye sahip ilaç, madde.


VAZOSPAZM: Damar kasılması, büzülmesi.


VEJETERYAN:Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.


VEN:Kirli kanı kalbe taşıyan damarlar.


VERTİGO:Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir. Vertigodan kastedilen labirentit, iç kulak iltihabı, Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırılır.


VİTİLİGO:Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler.
 
Y



YABANCI CİSİMLER:Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir.


YAĞ EMBOLİSİ:Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur.


YAĞLI DEJENERASYON:En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir.


YALANCI GEBELİK:Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik menşelidir.
 
Z



ZAR: Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmış ya da karmaşık yapıda, geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adıdır.


ZATÜRREE (PNÖMONİ): Akciğer dokusunun iltihabı. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte, genellikle birincil ya da ikincil mikrobik etkenlerin yol açtığı akut ya da subakut hastalık tablolarını belirten bir terimdir.


ZAYIFLIK: Kişinin vücut ağırlığının yaşına, cinsiyetine ve boyuna göre hesaplanmış normal değerlerden daha düşük olması.


ZEHİR: Hücrelere ve yaşayan dokulara kimyasal ya da biyokimyasal nitelikte zararlar veren her türlü madde. Zehrin en tipik özelliği bu zararlı etkisini en küçükdozlarda bile göstermesidir.


ZEHİRLENME: Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalıkhaline ya da ölüme yol açar.


ZEKA: Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü.


ZEKA GERİLİĞİ: Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı olarak ruhsal gelişimi duraklayan kişilerde görülür.


ZEKA YAŞI: Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.


ZİGOMA: Gözlerin alt ve yan kısımlarında, elmacık kemiklerine karşılık düşen yüz bölgesi.


Zİ***: Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre.


ZONA: Etkeni su çiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Herpesvirüs.


ZOOFİLİ: Hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu. Genellikle aşırı duygusal, destek konusunda saplantılı ve normal yoldan bu desteği sağlayamamış kişilerde (bekarlar, çocuksuz çiftler vb.) görülür.
 
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu’nun çalışmalarıyla hazırlanan kılavuz taslağının bir yılda tamamlandığı ve içinde 4600’a yakın yabancı tıp teriminin Türkçe karşılıklarının bulunduğu belirtildi. Türkçe Tıp Dili Kurulu’nun oluşmasında öncülük eden Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim DalıÖğretim Üyesi Prof. Dr. Emin Sami Arısoy, yabancı dillerde günlük konuşmada kullanılan sözcüklerin Türkiye’de hekim dilinde tıp terimi gibi kullanılır hale gelmeye başladığını söyledi. Türk hekimlik dilinin arılaştırılmasına yönelik Türk dil devriminden itibaren çok sayıda çalışma olduğunu ifade eden Arısoy, ilk kez bir üniversitede bu çalışmaların daha örgütlü hale gelmesi amacıyla bir kurul oluşturulduğunu dile getirdi.

“HOSPİTALİZE, TIP TERİMİ DEĞİL”
Prof. Arısoy, Türkçe Tıp Dili Kurulu’nu 2004 yılının Aralık ayındakurduklarını, bir yıllık çalışmalarının sonucunda 4600’a yakın sözcükten oluşan Türkçe Tıp Terimleri Kılavuzu’nun taslağını hazırladıklarını anlatarak, şöyle devam etti:
“Amacımız hekimlik dilinde daha çok Türkçe sözcüğün kullanılmasıdır. Tıp dilinde bazı kullanımlar esasen tıp terimi olmadığı halde yaygınlaşmış durumda. İngilizce, Fransızca gibi dillerin günlük konuşmalarında kullanılan sözcükler Türkçe dil kurallarına uydurularak Türkçeleştirilmeye çalışılmış. Örneğin, hekimler hastalarını hastaneye yatırırken ‘hospitalize’ ediyorlar. Oysa bu kelime bir tıp terimi değildir, tamamen İngilizcenin günlük kullanımında olan, Türkçe çevirisi de ‘hastaneye yatırmak’ olan bir sözcüktür. Neden, hastaneye yatırmak daha kolay anlaşılacakken, ‘hospitalize’ kullanılsın”.

TÜRKÇE KARŞILIĞI OLAN TERİMLER
Arısoy, Türkçe’ye yerleşen bazı terimlerin artık günlük kullanımdaçok yaygınlaştığını, kimi zaman bu terimleri kullanmayan hekimlerin ayıplandığını söyledi.

Sadece İngilizce ya da Fransızca’dan Türkçe’ye geçen değil, esasen tıp terimi olup da Türkçe karşılığı olan kelimelerin de kılavuzda yer aldığını belirten Arısoy, kılavuzdan şu örnekleri verdi:
“Günümüzde hipertansiyon olarak adlandırılan terimin Türkçe karşılığı kan basıncı yüksekliğidir, ancak artık bu söyleyiş neredeysehiç kullanılmamakta, halk arasında da bu şekilde bilinmektedir. Bir başka örnek ise, hastaları hastaneden çıkarırken ‘externe’ etme sözcüğü üzerine... Bu sözcüğün Türkçe karşılığı olan ‘hastaneden çıkarmak’ sözcüğü kullanılırsa daha kolay anlaşılmayı sağlayacaktır. Ben karşıma yeni gelen bir öğrenciye ‘abortus’ diyeceğime doğrudan ‘düşük’ desem hem o bilmediği kelimeyi öğrenmek için ayrıca bir çaba harcamayacak hem de anlaşılırlık daha kolay olacaktır. Hasta-hekim ilişkileri de yine aynı şekilde çok daha rahat ilerleyecektir. Ben hastama ‘adolesan’ yerine ‘ergen’ desem hastam bunu anlayacaktır. Yine’agreve etmek’ yerine ‘şiddetlendirmeyi’ kullansam çok daha anlaşılır olacaktır.”

Prof. Dr. Arısoy, 1 aylık bir öneri bekleme çalışmasının ardından,hazırlıklarını tamamlayıp, kılavuzu 1 Ocak 2006’da hem fakültenin web sayfasından yayınlayacaklarını hem de bir önbasım gerçekleştireceklerini sözlerine ekledi. Kılavuzdan bazı örnekler şöyle:
Adult: Erişkin
Prospektüs: Tanıtmalık
Aljezik: Ağrılı
Agreve etmek: Şiddetlendirmek, artırmak
Aplikasyon: Uygulama
Bimanuel: İkielle, çiftelle
Bypass: Köprüleme, aşırtma, yangeçit, yangeçiş
Background: altyapı, geçmiş
Demans: Bunama
Demarkasyon: Sınır
Defektif: Kusurlu, bozuk, eksik
Prematür: Erken doğan
Aksidental: Rastlantısal, kaza sonucu
 
Geri
Üst