Tümüyle Deyimler ;)

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan By.BuRkay
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Başında kavak yeli esmek: 1. Sorumluluk duygusundan uzak, zevk ve eğlence peşinde koşmak (genç için). 2. Gerçekleşmeyecek şeyler düşünerek vakit geçirmek."Bu çocuk da büyümedi bir türlü, hâlâ başında kavak yelleri esiyor."
 
Başından atmak: 1. Gereksiz görülen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermemek; bir istekte bulunan kişiyi yanından uzaklaştırmak. 2. Yapılması zor bir işi yapmaktan kendini kurtarmak ya da o işi bir başkasına yüklemek."Kısa zamanda o işi başından atmasını becerdi."
 
Başından aşağı kaynar sular dökülmek: Çok kötü, üzücü, sıkıntı verici ya da utandırıcı bir olay karşısında vücudunu ter basmak, ürpermek."Babasını karşısında görünce başından aşağı kaynar sular döküldü."
 
Başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak): Gücünün üstünde olan işleri yapmaya kalkışmak."Çekil lütfen, başından büyük işlere kalkışıp da kendini rezil etme bari.
 
Başından korkmak: Hayatından kaygı duymak, cezalandırılmaktan korkmak."Düşman topraklarına girince başından korkmaya başladı."
 
Başını ağrıtmak: 1. Gereksiz sözlerle birini bunaltmak. 2. Bir iş için birini uğraştırmak, sıkmak."Yeter artık, bu iş için başımı ağrıtıp durma."
 
Başını alıp gitmek: Nereye gideceğini bildirmeden, izin almadan gitmek."İçine düştüğü sıkıntıdan kurtulamayan adam başını alıp gitti."
 
Başını bağlamak: Evlendirmek."Askerliği biten Ali`nin başını bağlamayı düşünen annesi kolları hemen sıvadı."
 
Başını belâya sokmak: Bir kimseyi, zarar göreceği, kötü sonuçlarla karşılaşacağı bir işe sokmak."Oğlanın da başını belâya sokacaklar diye ödüm kopuyor
 
Başını bir yere bağlamak: Bir işe yerleştirmek, işsizlikten kurtarmak."Çok geçmeden oğlunun da başını bir yere bağlamayı becerdi
 
Başını boş bırakmak: Denetimsiz, yalnız ve serbest bırakmak."Bu çocuğun başını boş bırakma, yoksa başı belâya girecek
 
Başını derde sokmak: Sıkıcı, yorucu, üzücü bir işe girmek veya getirilmek."Tanımadığı adamlarla işe girişince başını derde soktu."
 
Başını dinlemek: Sessiz, sakin bir ortama çekilmek; kalabalıktan ve gürültüden uzaklaşmak."Emekli olur olmaz başımı dinleyecek bir köşe arayacağım
 
Başını ezmek: Birini hareket edemez, kötülük yapamaz ya da başını kaldırıp bir işi göremez duruma getirmek."Zalimlerin başını ezecek adamlara bugün ne kadar ihtiyaç var!"
 
Başını kaşımaya (kaşıyacak) vakti olmamak: Çok meşgul olmak, başka bir işi yapmaya hiç vakti olmamak."Bana yükleme o işi, çünkü başımı kaşıyacak vaktim yok
 
Başının çaresine bakmak: Kimsenin yardımı olmadan kendi işini kendi yapmak, kendini zor durumdan kurtarmak."Benden sana fayda yok, başının çaresine baksan iyi olacak."
 
Başının derdine düşmek: Başka bir şeyle ilgilenemeyecek kadar sıkıntılı, üzücü ve tehlikeli bir duruma çare bulmaya çalışmak."Adamın bize aldıracağı yok, baksana başının derdine düşmüş."
 
Başının etini yemek: Sürekli olarak, bıktırıncaya kadar, ısrarla birinden bir şey istemek; bu sebeple onu rahatsız edip üzmek."Tamam kızım, alacağız o oyuncağı, yeter başımın etini yediğin!"
 
Başını taştan taşa vurmak: Fırsatı kaçırdığı için çok pişman olmak, çaresiz kalarak kahırlanmak."Zamanında eve gidip hasta çocuğu doktora ***ürmediği için başını taştan taşa vuruyordu."
 
Başını vermek: Bir ideal uğrunda kendini feda etmek, canını vermek."Yiğitler başını vermesiydi bu ülke düşmanlardan kurtulur muydu?"
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst