Tümüyle Deyimler ;)

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan By.BuRkay
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Bel bağlamak: Güvenmek, birisinin kendisine yardım edeceğine inanmak, inanıp arkasından gitmek."İnsanoğluna bel bağlanılmaz
 
Beli bükülmek: 1. Yaşlılık yüzünden güçsüz kalmak, bir iş yapamaz duruma gelmek. 2. Üzüntü ve kederden ruhsal bir çöküntüye düşmek."İflas eden şu genç adamın bir yılda beli büküldü."
 
Belini doğrultmak: Kötüye giden durumunu yeniden düzeltmek, güçlenmek, kaybettiği itibarını ve ekonomik gücünü yeniden kazanmak."Adam kısa zamanda belini doğrulttu."
 
Belini kırmak: 1. Birini bir şey yapamaz duruma getirmek. 2. Bir işin en güç tarafını yapmak."Tarlanın ortasından şu tümseği de kaldırdık mı işin belini kırmış sayılırız, artık gerisi kolay olacaktır."
 
Bel vermek: (Dik şeylerin) dışarıya doğru, (yatay şeylerin de) aşağıya doğru kamburlaşmak."Yeni ördüğümüz duvar bel verdi."
 
Ben hancı, sen yolcu (oldukça): "Özel ilişkilerimiz sürüp gittikçe senin bana işin düşer" ya da "Nasıl olsa yine karşılaşacağız" anlamında kullanılır."Demek şu küçük paketi ***ürmüyorsun, öyle olsun, ben hancı sen yolcu, bugünün yarını da vardır."
 
Benlik dâvası: Önde görünmek, her şeyde söz sahibi olmak, her şeyi kendi düşüncesine uydurmak, hep dediğini yaptırmak çabası ve tutkusu."Benlik dâvası güden insanlar bir yere varamazlar."
 
Benzi atmak: Bir sebepten ötürü ansızın yüzünün rengi sararmak, solmak."Askerleri karşısında görünce benzi attı."
 
Bereket versin: 1. "Allah size bol kazanç versin" anlamında iyi dilek sözü. 2. Çok şükür ki iyi ki (hoşnutluk anlatır)."Bereket versin ki ona bir şey olmamış
 
Beş aşağı beş yukarı: Çok az fark olarak, kararlaştırılmak istenen sayıdan, ölçüden bir miktar az veya çok olarak."Beş aşağı beş yukarı bir kg. çeker bu tavuk."
 
Bet (i) bereket (i) kalmamak: Bolluğun, verimliliğin kalmaması, sona ermesi."Yanımıza geldiği günden beri evin beti bereketi kalmadı."
 
Betine gitmek: Ayıp saymak, kötü karşılamak, kendisine yedirememek."Senin yaptığın iş adamın çok betine gitti."
 
Beyin yıkamak: Bir insanı, kendine özgü düşünce ve dünya görüşüne yabancılaştırmak, başka yönlerde düşünür ve davranır duruma getirmek."Batılılar ülke insanımızın beynini yıkamaya devam ediyorlar."
 
Beylik söz: Etkisi kalmamış, herkesin kullanageldiği söz."Bırak artık şu beylik sözleri, kimseyi etkileyemiyorsun."
 
Beyni bulanmak: 1. Sersemlemek, sağlıklı düşünemez olmak. 2. Kötü bir şey olacağını sezinleyip huzuru kaçmak."Adamların suratlarını hiç beğenmedim, beynim bulandı, haydi gidelim buradan."
 
Beyninden vurulmuşa dönmek: Umulmadık, beklenmedik bir olay karşısında şaşkınlığa düşmek, düşünce yeteneğini yitirir gibi olmak."Adamı karşısında görünce beyninden vurulmuşa döndü."
 
Beynine girmek: 1. Akla uygun gelmek. 2. Bir kimseyi türlü yollara baş vurarak bir şey yapmaya inandırmak, kandırmak. 3. Ezberlemek, aklında tutmak."Ne kadar okursam okuyayım beynime girmiyor."
 
Bıçak kemiğe dayanmak: Çekilen sıkıntı artık katlanamayacak bir hâl almak."Bıçak kemiğe dayandı, artık bu yerde duramam
 
Bıyığı terlemek: Bıyığı yeni yeni çıkmaya başlamak."Bıyığı terlemiş gençlerin eline bakamam gayri."
 
Bıyık altından gülmek: Birinin içine düştüğü duruma belli etmeden gülmek, sevindiğini belli etmeyerek onunla eğlenmek, içinden onunla alay etmek."Ayşe`nin kırdığı pot karşısında bıyık altından gülmeye başladı."
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst