Bizi Mutsuzluğa ***ürebilen Düşünce Şemaları...

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Method
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
20
EXE RANK

Method

Fexe Kullanıcısı
Puanları 0
Çözümler 0
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
30,484
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Method
Bizi Mutsuzluğa ***ürebilen Düşünce Şemaları

Gündelik hayatımızda sorunlara yol açabilen endişe, sıkıntı, çökkünlük ve öfke patlamaları gibi rahatsızlık verici duygusal durumların oluşmasına düşünce şemalarımızdaki bazı kusurlar katkıda bulunmaktadır.

Çevremizden etkilenerek ya da oluşan olaylarla aynı zamanda bizi o an için rahatlatsın diye kullandığımız bazı düşünceler alışkanlık haline gelerek, otomatik olarak kullanılmaya başlanır. Bu tarz düşünce şemalarının ortak özelliği, gerçeklik ilkesinden ve akılcılık temelinden ayrılmış olmalarıdır.
 
1-Filtre oluşturmak

Karşılaştığınız durumlar ya da olayların tek bir yönü sizin için önem ifade ediyor, diğer alanları anlam taşımıyorsa, o kısımları hesaba katmıyorsanız filtre oluşturmaktasınız. Bazı kişiler yaşadıkları bir olay başkaları için ne kadar güzel olursa olsun, onun içinden olumsuz bir durumu adeta cımbızla çıkartırlar. Eğer kişinin duygusal yapısı çökkünlüğe eğilimli ise kendilerinin küçümsendiği ya da kayıp bir yaşantıları olduğu düşüncesini öne çıkarabilirken; öfkeye eğilimli kişiler kendilerine haksızlıkta bulunulduğu düşüncesini; endişeli,evhamlı kişiler de kendileri ya da çevrelerindekilerle ilgili tehdit olarak algıladıkları şeyleri ön plana çıkarabilirler. Bu durumda bizi rahatsız edebilecek olaylar adeta mikroskoptan bakar gibi gözümüzde büyür, diğer güzel olaylar ise küçülür.

Bu durum kendi geçmişimizi düşündüğümüz anlarda da kendini göstermektedir. Eskileri düşündüğümüzde sadece üzücü, kaygı verici, sinirlendirici ya da kararsız kaldığımız durumları daha çok hatırlıyor ve diğer anılarımız kolay bir şekilde aklımıza gelmiyorsa, bilinçaltımız yine aynı işlemi otomatik olarak yapıyor demektir.
 
2-Ya hep ya hiç tarzında kutuplarda düşünmek

Aslında her şeyin iyi ya da kötü özellikleri vardır. Hiçbir şey sadece beyaz ya da sadece siyah olmayıp , gri ya da lila renk tonlarındadır. Ying-yang durumu gibi ( ‘her siyahın içinde beyaz; her beyazın içinde de siyah bir bölüm olduğu' şeklindeki uzak doğu felsefesine ait bir model ).

Yani olaylar, insanlar, durumlar ya iyi ya kötüdür şeklinde, sadece masallarda görülebilen iki durumda bulunur.Bu tür bir düşünce temelinde eğer bir şey yeterince mükemmel değilse, o yetersizdir ve kötüdür. Bu şekilde mükemmeliyetçi bir düşünce yapısı, kişinin kendisi için belirlediği yüksek hedefler ve niteliklere ulaşamadığı zaman, kendini başarısız ve yetersiz hissetmesine yol açar. Bu da beraberinde depresif ve kişinin kendisi ve çevresine eleştiri ile yaklaştığı bir duygulanımı getirir.

Bu düşünce yapısında hatalı ve olağan olmak kabul edilir bir durum değildir. Bir tek hata bile, kişinin dünyanın en mantıksız kişisi olduğu düşüncesini doğurabilir. Bir kişinin kendine ait bir sıkıntısı nedeniyle, size yönelik bir unutkanlığı ya da hatası o kişiyi silmenize ve yok saymanıza neden oluyorsa bu şekilde düşünüyorsunuz demektir.
 
3-Aşırı genellemeler yapmak

Karşılaştığınız bir olay nedeniyle, hemen olayın sonucunu bütün hayatınıza yönelik yargı haline getirip, yetersiz verilerle genelleme yapıyorsanız bu düşünce şemasını kullanıyorsunuz demektir. Belli bir durumda yaşadığınız olumsuz bir olay, ‘daha sonra benzer durumlarda da aynı olayın yaşanacağı' şeklinde bir düşüncenin oluşmasına yol açabilmektedir. Bunun eseri olarak bir kişi sizi görmeden yanınızdan geçtiğinde, “bak işte bana selam vermedi, bana yeterince değer vermiyor, sevmiyor” gibi gerçek olmayan bir düşünceyi oluşturabilmektedir. Sabah karşılaştığınız bir aksilik “gün kötü başladı ve her şey kötü gidecek” şeklinde genellemelere yol açabilmektedir. Kişinin konuşma içeriği sık sık ‘herkes', ‘hiç kimse', ‘her şey', ‘her zaman', ‘hiçbir zaman' gibi ifadelerle doludur. Bu tür düşünce yapısı dolayısıyla kişinin hayatı sınırlanır ve çevresinde çok küçük çaplı bir ilişki ağı oluşur.
 
4-İnsan sarrafı olma ( karşısındakinin ruhunu okuma)

Başkaları hakkında kolayca fikirler ileri sürerek; onların davranışlarının temeli, amacı ve sonraki hareket tarzları ile kendinizi bağlayıcı kararlar alıyorsanız, ‘insan sarrafı olma' tarzında bir düşünce şemanız var demektir. Bu düşünce tarzında; başkalarının hissettikleri şeyler ve olaylardan etkilenişleri hakkında hipotezler üretirsiniz. Bu tarz düşünce yapısı, çok doğal olarak, o kişinin olaylar ya da kişilere bakışından etkilenmektedir. Yani kendinizde olan bir takım davranış şekillerini, karşınızdakine yansıtırsınız; karşınızdakinin düşündüğünü sandığınız şey aslında sizin düşündükleriniz ve hissettiklerinizin bir yansımasıdır.

Başkaları için öngördüğünüz davranışlar ya da hisler, büyük olasılıkla, o kişilerin genel hareket ya da hissediş tarzı olmayacaktır. Ancak siz onların farklı davranacağını düşünerek, gereksiz ya da olumsuz tavırlar alabilirsiniz. “Bu durumda muhakkak kızmış olmalı, benden bunun acısını çıkarır” şeklindeki yaklaşımlar gibi.
 
5- Olası en olumsuz temayı senaryolaştırma

Kişinin, çok önemli olmayan bir olay yaşanmasını takiben, o olayın bir felaketle sonlanıp, olası bir facia haline geleceğine inanmasıdır. Kişi bu nedenle yakınlarından birinin başına gelen bir sorunun, kendisi ile benzerliği olmasa da, kendi başına geleceğini düşünebilir. Bu gibi düşünce tarzı geliştiren kişiler, normal vücutsal belirtileri bile birer kanser habercisi olarak görebilirler. Ekonomik olarak sıkıntıya düşen birisi, eşi ve çocuklarının kendisini terk edeceğini ve kimsesiz olarak bir köprü altında yaşayacağını, umutsuzluk içinde hayal edebilir; bir kaza geçirebileceği korkusu ile hayatını kısıtlayabilir. Bu kişilerin konuşma içerikleri “eğer , ya...”gibi sözcüklerle doludur.
 
6-Kişiselleştirme- sorumluluk sahibi hissetme

Çevrenizdekilerin söylediklerinden ya da yaptıklarından kendinize yönelik uygunsuz anlamlar çıkarmanız söz konusudur. Bu yapıyı kullanan kişiler sürekli olarak, kendilerini çevrelerindekilerle kıyaslarlar. “Ben arkadaşlarım kadar para kazanmadığım için eşim bana böyle davranıyor” şeklinde düşünüp huzursuz hissedebilirler. Bu kişilerin kendilerine güvenleri yeterince kuvvetli olmadığından, devamlı olarak kendilerini, olumsuz anlamda, başkaları ile kıyaslarlar ve olaylardan kendilerini sorumlu hissederler. Çevreden gelen her bir uyaranı ( bakış, söz, davranış vb) kendilerine verdikleri değerin bir ölçütü olarak görürler.
 
7-Kontrol odağınızın durumu

Kendinizi eğer çevresel şartların, etrafınızdakilerin kontrolüne ve olayların akışına bırakıyorsanız; etrafınızdakilerin yörüngesine giriyor, davranışlarınızı onların hoşuna gidecek şekilde ayarlıyorsunuz demektir.

Bu durumda; hayatınızda herhangi bir değişim yapamayacağınızı düşünür, kendini güçsüz ve aciz hissedersiniz. Etrafınızdakileri ve dışınızdaki dünyayı da bu açıdan görürsünüz. Sonuçta olumsuz durumlara düştüğünüzde büyük olasılıkla, bundan başkalarını sorumlu addedip, onları suçlarsınız. Aşırı bir kadercilik düşüncesi ile bu durumlarla karşılaştığınız için her şeyi sineye çekip, çözüm yolları aramaya da çalışmayabilirsiniz. Dolayısı ile bu durumda kendinizi kurban olarak algılayacak ve ‘ilahlar kurban istedi' şeklinde düşünüp, hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Oysa ki hayatınızın dümenini elinize alarak, yaş*****zın tek sorumlusunun kendiniz olduğunu idrak ederek, kendi kararlarınızı almakta aktif olsanız hayattan daha çok keyif alabilirsiniz. Yanlış da yapsanız, deneme yanılma en iyi öğrenme yolu olduğundan, bu deneyim size çok şeyler öğretecektir.

Bu durumun tam tersinin olması, kontrol odağınızın aşırı derecede sizde toplanması halidir. Kendinizi aşırı güçlerle donanmış hissedebileceğiniz için etrafınızdakilerin eylemlerinden kendinizi sorumlu tutar hale gelebir, kendinizi bir nevi, mitolojideki tüm dünyayı omuzları üzerinde taşıyan ‘Atlas' gibi hissedebilirsiniz. Bu tarz düşünce, etrafınızdakilerin gereksinimlerine aşırı duyarlı olma şeklinde bir sınırsızlık hali, her türlü gereksinimleri giderebilecek kadar kendini adeta tanrı gibi hissetme durumu ve bu ihtiyaçların karşılanması sorumluluğunun başkasına değil de kendinize ait olduğunu düşünmenize yol açmaktadır. Etrafınızdakileri size muhtaç ve korunması, desteklenmesi, beslenmesi gereken kişiler olarak algılar ve onların yerine getirmeleri gereken sorumlulukları üstlenerek, adeta ağır işçilik yapar hale gelebilirsiniz. Dolayısı ile etrafınızdakilerin mutluluk, dert ve sorunlarından kendinizi sorumlu tutabilirsiniz. Bunların hepsini yapmaya çalıştığınızda çok yorulup kendi hayatınızı yaşayamayaz hale gelirsiniz. Asıl yapmanız gerekenleri yapamayıp, ulaşabileceğiniz başarıları göremezsiniz. Bu kadar bölündüğünüz ve yakınlarınıza vakit ayıramadığınız için yaptıklarınızın yeterli görülmediğini anlayıp, boşa kürek çekmiş hissetmeniz çok büyük ihtimaldir. Koşuşturma içinde bunları elinizden gelebildiği kadar yaptığınızda mutlu olabilecek, sıklıkla da doğal olarak yetişemediğinizde kendinizi suçlu ve mutsuz hissedebileceksiniz. Bir arkeolojik kazı bölgesinde şöyle bir yazı ile karşılaşıldığını hatırlatmak burada yararlı olabilir : “kendini bil, kendini tanı, sen sadece bir insansın”.
 
Geri
Üst