Gidenlerin ardından kalanlar

Sevmek gönül işiydi bilirdim… Gecenin kör bir vaktinde yıllanmış yaralarına merhem olmak her yiğidin harcı değildi… Geldim… Deli kız türküleri söyleyen yüreğime yüreğini aldım da geldim…

Hep birikinti sevdalarmış yaşanan önceleri… Şimdilerde sen gurbetçiysen sende bir ömür kalmaya geldim… Gözlerini ışık bildim uzayan yollarımı bir çırpıda bitirdim be can işte geldim…


Hazırlan cümlelerindeki öznelerin olmaya yüklemlerinden olumsuzlukları atmaya geldim…

Ben ki bir yürek kuşun kanadında… Ben ki bir mehtap gözlerinin denizinde… Ben ki bir deli sevdalı sana hasret sevdaların özünde…

Gözlerimin SEN'liğinde en sevdiğim şarkı sözlerinın nakaratısın dudaklarımdan dökülen… Her şey tam tekmil sevdadan yana yüreğimde… Rüzgarında savrulurken yaprak misali kaybedecek vakit yok bir nefeste dolmalısın içime…

Tüm olumsuz koşullara rağmen koşmalısın gözlerime oradan da yüreğime akmalısın deli bir nehir gibi…

Sana başka sözüm yok sevgili…
"Sevda yaralısı yüreğine değdikçe yüreğim umut yolcusu iki asi yürek olmalıyız…"
 
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?
 
Ne kir
Ne de toz..

Yıllar birikmiş paçalarımda..

Sıralı dağlar ardına koşturduğum senli düşler düşünceler vardı ceplerimde..
Her sana ulaşma isteği içimde belirdiğinde ellerime alır serperdim yüzünü yeryüzünün dört bir yanına..

Her taraf senin düşlerinle dolardı her düşünce sana varırdı
Yollar sana çıkar gözler sana bakar birikmiş yıllar bir sana söz geçiremezdi..

Yıllanmış şarap gibiydin gönül mahzenimde. Kimse bulamasın diye arar gibi yapardım seni..

Halbuki ne kadar yakınımdaydın bir nefes üfleyişi kadar..

Üç noktalı cümleler biriktirirdim senin için(...) ..

Konulan her noktaya bir ömür biçerdim ömrünün uzun olmasını dilerdim..

Ağırlığın omuzlarımdan başlar ayak parmak uçlarıma kadar inerdi..

Bükülürdü belim susardı dilim konuşamazdım sana karşı..
Konuşabilseydim eğer yine "Seni Seviyorum" derdim..

Hiç bir engel yoktu benim çağlayan ırmağımın önünde..
Bir can borcum vardı o da ALLAH'a aitti..

. . .

Bir masaLın hiç kaybetmeyen kahramanı gibi hissederdim senleyken..
Oysa bir kukla tiyatrosunda ipleri başkasının ellerinde olan oyuncakmışım..

Hey sen..
Sola fazla çekme ipi
Orada yüreğim var..
.ćαsєч. isimli üyemiz çevrimdışıdır. (Offline)
Digg this Post!Add Post to del.icio.usBookmark Post in TechnoratiShare on Facebook
Alıntı ile Cevapla
Eski 06-07-2010, 07:57 #299 (permalink)
.ćαsєч.

.ćαsєч. - ait Avatar
.ćαsєч. - MSN üzerinden Mesaj gönder

Tanımlı Cevap: .'čàsєч´. - нiśśizℓєśiчořuм
Gelecek dediler
Hep bekledik…

Şafağın kan kızıllığını hedef bildi kirpiklerimiz.
Biliyorduk gün aydındı aydınlığımız gönlümüzdendi
Bazen usumuza düşse de gölgelerimiz
Siyahın vuslatsızlığını bilirdik hep beyaza dönüktü yüzümüz.
İnsana dair ne varsa yarın için dilerdik
Ve bilirdik bir gün ama bir gün mutlaka… Gelecek…
Ve bu yüzden her şiirin sonuna üç nokta eklerdik…

-Asil beyaz gönümüzün niyazıydı-
-Asıl beyaz usumuzun ziyasıydı-

Yarın ar olmasın dedik arsız yüzlerini gizlediler.
Umut treninin son yolcularıydık biz vagonlara sığmayan bir efsundu dileğimiz.
Ve bileğimiz bükülmeyecek kadar güçlü ve güçsüzü ezmeyecek kadar asildi.
Rayların üstüne konan beyaz güvercinlerin ani uçuşlarına benzerdi korkularımız
Ve kanadımızda muştu taşırdık her mevsim
Ne baharın yedi renk gülüşüne kapılır ne hazanın
Solgun yüzüyle hüzünlenirdik…

Biliyorduk
Gelecek dediler
Hep bekledik

-Gel-

Islak kaldırımların arsız adımlarla ezilen sinesi ve gecenin ıssızlığında hoyratça savrulan yaprağın bükülmeyen dalı ol da gel
Çocuk gülüşlerinde gözyaşı biriktiren çırpındıkça öfkenin tam ortasına düşen
kader çizgisi silik küçük ellerin anne sıcağı huzur kucağı ol da gel.
Bir selam için bir merhaba için bir kuru ekmeği paylaşmak için kalem tutmak umut yazmak ve onu büyütmek için sahip olunan ellerin soğuk çelik üzerinde tetikte bekleyen can alışlarına dur demek için can vermek cana sevgi ekmek için gel.

Biliyorduk
Hep bekledik

“Geleceğe sevgi yüklü gamzelerle gel dedik”
 
Yalnızlığımın Rengi Solar Gecenin Karanlığında..Gece Suskun..
Yüreğime Dokunur Hüzün Rüzgarı..İçimde Eser de Durur..
Sevdamın Derinliğine Çöktü Hasretin Közü..Alevi Durgun..
Kanar Yalnızlığım..Damarlarımda..Kanar İçime Vurur...

Gülmeyi Unuttu Bakışlarım..Unuttu Aynalar..
Süzülür Gece Gözlerimde..Süzülür Simsiyahı İle..
İçime Volkanlar Patlar..Kuşatır Hislerimi..Sarar Yüreğimi Lavlar..
Yağmur..Hüzün Yağdırır Üzerime..Hüzün Yağar Yüreğime...
Yükselen Çığlıklarımı Duyan Olmaz..Gece de..
Çözemez Zaman..Karanlığa Gömülen Kaderimi..Gece...Acı Kokan Rüzgarını
Estirir Gözlerime..
Katran Sızar..Sızdıkça Sızar Yanan Yüreğime..

Hüzünle Bakar Gözlerim..Hüznü Konuşur Gayrı Dilim..
Kim Anlar ki? Sessizliğe Boğulan Hıçkırıklarımı..
Susmalıyım..Konuşmak Fayda Etmez..Acze Düşerken Hecelerim..
Yaşayan Var mı?Sorsam..Anlatsam Benim Yaşadıklarımı...

Ve Bedenim Düşer..Yıkılıverir Öylece Yere..
Toprak Hüznümü Çeker Alır Yüreğimden..
Hasretini Unutur Yüreğim..Dalar Toprağımın..Derinlinğe..
En Derine Ve Ben Sensiz Karşılarım..
Yağmurun Yüreğime Yağışını...
 
Yıllardır tek seni bekledim durdum
Her gün ikimize hayaller kurdum
Umut varmi diye kadere sordum
Maalesef yok deyip o da ağladı

Suçum neydi senle belami buldum
Bekleye bekleye divane oldum
Gelen varmi diye yollara sordum
Maalesef yok deyip o da ağladı

Bilsen yüreğime ne ateş koydun
Seninle acıyıyangını gördüm
İyimisin diye kalbime sordum
Maalesef yok deyip o da ağladı

Hasretinle öldüm aşkınla doğdum
Gördüğüm her düşü hayıra yordum
Hala varmı diye sabrıma sordum
Maalesef yok deyip o da ağladı
 
Böyle içten gönülden sevişin
Yüreğimdeki köz olmuş ateşin
Gözlerimdeki parlayan güneşin
Kaybettim sahibini arıyorum
 
Yüreğim harabe ruhum zindan
Hüzünüm nefretim hasretim ondan
Kaybettim kendimi yokluğundan
Yüreğimin sahibini arıyorum
 
Kör olmuş gözlerim kaybolmuş umutlarım
Yüreğinde sus olmuş duyulmamış feryatlarım
Çağlamış ruhumda sel olmuş göz yaşlarım
Göz yaşlarımın sahibini arıyorum
 
Meçhul bir geminin sahipsiz tayfasıyım
Unutulmuş bir kitabın parçalanmış sayfasıyım
Umutların ümitlerin yarınsız dünyasıyım
Gönlümdeki dünyanın sahibini arıyorum
 
Nerededir bu Can'ın kayıp sahibi
Nerededir ruhumun vicdansız talibi
Haklısın sen oldun dünyanın galibi
Artık olmasın istemem ruhumun sahibi
 
Bir gün uyanık kaldım
Yalnızca bir gün
Dudağından öptüm aynalara küser gibi kısacık
Neresinden bakarsan bak
Ortasındayım gözbebeklerinin
Neresinden bakarsan bak
Kaçağım..
Eskimiş bir alıntı belayı taşır olmuş sözümle…
Şafağını çeyrek gece uslandırılmış…
Sus denmiş
Kandırılmış…
 
“Kaybolmak kendi gökyüzünde ne garip iştir
Çizdiğin bulutların yağmura istilası kahpelik kaçar gibi saklanmaktı kendinden”
 
Biraz da ağlamaklı…
Biraz da kırgın…
Yüzünde onbir çizgi saydım
Yorgun mu yorgun…
Düşürülmüş gülüşlerden kalma
Güneş yanığı gibi kızarmış
Bir şey deyim mi sevgili
Bu elveda sancıları yüzüne hiç yakışmamış
 
“Geldiği kadar cesur değildi sözler dile düşürülürken kendini yok yere kullanılmış hisseden çekip gider… Bir intihar gecesi isyanı diriltmek için geç kalınmış değil mi? Hadi adımı kötüye çıkar… Hiçte nedensiz değilim… Taşlanmak istiyorum düşlerimde aralık kalmış bir dudaktan…”
 
İç savaşlarda galip çıkan sevişlerden
Bir yanılgı sancısıyla toplanıp gitmelerden değil
Sabahı dört gözle beklemez oldum
Mutsuzum
Ters yakılan izmaritin o şaşkınlık ifadesi
Gözlerinde seçtiğim hüznü anlatan
Belli son kez içiyorsun
Ona giderken telaşlanırdın ya hani…
Bana gelirken gözlerinde o telaşı kim sezdi
Kaçağıydın sen aşkın…
Kime sobeledin kendini?
 
“Yerinin neresini olduğunu bilmeden yüreğimin ortasına yerleşmiş bir adam tanıdım. Yaralıydı… Sahipsizlik kaygısı mı tedirgin yaklaşmalar seni içeri almadım ben içeriyi sen aldın…’Nereye ait olduğumu bilmiyorum’ diye başlayan sözlerin sonundaydı ‘ben gidiyorum’…Taş gibi otururdu içime bu söz… ‘gidenleri’ sevmiyor(du) yüreğim… Kalansız böldün beni tam ortasından… Şifasız bir söz laf olsun diye söylendi ’yokum artık’ bana ilişti… Peki yakıştı mı bize? Belki...”
 
Yoksun sende…
Yok yarına gelesin…
Birkaç yıl birkaç ömür beklenmeli
bu hazımsızlık geçene kadar
Geçince yeniden kaçmalı birine
Geçinceye kadar saklanmalı
 
“nasılda çelimsiz bir savunmaydı dilindeki… Kendi ağında can çekişen bir ihtimaldi gözyaşların… Akmadı mağrur bakışların ardından…
Yüzsüzün biriyim işte
Alnımın ortasından mı?
Suçluysam yüzüme vur…
Görmeye değer bir selama düşmez gözlerin artık… Hadi git şimdi… ”
 
Bir gün uyanık kaldım
Yalnızca bir gün
‘gidenleri’ sevmiyor(du) yüreğim…
Kalansız böldün beni tam ortasından…


Bir şey deyim mi sevgili
Bu elveda sancıları yüzüne hiç yakışmamış

Geldiğin kadar cesur ol…
Hadi kaç şimdi…
 
Bir varmış bir yokmuş diye başlar bütün masallar.
Ellerim soğuk şimdi üşüyorum bedenimdudaklarım buza dönmüş.
Yokum say beni ey hayat doğmamış gibi...
Sayki hiç yaşamadım tatmadım acıyı ihaneti.
Masalım da olmadı sonu mutlulukla biten.
Gökten üç elma düşmesini beklemiyorum artık
yorgunum ey hayat yorgun..
 
Geri
Üst