кaувeттiм вυgüи кєи∂iмi..нüкüмšüz∂üя

Ögrendik ki....
inkar edip içimizde sakladigimiz seyler gerçekligini kaybetmiyor....
 
Ögrendik ki....
Biriyle dalastsgimizda tek basardigimiz onun bize daha çok zarar
vermesini saglamaktir....
 
Ögrendik ki....
Her yarayi saran zaman degil sevgidir....
 
Ögrendik ki....
Çabuk olgunlasmak için zeki insanlardan çevre edinmek gerekir.....
 
Ögrendik ki...
Karsilastigimiz herkes bir gülüsümüzü hak eder.....
 
Ögrendik ki....
Hiç kimse mükemmel degildir....
 
Ögrendik ki....
Hayat zorludur ama biz daha zorluyuz....
 
Ögrendik ki....
Gülümsemek daha güzel bir görüntüye kavusmanin bedava yoludur....
 
Ögrendik ki....
Hepimiz zirvede olmak istesek de asil keyif oraya tirmanirken
yasadiklarimizdir....
 
Ögrendik ki....
Zamanimiz ne kadar azsa yapacak isler o kadar çoktur....

Ögrendik ki....
Birini ne kadar çok seversek hayat onu bizden o kadar çabuk alıyor.....
 
Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.
Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.
Senin yanında olan seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...
Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.
Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...
Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak...
Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkı sözleriların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz
duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.
Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak.
Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.
Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki.
Olsaydın avuçlarım terlemezdi...
Isırmazdım dilimin ucunu...
Özlemezdim seni yanımdayken...
Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten.
Islanmazdım yağmurlarda...
Yıldızlara aya dert yanmaz
böyle her şarkı sözlerida serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten
ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...
Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
Ya aklın başka yerlerdeydi ya da yüreğin...
 
BİR AYRILIĞIN ANATOMİSİ

"İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman ayrılmalarına en
yakın zamandır" der Dostoyevski...
Veda acısı kabuğunu soyar insanın; yıldızını kazıyıp çırılçıplak
ortaya serer.
Birlikteliğin örttüğü tüm kusurları ayrılık sergiler.
Bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla
yüzleşilir.

"Ölene kadar" diye söz verilmiştir ama "ölüm yolunda" başka
tercihler belirmiştir.
Kararsız prensesin vicdanı azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı
"aklını başına al" diye fısıldar kulağına; haytası ise "kalbinin
sesini dinle" diye cekiştirir eteğinden.

Hep hayran bakan gözlere hatalar takılmaya başlar.
"Ama"yla biter alelade iltifat cümleleri: "Sen iyi bir insansın ama
arkadaşlarin kötü" "Seni seviyorum ama bu ilişkide mutlu değilim"
"Ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim" vs..vs..

Sonra gelsin uykusuz geceler... bir türlü karar verememeler... Ruhen
gidip gelmeler... "Hele biraz daha zaman geçsin" diye nikah
ertelemeler...
Birlikteymiş gibi yaparken sevecek başka yüzler yüzecek başka
denizler kollamalar..
"Aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için"e kendini kandırmalar.

Sonrası hep aynı:
Bekleyenin "Hani sonbaharda buluşacaktık. Hazan geldi geçti sen
gelmez oldun" sızlanmaları...
Bekleyenin "Geliyorum az kaldı" oyalamaları...
Bittiğini bile bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa
saplanmalar... Terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa
dolanmalar... Veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına
o cümleleri
hiçleştiren mayınlar serpiştirmeler...
Üzgün görünmeler... bağış dilenmeler... "...ama kaçınılmazdı"
demeler...
"Sözünden caydın" yakınmalarını "Sen de eski sen değilsin.
Degişmişsin" diye göğüslemeler...
...asıl kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler...

Ve son sahne:
Terk edenin o mahçup "Gönlüm başkasında" itirafına karşılık terk
edilenin kırık çalımı:
"uğurlar olsun! Ben yoluma devam ediyorum".
İhanetler hep böyledir: İlki bir yenisine gebedir; ikincisi daha az
acı verir.
Ondan sonra dur durak yoktur: Güvenilmez aşık sevdikçe kıran
gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan bir dervişe
döner.
Artık acılara hapsolmuştur: Buluşmak istedikçe ayrılacak birleşmeye
çalıştıkça parçalanacak sonunda terk ettiklerinin "ah"ı tutup terk
edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır.
 
ESKİDEN...

Çember çevrilir su musluktan içilir
Ağaçlara tırmanılırdı...
Bebekler bezden silahlar tahtadan
Resimler kömür karasından yapılırdı...
Kızlara ninelerinin
erkeklere dedelerinin isimleri konulur
Saatli maarif okunurdu
Komşuda pişen bize de pişer
Bizde pişen komşuya düşerdi...
Geceler ayaz
Sokaklar karanlık
Yıldızlar parlak olurdu
Turşu salça mantı evde yapılır
Karpuz kuyuda soğutulurdu
Erik ağacının çiçeği
Pencere camımıza yaslanır
Güz yaprakları bahçemize düşerdi
Kardan adam yapılır
Evlerde soba yakılır
Kış gecelerinde masal anlatılırdı
Merdiven çıkılır
Aidat ödenmez
Yönetici seçilmezdi
Evler badanalı
Sokaklar lambasız
Mahalleler bekçili olurdu
Ajans radyodan dinlenir
Çizgili roman okunur
Defterlere kenar süsü yapılırdı
Hayat arkası yarın gibiydi
Kesintisizdi...
Her gün yaşanacak bir şey vardı
Herkes kendi düşünü kurar
Kendi hayatini oynardı
Şimdi hayat tek perdelik bir oyun
Stand-up bir yalnızlık gibi
Simdi
Herkes
Yoğun
Yorgun
Ve
Tek başına...
 
Başka Türlü Bir Şey

Başka türlü bir şey benim istediğim:
ne ağaca benzer ne de buluta.
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz
havası ayrı hava..

bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince

nerde gördüklerim?
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka...
 
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
 
— Uyumak şimdi
uyanmak yüz yıl sonra sevgilim...

— Hayır
kendi asrım beni korkutmuyor
ben kaçak değilim.
Asrım sefil
asrım yüz kızartıcı
asrım cesur
büyük
ve kahraman.
Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.
Ben yirminci asırlıyım
ve bununla övünüyorum.
Bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak
ve dövüşmek yeni bir âlem için...

— Yüz yıl sonra sevgilim...

— Hayır her şeye rağmen daha evvel.
Ve ölen ve doğan
ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır
(benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem)
senin gözlerin gibi Hatçem
güneşli olacaktır...
 
Gözlerimiz
şeffaf
temiz
damlalardır.
Her damlada
demire can veren dehamızın
bir küçücük
zerresi vardır..

Şeffaf
temiz
damlalarıyla gözlerimiz
bir umman içinde o kadar birleşti ki
kaynıyan suda buzu
nasıl eritirsiniz
işte biz de
birbirimizde
öyle kaybolduk.
Yükseldi gözlerimizin şaheseri
demire can veren dehayı bulduk.

Şeffaf
temiz
damlalarıyla gözlerimiz
bir umman içinde birleşmeseydi eğer
her zerre
dağılsaydı başka bir yere
dinamolarla türbinleri çiftleştirerek
çelik dağları suda kof bir kelek gibi döndüremezdik..
Ve gözlerimizi yakan
gecenin ateşini
şamasız kibrit gibi söndüremezdik..
 
bir gün daha geçiyordu
içimdeki martı büyüyordu
kanatları olmuştu
uçmaya çalışıyordu
birini bekliyordu
oda içerde bir yerlerde birini saklıyordu
gönlüne hapsolmuş ağlıyordu
seslendim ona ne hızlı atıyor yüreğin
bana dediki benimki değil seninki
meğerse benim kalbimmiş öle heyecanlı çarpan
çok eskilerde bıraktığım aşk pompalarım çalışmaya başlamış
içimden diyordum genemi lan genemi
martı dediki gördünmü düştüğün duruma
bide bana gülüyordun
yıllardır bekledin işte buldu seni
hatta vurdu yüreğini
vurdu ama inceden sevmişti seni
dostça arkadaşça
bu sana yeticekmi
martı kardeş ne yaptın
çok mu bağlanmışım
beni durdur yoksa üzülürüm
o öyle diyor çok korkuyor
bir akıl ver bana nolur
ya senin gibi bir hayal ürünü oluyum
yada alevlenip azrail amcamla gideyim
ne komik hayallerim var demi
gerçektede böyle birileri olsa
inanarak ve sır saklayarak herşeyi anlatsam ona
seni yönlendirse sevgi bu dese aşk budese
dese ki onu sevme çünkü seni sevmiyor
sana üzüldüğü için
oynamak istemediği bir oyun oynuyor
ama bende diyorumki olmuyor
durmuyor susmuyor ağlıyor
yaralı yüreğim aşkla doluyor
 
KİM ÖZLERDİ AVUÇ İÇLERİNİN KOKUSUNU

( EĞER )
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.



Dayanılması o kadar da zor değildir büyük ayrılıklar bile
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.



Utanılacak bir şey değildir ağlamak
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer



Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık
çalınan birinin kalbiyse eğer.



Korkulacak bir yanı yoktur aşkların
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.



O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.



Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.



Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla
öylesine delice bakmasalardı eğer.



Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.



Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.



Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman
meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer.



Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.



Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.



O büyük o görkemli son ölüm bile anl***** yitirirdi
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.



O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.



Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.



Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.



Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.



Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi kısacık kestirmelerin ardından
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.



Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.



Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.



İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında
bir ayrılık gizlendiğine belki de
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.



Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.



Issızlığa teslim olmazdı sahiller
Kendi belirsiz sahillerinde
amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.



Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da
ya canım ellerini tutmak isterse...



Evet Sevgili
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
 
SEN SÖYLEMEDEN DE BİLİYORUM
Seziyorum ki kaçacaksın..
Yalvaramam koşamam
Ama sesini bırak bende.



Biliyorum ki kopacaksın
Tutamam saçlarından
Ama kokunu bırak bende.



Anlıyorum ki ayrılacaksın
Çok yıkkınım yıkılamam.
Ama rengini bırak bende.



Duyumsuyorum ki yiteceksin
En büyük acım olacak
Ama ısını bırak bende.



Ayrımsıyorum ki unutacaksın
Acı kurşun bir okyanus
Ama tadını bırak bende.



Nasıl olsa gideceksin
Hakkım yok durdurmaya
Ama kendini bırak bende...
 
Geri
Üst