Muhteşem Aşk Şiirleri ..

Bebeğin uyuyamıyor sensiz.
Günüm aydınlanmıyor sensiz. “AŞKIM GÜNAYDIN” demeni bekliyorum.
Bebeğin üşüyor, çok üşüyor. Sıkı giyinmiyor mesela sen gittiğinden beri.
Kimse merak etmiyor dersin ne zaman biteceğini ve ne zaman eve gideceğimi.
Bir başımayım… !


Hayaldin, gerçek oldun.
Belki de bir rüyaydın.
Sevilen sendin ya hani, sevgiliydin ya… Rüyaydın ve bittin işte. Ben uyanır uyanmaz ayrılık geldi.
Korktuğu başına gelirmiş insanın.
Bittin , bütün güzelliğinle…
Yine hayal oldun.
Aslında şimdi acı bir hatıra oldun.
Özlenen , sevilen
Ve hala inadına beklenen sevgili.. !
 
Terkedildiğim şehri terkediyorum. Senin haberin bile olmayacak bundan biliyorum. Oysa ben çok üzüleceğim.


Otobüs camından gördüğüm ışıklar arasında seni seçeceğim. Özlemle bakacağım öylesine. Dokunacağım cama şefkatle ve en sevdiğin şekilde. Sonra kaybolacaksın gözden. İradem dışında ve herzaman ki gibi.


Ben sana benziyor diye önümde oturan kişiye ilgi göstereceğim. Ama o senin kadar sevmeyecek beni. Üzüleceğim. Ama senin haberin bile olmayacak. Ben bunun için de üzüleceğim.


“Kolay değil iki kişilik hüznü taşıyan bir bedende yaşamak. Hakkını vermeli hayatın” diyeceğim içimden. Kimse duymayacak.


Otobüs beni o şehirden karanlık diyarlara ***ürürken sen şehrin ışıkları arasında kalacaksın. Dudaklarında bana ait olmayan öpücüklerle ve kalabalıklarda. Yıllar önce bana reva görüleni bu defa ben kendime reva göreceğim. Terkedeceğim bu şehri. Ve sonra üzüleceğim. Belki haberin bile olmayacak.


Soğuk cama dayarken başımı, tenini yoklayacağım üşüyen kulaklarımda. Sonra bir uykuya dalacağım. Rüyamda ikimizi göreceğim. Sevineceğim.


“Birşey içer misiniz?” sorusuyla irkileceğim. Rüyanın en tatlı yerinde kaldırılmanın siniri ile “hayır” diyeceğim. Aklıma beraber yaptığımız otobüs yolculukları gelecek. Hani uyur gibi yapıp da sabaha kadar sessizce uyanık kaldığımız.


Sonra seni daha az düşünmek için uyuyacağım. İnmek için hareketlenen insanların gürültüsüyle bir sonraki dinlenme tesisinde uyanacağım. Lavaboya gidip o çok beğendiğin yüzümü avuç dolusu sularla yıkacağım. Aynadaki görüntüyü acıyan bakışlarla uzun uzun seyredeceğim. Bana garip garip bakan insanları önemsemeden -ki bilirsin ne çok önemserim başkalarının hakkımda ne düşündüğünü-.


Sonra koltuğuma geçip sana bir mesaj yazacağım. Biraz sevgi, biraz sitem dolu. Ama bunu da diğerleri gibi yollamadan sileceğim. Üzüleceğim. Bundan hiçbir vakit haberin olmayacak.


Elimdeki kitabın yere düştüğünü bile farketmeyeceğim. Üşümüş ve herbiryanı tutuşmuş yorgun bedenimle başka bir şehrin sabahında taze bir güneşle uyanacağım.
 
Yaşamaya geç kaldıklarım ve yaşayamadıklarım varya hani...

Hepsi birer hayal kırıklığı bende şimdi...

Hayat dolu ben boş....

Kuracak hayalimde yok...

Hayal kurabilecek gücümde...

Hayal kırıklığını bilirmisin sen?

Nasıl bir zehirdir o?
 
Hadi!

Sende boş ver beni..

Hayatı terkedeli çok olmadı belki ama..

Baksana hayat çoktan terketmiş beni!..
 
Şimdi...

Bende bi hayal kırıklığıyım işte..

Geçmişim..

Yaşadıklarım..

Hayal kırıklıklarım..

Gözlerimin yaşı..

Yüreğimin aşkı..

Söyle daha ne sayayım?..

...

Yoksa böyle olmak yakışmıyor die;

Yüreğimi..

Aklımı ..

Fikrimimi atayım?

..

Yüzüme bakmayın neyin var diye!

Gerçekten'' hiçbir şeyim yok'' artık...

Hiç bir şeyde gözüm yok..

Hiç bir yüreğin yüreğimde izi yok artık...

İnanırmısın bilemem ama galiba yüreğimde yok artık...
 
Bi boşluk içimdeki...

Tahammül edemediğim bi karanlık çıkmaz ..

...

Giderken sadece gitti sanıyordum...

Giderken yüreğimide ***ürdüğünü bilemezdim değilmi?..

..

En sancılı gecelerimde gözlerimde bir düş...

Kimse bilmez bilemez karanlıklarda kayan yıldızları seyrettiğimi...

Kimse duyamaz hıçkırıklarımı...
Kimse geri getiremez kaybettiğim geçmişimi...
Sevdiğimi...
Deliler gibi sevdiğim Kadınımı....
..
Bugünden kimse bilemez geleceği belki..
Ama ne olur ;

Geri getir giderken ***ürdüğün yüreğimi...
 
Çocuk…
Her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği…
Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı…
Çevir gökyüzüne başını…
Bakma arkana!

Daha sert basa basa, daha güçlü!
Anlat bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla!
Gitmek yenilmek değil kazanmak da!
Gitmek gitmektir işte…
Hepsi bu.
 
Bir ses değildi beklediğim, yada çığlık..
Yada belirgin bir şey değildi bu gece ki uykusuzluğumun nedeni..

Bir fısıltı beklemekte yüreğim uzaklardan..
Bir ışık belki,
Belki küçücük bir gülümseme senden gelecek olan benliğime..

Ama ne olursa olsun seninle ilgili…
Ne olursa olsun senden…

Uzak diyarlara yol alırken sen ,
Yargısız infazlara kurban ettiğim yüreğimi kan revan içinde attın bir göl kenarına sevgili…
Balıklara yem olan bir hiçliğin içinde kaybolmaktayım şimdi..
Ve beklemekteyim.…

Evet sadece beklemekte.
Hadi bir fısıltı yeter yeniden canlanmama ,
Bir ses değil..
Diyorum ya, yada bir çığlık..
Ufacık bir esinti gelsin yeter senden bana sebepsiz..


Bir gariban şarkının içine gizle mesela umutlarımı
Ve yolla bana bulunduğun ülkenin denizinden şişe içinde yüzünde gülümseyişin.

Yar…
Sadece bağırsam sana böyle…
Yarrrrrr….
Desem duyar mısın gittiğin yerlerden sesimi?..
Duyup ta fısıltılarla karşılık verir misin yüreğime sevgili?

Yar,
Özler misin sen de benim seni özlediğim gibi?
Ah ne çok sevmişim halbuki yüreğini..
Ve ne çabuk kaybetmişim sahip çıkmam gerekirken yüreğimi…

Hadi bir fısıltı gönder n’olur,
N’olur hafif bir esintiye emanet et gülümsemeni..
Kokunu yolla bana,
Yolla ki bileyim senin de özlediğini beni…
Yarım kalmış ruhum bilsin, seninde eşlik ettiğini…

Her bir şeyim tamken yaşamda, sen yoksun ya her şey yarım hayatımda…
Ve ben infaz ettiğin yüreğimin başında özlemekteyim seni sevgili..
Her özlediğimde yanmakta canım ve her yanışta daha fazla özlem doldurmakta yüreğimi…

Ve…
Ve, bir ses değildi beklediğim, ya da çığlık..
Yada belirgin bir şey değildi bu gece ki uykusuzluğumun nedeni..
Bir fısıltı beklemekte yüreğim uzaklardan.
 
Anlarım,


Gece çökünce şu köhne şehre

Yıldızların sen gibi parlamasını..
Anlarım,

Bulut kaplayan her köşe başında

Gölgenin gölgem olmasını..

Bir elim kalem tutmuş,yine sensizliklerle dolu gönlüm isyan geceleri yazıyor.Dualar ediyorum ardın sıra seni unutmak için ama nedenini bilmediğim bir sen var yanımda,tıpkı gidişinde olduğu gibi..
Nedensiz ve sevgisiz koca bir hayatın içindeyim.Senin sevmediğin kadar,nefretin kadar yalnız ve umutsuzum bu hayattan.Yaşantım sadece korkaklığımdan..
Seni unutup,hayatımdan söküp bir köşeye,anılara, öylece bırakıp yeniden sensiz doğabilmek..
Ne gecede gece var,nede bende ben kaldı. Bir yalnız yağmur olmuş gözlerim ve öylece duruyorum zamana karşı..
Yine yağmurun adı yağmur kalacak..


Anlarsın,

Bu utangaç sözlerin koynunda,

Dilim varmıyor diline dokunmaya..

Dönüp ardından bakarken sana,

Elim varmıyor eline dokunmaya..

Anlarsın,

Bir tanrıya yalvarıyorum bir sana,

Tüm yalvarışlar gördüm ki boşa..

Yalansın gönlüme,yalansın yüreğime,

Elin elime değse,yalansın bedenime....
 
Öksürmeli miydi vapur dumanlarından,
şarkılardan çıkmış martılar? ..
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı? ..

Köşe başındaki esmer kadın şaşkın;
bir çiçek alamayacak kadar” vakitsizliklere!
Kırda salınan gelincikler şaşkın…
Ve hatta kiraz çiçekleri de şaşkın.
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı? ..Çiçeği koparılmayan…
Yare sunulmayan kiraz ağaçlarında artık “tek sapta iki kiraz” olmuyor!
Vermesi gereken meyveleri vermiyor dallar!
Gelincikler usanıyor beklemekten ve soruyorlar hep birlikte;
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..

Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı yahut yaşanan böyleliklerin adı “sevda” olmalı mıydı?..

Hem sevdalı hem yalnız nasıl oluyor insan?
Hem sevdalı hem ürkek, hem sevdalı hem karanlıklara tutsak?..
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..
Bir priz ve fiş varsa.. Bunlar buluşmuşlarsa… Ve ortalık hâlâ aydınlanmıyorsa; bu nasıl sevda?..
ANLAMIYORUM

Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..
Çiçekler yapraksız…
Kelebekler kanatsız…
Gündüzler güneşsiz…
Gözler yıldızsız!..
Dudaklar şiirsiz…
Kağıtlar mektupsuz
Ocaklar ateşsiz!..

Gerçekten…
Sormalı ama sormuyor sevdalılar;
“Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?..”

Eğer sevdalar böyle yaşanacaksa, yaşanmakta olan böyleliklerin adı “sevda” olmalı mıydı?
 
Dilimin ucunda asılı kalan bir sen var ..
Yüreğindeki darağacına asılı bir de ben..

Taşıyorum yokluğunu sırtımda ,ayaklarım titreyerek..
Düşme düşümden diye;
Gözlerimi açmaya korkuyorum her sabaha..


Sensiz;
Sonu olmayan bir hikayede,ardı sıra ne geleceği meçhul üç noktadan ibaret bir cümlenin öznesiyim,yüklemine yenik düşmüş..

Nefesim tenini yakardı bir zamanlar..
O kadar yakındın ki..
Nefes alsam,soluğun düğümlenirdi karşımda..
Yutkunsan beni çekerdin içine..


-Özlediğim,hayalini kurduğum tüm düşlerimi sana veriyorum..
Sevinçlerim,mutluluğum,senin için atan yüreğim..
Emanetimdir sana..
Sıkıca tut,bırakma..

Yıpratma..
Eskitme..
Sakla..


Dilsizliğimdir dilim,tüm haykırışlara inat..
Zehirli kelimelerim kanına karışır her çığlıkta..
Konuşursam akar göz yaşların,kan renginde..
Sana Susadığım kadar..
Sus oluyorum sana...

Susuyorum..
Konuşmaya başladığımda almaya gelirim emanetimi..

Sıkıca tut,bırakma..

Eskitme Sakın..!
 
Gökyüzü ağlıyordu.

Bir damla sen istedim kül rengi bulutlardan...

Sen, geldin.

Sana ait olan bende ki seni bıraktın da, bana ait olan duygularla beraber yok olup gittin.

Geldiğine sevinmediğim gibi gittiğine de üzülmemiştim.

Bu gelişin aslında bir gidiş olduğunu biliyordum.

Konuşuyorduk, üstü kapalı cümleler altında.

Bu aşkın imkânsız olduğunu söyledikten sonra neler konuştuk bilmiyorum.

Gözlerimden iki bülbül yavrusu kanatlanıp omuzlarına kondu.

Duygularımda sendeydi artık, kalbim gibi...

Başlamadan bitmişti her şey...

Güneşe özlem duyan bir tohum gibi gece toprağı delmiş, sabaha çürüyüp gitmişti sevgim.

Tek suçu bir damla sen istemekti, ayrılığı anlatan gözlerinden.
 
Yok etti bendeki beni, ayrılığın sarhoşluğuyla...

Sensizliğin kırbacı ile yaralanan yüreğimin acısını her attığım adımda yeniden hissediyorum.

Yıldızları saymaktan usandım; gelmeyeceğini bile bile, belki gelirsin diye. Hayallerimi yıldızlara veriyorum, çünkü sen gittin...

Gitmene karışamam da, neden duygularımı da ***ürdün?

Sana bir daha yazmamam için mi? Eğer öyle ise bendeki seni almalıydın. Yanıldın...!

Yoksa seni daha rahat unutmam için mi?

Unutmamı istiyorsan, duygularımı gönder bana yağmurlarınla.

Sana yazmayacağım, gönlümde yeni bir sen yarattığımda.

Unutmama yardımcı olmak istiyorsan eğer çıkma karşıma yağmurlarla, gezme sokaklarda rüzgarlarla!

Duygularımı bana geri ver!

Senden ayrılmanın acısı ile yanarken yüreğim, birde duygularımdan ayırarak yok etme benliğimi.

Bilsen ne kadar ağladı bu yürek, gözlerinin ardından; ne kadar uğraştı unutmak için.

Söyleyeceklerini anlatmaya yetmedi sözleri.

Belki bir gizdi kapının arkasında saklanan, belki gözlerin hapsetti gözlerimi parmakların ardına.

Belki bir oyundu perdenin kapanmasını bekleyen.

Ama sadece seni sevdi ayrılığın acısıyla yanarken bile.

Senden duygularımı istiyorum sadece,.

Dönmeyeceğini bildiğim için seni istemiyorum.

Her yağmurda gökten bir damla sen beklesem de, her rüzgarda seni arasam da...

Gidişinle volkanlar patladı içimde.

Sensiz yağmurlarda yetmiyor söndürmeye.

Bir tek seni kurtarabildim gönlümdeki felaketten.
 
Ne kadar iyi bilsem de dönmeyeceğini, bir damla sen yeterdi gönlümün ateşini yok etmeye.

Ayrılığın verdiği sarhoşluk geçmedi hâlen.

Herkesi sen sanıyorum.

Her gece gökyüzüne resmini çiziyorum yıldızlarla.

Seni sensizliğin ile yaşıyorum.

Dön sevgilim bile diyemiyorum, bir gün sensizlikte bırakıp gider diye.

Her gece dualar ediyorum, bir damla sen göndersin diye gökler.

Yıldızlar bile “unut” diyor ayrılığın eşiğindeki gönlüme.

Onlar bile anlamıyorlar artık beni.

Her gece haykırmak geliyor içimden “dön” diye. Duymayacağını, duysan bile dönmeyeceğini biliyorum; vazgeçiyorum.

Sen yoksun, duygularım yok...

Bir ben varım senden uzakta...
 
Gözlerini özledi gözlerim...
Kokunu...
Sesini...
Tenini...
Seni...
Seni özledi yüreğim...



Her sabah kuşlar getirirdi düşlerii bana;kanat çırpışlarına kulak kesilir,birden kalkardım yatağımdan hatırlıyorumda...
Her geldiklerinde ve ben her duyduğumda seslerini,sen gelirdin aklıma sevdiğim...


En güzel düşümdün çünkü benim...
Çünkü kuşlar seni getirirdi bana...
Gözlerini özledi gözlerim...
Kokunu...
Sesini...
Tenini...
Seni...
Seni özledi yüreğim...
 
Sevdiğim...
Ne çok özlemişim demeyi sana...
Sevdiğim,
Sen...
Sen,
Sevdiğim....
Ah!.. Ne çok özlemişim...
...............
Sisler inmeye başladı her gecenin sabaha karıştığı vakitlerde yatağıma...
Kuşlar mı ölüyordu yoksa ben miydim ölen bilmiyordum...
Sisler beni yatağıma mahkum ediordu ve ben her sabah bir kuşu yitiriyordum yatağımın başucunda...


Sen her adım attığında uzaklara, benim penceremdeki bir kuş daha yokoluyor; düşlerim gidişinle karanlığa karışıyordu sevdiğim...


Senin her adımında kanatları kırılıyordu kuşlarımın ve boynu bükük düşüyorlardı yatağımın kenarına...
Ben...
Esir sislerin arasında...


Gözyaşlarım sessiz sessiz akıyor sevdiğim...
Senin gidişine mi sel oluyor yoksa başucumdaki ölü kuşlara mı bilmiyorum..
Gözyaşlarım sessiz sessiz akıyor sevdiğim...
Senin ayak seslerini...
Senin gidişini duya duya...
 
Gitme diyemedim hiç ardından...
Sessizce dinledim gidişini...
Sessizce bekledim gelmeni...
Ama sen...
Sen hiç gelmedin...
Ve ben...
Ben hep bekledim..
.........
BiLMEZDiM öLüM GeLeCeK GöZLeRiNDeN BaNa!!!
Gözlerin düşlerimdi...
Düşlerim kuşlarda...
Kuşlarım ölü...
Düşlerim karanlıklarda...
 
Gitme diyemedim hiç..
sustum ve bekledim..
Gitememeni diledim...
Ama sen gittin...
Ve ben...
Bittim...
Gözlerine inandığım, bu yazı sana...
Bekliyorum aynı yerde seni...
Elimde kuşlarım bekliyorum, Belki yine kanat çırparlar diye umut ediyorum...
Belki...
Belki getirirler kanat çırparak seni bana...
Yada...
Sen gelir canlandırırsın onları,düşlerimi hediye edersin bana...
 
Gelmeyişlerin tek kötü kaderiydi yalnızlığımın. Bir alın yazgısı, kara bir dua gibi...

Tüm hücrelerime sen yazılmıştın yar. Çoğalıyordun... Bu çoğalışı durdurmak için yavaş yavaş öldürüyordum kendimi.

Sonra..

Sonrası mı? Aklıma her düşüşünde seninle birlikte yeni hücreler doğurdu bedenim. Ölüm gecikti, sen çoğaldın, ben varoluşa tutundum... Yine, yeniden seni çizdim vücudumun her karesine...

Yorgunum...

Sokakların ihmale uğramış köşelerine yasladım sırtımı. Önümden yaralanmış yürekler geçiyor ağır ağır. Gözleri kanlı bakıyor sokak çocuklarının, sokak kan kokuyor, ben içten içe kanıyorum...

Viran evlere sakladım ruhumu, beni vareden toprağa gömdüm aşkımı; yeşermesi için baharı bekledim; gelmedi. Seni yeniden yaşamak için bahar oldum...
Yıllardır bu köhne yaşama hapsolmuş gibiyim, yıllardır bilmediğim suretinin hayalini çiziyorum semaya. Bu labirentin çıkışları sana değil miydi sevdiğim?
 
Gelmedin..

Gelmeyişlerin gelişlerini anlamsız kıldı. Ne büyük yanılgıymış yıllarca seni beklemek...

Ağlamaklı gülüşler gelip yerleşti dudağımın kenarına. Bir kahkaha atsam gözlerim boşaltacak yüklerini biliyorum, bir yaş seli seni gözlerimden alıp tekrar tekrar yüreğime taşıyacak...

Sensizliğe giden seferin son neferiyim,yangın yeri çöllere sürgünüm; açlığa, sefalete mahkumum, sana susuzum...

Bir antik kent yalnızlığı benimkisi, bir ortaçağ haraplığı, bir karanlık dönem, bir illet; gelip beynime yerleşmiş. Sensizliğe oynadığım tek kişilik bir oyun hayatım, sana söylediğim makamsız bir şarkı aşkım, uyaksız şiirimsin sen, parlak ciltli kitaplarım, kalemlerim, kağıtlarım...

Putlaşmış yazgılarını devirip hayatın sana koşuyorum. Ulaşılmazım oluyorsun; sevgim isyana dönüşüyor. Çığlıklarım sardı bu kenti duyuyor musun?

GELMEYİŞLERİN EKSİLTİR BENİ
 
Geri
Üst