Muhteşem Aşk Şiirleri ..

Rüzgarlarla savruluyor,içimdeki zerrenin senleri,
Gözlerimde kırık bir kent masalı duruyor.
Mahurluğunda öksüz düşlerimin
Korkusuna gebe ıslanmış bir gece düşüyor.
Ölüm şimdi kabus ;
Yokluğuna düşen her hasrette,içimde senli bir şiir kırılıyor.
Ve şimdi sana bu kadar dolmuşken,
İçimde boş kalıyor bir yer.
Kuytularıma gömüyorum hayatımı,
Senli yaralar sızıyor bedenimden.
Hüznün çivisi koptu bende,gözyaşımla avutuyorum yaralarımı.
Ve sen daha çok acıtıyorsun,
Savrulurken bendeki küller…
Sonbahara inat yıpranıyorum.
Kelime kelime dökülüyorum yerlere,
Başucumda ıslak sokak kaldırımları.
Hercailiği aşkın , yokluğuna yare,
Ve şimdi kana kana içerken ayrılığı,
Ağzımda yine o aşkın kekremsi tadı !
Bakışının ardındaki ayrılık korkutuyor beni,
Sen olduğum kadar ayrı kalıyorum bende…
Gözlerim seni soruyor aşkın nazenine,
Kuytularımsa üşüyor, hasrete kapılmış cümlelerinde…
Ayışığı sevinçler biriktirdim, kırılan yüreğimin kuytularına.
Ve sevgine esirdim, eskidikçe zaman iklimsiz duraklarımda.
Cam kırıklarında eziliyor parmaklarım,
Ben yine kan revan !
Ensemden basıyor geceler,
İki büklüm kalıyorum bir köşede.
Sesler beliriyor, kabuslar çöküyor alnıma.
Ya senden kaçıyorum , ya geceden…
İki ucum da sonsuz, iki ucumda da uçurum.
Şimdi adımlarım titriyor.
Ve sonsuzluk bekliyor beni az ötede.
Sense yine kanatıyorsun beni,aşka döküyorsun,
Gitmeye sevdalı yüreğinle
 
Bazen ne kadar azalıyor anlam..
insan eskilerine kıyamıyor bir türlü.atamıyor..
insan nelerle karşılaşıyor.nelere katlanıyor..
sevgili `ben yokum artık` diyor..
elin kolun bağlanıyor..
sonra geliyor..
`olmadı,yapamadım kalp ağrısına dayanamadım..` diyor..
ellerinde güller.kalbinde sevda yangını..
sen koşuyorsun gülleri almak için..
ellerine dikenler batıyor..
sevgili her gül dalına gizlediği yeni dikenlerle canını yakıyor..
böyle zamanlarda insanın yüreği nasıl yanar..
can bu kadar küçük bir parçaya nasıl sığar..
yürek bu sevdayı taşımaya hazır,fakat beden bu ağır yüreği ne kadar taşır?...??

sen yine de gel sevgili!!!
yine geldim`in sevincini yaşatmak için olsa da gel..
tekrar gidiyorum`un acısını bırakmak için olsa da gel..
kalp ağrısı olsan da gel..
ruhumun karmaşasına yeni hüzünler bırakacak olsan da gel..

bu karmaşık ruhun hiç kaymayacak yıldızı,
 
Bu,
Yazdığım son satırlar sana...
Artık, ne ismim, ne şiirlerim,
Ne gölgem , çıkmayacak karşına
Hiç bir yerden...

Hiç bir şey,
Beni hatırlatan hiç bir iz kalmayacak
Ne günden, ne geceden...
Bir yaş gibi siliyorum kendimi gözlerinden...

Duymayacaksın artık,
Ne ses ne nefes ,
Ne şarkı, ne sitem
Hiç bir şey kalmayacak maziden

Bana ait ne varsa alıp
Yaralı bir güvercin gibi,
Son bir çırpınışla
Uçacağım ellerinden

Ne lodos fırtınalarım olacak artık
Seni rıhtımalara sürüyen,
Ne de, poyrazlarımda
Acı soğuğum kalacak iliklerine dek işleyen ...

Hüzünlü eylüllerimi,
Kasvetli şubatlarımı,
Kararsız mayıslarımı
Ve çorak ağustoslarımı alıp gidiyorum
Bu taşı toprağı,
Havası suyu sen olan şehirden....

Sokak çocuklarının kocaman kara gözlerine bakıp ta,
Uzanan avuçlarına bıraktığın bozuk para misali
Verdiğin sevgiyi dağıt şimdi
Kime istersen

Derin bir nefes gibi içine çekip
Sonra bıraktığın ben ,
Vaz geçtim senden...

Hadi şimdi git, nereye gidersen
Camlarda yol gözleyen telaşlı bir anne gibi
Merak eden,
Ve seni senden çok düşünen ben,
Vaz geçtim senden...


Gidiyorum,
Bu havası, suyu,
Taşı, toprağı sen olan şehirden....
Vazgeçtim senden,
Vazgeçtim senden.
 
Yıkık Kent Sevdası İşte Bitiyor...

Oysa sen dokunurken bu şehre, şehir inlerdi.
Adımlarından anlardım gelişini
Bir çok insan yürüyor şimdi adımlarını sürüdüğün caddelerde…
Ama hiçbiri senin yüzündeki tebessümü vermiyor bu kez benim yüzüme

Şimdi gidişini herkes göz yaşlarımdan anlıyor.
Sen olmayınca, hiç kimse olamıyor hiçbirşeyim…
Eyleme dayalı göz yaşlarım akmaktalar bir bir…

Dünyanın umurunda mısın?
Oysa ben seni dünyanın şahdamarı sanırdım.
Yıkılan kent sevdası işte burada biter
Yaşlı gözler elbet bir gün diner
Bir sevda kendini düne armağan eder.
Sayısız sevmelerim şimdi neye yarar
Ya da geç kalmış pişmanlıklarım…

Yaram\az artık bana…
Şimdi seni sonbahara sığdırıp tüm mevsimlerimi yaza gebe bırakıyorum.
Sesi değince yüreğime başkalaşan adam!...
Hangi bahar hazır olursun aşkıma?
Bekleyim, sırtımda bıçak gibi keskin duran soğuğumla…

Yaşanmışlıklarını sen biriktir öyle gel!...
Ben yaşayamadıklarımla özlerim seni yine
Kin vurmaz yüzüme bilirsin
Bencillik nedir bilmem ben…
Mart soğuğu değerken tenime, sen yaşa benim sahip olamadıklarımı…
Yarınlar uzak değil biliyorum.
Ellerin arayacak beni zamansız…
Biliyorum…

Sesi değince yüreğime sevda yeminini özleten adam!...
Gideceksin biliyorum.
Gecikmedin gitmek için, geldiğin kadar geç kalmadın yani
Bu kadavra aşkımın yüzüne bile bakmadan
Şehrimi enkaza teslim edip gittin…

Güzel bakışlı, masal yüzlü dev Kahraman!
Ne çok büyüttüm gözümde seni ve ne kadar çok büyüdüm gidişinle
Mevsimsiz bir yalnızlıkla sevdim seni
Sevdiğimden habersiz dolaşırken sen bu caddeleri
Kızıl nehirlerde boğulmamak için düşlerimi can simidi yaptım kendime…

Sen benim tekdüze edilmiş masalımdın…
Ben bir tek senin gözlerine kanardım.
Sen duymasan da ben söylerim, kulaklarında çınlasın…
Yaşıyorum, hep sana kalıyorum
Ve ben hep seni özlüyorum…

Duymadığın tek kelimeyi ödenmesi gecikmiş bir senet gibi
Haczedilmiş kıymetli düş gibi adrese teslim ediyorum…
Borcumun bedeliyse bu sözler
İşte ödüyorum…

SENİ SEVİYORUM...
 
Yazılmış tüm sözlerin şiirlerin hikayelerin ötesinden
Sana haykırmak istediklerim vardı.

Senin asla bilemediğin
hayata yenik düşmüş,

çok isterdim sana her seferinde anlatmayı.
Ama öyle dolambaçlı yolların ardında saklı kalmıştı ki sevdan.

Ne sözlerim yetişti ömrüne,
Ne kelimelerim varabildi gönlüne.

Bütün bu yaşanmış yalanların ardından
İçerimde ağlayan,
Bedenimde kanayan,
Özümde azap çeken bir sen hala var.


Her nerede ne halt ediyorsan bil
“ Gitmekle bitmiyor sevda ”
 
Aslında biten degil, bitmeyen asklar acı verirler...
Aslında, dibine kadar yasadigin degil, doymadan kalktigin asklar ızdırap verirler...
Aslında, karsindakinin suçlu olduguna degil,
Kendinin suclu olduguna inandigin asklar, hayati mahvederler...



Sorumlulugu karsi tarafa degil, kendine de yiktigin asklar,
İcini acitirlar...
Cızz ettirirler...
Askin acisi, keşkelerin sayisiyla orantılıdır...
Keşkeler fazlaysa, askin acısı coktur...
Keskeler yoksa, artik ask da yoktur...


Aski bitirmek, sucun karsi tarafta olduguna inanmaktan gecer...
Sucun karsi tarafta olduguna inanamayanlar,
“keske sunu da yapsaydim” diyenler, aski bitiremezler...


Aski bitirmis gozukseler de, aciyi yok edemezler...
Aslinda biten degil, bitmeyen asklar aci verirler...
“Kalbin cok onemli gordugu birini, sevme, arzulama ve icinde hissetme durumudur ask...”


Dibine kadar yasayip tukettigin degil, doymadan kalktigin, hala arzuladigin asklar izdirap verirler...
Artik ulasamazsin...
Oysa hala ulasmak istersin...
Ask ya direkten dönmüştür...
Ya da bir nebze yasanip, yarim kalmistir...


O durumda yarim kalan ya da direkten donen sevgiliyi gormek istemez insan...
Umudu yoksa gormek istemez...
Umudu varsa, yarim kalan aski takip etmeye devam eder...
 
Yüreğimde saklı kalan duygularımın keşfiyle başladı her şey..

Ve ben seni sevmekle başlayan bir ömrün ve bitmesine ihtimal verilmeyen bir aşkın
gizlendiği bir yüreğin sahibiyim sayende..

Sen; yaşadığım kadar beklediğimsin..

Ve yaşayamadıklarım kadar sevdiğim...

Seni tanıdıktan sonra,

Etrafıma yaydığım gülücüklerin artması ve içime bir yaşama sevincinin dolması neden
acaba?

Her şey orada başladı işte, hani farkına varıp güldün ya şimdi, aynen orada..

Anlamsız hayatımın anlatıldığı bir cümleye konulan noktadan sonra, hani..

'Aşk,mutluluk,güzellik' kelimelerinin toplandığı bir işlemin sonucunda buldum
sevgini..

Ve o üç kelimeyi ölümsüzleştirmek için gidilebilecek tek yer artık, yüreğimin
haritasındaki aşkının iz düşümü..

Adım kadar yalansız sana olan sevgim..

Ve hiç bir yere sığmayacak kadar büyük, bir o kadar da..

Sadece;

Durduk yere gülme istekleri var içimde..

Bir sevginin yan etkileri..

İçindeki güzelliği görebilecek kadar iyi olsa da gözlerim, senden başkasını
görmeyecek kadar da kördür aslında..

Dört yapraklı yonca gibi nadir bulunur sana olan aşkımın benzeri..

Ve sadece sen biliyorsun;

Yüreğimin en güzel köşesine saklanmış eşi benzeri olmayan o büyük sevdanın adresini..

Sen bu yüreğime gelmeden önce yaşanan anıların anlamsızlaşması niye acaba?

Kim bilir, bu niye sorusuna verilebilecek cevap gözlerinin hayatıma kattığı anlamdır
belki ?
 
Nedense, zoruma gitmiyor seni düşünürken uykusuz kalmak..

Gözlerim kapalıyken daha rahat konuşabiliyorum,

Başka bir perde açılıyor birden..

Ve içimde aşırı bir hoşnutluk yaratıyor, seninle ilgili enteresan hayaller kurmak..

Sonsuz sevginin sığacağı kadar büyük olsa da yüreğim, senden başkasını
sığdıramayacak kadar da küçüktür aslında..

Gül yüzünü görebilme ihtimali, her sabah içimi aynı heyecanla dolduran..

Ve o güzelliği başkalarının da görebilecek olması, yüreğimi bir kıskançlık
duygusuyla kavuran..

Kalbimin;

Sevinçten durma ihtimaline önlem olarak, ben yanındayken kısa aralıklara böl, fazla
uzun tutma gülümseyişlerini..

Kimse çıkaramaz artık, dar yüreğime sığan uçsuz bucaksız sevgini..

Her kalp atışıyla katlanan ve katlandığı oranda ölümsüzleşen bir sevgin var bende..

Ve senle geçen günlerimin verdiği mutluluk, sensizken yaşanmayan bir ömrün kanıtıdır
şimdi..

Bense sensiz yaşama ihtimaline çok uzak bir yerdeyim aslında..

Tüm hakları küstahlığıma aittir….
 
Evet yanlış duymadın sevgili

Aniden çekip gitmeye karar vermiş olsan bile,

Kokunu emanet bırak yastığıma,

Ve izin verme seni unutmama asla!



Hadi bakışlarını bırak bana;

Hani o içimi eritip, sıcacık eden yüreğimi

O bakışların

O bakışların var ya hani!

Bırak onları bana,

Ve ben saklayayım gözlerini, usanmadan yüreğimin saklı kalmış yamaçlarında.



Aniden çekip gitmeye karar vermiş olsan bile sevgili,

İzin verme asla unutmama seni!

Kokunu,

Evet,evet

Kokunu emanet bırak yastığıma mesela..

Dokunuşunu hatırlaması için son kez dokun yanağıma yada

Ama, ne olursa olsun,

Seni unutmama izin verme asla!





Ayaküstü , alelacele bir öpücük kondur nolur..

Nolur, gidişindeki sebepsizlik gibi,

Sebepsiz hatıralar bırak bana.





Gitme diyemeyen yüreğime emanet et gülümsemeni mesela,

Yada
Yada, son kez sarıl,

Sımsıkı sarıl boynuma..

Ve ben hep hatırlayayım sıcaklığını yastığımda.
 
Uzağında kaldım her şeyin
Bana gelişinin ve gidişinin
Sahi neydi gidişin?
Salına salına gidişinin anlamı neydi gözü karalım?
Ardından hep karşı kıyıdan bakar oldum sana
Gündüzleri fener yaktım yoluna
Belki yolunu kaybettinde gelirsin diye
Sana kurulan bu kelimeler var ya
Hani gelirsin diye..
 
Çaresizliğimin ayyuka çıktığı o soğuk sokaklarda
Ben ateşimi yaktım gölgen üşümesin diye..
Sahi gölgen kalmışmıydı bu kör olası yerde?
Sen öldürdün beni taa ayrıldığımız şu hengameli yokuşta
Sahi ağlarmıydın sende sana ölenlere..
 
Satırlar öyle bir çıkmazdaki
Her harf her kelime ayrılık kokuyor
Sahi anlamı varmıydı sana yazılan kelimelerin?
Öyle yakın sınki bana nefesini hissediyorum
Ama erişemiyorum
Bir yabancı çizmişsin hayal dünyanda
Bakıyorsun öylece ona
'Mazur gör sevgili gelemedim' diyorsun acıyan gözlerle..
Gelemedim değil be sevgili
Gelmek istemedim de.
Giden gelirmi de
Biz aynı yerde değiliz de..
 
Sonra
Umursamazlığınla
Çekip gidiyosun yine
Bense öyle ardından bakakalmışlığımla kalıyorum sana
Sonra düşünüyorum sevgili;
Gözlerim gidişine şahittir ya
Hangi azap daha acı verir
Hangi çığlığım kulakları sağır eder bahsi zor..
Tek gerçek sen gittin..
Her yer yokluk her yer sensizlik
Gözlerin çarpıyor sonra şehrin çıkış kapısında
Binbir öfkeyle içimeişliyor iki kara gözün
Sonra bir hışımla onlarıda alıp gittin
Bir gidiş şarkısı gibi içimde hissediyorum adımlarını
Bana koşar bir ayaklanma bekliyorum
Belki Gitmez diyorum
Ama
Sen tüm belkilerii ezerek Gittin sevgili..
Sahi sen bana kesilen hükümleri bilirmiydin?
 
Varlığındaki başkaldırışım bitiyor işte
Bende yeniliyorum geleceğin o hengameli dönemecinde
Adımlarım gidişini taşımakta ne güçsüz ne yitik
Tıpkı
Senin karşında olduğum gibi
Sahi sevgili sen Hatırlarmısın beni?
 
Öyle zor ki
Benden sonra naptığını bilmemek
Ellerini kime vereceksin
Gözlerini kime değdireceksin
Tıpkı evinin ışığını yanmasını beklemek gibi..
Gidişin bu şehrin ihtilalindeki soğuk sabah gibi
Sahi sevgili
Sen bilirmiydin sensizliğin ihlal ettiği şehirleri?
 
Kime özlemim
Kaç yıl sevda doldu iliklerime
Kaç yıl eksildim.

Tut ki, bir pınarım suyu kesik
Akamadım nazlı nehirlere tut ki
Tut ki susturulmuş binlerce türkü
Bastırılmış binlerce acıyım
Baştanbaşa aşk ve ateş

Say ki, küle gömülmüş bir sevdadan
Düşleri islenmiş bir gecenin acısı damlıyor içime
Hasreti yaraya dönmüş bir ayrılığın sancısı
Uzun bir zaman evel

Toplayıp suskunluklarımı yüreğimden denizlere fırlattım
Yalnız balıklar görsün
Yalnız balıklar öpsün diye gözyaşlarımı

Sorma ben kimim, yaşım kaç, adım ne
Nasıl düştüm bu kahrolası kaldırım taşlarına
Hangi anılar, acılar, ihanetler geçti üzerimden

Düşlerime hüzünler el koydu
Deli rüzgarların öfkesinde savruldu bahçelerim
Güllerim bir ihanetin girdabında kavruldu
Bütün sevdiklerimden ayrıyım şimdi

Bütün sevenlerim kırgın
İflah olmam ben iki gözüm, iflah olmam
Düşmüş içime bir kez bu sevda
Bağışlamasın beni artık hiç bir hatıra
 
Tut ki, incinmiş bir gülüşüm
Gecikmiş bir düş
Bir ateşin çemberinde
Yarım kalmış sevinçler kanayan

Tut ki, kar altında sevincim
Bütün mevsimlere küsüm

Kanadı kırık bir serçeyim tut ki
Dağlarda koparılmış kınalı bir çiçek

Ateşin zulmünü gördüm
Suyun ihanetini
Baştanbaşa aşk
Baştanbaşa hasret

Susturulmuş
Milyonlarca türküyüm
Gerisini ne sen sor ne ben söyleyim

Dokunma iki gözüm
Sorma
Ben kimim, adım ne, nereden geldim
Yaşamak neyin karşılığıdır, ölmek neyin
Nasıl unutulur ölümsüz bir aşkın hazin öyküsü
Kaç mevsim ardından gözlerimi bırakıp gitti

Bir sarı çiçek
Bir sarmaşık belki
Çözer dilini yüreğimin

Upuzun yolların düğümlediği
İhanetlerin kilitlediği....
 
Zamanın gözbebeklerinden yuvarlanıp seni " sana " yazdım dün gece, oysa yarın erken kalkacaktım
Göğsünde dikenleri taşıyan rüzgarların saçlarını yıkayacaktım gözyaşlarımla
Sütten yeni kesilmiş dağ ceylanlarını sabah ezanında uyandıracaktım
Uyumalıydım aslında, kirpiklerim uykuya hazırdı oysa
Ama ben seni düşündüm yıldızların siyahı giyindiği gecenin dar vakitlerde
Uykusuzluğumu taş dibeklerde dövüp, ben seni "sana" yazdım dün gece
Yüreğimi kalem bilip, sevdamı bıraktım mürekkebin sıcak koynuna
Yürek lugatindeki tüm kelimelerimle bir bir seni anlatmaya çalıştım
Seni "sana" yazdıkça gözlerin parmak uçlarımı okşuyordu sanki, dur durak bilmiyordum
Kalemin ucundan mürekkep değil, bembeyaz yüreğinin mavi denizlerine "ben" akıyordum sanki...
 
Hatırlar mısın gülüm, seni sevdiğim zamanları...
Gözlerini ilk gördüğümde, güneş nadasa bırakılmış toprağa ekiliyordu
Yıldızlar gecelere bir gelin edasıyla birer birer seriliyordu, "seni" yüreğime ördüğümde
Güneş toprağa, gece karanlığa, kelebekler bahara ve ben sana sevdalıydım
Utangaç yanaklarına uzanıp gözlerimi pamuksu düşlere kapatmıştım
Sesin hoyrat meltemlerin sarıldığı deniz kadar ılıktı
Dokunmaya bile kıyamadığım bir yürektin sen
Her gece uyurken gözlerine cicekleri taşırken, gözbebeklerini inciteyeceğim diye korkardım
Gözlerinin içine bakmaktan çekinirdim
Her baktığımda buz dağının güneşin karşısındaki erimesi gibi
Gözlerindeki umut tanelerinin de erimesinden korkardım
Bilirsin ellerim küçüktür benim, küçük ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim gökyüzüne
Alnındaki ince cizgileri işledim bulutların narin gözlerine
Oysa irin toplamış acıları soğuk kaldırımlarda dövmekte usta olan ellerim
Yüreğinin resimini gökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi
Oysa alnındaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz ve bir o kadar kabaydı
Gözlerini suya, yüreğini semaya yazdım
Küçük ellerimle nasıl çizdim bilmiyorum ama dün gece seni "sana" yazdım...
 
Seni "sana" yazdığımda sen uyuyordun,ay ışığı saçlarına beyazları giydirmişti
Kangren gece, kirpiklerine yaslanıp delicesine umudu soluyordu
Avuç içlerinde rüzgarla olan kavgalarını bir türlü bitiremeyen hayırsız fırtınalar
Sabahın geceden ayrılışını bekliyordu
Oysa senin olan bitenden haberin yoktu
Sen, gül kokulu Melek'lerin omuzlarına göğsünü dayayıp sanki Cenneti soluyordun yatağında
Mavi denizler karakışlara gelin gitmiş, baharların tozlu dudaklarını yıkıyorlardı o masum gözlerinde
Önünde eğilip yüreğinin soluk alışını izledim
Öyle duruydu ki gözlerin, öyle ılıktı ki nefesin
Senden habersiz her nefes alışında, nice yetim kırlangıçlar sıcak iklimlere kanatlanıyordu
Yağmurun toprağa düşerken nabzı atmıyordu, çünkü sen uyuyordun
Sen hulyalarda Cenneti soluyor ve huzur şehirlerini bulutların üzerinde izliyordun
Hiçbir sey bu güzelliği bozmamalıydı
Ve karanlık sırf sen uyanmayasın diye, cığlıklarını yüreğine gömüp dudaklarını kanatarak
Yeni günün doğumuna sessizce tanıklık ediyordu...
 
Geri
Üst