Şimdi söyleyeceklerimi yuttum , Yüreğim konuşsun harf harf…

O.NA
Ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

Nasıl yaralı olmasın ki. Doğrularından vazgeçmemiş olması yine kapının önüne konmasını gerektirmişti.
Dünya mı garipti kendisi mi hiç bilemeyecekti.

Tıkanıyordu hAyAt gelip kalbinde Soldan soldan vuruyorlardı yine. Anlatamıyordu kimselere ne istediğini.Nasıl istediğini. Sanırım hiç anlatamayacaktı da.
Belki anlatabilirdi de anlayan çıkmayacaktı..

O.NA ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

Nispet yapar gibi gidişin bir de dönüşü vardı elbet.
Bulduğu gibi kaybetmek dedikleri şeyi iliklerine kadar yaşamıştı yine
Acıdı da acıdı yüreği. Bilirdi ihanetin acısını.
Bilirdi bilmesine de her defasında ilk defa gibi acıyordu yüreği işte. Kendisine bile şikayet etmedi kalbini. Sustu sadece susması gerekenler gibi
Ona ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

Ne de çabuk tüketivermişti aşkı sevdayı hiç anlayamadı.
“Başka türlü mü seviyorum ben” diye geçirdi içinde
Normalleri de karışır olmuştu her şey gibi son zamanlarda.
Gerçi anlam yüklemeyi bırakmıştı insanların davranışlarına.Kimisi çok garip, kimisi anlamsız, kimisi de çok çocukça gelirdi ona.
Bunu hangi kefeye koyacağını ise hiç bilemedi..


O.NA ;
Ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

Dar zamanlarda yaşamak denilen böyle bir şeydi
İnsan sabırsızdı, bir de nankör.
Bekleyemiyordu. Kalp hızında yaşamak istiyordu kalbin
Tik tak seslerinden ritim tutmaya zamanı yoktu.
Melodi duyulmadan gürültüde kayboluyordu tik taklar. Oysa kendisi aşkın melodisine hasretti, belki cıvıl cıvıl sesin..

Bütün bütün sustu ama kulakları o melodiyi yine de duyamadı..

O.NA ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

Ama hiç kızmadığımı da. Belki çokça kırıldığımı da.
Gitmesi gerektiği için gittiğine inandırmak zorunda kalışı kendini daha da yaralıyor“Gitmeyebilirdi de” deyiveriyordu içinde saklanan çocuk!

Biz onunla içimizdeki çocuklarla yola çıkmıştık oysa.
Sahi hani atlıkarıncaya binecektik..
Söylesene biner miyiz bir gün yine?

O.NA ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

Bıraktığı gibi burada olduğumu bir de. Tek damla eksilmediğini geride bıraktıklarından.
Sadece gözyaşlarıyla yeşerttiği umuttan bahsedin biraz da.
Sonra sıkı sıkı Rabbimin tuttuğu kalbimden
Dönüp dönüp kendisine dua ettirişinden.
Söz verdiği halde hala o huzura gidemeyişinden.
Onun yerine kendisinin gittiğinden bahsedin bolca.

O.NA ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

Bir de “her şeyde bir hayrın olduğunu.” O anlar beni, bilir söylediklerimi en çok da söyleyemediklerimi.
Söyleyin ona ki bazı şeyler ille de yaşanılarak öğrenilir hayatta. Vicdan derinden bir sızladı mı aklın mutlaka geleceğini başa
O başa gelene kadar bazen dibe vurmak gerektiğini de söyleyin. Dibe vurduğunda da uzatılan eli tutması gerektiğini de. Söylenmeden, sızlanmadan, mazeret üretmeden tutması gerektiğini sıkı sıkı söyleyin
O ele değil de elin gerçek sahibini görmesi gerektiğini de iyice tembih edin olur mu?

O.NA ruhumun yaralı olduğunu söyleyin..

İsterse açtığı yaraları bir bir sarabileceğini de hatırlatın ona.
O unutur bunları bu aralar aklı bir karış havada.

Yaptığı her şeye rağmen geride kocaman bir yüreğin biraz da yaralı bir ruhun onu beklediğini de söyleyin emi.

Siz söyleyin mutlaka o bilir beni, niyetimi, özlemimi, sevgimi..

CANIMDAN Öte CAN olduğunu!

Siz söyleyin yine de “0&nA”

Bülbül'ün kanının aktığı yerden, Gül'ün rengini bulduğunu..

veeee ..

Adının SADECE “AŞK” olduğunu.


Alıntı
 
Güvercinler havalandı ellerimden
ve her telinde bir hüzün var saçlarımın
hasretini işliyorum soğuk duvarlara ey yar
sensizliğim düşüyor parmak uçlarıma
bilmezdim vedaların rengini
hiç bu kadar yakın olmamıştım ayrılığa

gidiyorum yar
bir hüzzam şarkı dilimde
gözlerimde can çekişiyor,
mavi umutlar.
gidiyorum ey yar!
bu son perde..
raksediyor içimde
soğuk yalnızlıklar..

hoşçakal gözlerimdeki ışığım
zamansız sarhoşluğum hoşça kal
zannetme ki geçtim bu sevdadan
sadece vazgeçtim ayrılığa isyandan

hoş-ça-kal Ey yar.


Alıntı
 
Suçluyum... Bir son bulaştırdım ellerime...

Faili meçhul bir masalın tek sanığıydım ben... Masal mahallinde harflerim vardı, suçum aşikardı... Kalem; kelamla her buluştuğunda, adın kanardı, canım yanardı... Suçluydum evet... Bir masalı altı harf yaşatır sandım... Yedinciyi hiç yazmadım... Ne zaman canın yansa, susumu bastım yarana, usumu kanatırcasına... Hiç dinmedin... Sustun hep… Bende sustum... Sessizliğimi tamamladı susuşun... Bir masalın ardından suçlarını bölüşüyorduk suskunluğumuzun...

İçim acıdı... Ve omuz başında kanayan masal; yalandı! Yüreğimi burkan, kalemimi kıran, içimi senden çıkaran bir yalan...

adınla kanadım ben!

Şimdilerde şehirler arası yalnızlık seferleri düzenliyorum gözlerine... İsimleri silinmiş mezar taşlarında gülümsüyorum... Ve hala ölü çocukların gözlerinde masallar arıyorum... Suçluyum... Bir masaldan arta kalan yanımla, suçlarımın bedelini ödüyorum...

Fatıma Arslaner
 
Anlamsız düşler üzerine kuruludur hAyAt
.. tek başına koskoca bir yalnızlıktır
Ve hAyAt bazen intihardır avuçlarımda sıktığım
.. soluk almadan yürüdüğüm gurbet kaldırımıdır
Hüzünlerden bozma mutlulukları yaşadığım hançerdir

Zalım bir yalnızlık var şimdi bedenimde
Dışarısı hüzün buğulu ca/m*n kırıkları
Kekremsi ayrılık acısı bedenimde
Dışarısı özlem,sürgün
Tıpkı gözlerin gibi,ellerin gibi
Yeşil gözlerin gibi uzak ve sürgün

Gülümsemelerimde çoğalan
Sonsuzluğum
Umduğum
Narinim

..

/ Notaları yalnızlığa dair
iki kişilik bir şarkıdan geçiyorum şimdi /

Gözlerimden uzun yolculuklar geçiyor
Hayalinle gözlerime sınırlar çiziyorum
hasretine dair.
/ Ve
Notaları sana dair
mahur bir şarkıda bekliyorum /

Şiyar Buzcu
 
Sensiz uyanmamak için;
Bu GeCede uyunmadı
Suçlu kim deme
Belki yoktur
İkimiz sanmıştık ki,
tek kişilik bir yalnızlığa bile
Rahatça sığarız.

Alıntı
 
Biz, herkesi her zaman deniyoruz, emin olmak, güvenmek istiyoruz, sevgisini ve bağlılığını her an kanıtlasın, hAyAtını ve herşeyini tehlikeye atsın ve bunu binlerce kez yapsın istiyoruz. Kendimizle ve korkularımızla o kadar doluyuz ki, hiçbir duyguyu, hiçbir insanı, hiçbir nesneyi olduğu gibi bütün gerçekliğiyle göremiyoruz, her şey kendimizle ve korkularımızla oluşturduğumuz prizmalardan kırılarak ulaşıyor bize, her şeyi olduğundan başka bir biçimde ve olduğundan başka bir yerde görüyoruz, belki de bu yüzden aradığımız şeyleri aramamız gereken yerlerden başka yerlerde arıyoruz. Mutlulukla aramıza korkularımızı ve kendimizi sokuyoruz.

Aşkı, acısından, kederinden, tedirginliğinden, ayrılığından, üzüntüsünden, yarasından ayıklamaya çalışanların aşkı, mutlu olmayan aşklar.

Aragon'un dediği gibi eğer "mutlu aşk yoksa," bu aşkın suçu değil.

Ahmet Altan
 
Kestim yüreyimin bileyini

İçimdeki karanlığı büyütüyorum herkesten gizleyerek

Kestim yüregimin bilegini..


ruhum kara teslim..

üşüyorum ...


Açtığın derinliği saklamak için kendimden daha büyüğünü esir ediyorum içimde

Tutunacak dallarımı çoktan kırdın..

Şimdi söyle..

Söyle

Dinliyorum


Alıntı
 
Ya da bir türlü atamadığını
Ömrümün 'keşke'lerin tomurcuklandığı
Bir gül bahçesi olduğunu
Bilir misin


Bilir misin sen
Gidişinde attığın her adımının
Bir yüreği
Yüreğimi nasıl çiğnediğini



Her "keşke"nin
Bedenimden bir parça koparıp ***ürdüğünü
Kör bir kurşun gibi vurup geçtiğini
İçimi sızlatan bir ağıt
Sonsuza düğümlenen bir feryat
Sahipsiz bir çığlık gibi
Dudaklarıma yapıştığını
Bilir misin


Alıntı
 
Kaç acı birden imtihan etmişti beni
Her şey karanlıktan daha çok siyahtı

Bir tek gece vardı insanın hayatında
Ömür boyu sürecek gibiydi nöbeti

İyi ol...
Sağ ol...
Uzak ol...

Ama bir daha görme beni diyordu bir ses...

Kulaklarımı tıkamaya çalıştım
bir daha işitmiyim diye

Ağzımı var gücümle kapattım belki de ben söylüyorum diye
Çok korktum sevgilim belki de bir daha hiç uyanamam diye...

Ben renklerin en siyahını hak ettim mi
O kadar beyaz severken seni...

alıntı
 
Herkesin biraz faili olduğu meçhul bir cinayetti yüreğim... Olay yeri

incelemesi için gelen dedektifler, parmak izlerinin kime ait olduğunu

anlayamamıştı... O kadar çoktu ki cinayetimin failleri... O kadar çoktu ki üzerime yağan kurşunlar... O kadar kan akmıştı ki canımdan… O kadar çoktu ki canımdan can alanlar !!!

Üstlenen olmamıştı cinayetimi... Sahip çıkan da yoktu soğuk bedenime… Hiçbir masal kahramanı o yüreğe sahip değildi… Cesedimi teşhis etmek için morga çağırılanlar, tanımadıklarını söylediler o soğuk yüzlü kadın cesedini… Timsah gözyaşları bile dökemediler ardımdan... Arkalarını dönüp telaşla koşarak uzaklaştılar yanımdan… Yüzleşmeye cesaretleri yoktu ki… Ne benimle, ne de kendileriyle… Muhasebe yapacak vicdanları da yoktu onların… Kendilerince, verilecek hesapları da…

Ben ise…

Gözleri açık soğuk cesedimle ve buz kesmiş yüreğimle gazate manşetlerindeydim artık...

HERKESİN BİRAZ FAİLİ OLDUĞU MEÇHUL BİR CİNAYET OLARAK !!!



by BayanPipo
 
Bir zorluğun çelişkisi yetti,cesur saydığım yüreğime…

Öfkeyle kırdığım kalemimin kırık ucuyla,

yine yalnızlığımı bekleyen satırlar karalıyorum buruşmuş sayfalara…



Ah yüreğim ! bu neyin direnişi…

Bak!...Ölü turnalar düşüyor,mavisi yontulmuş gökyüzünden…

hükümsüz yargılanıyorum yar’in duruşmalarında…

Oysa karmaşık bir bulmacadan düşürmüştüm bu sevdayı…

Belki de yaralarımın en kabuklu zamanından…



Ama Yanıldım !...

Hayın karanlık bu sevda…Sonu ilmek…Yolu süngü…

Tadı dilime zehir gecelerin ,uykularıma batan hançeri..



Yeter yüreğim!.. Bu neyin direnişi…

Kaç yağız at çatladı koşarken içimde…

ve kaç kez alnımdan vurdu beni zehir zemberek sözler…

Uykusuz gecelerin koynunda ,

ağrılarla kapanmaya çalışıyor göz kapaklarım.

yankısı kalmamış bir sesi bekleme sendromlarında

büyümenin ne anlamı var ki ?



Söyle deli yüreğim ,Bu neyin direnişi…

Derin bir neşter yarasının altından

damla damla sızarak terk ediyor beni tutunduğum umutlarım…

Dumanaltı bir odanın en kederli yerinde ,

azarlanmış hayallerimin kuşatmasında ,

çoğul acılar ,tekil yalnızlıklar ve çatışma sonrası

sancılarla kalakalıyorum kanlı meydanlar ortasında…



“Kurtulursam ,bu aşk’la kurtulurum” dediğim için

başkada bir planım kalmadı artık…

Zaten berbat bir cümleydi,

kalemimi Aşk’a kanattığım günler…

Başaramadım…

Hırçın dalgaların dövdüğü bir kıyının haykırışları içinde duruyorum…

Ama yaşamak zorundayım uçurumların ucunda…

Olası bir tufan zorluyor kapılarımı…

Yeni bir gemi inşa ediyorum göğsümdeki kemiklerden…

Rehin bırakıyorum düşlerimi durgun sahillere…

Kalın kışlık paltomu giyip üstüme,

çıkıyorum buz gibi yolculuklara…

Omuz vermeyin tabutuma,

kendi ellerimle taşıyacağım cesedimi…

Okyanus dalgalarında geride bıraktığım

tüm aşkları selamlıyorum ölümbaz bakışlarımla…

Gidişimi Yâr hazırladı ,ben tetiği çekiyorum…

Ölürken bile masum değil yüzümün rengi…



Suçluyum…Gidiyorum….



H.KARADENİZ
 
Benim ;
sevmeye engel tel örgülerle kuşatılmış,
Kanayan yaralarım var acıtan….
Umuda yürüdüğüm yolların,kaygan buzulunda,
adımlarımı tökezleten,tehlikeli şiirler var,direnişime
barikatlar kuran…

Benim;
cehennem ateşlerine odun biriktiren,
günaha bulanmış
Kapkara gecelerim var,sol omzuma kazınmış…

Kimse bilmez;
Nedamet yağmurlarında,hep başım eğik yürüdüm sırılsıklam kaldırımlarda…

Sonra ;
Onursuz işkencelerde bağlandı gözlerim..
Çapraz sorguların ortasında;
Filistin askısı,kızılcık şerbeti,
Ve soysuz küfürlerdi tenimde kalan,
Tutanaksız,gayrı-resmi gizli acılarım…

Yay gibi gerilip kaskatı kesildiğim (b)askı odalarında
Savurdum suçlarımı yerden yere…
Yaz(g)ımda hep hazin hikayeler saklı…
Hep düştüm sevinçlerimden…

Aşk’a her ayaklanışımda bulduğum cesur şiirleri
Pusu kurup yaraladılar,üst üste nokta atışlarıyla…
Parantez içlerine sıkıştırdığım şizoid cümleleri,
anlam kargaşasında boğdular ,
alt noktası yüreğim olan soru işaretleriyle...

ve ne yazsam;
kendimi anlatamamış bir BEN kaldım,
satır aralarında...

Alıntı
 
Son söz söylenmedi bu aşk ta!
Öldürmediysen beni içinde henüz
Ki yapmamışsındır bilirim.

Gömerken beni! Son kez içinden seni seviyorum de.
İnançsız gitmesin aşkımız…

Oldu işte bizde geç[miş] olduk.
Bir aşkın daha üstünü örtüp
Göz kapaklarını ellerimizle kapattık.
Bizde güzel günleri bittikten sonra anladık

Alıntı
 
Bir demet yalnızlığı özenle dök yollarıma,

Tarihsiz olsun ağrı kesici olarak sunduğun cümlelerin.

Gecelerim alışık değil pek ansızın vuran şiddetli sancılara.

Hatalı birkaç matematik problemi koy önüme,Senden kalan tenhalığıma çözümsüzdü ninnisini dillendireyim.

Uykusuz kalınca huysuzluğu çok yormakta benliğimi…

Tutunabileceğim bir tutam bakış bırak bir de gözlerime,Yürümeyi henüz öğrenemedi yüreğim ayağına dolanan ketum kırgınlıkla.

Edebiyatı zorunlu kılma …


Hüzzam güfteleri söyleyip toprağımı eşelemesin sesin.

Yaşam iksiri su olmasın katilim.

Bilirsin kaktüsler fazla su verilirse ölür” yar”im..! Hadi..! “Kal” nöbetlerine tutsak etmeyeceğim bizi…

Ruhuma mülteci kramplar örmeden,Git..!

Zehirli doğan günler sevdamın bakiyesi ömrüme...

Tek taraflı görülüp,biten sevda davasının hükmünü giydim,Kendime sürgünüm…

Bir cümleyim cümlenden virgülle ayrılmış,Sayfalarımın kimsesiz çocukları harflerle büyüyen.

Kör mayınlar döşeli ruhumun her zerresinde.“Sus”lar döküyorum nehir yataklarına.

Senli her nokta omuzlarımda uykuya dalarken,Gözlerime düştü beklenen...

Yalnızlık…!

Noktalanmış sevdaların uğradığı ilk istasyon,

Durdursan da zamanı dönmez ki giden diyen,

Artık gecenin yanağına konan hüzün,

Bir damla gözyaşıyla avuçlara bırakılan hasret ,

Fecir vakitlerinin eteklerine dökülen sitemler var...

Firak kan kusar ehven bir gecenin kızıllığında,

Kolay değil sükutun içinde feryat gizlemek,

Damlaları hıç/kırık/sız/ taşıyabilmek gözlerde...

Sevda zamanında sevda diyen aklımı,

Yüreğime düşürüp...

Takvim yapraklarını,tarihsiz kılana kadar,

Kederli leylak kokan ıslak sokaklarımda,

Susma faslındayım.......

Alıntı
 
Bir şiir ısmarladım kendime
kendime tutunarak
Geceydi, elektirikler sönmüştü içimde
Mavi bir karanlıktı gözlerimde okuduğum
Gitme dedim, gittim
Ardımdan küfret istedim
Bazen insan utancını saklayacak
çöplük bulamaz ya,
hayallerim kir pas içindeydi içimde
Aptalın biriyim ben



Kelimelerle çürümüyormuş adıma biriken kederler
Gerçek olmayan anlar, figüranlar doluysa hayatında
gerçeklik seni bu kadar yalanlıyor işte!
Umrumda değildi kendi söylediklerim
ya da söylemek istediklerin
Üzgünüm
Sence de
Bence de
Bencilce

Bak hala kanıyor,
mevsimsiz yağmurlarla,
ya da yanlış dokunuşlarla
Mutluluk mekanları bu yüzden hep dar gelir bana
ve ben hep bu yüzden ..
üşüdüğüm her yalnız durakta

Bazen ikinci bir cümleye gerek duymazsın ya,
onların birini farkediyorum şimdi;

insan bazen kaybeder

Alıntı
 
Biliyor musun; umarsız bir yıkımdı gidişin. Liman boyu uzanan iç kanamalı bir suskunluktu bizden geriye kalan.



Oysa bilmeliydin; bütün bir hayatı ürpererek yaşama cesaretiydi aşk. Ve yola çıkıldığında göze alınmalıydı aşkın adressizliği.



Sen bir tepeden masal gibi geldiğinde gözlerime, ben kendi masalımı terk edip, gözlerine benzeyen bir deniz seçmiştim kendime. Bana aşkı öğretmişsen yorgun, terli bir tepede; bırak isyanım tam olsun yüreğimin sessizliğindeki kıyamete... bilirim sen kendince bir hayatı onarmaya düşkünsün. Onarmak içinse gidişin; sen önce seni affet. Adına mavi dediğin çoğul eksikliğinde...



bazen seni affedebiliyor muydun, beni ağladığında?

Bilirsin; ben ki kabilesiz bir savaşçı. Senden aldığım bütün anlamları sana geri verdim. Bir "içim"; kaldı ben de, bir de aklımın aldanmışlığı. Haklısın sende bensiz sularında elbet denizi aşmış bir okyanus telaşı yaşanacaktı. Bağışla sözlerimi. Bağışla gözlerimi. Dahası yok, fazlası az...

Alıntı
 
Yazmakla tamamlayamıyorum kendimi…
Bana bile kendini anlatamamış ben’i anlatıyorum sana…
Olur da anlam bulurum diye yüreğinde…
Anla(ya)mıyorsun…
Bu yüzden seni beklemekten vazgeçiyorum…
Sus-konuş vardiyalarında,sinsi ağrılar çörekleniyor göğsümün sol cenahına…
Ve duman çöküyor bu yüz duman…
İçimde ayaklanan en militan duygularımı kelepçelesem;
Bu aşk terörden kurtulur mu?
Bu büyük yıkımdan ağrısız günler çıkarmı?…Çıkmazındayım işte!...
Bu yüzden seni beklemekten vazgeçiyorum…
Artık çek işvebaz bakışlarını gözlerimden…
Sesini sesimin üstüne koyma…



Ya öldür beni!
Ya da yaralı bırak sevni sevmeler ülkesinde…
Vazgeçmekten başka işim kalmadı benim…


Alıntı
 
Sevmek...
Kıyamamakmış sevdiğine onun tüm yok edişlerine rağmen
Acıtan inciten dalların budanması yerine,
Batmasına izin vermekmiş gönlüne
Vazgeçilemezinden kopmamak için
Onun senden çoktan vazgeçtiğini bilsen bile
Ezen yok eden yakan bir suskunlukla beklemekmiş

Sevmek, aslında sineye çekmekmiş biraz da
Hatta birini kandırmak değil, bilerek kanmaktır aşk diyenlerin
Ne kadar doğru söylediğini yaşayarak öğrenmekmiş

Sevmek bir kere itiraf edildiğinde
Darağacına giden yola itilmekmiş sevdiğinin eliyle
Yağlı ilmeklere kurban edilmekmiş çaresiz ...
Alıntı
 
Yar.. Bakma gözlerime öyle.. Göremezsin orada savaştan öte bir şey. Okunmaz bende mutluluğun izi.. Saçlarımdan süzülür ayrılığın tadı. Gitmeler yer tutmuştur yüreğimde, hasret delip geçmekte ruhumu..

Ve aklım terk etti beni, senin ardından..


Yar.. Susma bana öyle , bir şey de.. Gel de geleyim, git de gideyim. Ama batırma içime bu sessizliği..

Şimdi hangi şehre sığınırım, hangi kapılarda bulurum izini..

Hayat küsmüş, seninle basıyor üstüme, ölüm uzuyor içimdeki yollara. Ve ben yavaş yavaş düşüyorum gidişine astığın uçuruma.. Şimdi ne okunur, ucuna kan bıraktığın dudağımda. Gözlerime yuva yapmış hüzün kırıkları, bata çıka yaşıyorum bu koca yalnızlığı.. En keskin susmalarda öldürdün beni, harflerimi de adıma gömdün. Kara yazılarda okudum hikayemi..


Duvarlarda çürüdü parmak uçlarım. Soğuk bir hücre ayazına gömdüm, yüzümde açan gölgeni..

Yar.. Durma öyle uzakta, öteden estirme ayrılık rüzgarını. Hazan değdirme yaralarıma. Şimdi yalvarışlar dizilmiştir gözlerime, yüzüme bir bıçak gibi bakma! Vurma içime bu soğuk sabahı. Unut gecenin en derin yaralarını. Varlığınla ört yüreğimi, uykuma geçit ver. Solgun düşler derledim yarına, aklımda büyüttüm ismini..

Alıntı
 
..kış ateşi
memnu meyve
ah gözlerin..
aslında en karışık oyundur saklambaç
ben sesli sesli sayarken duvar kenarında
kaçmaları düşlerim uçurtmalarla..
anla,
şirazeden çıkmış zihnim..

ver elini.

ellerin Şehrazat,
ellerin masaldır senin
Ağustos güneşi yakmış
GeCe dokunmuş..
çok şey değil istediğim
Şehrazat..şehr-i AzAt!
bin bir GeCe masalım benim.

Alıntı
 
Geri
Üst