Kalbin Ağlasada Gülümse İnadına ..! Şiir Arşivi

Mutsuzum, en az senin kadar yalnızım.
Azım, çoğalamıyorum.
Koşup gelmek istiyorum yanına, gelemiyorum.
Bir yangının tam ortasında bu kalbim.
Kor halindeyim.
Her saniye, her dakika ve her saat yanıyorum.
Sonra yavaş yavaş sönüyor, dumanımı savuruyorum.
Güne ve geceye karışıyorum.

En az senin kadar yalnızım, kalbim gibi soğuk.
Kalkamıyorum,
Doğrulamıyorum.
En az senin kadar köhneyim.
Senin kadar yaşlıyım daha yolun yarısına gelmeden.

Bir başkasının biçimine bürünmek bu olsa gerek.
Sevmek mi dersin buna.
En az senin kadar sorgusuz
Ve bir o kadar cevapsızım.
 
Yıllarca küllenen sevda derdimden
Üfürüp külleri közler örüyor,
Bir duygu dalgası coştu kalbimden
Sevgi ipliğiyle bir aşk örüyür
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.

Kıvılcım çakıyor damarlarımda,
Yanıyor yüreğim senin aşkınla,
Sen de değilsin belki farkında...
Bakışın yakarak bir aşk örüyür,
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.

İnan ki suçsuzum seni severken,
Farkında olmadan kapılmışım ben,
Aşk aydınlığından zindana düşen...
Hasret çeksem bile bu aşk büyüyor,
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.
 
dusunurken egilip bir cicegi sevisini
ince sesinle satasirken ruzgarlara
bu ilk seslenisim sana
kucucuk ayaklarinla gel yuregime basa basa

girip bir kapidan iceri
yemyesil cayirlara cikar beni
gectigin yerlere gozlerini damlat
gollere karistir rengini
bilmedigim masallar anlat
sustur beni
bu ilk susuzlugum kaynak sularina
teninin tuzuna sur
caglayanlardan asagi at beni

bu ilk dususum bosluga
yuzune bir gok ciz
bir iple gokyuzune cek beni
gectigin yerlere birak sesini
bir agacin dalina
bir cesmenin basina
gelir aliriz ben ve bozkir ruzgarlari
 
En umutsuz kelimelerim dilimin ucunda Seni unutmak için söyleyeceğim yalanlarımı hazırlıyorum Ezberlemeye çalışıyorum yalanlarımı Sensizlik bana ağır geliyor Saçmalamaya başlıyorum…

Yüreğimde ki eksikliğin Utanmadan sana acıktırıyor beni Ben sana doyamadım ya
Bundandır belki açlık nöbetlerim…
Bir yanlışlığın içinde kaybolmak gibi Ben sen olmadan kendi yanlışlarımın içinde kayboluyorum Yanlışlarım sana dairdi Seni unutamamak ta bir yanlışlıktı…

Bütün çareler çaresizleşmişken Ben bir şeylerden çare koparmaya çalışıyordum
Bir küçücük çare…Seni bana getirebilirmiydi…bilmiyorum

Yokluğun da hayalinle avunmak…Acılar damlatıyordu beynime Acılarım birikiyor…

Hayalinle savaş açıyor Yine hayalin galip geliyordu Ben acıyı unutuyorum
Hayalin ise hala gözümün önünde duruyordu…

Kalmadı…
Mecalim
Seni unutmaya da…
Sana kavuşmaya da…


Birileri çalsa seni hücrelerimden Koparsalar yüreğimde ki yüreğini Senden bana hiçbir kırıntı kalmasa…
Sen benden gideli çok zaman geçti Benim zamanlarım olmadı seni unutmaya


Unutmaya katlanamadı yüreğim…


Hasretini sardı yaralarıma…durdur dedi kanayan yanlarını Ama durmadı…
Yüreğim de çare olamadı kanayan yanlarıma

Oluk oluk akıyordu sensizlik her yerde Ve ben çaresizce seyrediyordum aynada ki acizliğimi…
Bana verdiğin acı seni unutturmuyordu içimdeki ateşi daha da alevlendiriyordu
Ve bu alevlerim sıçrıyordu her yana küçük küçük yangınlar çıkarıyordu
Küçük yangınlarım gittikçe büyüyordu Seni bulamıyordum…
Yangınlarıma su gibi akman gerekiyordu Ama ben seni bulamıyordum
Yoktun…


Sonra sus dedim yüreğime…
Sustu…
Sanki yorulmuştu…
 
Sevmek, gerekliliğimizdir. Olduğunda derince bir nefes almaktır. Yoksa nefesi bırakmak, onsuzken alamamaktır. Yaşatandır. Can yakandır. Ölmektir birazda…

Haydi! Şimdi derin bir nefes al...

İçinin çekildiğini hissedene kadar al…

Bu doğumdur. Yaşamaktır.

Ardından ver soluğunu, boşalt içini, ölümdür bu ise…

Aldığımız her nefes bizi ölümüme yaklaştırıyorken; işin doğrusu, doğumu ölümü, iyi ve kötüyü, güzeli çirkini, aynı anda yaşıyorsak, mükemmel sevgili düşümüz de boşlukta asılı kalır. Tıpkı ölen birine olan aşkı anımsamak gibidir bu… Kendi matemimizden etraftaki şöleni fark edememektir.

Bazen de çevreye öyle dalarız, renklerden öyle gözlerimiz kamaşır ki; yanı başımızdaki gerçek hazineyi fark edemeyiz…

Sevmek, onunla birlikte kalmak demektir. Sevmek, her hücreniz ‘Kaç’ derken, kalmak demektir.

Sevmek, gerekliliğimizdir. Olduğunda derince bir nefes almaktır. Yoksa nefesi bırakmak, onsuzken alamamaktır. Yaşatandır. Can yakandır. Ölmektir birazda…

Bir başkasını tinsel hazine olarak keşfetmektir ilk adım.

Ardından korkular gelir. Beraberinde umutlar… Bir an gelir kaçıp, gizlenirken benliğinizde ve yaşamda, belki gece yarısı kendinize sokulmuş uyurken bir düş görüverirsiniz. Bir odadasınızdır. Yarı karanlık, yarı aydınlık. Kapı yoktur. Çıkış yoktur. Yapayalnız kalmışsınızdır. Korku yoktur. Umutta. Ölü değilsinizdir, yaşamıyorsunuzdur da aynı anda. Yaşamak düzenli atan nabız değildir, bilirsiniz. Sessizlikte, nabzınızı hissedersiniz. Sonra, O gelir… Loşlukta görürsünüz, kapı ordadır. Aslında kapı hep vardır. Uyanır, ona gidersiniz. Tüm hücreleriniz ‘Kaç’ derken…

Ona gidersiniz… Güven içindesinizdir. Belki size biraz ‘şefkat bile yapar’. Bir başkası varken de dinlenebilirsiniz. Ardından saatlerce bildiğiniz, yaşadığınız, düşlediğiniz, korktuğunuz her şeyi anlatırsınız. Tüm bildiklerinizi, bilemediklerinizi, öğrenmek istediklerinizi… Geçmiş üzüntülerinizi, komplekslerinizi, hatalarınızı paylaşırsınız.

Kalbinizi, şarkılar bestelerken buluverirsiniz son adımda…

Yarım kalmışlık duygusu yitip gidivermiştir hayatınızdan. Bütünlük sizinledir. Ruhunuz, mutludur artık…

Ama burada bitmez hikayeler, mitler, yaşantılar. Hazineyi, hazine olarak değerlendirmek gerekir. Ne yapacağınızı bilmek gerekir. Özgür bir ruhun istediğini, onu olduğu gibi kabullenmeyi bilmek gerekir.

O, bizim gördüğümüzde gözlerimizi alamadığımızdır. Hazineyi korumak, gözetmek gereklidir. Harcamamak, özen göstermek…

Kendimize benzetmemek ya da benzetmeye çalışmamak, zenginleştirmek ve onunla zenginleşmek, hayatla ölüm dengesini kurmak gerekir, ilişkide…

Hazineye sahip olma isteğimiz ölür. Her gün görülen güzelliğe alışkanlık kazanılır. Sahip olma hırsı ölür. Zorlama heyecanlar alır yerini. Hazlar dünyasına, uçurumuna atar kendini bazıları…

Oysa hormonal isteklerin ötesinde sevmek, başka görevleri getirir beraberinde… Sevgiyi sadece olumlu biçimiyle yaşatma arzusu öldürür, sevgiyi…

Oysa, cadıyı öpmek gerekir. Asla doğru yer ve zaman yoktur. Zaman ya da planlar yoktur sevgide… Paranın, şöhretin, gücün ya da cinselliğin sevgisi değildir.

Sevmeyi kucaklamak görevdir. Gerçekten sevmek, kendi korkularını yenebilen kahraman ister.

Sadakat ve adanmayı istemek gerekir. Küçümsememek gerekir…

Sevgi, eski yaralarımıza merhem sürmektir. Sevmek, bitiş varsa, başlangıçlarında olacağını bilmektir. Sevmek, kırılıp dağılmak değildir Sevmek, kırılıp açılmaktır.

Derinleşmektir, sevmek. Kadına ihtiyaç duyduğu, derin ve döngüleriyle bütün olan sevgiyi verebilmektir.

Ruhların, hayat ölüm döngüsünü kurabilmesidir sevmek.

Ve, bunlar için söylemektir ‘seni seviyorum’ kelimelerini…

Sorumluluklar, gereklilikler, vicdani borçlar, verilen emeklerin karşılığı değildir sevmek…

Cezmi Ersöz’ ün dediği gibi ‘ Aşkta Yarın Yoktur Sevgili’.

Haydi! Şimdi derin bir nefes al...
 
Sakinim... Bir süredir sakinim. Oysa rüzgârdım bir zamanlar. Gün geldi hızla estim- savurdum önüme çıkan her şeyi ayrı bir tarafa. Gün geldi yavaşladım- şefkatli bir el gibi sarmaladım meltem olup.

Yaz oldum kimi zaman- güneşimin ateşi yaktı- soluk alacak gölge bile bırakmadı; kimi zaman da kıştım şiddetli fırtınalarla- dinen yağmurlarımın ardından kalan çamurlarla. Bulutların üzerine yükselip tanrı misali insanlara baktım bazen- dibe vurup dağıldığım da oldu çok zaman.

Alkolü yoğun- sert bir içki oldum- içeni çarptım- dayanıksız olanlar kustu kaldırım taşlarına; bazen de limon- su ve şekerden ibaret basit bir limonata oldum- bir anlık ferahlık için içildim.

Kan oldum- hayat vermek için damarlardan süzüldüm- vücuda doldum; an geldi aktım oluk oluk- kaybımdan kayıplara uğrattım.

Bir ara coşkulu alevlerin dansettiği bir ateş topu gibi kuruyu da yaşı da yaktım- gri küller kaldı ardımda. Zayıf bir esintinin söndürdüğü titrek bir kibrit alevi de oldum.

Sessiz oldum- suskunluğum- kuytuluğum boğdu bazılarını; gürültülü anlarım da oldu- kafamdan çıkan türlü seslerimle birbirine kattım ortalığı.

Şeffaflaştım- uçuşan hafif bir tül gibi saklımı meraklı gözlerin seyrine açtım; bazen de altından sopa gösterilen aba oldum- kalın ve sert.

Ya siyah oldum- ya beyaz. Griyi beceremedim- sevmedim de. Ya hep kaçırdım gösteriyi ya da çok erken gittim- başlamasını beklerken sıkıldım.

Şimdiyse sakinim. Uçlar yok artık- keskinliklerimi törpüledim. Uzun zamandır içimde konaklayan ikizlerim- bunaltı'm ve bulantı'm ile birlikte- her şeyi daha kenarda izliyor ve yaşıyorum. Minimum farkındalık ve maksimum umursamazlık ile. Sinirlenemiyorum- heyecanlanamıyorum- heveslenemiyorum- ağlayamıyorum- gülemiyorum- gidemiyorum- dibe de vuramıyorum- yukarı da çıkamıyorum.

İkizlerim- bunaltı'm ve bulantı'm ile sessiz sakin- kıyıda yaşıyorum...
 
KAYBOLMUŞ BİR ZAMANI ARIYORUM

GÖREN VAR MI?

Ben suda yansımama bakarken galiba arkamdan geçti...

Gitti...


ÖLMÜŞ BİR BEDEN ARIYORUM

GÖREN VAR MI?

Ben onu hep özlerken-

Galiba cenaze arabası arkamdan geçti...

Gitti...


PERİLER ÜLKESİNDEN HABER GELMİŞ

BİLEN VARMI?

Her dokunduğunu değiştiren sihirli değnek diye bişey yokmuş..

Galiba kül kedisi şömine başında uyuyakaldı.


YAŞAMAK ÖYLESİNE DOLU DİZGİN DİYORDU ŞAİR

HATIRLAYAN VAR MI?

Galiba ben tıp kitaplarını okurken

Herşey geçti gitti...

Bitti...
 
Ve bir kez daha şahit olsun ki yıldızlar ve
maviler-
Bekleyeceğim!
Sevdam yeminim olsun rengime..
 
Vazgeçtim herşeyden...
Ardımda bıraktım sevdalarımı...
Korkularımdan arınmak için...
Uğruna ölmeye değer güzel yardan...
Yokluğuna dayanamadığım sevdamdan...
Vazgeçtim herşeyden...
Sevdikjlerimden- sevenlerimden...
Unutmak- artık acı çekmemek için...
Vazgeçtim herkesten...
Kapalıkapılar ardına yol aldım...
Bilinmez diyarlara gitmeye karar verdim...
Bildiğimden şaşmak için...
Bilmediğim zaman beklentilerim az...
Hayal kırıklığım hiç olmayacağı için...
Vazgeçtim kendimden...
Artık bakmıyuorum aynaya...
Küskünüm dünyaya- insanlara...
Yalan sevdalardan yorulduğum için...
Vazgeçtim herşeyden...
 
Yaşadığım kentten uzak- küçük bir sahil kasabasında- balkonda sabah kahvemi içerken- bir şeyler eski günleri hatırlatıyor..Her yerde bir şeyler eski günleri hatırlatıyor zaten.. Aslında bambaşka şeyler düşünüyorum ama sana yazıyorum ne tuhaf.. İnsan bazen olmadık zamanlarda- olmadık hayallerin peşine takılırken- "bu yanlışı daha önce de yapmıştım" cümlesine fazlasıyla aşina bir halde kendi için doğru olanı seçerse- bir başkasının hayatını alt üst edebileceğini hesaba katamıyor. Bu cümle sana tanıdık geldi mi? Yıllar önce- yine bu sahil kasabasında- sabaha karşı elimi tutarken- o yıldızlar oradaydı- hayallerimizde.. Yıllar sonra- "kendi" hayallerin sana mutluluk getirdi mi bilmiyorum ama ben o zamanın umutlarıyla yaşlanıp duruyorum hala.. Ne değişti- neden değişti bilmiyorum hala.. "Yoldan geçenler varda- her akşam gelenler nerde" diye soramıyorum hala..

Belli belirsiz bir ses geliyor kulaklarıma- sancı gibi- tavan arasına atılan anılarımız gibi- gidişim gibi- gitme diyemeyişin gibi.. Mevsimsiz yağmurlarla- nerden geldiği bilinmez bir rüzgarlarla ve zamansız dokunuşlarla sızlayan bir yarasın işte alt tarafı.. Alt tarafı ömrümden ömür çalmışsın- alt tarafı kalbim durmuş işte..
 
Geç kaldın her şeye... Geç kaldın bana... Geç kaldım sana...

Bulunduğun zamana ait şeyler yaşayamadın sen.
Hep "Sonra..." diye başlayan cümleler kurdun.
Hep " Belki bir gün..." diye temennilerde bulundun.
Dilemek yetmiyormuş bazı şeyleri- bütün benliğinle istemek lazımmış.
Başarmak için ölesiye çabalamak...
Dahası cesur olmak lazımmış.
Aşkda- sevgide- nefrette- acıda- mutlulukta...
Niye erteledik?
Sahi- biz hiç "biz" olduk mu ???
 
Bir mevsimlik sevgimiydi beyin hücrelerimi kemiren-mantığımın üstünü örten.

Yoksa bir inatmıydı gözbebeklerimi hırsa büren...

Ya da bir aşktı -gerçek bir aşk kelimeleri yitiren...

Nerden başlasam-toplasam-çıkarasam olmuyor. İzlerin kalıyor sadece-gerçeğin kimbilir nerde? Yaramda kanamıyor artık -kabuk bağlamış; ama çok acıyor. Senli kavramlar arasında gidip geliyorum. Kah arkadaş- kah sevgili... Bazen umrumda değilsin-bazen sen soluyorum.

Kapıyorsun gözünü yokum- kimleyim nerdeyim...

Açıyorsun gözünü varım- senleyim istediğim yerdeyim...

Böyle büyüyorum-büyüdüğümü anlıyorum gel-gitlerimden.Yoruluyorum ama-yaşlanıyorum galiba.Bu ikilem kemiklerimdeki bir sızı. Yağmur yalnızlık. Sen benim yalnızlığım. Şimdi içimde selden kaynaklı su baskınları... O yüzden belkide gözlerimdeki ışık kepenk vurmuş.Sorma artık bana neden mutsuzsun diye. Denklem kurdum kendime olgunlaşma sürecimde. Sen yoksun artık - koparıp attın kendini bile bile. Bir parçanı saklıyorum- bana ait olan- kalbimin en ücra köşesinde...
 
Biraz sessizlik istiyorum.
kafamı dinlemek istiyorum
Yoruldum artık hayat maratonundan
Ayakta zor duruyorum gözlerim kapanıyor çok uykusuzum
Bileklerim ağrıyor taşıyamıyorum artık bu yükü

Biraz sessizlik istiyorum!

Yalnızlığımla başbaşa bırakın beni
Salın dertlerimi odamın dört bir kenarına
Bir ayna verin kendime bakmak istiyorum
En sevdiğim şarkıyı açın
Aynadaki benle düet yapmak istiyorum


Biraz sessizlik istiyorum!

Şimdi bana bir kağıt ve bir kalem verin
Onun adını ve beni terk ettiği günün tarihini yazmak istiyorum
Sonrada bütün nefretim ve kinimle üstüne tükürmek istiyorum!!

Biraz sessizlik istiyorum-kafamı dinlemek istiyorum!

Bir sigara verin bana her nefeste hayatımı içmek istiyorum
Hayır hayır küllüğe gerek yok Çünkü;
Bütün isyanımla kaderimin üstünde söndürmek istiyorum sigaramı!

İki cümle söyleyin bana-biri komik biri hüzünlü olsun
Biraz gülmek birazda ağlamak istiyorum

Biraz sessizlik istiyorum!

Allahın yarattığı nimetlerden
Bir bardak su ve bir parça ekmek verin bana
Karnımı onlarla doyurmak-yoksulluğun
Ne demek olduğunu anlamak ve halime şükretmek istiyorum.

Ben sadece biraz sessizlik istiyorum
Biraz kafamı dinlemek istiyorum!
 
Bir qece aniden verdiqim bir kararLa ve sana qöre yarqısız infazLarLa
qiderken bırakıp seni uzakLara;
içimde bir yerLerde beni unutacaqın korkusunu ta$ıdıqını hiç dü$ünmemi$tim yüreqimin..

$imdi kar$ıma dikiLen unutuLma korkusunun e$Liqinde qeLiyor o qüzeL qözLerin akLıma..

Yüreqine ba$ka birinin dokunabiLme ihtimaLi yanqın yerine çevirirken tüm benLiqimi-
beLLi beLirsiz sesLeni$Lerim ba$Lıyor sana..

SessizLik- karanLık-korkuLar ve sen...Ve ben...Ve de biz...

Yar ü$ümekteyim sensiz...

SessizLik qecenin bir yarısı sensizLik oLup döküLüyor kar$ıma bir anda ve ansızın tek bir damLa qözya$ı süzüLüyor yanaqıma.

Kendinden biLe habersiz- ziyaretime qeLdiqin qeceLere inat donup kaLıyor dudaqımın kenarında derken sebepsiz.


Ah yar ne çok özLemi$im seni öpmeyi oysa ;

Oysa sana sarıLmak nasıL da özLem oLup daqLamı$ yüreqimin dört bir yanını ansızın da ince bir sızı oLup yerLe$mi$ benLiqime böyLe...


SessizLiqe esir dü$mü$ yüreqim aLev aLıyor $imdi ve bizi yok eden benLiqimize kanıp siLiyor soL eLim-
dudaqımın ucunda akmamak için çaba sarf eden o damLayı sebepsiz..
KaLbimin derinLikLerinde senLe doLu bir fırtınanın tam ortasında-
kendi kendini anLayamayan benLiqim qidi$ini anLamLandırmaya çaLı$ırken daha çok acıyor sevqiLi!

Dü$ünürken seni...

Dü$ünürken sensizLiqi...

Bir titreme aLıyor kaLbimi...

Ü$üyorum yar...

SensizLik var qecede

Ve içine dü$tüqüm sessizLik kanımı donduruyor yine...

Yar yüreqim çok ü$üyor...

Korkuyorum derken-sen yoksun ya hani-hani sensizim ya ;
yüreqine sakLadıqın ve benim biLmediqim sebepLer yüzünden..
Yoksun ya hani sevqiLi ve hani qittin ya nedensiz...
KaranLıkta kaLmı$ ve son kibrit eLinde bekLeyen bir çocuk misaLi; sana dair oLanLarı yitirmemek için yakamıyorum o son kibriti...

BekLiyorum çaresiz ve bekLiyorum haLa son bir umut ;
eLimde yakmamak için uqra$ verdiqim kibritLe karanLıqın orta yerinde seni...
Bir yandan da korkuyorum-çok korkuyorum sevqiLi...
KorkuLarımdan qizLeyip kendimi yada kendimden qizLeyip korkuLarımı; dü$ürürüm teLa$ıyLa yüreqimin en içine sakLıyorum sevdamı.

Ah yar...

Sen...

Sen-hayatımın tam ortasında duran en qizLi ve dokunuLmaz oLandın oysa...
DokunuLmazLıqın sevdamdandı-qizLiLiqin a$kımdan...
Giderken sen- ben bakakaLmı$tım ardından...
Sen qiderken yanımdan usuLca- tek bir peki çıkmı$tı hatırLıyor musun aqzımdan?
Oysa ne çok baqırmak istemi$tim- ne çok istemi$tim duyurmayı sana yüreqimi...
Her adımına bir qitme sıqdırmı$tım sevqiLi ve birer damLa qözya$ı her harfinde sakLı..
Her eLvedanda bir seviyorum ve harfLerince yürek kırqınLıqı...
SöyLeyemedikLerim yüreqimde ve bir pekiye kaLakaLdı arkandan bakarken benLiqim çaresizce.

Korkuyorum yar...

Çok korkuyorum...

İyice sensiz kaLmı$Lıqım ürkütüyor beni...

Ya unutursan beni-

Ya unutmama izin verirsen seni...

SessizLik- karanLık-korkuLar ve sen...Ve ben...Ve de biz...

Yar ü$ümekteyim sensiz...
söyLesene
unuttun mu anSızın kar$ına çıkıp- bir anda biLinmezLiqe karı$an bu hoyrat yüreqimi.. ?

yüreqine dokundumu bendEn ba$ka biriLeri ?
söyLesene !
unuttun mu iLmek iLmek yüreqine i$Lediqim adımı.. ?

zamanLardan neydi cıktıqında kar$ıma -
ya da hanqi aSırda sevmi$tim ben seni ?
seni ne zaman tanımı$tım
ve hanqi anda kaLmı$tı bakarken duyduqumuz mutLuLuk caqı ?
 
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yanlızsan-için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.

Hani ağzınla kuş tutsan ''Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?''diye soruyla bile karşılaşabilirsin.
İki ucu keskin bıçaktır bu işin.

Yaptıklarınla değil yapamadıklarınla yargılanırsın her zaman.
Bu mahkemede hafifletici sebep yoktur.İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Herkez kendinden sorumludur aşkta.

Sen aşkını doya doya yaşerken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu..
Bir insan eksik yaşıyorsa-ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsinki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin....
Onun varsa-bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen....

Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadınki....Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
Kentin hiç görmediği sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmakta keyif verecek sana.
Yine içeceksin rakını balığın yanında...
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir
Yürek sesi ne bilmeyenler-ya da bilip bilip de duymayanlar acıtsada içini unutma:yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte..
Sen yeterki ki yüreğini ve yüreğinde yaşadığın sevda duygusunu.Elbet bitecek güneşe hasret günler.
Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil-güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.....
 
"Seni yaralamak istemedim hiç"



Seni yaralamak istemedim hiç-
İçten-
Yaralanması gereken hep kendimdi
Diye düşünürdüm hep.


Yaralayamazdım seni-
Sana o ağır cümleleri bile sarfederken.
Çünkü tek bir söz bile sana giden-
Yüreğime işlerdi en derinden.


Seni kırmak istemedim hiç-
Senin yerine ben paramparça olayım-
Sonra dağılayım etrafa-
Her kırıntımı sen topla istedim-


Tek tek
Ve özenle-
Sonra yapıştır-
Yeni bir ben olayım diye.


Yeniden kırılayım farketmez-
Sen olduğun sürece.


Seni hiç üzmek istemedim ben-
Çünkü her bana bakışında
O en hiddetli fırtınada
Ben üzüldüm hem senin hem de kendimin yerine
Ama seni hiç üzmek istemedim ben…




Bir gün sarıldım sana- sıcaklığına-
Yüreğime işledi-
Ve bir anda tüm bedenimi kapladı.
O gündür sensiz tek bir anım benim
En boş yüzüm oluverdi insanlara çevrilen-
En umutsuz yarınım…


Seni öptüm bir kere ben
Öyle derindi ki-
Hayalden bile olsa
Öyle güzeldi ki.


Çünkü senin herşeyin benim bir yanımdı-
Ve senin her bakışın benim bir umudum…


Gözlerin- sıcaklığın ve sen olmadığın sürece
Nasıl inanır bu yürek gerçekten
Olabileceklere ...
 
Hani güneş küser ya bulutlar ağlamaya başlar
Tenime düşen damlacıklar ruhumu kıpırdatır
Kirpiklerimdeki damlada gözbebeğime gökkuşağı açar
İşte..
Seni yağmurlu gecelerde öptüğüm anı hatırlarım

Bazen gökyüzü üşür bulutlar tirtir titrer
Beyaz tanecikler ağaçların kucak açmış dallarına süzülür
Her yer bembeyaz olur
Çamlar gelin gibi
Noel bile kıskanır bu güzelliği
İşte..
Hala başucumda asılı duran gelinliği hatırlarım
Her günbatımında bulutların kızıllaştığı anda
Yanına gelirim
Mezarında biten karanfili koklar
Gözpınarımla sevişen toprağını okşarım
İşte..
Seni hasretle sevdiğim geceyi hatırlarım
Özlüyorum
 
Biliyorum aslinda sen hiç bir zaman gelmedin bana.
Duymuyorsun !
Gitme diyorum sana-gitme !
Çigliklarim boguluyor gecenin karanliginda.
Gece korkunç- gece sessiz- gece yalniz...
Sesim kisiliyor
Gidisin bitisi olacak yüregimdeki heyecanin-
Gidisin sönüsü olacak gözlerimdeki atesin.
Beni-yüregimdeki sevgiyi-
Gözlerimdeki bitmek bilmeyen umudu unuttun!
Ama ne olur bunu unutma.
Gidisin dinderemez bu firtinayi.
Bir firtinanin ugultusuyla sesleniyorum sana;
GitMe!!!!
 
nasıl yapıyorsun anlamıyorum
sırtında bir dünya taşımayı
ve beni
troposferde tutmayı...

dokunduğunda
saralı gibi ellerimi sıkmamın
keskin soğan kokusu güvencesinde bile
senden it gibi tırsmamın bir anlamı olmalı

aşkın;

tanrının meleklere söz geçirememesi kadar tehlikeli..



bana burada ne kadar aşk ayrılmışsa
cehennemde aynı hisseye sahip olmalıyım
sözlerimi
sen taşımalısın en sevdiğin yerinde
gen haritanı kimseye göstermemelisin...


ve ölünce
denizlere gömmelisin beni

mercanlardan tabut
balıklardan karanfil yapsana....
 
Biz artık cenazelerde buluşuyoruz-
randevusuz-
bıkkın-
telaşsız...
Hiç boş kâğıdımız yok ceplerimizde-
ölü bir serçenin gövdesine yazdığımız
cesaretimizle-
hep son ağızdan başlıyoruz marşlara...
Annelerimizin sesleri hep kulaklarımızda;
"erken yat oğlum- toprağın üşümesin."
 
Geri
Üst