Kalbin Ağlasada Gülümse İnadına ..! Şiir Arşivi

Bu gece
Uçurum gibiyim

Her ayrılıkta biraz daha kadın bedenin-
Dudaklarıma tutunmuŞ.

KonuŞmuyorsam-
DüŞmeyesin diye…

Gerekirse bir ömür
Bildiğim bütün dillerde
Susabilirim
Ana dilim gibi.

Fakat
Hayat çok gürültülü.
Bir sesle sendelersen eğer
Çekinmeden
Aklıma düŞebilirsin
 
Hadi uyandır beni- söyle; gördüğüm zamansız bir düş mü?
Hadi git- uzaklaş- yokluğuna inandır beni-
Gercekten yoruldum- her buldugum yerde seni kaybetmekten..
 
ßana yaßdıqın " HeR$ey "..
Sana DönüyoR.. aYna qißiyim..
ÜsTéLiq ßén hiç zaRar qörmüoRum
Peki Sén ? haLa ßıkmadın mı
'' DaRßé '' yemekten...
 
Gün gelirde beni unutursun demiştin
Kalbimdeki bu derdi uyutursun demiştin

Ne ben seni unutabildim
Ne bu gönlümü avutabildim
Ne bu derdimi uyutabildim
Unutamam seni unutamam
 
Bi çağrıya kulak vermekle başladı kayboluşum…
Önceleri ellerimi parçalayan bi karanlıktı ezip geçtiğim sözcükler…
Yeni yollar keşfetmenin ötesinde başka dünyalara varamamaktı…
Sonraları usul bi sessizlik…
Ve zaman zaman duyulası ve duymanı istediğim bi çığlık…
Bi kaç süslü satır…
Bi kaç soru ve gölgeleri…
Söyle;
Karabulutlardan yağmurlar dökülürken ne kadar umut verir bi gökyüzü bi insana?
Cehennemini terk eden bu şeytana kulaklarını tıkamış birine
Nedendi bunca emek…konuşsam da duyanım hiç olmamıştı halbuki…
Şimdi bu kayıp kentin prensi ; okuduğun satırlarda kendini buldun mu?
Hangi sıfat sana varır?
İşte sen şu karanlığımı sorguladığıNn an ben seni hissediyoruMm…
Belki de kalıcı olmamakla birlikte gelip geçiyorsun bi an için penceremden…
Üşütüyor içine işlemiş nefretim bunca uzaklarda bile beni…
Er yada geç yakacağın sigarayla ısıtıyorum içimi…
Ben yaşıyorum diyorum usuldan…
Yokluğun- benim bu hayatta ki tek yoksunluğum…tek kaybım!
Pamuk ipliği ise aramızdaki…söyle kaç zaman sonra kopar?
Sen yüz çevirirken ben daha ne kadar dayanabilirim bu varken yok oluşuna…
Giderim- uzaklaşırım ama…
Alışamadım…alışamıyorum…belki bi gün…

Evet daha güçlüyüm ;yaşıyorum…
Ama büyüdüm sanma…
Hala masallarına muhtaç bi çocuğum…
Yinede sırf sen…sırf sen huzur bul diye…
Susuyorum…
 
Bir umut parçalanmış yüreğimde kırık cam gibi
Bir okyanusun dalgaları vuruyor yalnızlığıma
Sessiz bir çığlık adını sayıklıyor
Yüreğimin dipsiz uçurumlarında
Bir deniz kenarında ufukta batan güneşi seyrediyorum
Ve o güneşle bir daha doğmayacak umutlarıma
Hayalin geçiyor gece rüyalarımda
Ama durmak nedir bilmiyor
Uzanıyorum tutamıyorum
Ben bir adım attıkça
O benden daha çok uzaklaşıyor
Koşmayı bırakıyor duruyorum etrafıma baktığımda
Hep yapmacık aşklar yalan sevgiler görüyor
Gözlerim
Bir yola çıkıyorum geri dönüşü olmayan
Gözyaşlarımın yere düştüğü değil yüzümde asılı kaldığı
Elimde kuru bir gül değil senin
Yarısı yanmış sadece ela gözlerinin hain baktığı resmin
Gökyüzü maviliğini kaybetmiş kuşların uçmaktan
Vazgeçtiği bir vadiye dönmüş
Ay kendini göstermemek için saklanmış
Yıldızlar parlaklığını kaybetmiş
Sevgim esir düşmüş ayrılığa
Bir şarkının son nakaratı bir hüznün ilk başlangıcı
Duygularım
İhanetin hançeri sırtında kan kaybediyor
Yüreğim ise;
Elleri kelepçeli demir parmaklılar arkasında
Aşk denilen zindanda
Hayat denen bir sarayda
Adını sayıklıyor…
 
Unutmayı da Unuttum Seni Unutmak İçin



Gittiğin gün
bütün ayrılıkların hesabı benden soruldu
bütün acılı şarkıların
bütün hazin sevdaların
Gittiğin gün
her çiçeğe bir gözyaşı
her kelebeğe bir ağıt
bana da yüzlerce şiir düştü
yazmaya mahkum
gözlerin için........

ben ki
dönüşüne hasret yaşadım bütün nisanları
ve gülüşüne hasret bütün baharları
gel gör ki
bir dağa çarpar gibi çarptı yüreğim yokluğuna
bir ben bilirim
gururumu hangi taşlara vurduğumu
başımı hangi duvarlara
ve hangi uçurumlara köprüler kurduğumu
bir sana kavuşmak için...........

sen gideli bütün yollarımın yolları kesik
bütün dallarımın dalları kırık
kaç geceye bekçi
kaç sabaha nöbetçi
ve kaç uykusuz trene biletçi oldum
gelmedin
oysa hep karlar içinde saklardım umutlarımı
yağmurlar içinde kuruttum gözyaşlarımı
ve kanatarak açtım gölgene avuçlarımı
bir sana sarılmak için............

bir ucu kalbimde kaldı bu sevdanın
bir ucu ellerinde
bir adımı sende kaldı sonumun
bir adımı sabrımda
çünkü
bulutlara çizilmiş
yıldızlara yazılmış
ve yüreğime kazınmış bir kara sevdaydı bu
günlerce
kışlardan güneş
karlardan ateş topladım
ve bütün ölümleri erteledim
bir sana dokunmak için.............

oysa daha gittiğin gün
uykularımı çaldın gözbebeklerimden
dizlerimde uyuttum
acılarımı kopardım yüreğimden
izlerinde avuttum
ve sözümü de tuttum
yanarak için için
işte bugün
unutmayıda unuttum seni unutmamak için..........
 
Sen değiştin-resimlerin hiç değişmedi.
Resimler yabancı değil resimler ölmüyor
Nasıl seviyorum bilemezsin şu albümü.
Aslında acı olan şey-sevgilerin ölümü.

Sahte renkler yerini gölgelere bırakmış.
Resimlerde siyah beyaz gözlerin dudakların.


İşte bak! Ellerin ellerimi arıyor.
Resimlerde besbelli anlatamadıkların.

Şimdi bir çerçevede gülümsüyorsun bana.
Hatırlıyormusun bu resmin çektiği günü.
Bakışların ne kadar duygulu-ne kadar sıcak.
Anlıyorum neler düşündüğünü.

Bir başka resimde biraz kederlisin.
Hüzünlü bir şarkı dökülüyor dudaklarından.

Şimdi senden çok uzak bir şehirde.
Seni seyrediyorum bir albüm yaprağında.

Bu karanlık yoktu bir zamanlar-sen vardın.
Yaşamak cömertçe sunduğun bir ışıktı.
sen değiştin-onlar hiç değişmedi.
 
--------------------------------------------------------------------------------

Daha az seviyorum seni
Giderek daha az
Unutur gibi seviyorum
Azala azala
Aramızdaki uzaklığın karanlığında
Geceler kısalıp-gündüzler uzuyor böyle olunca
Daha az seviyorum seni
Kendini iyileştiren bir yara gibi
Daha az
Ve zamanla Sen geceyi tutuyorsun-ben nöbetini
Uzak dağ kışlalarında
Görmüyoruz birbirimizi
Usul usul sis iniyor
Kopmuş yollara
Işığı hafif-uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin
Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda
Sevgilim sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da
Artık daha az seviyorum seni
Unutur gibi-ölür gibi daha az
Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini
Kolay değil
Yalnızca sevgilimi değil-evladımı da kaybettim ben
Kaç acı birden imtihan etti beni
Tek bir gece vardır insanın hayatında
Ömür boyu sürer nöbeti
Bu da öyleydi-İyi ol-sağ ol-uzak ol
AMA BİR DAHA GÖRME BENİ!
 
sevdalı gözlerin yalancılığı
suça delil sayılmış
en kara geceler gözlerimin şahidi
bir tek adın dilimde
varsın yalan söylesin tüm sevdalar
ben senden vazgeçmiyorum
kime ne...
 
İçimin tüm kırıntılarını bir kenara bıraktım,tam şimdi..Düşünmemiş,hayal etmemiş kabul ediyorum kendimi..Bir daha hiç uyanmayacak,masumca uyuyan bir bebek gibi.. Ölsem,mezarım küçücük olacak,üzerime attığınız güller solacak..Kendimi ziyan hissediyorum..

İtiraf etmeliyim,sarı rengi sevmiyorum! Mavinin derinliğine hiç uymuyor sarı,ve ne için yanyanalar bilmiyorum..Anlayamıyorum,benim rengim ne? Kendimi siyah beyaz bir film gibi hissediyorum.. Tüm bildiklerimi,hiç öğrenilmemiş kabul ediyorum şimdi.. Hayata baştan başlıyorum,ve kendime sonu olmayan bir yol çiziyorum! Zamanı olmasın doğduğum günün..Önemi yok..Ölümüm zamanlı olsun,bir tek bunu istiyorum.. Ben öldüğümde kimse ağlamasın diye dualar ediyorum..

Aşk denen eğlenceli hayal kırıklıkları bütününe gelince.. Aşık olmayı istemiyorum.. Çünkü aşk,çarpanlara ayırmaktan öte bir kavram..Aşk,sevgileri ayrıştırmak oluyor,öğrendiğim formüller yetmiyor aşık olmaya.. Olduğum yerde kalıyorum..Aşk bana hiç mi hiç yakışmıyor,biliyorum..

Benim yalnızlıktan yapılmış küçük bir kalbim var..Ben orada kalıyorum.. Ziyaretçim olmuyor,ve bundan memnunum aslında.. Her yerde biraz kendimden bırakıyorum..

Günüm gece olduğunda ise;

Alıyorum elime kalemi,
Ve tüm yalnızlığımı
Delicesine YALANLIYORUM!!
Aşk istiyorum,AŞK!!
Yalnızlıktan korkuyorum,anlıyor musun?

Ben geceleri hep yalan söylüyorum..
Ve bu gece,
Seni hiç mi hiç sevmiyorum..

Yalnızlıktan korkuyorum..
 
Mutsuzum, en az senin kadar yalnızım.
Azım, çoğalamıyorum.
Koşup gelmek istiyorum yanına, gelemiyorum.
Bir yangının tam ortasında bu kalbim.
Kor halindeyim.
Her saniye, her dakika ve her saat yanıyorum.
Sonra yavaş yavaş sönüyor, dumanımı savuruyorum.
Güne ve geceye karışıyorum.

En az senin kadar yalnızım, kalbim gibi soğuk.
Kalkamıyorum,
Doğrulamıyorum.
En az senin kadar köhneyim.
Senin kadar yaşlıyım daha yolun yarısına gelmeden.

Bir başkasının biçimine bürünmek bu olsa gerek.
Sevmek mi dersin buna.
En az senin kadar sorgusuz
Ve bir o kadar cevapsızım.
 
Yıllarca küllenen sevda derdimden
Üfürüp külleri közler örüyor,
Bir duygu dalgası coştu kalbimden
Sevgi ipliğiyle bir aşk örüyür
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.

Kıvılcım çakıyor damarlarımda,
Yanıyor yüreğim senin aşkınla,
Sen de değilsin belki farkında...
Bakışın yakarak bir aşk örüyür,
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.

İnan ki suçsuzum seni severken,
Farkında olmadan kapılmışım ben,
Aşk aydınlığından zindana düşen...
Hasret çeksem bile bu aşk büyüyor,
Ben aşk sarhoşuyum başım dönüyor.
 
dusunurken egilip bir cicegi sevisini
ince sesinle satasirken ruzgarlara
bu ilk seslenisim sana
kucucuk ayaklarinla gel yuregime basa basa

girip bir kapidan iceri
yemyesil cayirlara cikar beni
gectigin yerlere gozlerini damlat
gollere karistir rengini
bilmedigim masallar anlat
sustur beni
bu ilk susuzlugum kaynak sularina
teninin tuzuna sur
caglayanlardan asagi at beni

bu ilk dususum bosluga
yuzune bir gok ciz
bir iple gokyuzune cek beni
gectigin yerlere birak sesini
bir agacin dalina
bir cesmenin basina
gelir aliriz ben ve bozkir ruzgarlari
 
En umutsuz kelimelerim dilimin ucunda Seni unutmak için söyleyeceğim yalanlarımı hazırlıyorum Ezberlemeye çalışıyorum yalanlarımı Sensizlik bana ağır geliyor Saçmalamaya başlıyorum…

Yüreğimde ki eksikliğin Utanmadan sana acıktırıyor beni Ben sana doyamadım ya
Bundandır belki açlık nöbetlerim…
Bir yanlışlığın içinde kaybolmak gibi Ben sen olmadan kendi yanlışlarımın içinde kayboluyorum Yanlışlarım sana dairdi Seni unutamamak ta bir yanlışlıktı…

Bütün çareler çaresizleşmişken Ben bir şeylerden çare koparmaya çalışıyordum
Bir küçücük çare…Seni bana getirebilirmiydi…bilmiyorum

Yokluğun da hayalinle avunmak…Acılar damlatıyordu beynime Acılarım birikiyor…

Hayalinle savaş açıyor Yine hayalin galip geliyordu Ben acıyı unutuyorum
Hayalin ise hala gözümün önünde duruyordu…

Kalmadı…
Mecalim
Seni unutmaya da…
Sana kavuşmaya da…


Birileri çalsa seni hücrelerimden Koparsalar yüreğimde ki yüreğini Senden bana hiçbir kırıntı kalmasa…
Sen benden gideli çok zaman geçti Benim zamanlarım olmadı seni unutmaya


Unutmaya katlanamadı yüreğim…


Hasretini sardı yaralarıma…durdur dedi kanayan yanlarını Ama durmadı…
Yüreğim de çare olamadı kanayan yanlarıma

Oluk oluk akıyordu sensizlik her yerde Ve ben çaresizce seyrediyordum aynada ki acizliğimi…
Bana verdiğin acı seni unutturmuyordu içimdeki ateşi daha da alevlendiriyordu
Ve bu alevlerim sıçrıyordu her yana küçük küçük yangınlar çıkarıyordu
Küçük yangınlarım gittikçe büyüyordu Seni bulamıyordum…
Yangınlarıma su gibi akman gerekiyordu Ama ben seni bulamıyordum
Yoktun…


Sonra sus dedim yüreğime…
Sustu…
Sanki yorulmuştu…
 
Sevmek, gerekliliğimizdir. Olduğunda derince bir nefes almaktır. Yoksa nefesi bırakmak, onsuzken alamamaktır. Yaşatandır. Can yakandır. Ölmektir birazda…

Haydi! Şimdi derin bir nefes al...

İçinin çekildiğini hissedene kadar al…

Bu doğumdur. Yaşamaktır.

Ardından ver soluğunu, boşalt içini, ölümdür bu ise…

Aldığımız her nefes bizi ölümüme yaklaştırıyorken; işin doğrusu, doğumu ölümü, iyi ve kötüyü, güzeli çirkini, aynı anda yaşıyorsak, mükemmel sevgili düşümüz de boşlukta asılı kalır. Tıpkı ölen birine olan aşkı anımsamak gibidir bu… Kendi matemimizden etraftaki şöleni fark edememektir.

Bazen de çevreye öyle dalarız, renklerden öyle gözlerimiz kamaşır ki; yanı başımızdaki gerçek hazineyi fark edemeyiz…

Sevmek, onunla birlikte kalmak demektir. Sevmek, her hücreniz ‘Kaç’ derken, kalmak demektir.

Sevmek, gerekliliğimizdir. Olduğunda derince bir nefes almaktır. Yoksa nefesi bırakmak, onsuzken alamamaktır. Yaşatandır. Can yakandır. Ölmektir birazda…

Bir başkasını tinsel hazine olarak keşfetmektir ilk adım.

Ardından korkular gelir. Beraberinde umutlar… Bir an gelir kaçıp, gizlenirken benliğinizde ve yaşamda, belki gece yarısı kendinize sokulmuş uyurken bir düş görüverirsiniz. Bir odadasınızdır. Yarı karanlık, yarı aydınlık. Kapı yoktur. Çıkış yoktur. Yapayalnız kalmışsınızdır. Korku yoktur. Umutta. Ölü değilsinizdir, yaşamıyorsunuzdur da aynı anda. Yaşamak düzenli atan nabız değildir, bilirsiniz. Sessizlikte, nabzınızı hissedersiniz. Sonra, O gelir… Loşlukta görürsünüz, kapı ordadır. Aslında kapı hep vardır. Uyanır, ona gidersiniz. Tüm hücreleriniz ‘Kaç’ derken…

Ona gidersiniz… Güven içindesinizdir. Belki size biraz ‘şefkat bile yapar’. Bir başkası varken de dinlenebilirsiniz. Ardından saatlerce bildiğiniz, yaşadığınız, düşlediğiniz, korktuğunuz her şeyi anlatırsınız. Tüm bildiklerinizi, bilemediklerinizi, öğrenmek istediklerinizi… Geçmiş üzüntülerinizi, komplekslerinizi, hatalarınızı paylaşırsınız.

Kalbinizi, şarkılar bestelerken buluverirsiniz son adımda…

Yarım kalmışlık duygusu yitip gidivermiştir hayatınızdan. Bütünlük sizinledir. Ruhunuz, mutludur artık…

Ama burada bitmez hikayeler, mitler, yaşantılar. Hazineyi, hazine olarak değerlendirmek gerekir. Ne yapacağınızı bilmek gerekir. Özgür bir ruhun istediğini, onu olduğu gibi kabullenmeyi bilmek gerekir.

O, bizim gördüğümüzde gözlerimizi alamadığımızdır. Hazineyi korumak, gözetmek gereklidir. Harcamamak, özen göstermek…

Kendimize benzetmemek ya da benzetmeye çalışmamak, zenginleştirmek ve onunla zenginleşmek, hayatla ölüm dengesini kurmak gerekir, ilişkide…

Hazineye sahip olma isteğimiz ölür. Her gün görülen güzelliğe alışkanlık kazanılır. Sahip olma hırsı ölür. Zorlama heyecanlar alır yerini. Hazlar dünyasına, uçurumuna atar kendini bazıları…

Oysa hormonal isteklerin ötesinde sevmek, başka görevleri getirir beraberinde… Sevgiyi sadece olumlu biçimiyle yaşatma arzusu öldürür, sevgiyi…

Oysa, cadıyı öpmek gerekir. Asla doğru yer ve zaman yoktur. Zaman ya da planlar yoktur sevgide… Paranın, şöhretin, gücün ya da cinselliğin sevgisi değildir.

Sevmeyi kucaklamak görevdir. Gerçekten sevmek, kendi korkularını yenebilen kahraman ister.

Sadakat ve adanmayı istemek gerekir. Küçümsememek gerekir…

Sevgi, eski yaralarımıza merhem sürmektir. Sevmek, bitiş varsa, başlangıçlarında olacağını bilmektir. Sevmek, kırılıp dağılmak değildir Sevmek, kırılıp açılmaktır.

Derinleşmektir, sevmek. Kadına ihtiyaç duyduğu, derin ve döngüleriyle bütün olan sevgiyi verebilmektir.

Ruhların, hayat ölüm döngüsünü kurabilmesidir sevmek.

Ve, bunlar için söylemektir ‘seni seviyorum’ kelimelerini…

Sorumluluklar, gereklilikler, vicdani borçlar, verilen emeklerin karşılığı değildir sevmek…

Cezmi Ersöz’ ün dediği gibi ‘ Aşkta Yarın Yoktur Sevgili’.

Haydi! Şimdi derin bir nefes al...
 
Yazmamı bekliyorsun hep;
senin "ne" kadar önemli olduğunu.
Beyazı ters çevirebilsen, istemezdin belki.
Bağırmamı istiyorsun hep;
"sensiz yapamam" diye..
Sağır kalsan, istemezdin belki.
Saymamı istiyorsun sensiz saatleri;
"anlamsızlığımın en çekilmez hali" diye.
Zamanını yitirsen, istemezdin belki.
Anlatmamı istiyorsun hep;
İçinde seni andıran renklerin tam*****.
Bütün renkleri tüketseydin, istemezdin belki.
Bunların hiçbirinin olmadığını düşünüyorsun belki.
Bil ki;
Dilim söyleseydi,
Elim yazardı belki...
 
Uzağında kaldım her şeyin,
Senin,sevginin uzağında;
Ellerim boşlukta kaldı,kollarım yokluğu sardı,
Sensizlik içime;en içime işledi.
Nedense bir türlü hazmedemedim gidişini !
Sanki hiç bir şey yapmamışsın gibi;
Sen gittin ben bittim;

Anlamsız savaşlar verdim inadına,
Zaman derman olmadı azan yarama,
Seni unutamadım,hasretinde toparlanamadım,
Yani gittin ya ! ben bittim;

Direnemedim sensizliğe,
Kahırla,isyanla geçti her günüm.
Alıkoydu her şeyimi sensizlik nöbetleri,
Ta hücrelerime kadar eridim,
Bakma öyle bir şey olmamış gibi;
Sen gittin ben BİTTİM..
 
Az önce uyandım!...

Bedenimde bildik bir yorgunluk... Yinede buradayım!..

Sen gelmeyince ben kaç kez gidiyorum hayattan. Vapur seslerini, tren seslerini, otobüs seslerini dinliyorum, adına umut denilen yanılsamamla, buğulu camlarda göz yaşlarımı
siliyorum...

Beklemek neden zordur?

Ömrümüzün sınırlı olması mı, yoksa kaybetmek korkusu mu? Ama hayalin terketmiyorsa bedenimi, belli ki senden daha vefalı...

Ey yağmurda göz yaşlarımı sildiğim sevgi, sevgili!.. Ne yana baksam sen oldu hayat.


Gözlerim kör olsa da, yüreğim çölde...
Bir damla su dilenmeyeceğim ne buluttan, ne senden!...
 
Uçurumun kenarına bırakılmış bir taş bebeğim ben, kollarım rüzgar yönüne açılmış, parmak uçlarım değmekte toprağa anca...
Acıma!
Uçurumun kenarında hayata inat gülebilen bir su düşüyüm ben.

Güzelliğim kaybolur yüzümü şehre dönersem. Bu aceleci insanlar, bu çıkar dünyası, bu leş kokularında barınamam ben.
Yüzümden/yüreğimden kahırlara veremem. Öyle bilmediğim renklere, kolay kolay sinemem ben!
Hey! beş kuruşa masumiyetini satan yeşil, büyüdün mü biraz kirlenince, yoksa birikti mi özlemler kuytu köşelerinde

As beni!
Beni öldür!
Beni kurşunlara diz!
Beni alıkoy mutluklardan!
Kendini okşa karalarınla!
Üzgünüm, sana benzeyemem!
Bak bakalım var mı kendinden izler yüreğimin ellerindee, çok zorlama seviyormuş gibi yalan da olsa hissettiremem.

Dünya buysa, koşullar bunu gerektiriyorsa, gereksirse emanet ederim kendimi uçuruma.
Gerçek şu:

Uzak dur!
Bu erinç, sana benzeyemem!
 
Geri
Üst